'Çakıcı talimat almadan siyasi konularda söz söyleyecek bir pozisyonda değil'
Organize suç örgütü lideri Çakıcı’nın CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na yönelik peş peşe tehdit açıklamaları devlet-mafya ilişkisini akıllara getiriyor.
Birgün'den Mehmet Emin Kurnaz'ın haberine göre, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin özel af talebiyle cezaevinden çıkmasını sağladığı mafya lideri Alaattin Çakıcı’nın CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik tehditleri devlet-mafya ilişkisini yeniden akıllara getirdi.
Çakıcı’nın Susurluk başta olmak üzere yakın dönem ülke tarihinde pek çok benzer örneklerini hatırlatan çıkışı, krizi yönetemeyen iktidarın muhalif seslere karşı alacağı tutumu ortaya koydu.
Reformdan kim neyi anlıyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Damat Berat Albayrak’ın istifasının ardından son bir haftadır ‘hukuk ve demokraside reform’ vurgusu yaparken, Bahçeli’den de reforma destek açıklamaları geldi. Reform çıkışı, ekonomik krize çözüm üretemeyen Erdoğan’ın yeni bir manevra arayışı olarak değerlendiriliyor. Ancak Erdoğan’ın reformdan ne kastettiği belirsizliğini korurken, ona destek açıklaması yapan Bahçeli’nin de bu çıkıştan ne anladığı ayrı bir soru işareti oluşturuyor.
Tek çare baskıyı artırmak
Suç örgütü liderine dava arkadaşım diyerek destek açıklaması yapan Bahçeli, Çakıcı üzerinden verdiği mesajla hem iktidar içinde yerini ortaya koyuyor hem de iktidara karşı gelişen ya da gelişmesi muhtemel tepkilere gözdağı veriyor. AKP’li Bülent Turan’ın soruşturma başlatıldığını duyurması dışında Saray’daki sessizlik ise hegemonya kuramayan iktidarın reform söyleminin aksine baskıyı daha da artıracağını gösteriyor.
AKP’li Bülent Turan: Soruşturma başlatıldı
AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, Çakıcı hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu. Turan “Savcılık gerekli soruşturmayı başlattı. İlgililerden edindiğim bilgi budur. Hakaret, tehdit, kötü söz kimden gelirse kime karşı yapılırsa bu yanlıştır doğru değildir. Hukuk çerçevesinde gereği yapılmalıdır. Hukuk AK Parti’nin değişmez ilkesidir “ ifadelerini kullandı.
Mafya düzenini bitireceğiz
MHP Lideri Bahçeli’nin Çakıcı’ya destek açıklaması yapmasına tepki gösteren CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, “Türkiye’yi yönetenlerin ne diyeceği, nasıl tavır alacağı aslında çok önemli. Onlar yapamaz, başaramaz ama kimse merak etmesin biz mafya düzenini bitireceğiz” dedi. “Çakıcı’nın muhatabı Sayın Bahçeli’dir, Erdoğan’dır, Soylu’dur” diyen Erkek sözlerini şöyle sürdürdü: “Biliyorsunuz özel af çıkardılar ve bu kişiler de koalisyonun birer ortağı haline geldi. Hukuk devletinden uzaklaştyıkça mafa devletine yaklaşırsınız. Burada önemli olan Türkiye’yi yönetenlerin ne diyeceği, nasıl tavır alacağı aslında çok önemli.”
Reformun sınırlarını Bahçeli çizmek istiyor
Siyaset Bilimci Gazeteci Kemal Can: Türkiye’de bu çıkışlar aslında yeni bir durum değil. Bugün iktidar kimi zaman iş dünyasından kimi zaman Çakıcı gibi isimler üzerinden kimi zaman siyasi figürlerle trol müdahaleler yapıyor. Çakıcı meselesi afla serbest kaldıktan sonra devletle organik bağının olduğunu gösteren birinin çıkışı olarak da yorumlanabilir. Ancak tarihte örnekleri itibariyle ve Bahçeli’nin af konusunda baskısı düşünüldüğünde bu çıkışın hiç de bağımsız, fevri bir çıkış olmadığı görülüyor. Bu çıkışı devlet-mafya ve siyaset ilişkilerinin uzantısı olmaktan da fazla bir siyasi mesele olduğunu düşünüyorum.
Burada asıl meseleyi fikri iktidarın kim olacağı konusunda oluşan tereddüt ve iktidar kanadındaki tarafların muhataplarını hizaya sokma hamlesi olarak görmek mümkün. Grup toplantısında Bahçeli Erdoğan’ın demokrasi ve hukukta reform söylemine destek verdi ancak Bahçeli’nin reformdan anladığı şey, reforma dair çizdiği sınır tamamen iktidar içi bir konu. İktidarın zorlandığı konularda reform gerçekleşsin, eksikler tamamlansın mantığı. Bahçeli iktidar merkezli bir reform anlayışı içinde, ülke çapında bir reforma niyet edilmemesini istiyor. Bunu da Çakıcı örneğinde olduğu gibi trol çıkışlarla, iktidar içine bir mesaj niteliğinde gösteriyorlar. Tabi bu çıkışlara iktidarın diğer kanadının tavrının nasıl olacağı her şeyi daha da netleştirecek.
Yaşananlar devlet içi çatışmayı gösteriyor
Bağımsız Milletvekili Gazeteci Ahmet Şık: Temel hak ve özgürlükler ile insan hakları ihlallerine ilişkin ne zaman olumsuz bir örnek ortaya çıksa, “90’lı yıllara mı dönüyoruz” cümlesiyle ortaya çıkan bir kıyas var. Bunu yanlış buluyorum. Çünkü bugün yaşadığımız zulüm geçmişteki örneklerinden daha ağır. Geçmişteki zulmü yapanlar en azından fail olduklarını reddederlerdi. Şimdikiler ise gözümüze sokarak yapmakla kalmayıp bir de “Hesap soramazsınız” demekteler. Dolayısıyla bu tür kıyaslar yapmak çok manalı değil.
Alaattin Çakıcı’nın hakaret ve tehditlerine dair sadece buz dağının görünen kısmına bakarak çıkarımlarda bulunabiliriz. Çünkü iktidarın paydaşları arasında ne tür bir çatışma var. Bu çatışma neden kaynaklanıyor bunun bilgisine sahip değiliz. Bir de hep aynı şehvetle HDP’ye, “Terör örgütüyle arana mesafe koy” diyenlerin bizatihi mafyayla arasına mesafe koyması gerekenler olduğunu söyleyebiliriz.
Süreç kabaca şöyle gelişti: Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında Devlet Bahçeli’ye "Saray Bekçisi" dedi. Cevap tehdit ve hakaret mektubuyla Çakıcı'dan geldi. CHP'li vekiller ve parti teşkilatları örgütler açıklama yaparak Çakıcı’ya yanıt verdiler. Kılıçdaroğlu ise bir yandan Çakıcı’ya "çakal" derken öte yandan bir kes daha aynı hataya düşerek milliyetçilik yarışına tutuştu. Çakıcı’nın ikinci mektubu bunun arkasından geldi. Bunun üzerine CHP Genel Merkezi’nden şaşırtıcı derecede sert, Çakıcı’ya değil de sahiplerine seslenen ve “Mafyalı Cumhur İttifakı” diyerek eşyayı adıyla çağıran bir açıklama geldi. Bunun üzerine Bahçeli, “Vatansever dava arkadaşım” diyerek bir mafya liderine sahip çıktığı açıklamasını yaptı. Bir parantez açıp, Çakıcı’nın her iki mektubunda geçen ifadelerde Kılıçdaroğlu adının yerine Erdoğan, CHP yerine de AKP koysak neler olurdu acaba?
Ortaya çıkan tabloyu Alaattin Çakıcı ile Kemal Kılıçdaroğlu ya da MHP ile CHP arasında bir tartışma olarak görmek bizi yanlış çıkarımlara sevk edebilir. Mafyanın kabadayılığı koftur, sırtlarını dayadığı devlet desteğini çekene kadar sürer. Çakıcı da talimat almadan siyasi konularda söz söyleyecek bir pozisyonda değil. Söyleyeceğim o ki Çakıcı’nın sahneye çıkıp yaptığı açıklamalar kendi iradesiyle oluyor değil. Onu kimin konuşturduğuna bakmak gerek. Devlet Bahçeli ve partisine Erdoğan’ı iktidarda tutmak için Saray Rejiminin ortağı olma görevini veren akıl/güç odağı her kimse Çakıcı’yla işaret fişeği verilen tartışmaları başlatan ve bundan murat elde etmek isteyen de odur.
Bu kavganın Çakıcı/Bahçeli ile Kılıçdaroğlu arasında değil de Saray içinde yaşanan bir çatışma olduğunu, asıl savaşın iktidar paydaşları arasında yaşandığını görmek gerek. Damat bakanın azli sonrasında yaşanan tartışmalara bakalım. Erdoğan’ın iktidarının sürekliliğini sağladığı bir araç olan hukuk ve demokrasi normlarını yok etmesi uygulamasından kendisini azade tutarak yakınması, hem Erdoğan hem de Adalet Bakanı Abdülhamit Gül tarafından hukuka dönüş vaatlerinde bulunulması, bürokraside değişimler yaşanacağının söylenmesi, yeni ABD yönetimiyle uyum içinde çalışacak bir hükümet tablosu ortaya koymak için reformlardan bahsedilmesi belli ki iktidar bloğu içindeki bir kanat için zeminin kaydığı anlamına geliyor. Bu kayma Cemaat’in tasfiyesiyle ortaya çıkan boşluğu dolduran Pelikan Çetesi için değil sadece. Bahçeli’nin konuşmalarına bakılırsa ona görev tevdi edenler için de geçerli anlaşılan. Bu iktidar bloğunun dağılacağı ya da yeni iktidar ortakları ortaya çıkaracağı anlamına gelir mi zaman gösterecek. Ancak yaşananın adını devlet içi bir çatışma olarak görmek mümkün. Çatışma savaşa dönüşür mü göreceğiz.
Bahçeli’yi ve ona görev tevdi edenleri rahatsız eden bu durumu, Çakıcı üzerinden ortağına sopa gösterme hamlesi gibi okumak mümkün. Süreci doğru okuyabilmek için ana muhalefet liderini tehdit eden bir mafya bozuntusuna karşı Erdoğan’ın alacağı tutuma bakmak gerek. Şu ana dek Erdoğan sessizliğini korudu. Çakıcı’ya haddini bildirse Bahçeli’yi karşısına alacak. Bir mafya bozuntusuna sessiz kaldığında ise kamuoyunda tepki görecek. Yani Bahçeli, ortağını fena halde köşeye sıkıştırdı. Erdoğan'ın kendini içinde bulduğu bu dalgalı denizde ne tutum alacağını görmek gerekli elbette ama bu kurdukları suç düzeninin devam edip etmeyeceği ya da bunu nasıl sağlayacağı ile ilgili bir sorun. Erdoğan’ın sessizliğine, bir mafya bozuntusuna sahip çıkan iktidar ortağının sözlerine ve tutumuna bakıp daha önce söylediğimiz tekrar edegeldiğimiz “mafya düzeni” tanımının nihayet herkes nezdinde görünür olduğundan hareketle ne yapılacağına kafa yormak gerek. CHP ve ittifak ettiklerinin bu mafya düzeninin inşasındaki payını da sorgulayacağız. Suç düzeninin tepesine kurulan Erdoğan ve Bahçeli'ye bunca manevra alanı tanınmasının itiraz ederken bile milliyetçilik yarışında ısrar edegelen CHP'nin yarattığı boşluk olduğunu da söyleyeceğiz. Derdimizin sistemin sahibi olamamakla değil bizatihi sistemin kendisi olduğundan hareketle o boşluğu evrensel hukuk ve demokrasi normlarında de ısrar ederek kimlerle nasıl dolduracağımızı tartışmakta geç bile kaldık.
Tepkiler çığ gibi büyüyor
Çakıcı’nın tehdit açıklamalarına tepkiler dün de sürdü. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na tüm desteğini sunduğunu söyledi. Twitter hesabından ‘Kılıçdaroğlu Yalnız Değildir’ etiketiyle açıklama yapan Amor, iğrenç saldırılar karşısında Türkiye’deki tüm siyasi ve kurumsal aktörlerin işbirliğini teşvik etmesi gerektiğini belirterek, “Aksi takdirde sessizlik çok şey söyleyecektir” dedi.
Hukuk devleti normlarını uygulayın
Çakıcı’nın açıklamalarına tepki gösteren TMMOB Maden Mühendisleri Odası’ndan yapılan açıklamada ise “Ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik yapılan bu tehdit saldırısını şiddetle kınıyor, mevcut iktidarı, gerek mafyayı, gerek kolluk kuvvetlerini, gerek yargıyı kullanarak milletvekilleri, siyasi partiler ve nihayetinde siyaset üzerinde baskı kurma yaklaşımından vazgeçmeye, çete lideri hakkında gerekli işlemleri yapmaya, demokratik hukuk devleti normlarına geri dönmeye çağırıyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Toplumu bastırmak istiyorlar
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Çakıcı’nın Kılıçdaroğlu’nu tehdit etmesinin toplumu bastırmaya yönelik bir hamle olduğunu dile getirdi.
“Bu alçakça saldırı sadece Kılıçdaroğlu’nun şahsına yönelik bir saldırı değildir” diyen Baş, “Çubuk’taki inek hırsızı da mafya artıkları da Cumhur İttifakı’nın bir parçasıdır. Kılıçdaroğlu’na bir mafya lideri ile iktidarın küçük ortağının saldırısı tüm halka dönük bir gözdağıdır. Kendine mafyayı ortak yapan Cumhur İttifakı bu tehlikeli oyundan derhal vazgeçmelidir” şeklinde konuştu.
Twitter hesabından paylaşım yapan DEVA Partisi Lideri Ali Babacan ise “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu aradım. İllegal yapıların tehditlerini ve iktidar ortağının da bunları desteklemesini koşulsuz şekilde kınadığımızı belirttim. Her konuda açıklama yapan Cumhurbaşkanının bu konudaki sessizliği kabul edilemez” dedi.
SOL Parti: Kötülüğün iktidarına son vereceğiz
SOL Parti’den yapılan açıklamada ise “Halkın desteğini kaybetmiş AKP ve MHP bloku bir ucunda şeriat-hilafet çağrısı yapan meczuplar bir yanında mafya bozuntusu ile koyu bir karanlığa yaslanarak ülkeyi idare etmeye çalışıyor. Bu pervasızlık ana muhalefet liderini tehdit edecek bir düzeye vardırıldı.Bu ülkenin ilerici-devrimci birikimi, emekçi yurtsever halkı bu tehditlere boyun eğmez. Türkiye’yi mafyanın, çetenin, tarikatlar-cemaatlerin ve her tür karanlık gücün pençesinden kurtaracak ve kötülüğün iktidarına son verecek bir mücadelede kararlıyız” denildi.