CHP'li Engin Özkoç: Siyasi parti temsilciliğini yapan kişinin aklına ihtiyacımız yok

CHP'li Engin Özkoç, Erdoğan'n 138. madde hakkında açıklamaları hakkında"AYM’yi itibarsızlaştırıp tetikçi yerel mahkemeye AYM’nin aldığı kararı geri çektirten Cumhurbaşkanı’nın bize akıl vermeye hakkı da haddi de yok." ifadelerini kullandı.

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, tıp hekimi ve eczacı olan CHP milletvekilleri ile birlikte TBMM'de basın toplantısı düzenledi.

Özkoç, açıklamasında Erdoğan'ın 138. madde açıklamasına yanıt verdi.

Özkoç, "AYM’yi itibarsızlaştırıp tetikçi yerel mahkemeye AYM’nin aldığı kararı geri çektirten Cumhurbaşkanı’nın bize akıl vermeye hakkı da haddi de yok. Kürsüden ‘ben tarafsız bir cumhurbaşkanı olacağım’ dedikten sonra Allah’tan ve milletten korkmayan bir siyasi parti temsilciliğini yapan kişinin aklına ihtiyacımız yok. Aldatılan, aldatılmaya devam eden, faşist uygulamalara devam eden, insanları ölüme terk eden, sadece kendi çıkarlarını düşünen, kurduğu cumhur-mafya iktidarını da yanına alıp ya istifa etsin ya bir an önce sandık başına gidelim." ifadeleriyle Erdoğan'a tepki gösterdi.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan dün AKP grup toplantısında yargıya seslenmiş, Anayasa'nın 138. maddesine işaret ederek 'kimse mahkemelere emir veremez' demişti.

Erdoğan, "Buradan yargıya sesleniyorum. Diyorum ki, değerli yargı mensupları Anayasa'nın 138. maddesi beni ne kadar muhatap alıyorsa, benim dışımdakileri de muhatap alıyor. 138. maddeyi eze eze kullananlara karşı gereğini neden yapmıyorsunuz?.. Size birilerinin talimat verme hakkı var mı?.. Benim ne kadar talimat verme hakkım yoksa, ana muhalefettekilerin de yok. Bu talimatlar verilirken niçin gereğini yapmıyorsunuz?.. Atılan adımlar karşısında yargının sessiz kalmasını ben kabullenemiyorum." ifadelerini kullanmıştı.

Özkoç’un konuşmasının satır başları şöyle:

HALA BAŞARISIZLAR

CHP içinde sağlıkçı milletvekillerimiz ile birlikte basın toplantısı yapıyoruz. Neden? COVİD-19 sürecinin bugüne kadar doğru yönetilip yönetilmediğini, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini ve bu arkadaşlarımız ile birlikte nasıl bir çalışma yürüttük milletimizi bilgilendirmek istiyoruz.

COVİD-19 salgını dünyada ortaya çıktıktan sonra Türkiye, bunu üç ay sonra kabullenebildi. Sağlık Bakanlığı salgının bulaşıcı etkilerini bildiği halde, aylarca futbol müsabakaları seyircili oynatıldı. Bunun haricinde Umreye giden vatandaşlarımızın kontrolleri yapılmadan insanların arasında karışmasına göz yumuldu.

Bilim Kurulu ile birlikte Ekonomik Konsey çalışmaları bugün bile çalışmalarına başlamış değil. En temel önleyici aparat olan maske aylarca başarısız girişimlerin neticesinde iktidarın onlarca insanımızın bulaşı kapmasına neden oldu. Bir türlü maskeleri dağıtmayı başaramadılar. Hala başarısızlar. Sağlık çalışanları ölümü göze alarak canla başla çalışmaya başladılar.

Recep Tayyip Erdoğan, balkonlara çıkarak onları alkışladı ve vatandaşların alkışlaması istedi. Sağlık çalışanları gece gündüz çalışırken onlara yardımcı olması gereken atamayı bekleyen sağlık çalışanlarının ataması yapılmadı. Aradan 11 ay geçti, sağlık çalışanları ile ilgili hala bir atama gerçekleşmedi. Bu arada yoğun tempo içinde çalışan 153 sağlık çalışanı maalesef hayatını kaybetti, 50 bin sağlık çalışanı COVİD-19’a yakalandı.

Sokağa çıkma yasakları başladı. İçişleri Bakanı cumartesi pazar sokağa çıkma yasaklarına cuma gecesi saat 10’da duyurdu. 500 bine yakın vatandaşlarımız marketlere hücum etti. İçişleri Bakanı bu beceriksizliği nedeniyle ‘bir daha halkın arasına karışamam’ diyerek istifa etti. İstifası Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edilmedi. Sağlık Bakanı sahnede yoktu.

Ancak birden onu televizyonlarda görmeye başladık. Her akşam sayıları veriyordu. Peki verdiği rakamlar doğru muydu? Hayır. Vaka sayıları düşüktü. Arkadaşımız tıp doktoru olan Murat Emir bununla ilgili bir açıklama yaptı. 10 Eylül’de ‘29 bin 377 vaka var’ dediler. Bakan bunu yalanladı. ‘Dünyada süreci en iyi biz yönetiyoruz’ dediler. Yalanlar devam etti. Biz vaka sayısını açıklamayacağız dediler. Bunu ulusal çıkarlara dayandırdılar.

HAZİNE YANDAŞA OLUK OLUK AKITILDIĞI İÇİN TAM TAKIR

Dün gerçeği Bakan açıkladı. Vaka sayısı 28 bin 351. Yani arkadaşlarımızın açıkladığı rakam doğru çıktı. Yüzleri kızardı mı? Kızarmadı. Çünkü yalan söylemeye alışkınlar. Ne oldu ulusal çıkarlara? Bunun adı alçaklıktır. Hiç utanmadılar. Nedenini açıklamadılar.

Ben açıklayayım. Tayyip damadı ile birlikte Hazine’yi boşalttı, hatta Tayyip Erdoğan Hazine’de var olduğunu sandığı 128 milyar doların da olmadığını öğrendi, damadı da onu kandırmıştı. En az 14 gün sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ancak insanlara karşılıksız nakdi yardım yapılması gerekiyordu. Yapmadılar. Yardım adı altında insanlarımızı borçlandırdılar.

İnsanlarımız nefes alamıyorlar. Sağlık çalışanlarının atamasını yapamadılar. Niye? Hazine tam takır olduğu için. Neden? Paralar saraylara, uçaklara, yandaşlara faizcilere oluk oluk akıtıldığı için. Vatandaştan utanmadan cumhur-mafya ittifakının lideri olan Recep Tayyip Erdoğan, milyarlarca parayı yandaşlara dağıtan kişi vatandaşa ‘biz bize yeteriz, siz bize para yardımında bulunun’ dedi, vatandaştan para istedi. İnsanlar bu dönemde öldüler, onlar yalan söyledi.

ONLAR SARAYIN BAKANI

Biz burada sağlık çalışanı arkadaşlarımız ile birlikte bir yasa teklifi verdik. ‘COVİD sağlık çalışanları için bir meslek hastalığıdır’ dedik. Dünyada; İtalya, Fransa, Almanya, Belçika, ABD, Güney Afrika, Malezya dahil 132 ülke arasında salgın sürecinde COVİD-19’u meslek hastalığı olarak kabul etmişler. Biz niye etmiyoruz. Sağlık Bakanı, Komisyon Başkanı, tabip odaları ‘evet olsun’ diyor.

Kim elinizi tutuyor? Adını açıklayayım. Eğer siz sizin elinizi tutanı açıklamazsanız ben bu arkadaşlarımla beraber buradan açıklıyorum. Bunun adı cumhur-mafya ittifakı lideri Erdoğan’dır. O yüzden siz açıklayamazsınız. Siz milletin bakanı değilsiniz. Siz sarayın bakanısınız, siz millete değil saraya hesap veriyorsunuz. Milletin değil sarayın vekili.

İKTİDAR ENGELLEDİ, YILMADIK

COVİD salgının duyar duymaz arkadaşlarımız ile beraber grup başkanvekilleri, komisyon başkanımız ile beraber bir ekip oluşturdular. Arkadaşlarımız hızla doğru bilgiye ulaşmaya çalıştılar. Hemen arkasından yapılması gerekenleri kamuoyu ile şeffaf bir şekilde paylaşmaya başladılar. Bütün belediyelerimiz harekete geçti. İktidar maske krizini yönetemiyorlardı, belediyelerimiz önce tedarik sonra üretime geçerek bedava maske dağıtmaya başladılar, iktidar bunu bile engellemeye çalıştı. Yılmadık. Belediyelerimiz evlere ekmek-gazete-yemek dağıtmaya başladılar. İktidar bunu da engellemeye çalıştı.

Yılmadık. İnsanlarımız faturalarını ödeyemiyorlardı. Belediyeler askıda fatura uygulamasını hayata geçirdiler. Binlerce insanın borcu ödendi. İktidar engellemeye çalıştı. Yılmadık. Belediyelerimiz kimin yardım ettiğini kimin yardım aldığını ortaya çıkarmadan, onları birbirleriyle buluşturarak, gerçekçi, rencide etmeden, şeffaf bir şekilde kampanya başlattılar. Paralara içişleri bakanlığı el koydu. Bu iktidar hangi paralara el koymuştu? 15 Temmuz darbesinde ölen, şehit olanlar için toplanan yardım kampanyasına da el koymuşlardı. Belediyelerimiz vatandaşlarımızın bankalara olan borçları ödemek için kampanya başlattı. İktidar engellemeye çalıştı.

TAM BİR FACİA

Arkadaşlarımız vaka sayısındaki gerçekleri açıkladılar. İktidar hakaret etti şimdi kabul etmek zorunda kaldılar Öğrendik, Türkiye en kötü yönetilen ve en çok vaka sayısı olan üçüncü ülke. ABD ve Hindistan’dan sonra nüfusları düşünecek olursak tam bir facia. Biz biliyorduk bunun böyle olduğunu. Onlar engellediler, mücadeleye devam ettik. Liderimiz Kılıçdaroğlu, yapılması gereken her şeyi madde madde anlattı. Onlar duymazdan geldiler.

Kriz yönetmek ciddiyet ister, bunun için devlet deneyimi gerekir. Bir siyasi partinin kadrolarının deneyimli, dürüst insanlardan oluşması gerekir. Bugün benim yanımdaki arkadaşlarım yüzyıllık CHP’nin milletvekilidir. Onlar sağlık çalışanlarıdır. Onlarla birlikte krizi yönettik, gerçekleri söyledik. Liderimiz Kemal Kılıçdaroğlu arkadaşlarımız ile birlikte koordineli toplantılar yaptı. Belediyemiz ile beraber yapılması gerekenleri hayata geçirdi. Biz bu süreci doğru yönetmek için çaba gösterdik. İktidarın da doğru yönetebilmesi için uyarılarda bulunduk. İçlerinden birçoğu, sağlık çalışanlarımızla ilgili giderek fedakarca onların yanında mücadele ettiler. Şimdi ‘kanun maddesi gelmedi’ diyorlar.

Biz üç grup başkanvekili kanun teklifinde bulunduk. Meclis Başkanlığı bunu indirdi. Bu kararı çıkartmamanın tek nedeni var. Bugün bakanlar sizin bildiğiniz bakanlar değil. Onlar cumhur-mafya ittifakında olan bir kişinin iki dudağının arasına bakıyorlar. Bütün bu yalanlardan tek kişi sorumludur. Adı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Biz susmayacağız. Önümüze gelen her krizi doğru yönetmeye devam edeceğiz. Yeter ki milletimiz yanımızda olsun. Onların mutluluğu ve huzuru bizim mutluluğumuz ve huzurumuzdur.

BAKAN KOCA’NIN İSTİFA ETMESİ GEREKİYOR

('Baştan beri vaka sayıları açıklansaydı sonuç değişir miydi?' sorusu üzerine) Bu süreç yanlış yönetildiği için Sağlık Bakanı yapması gerekenleri yapmadığı için aynı zamanda biri tarafından engellendiği için hazine tam takır olduğu için, paralar yandaşlara dağıtıldığı için Sağlık Bakanı milletimize gerçekleri söylememiştir. Yapması gerekenleri yapmamıştır. ‘ Ben cumhur mafya ittifakının bu kişisiyle beraber olmak istemiyorum. Ben milletin yetiştirdiği bir doktorum’ deyip istifa etmesi gerekiyor. Hatta Türkiye’nin kurtulması için, damadın istifasının yüzde 10 değer kazandığını herkes gördü. Cumhur-mafya ittifakı, terk edip giderse, bu ülkenin kaynakları, birikimleri, bu ülkenin yetişmiş insanları bu ülkeyi doğru yönetir, herkes huzur içinde olur” dedi.

MESELE VATAN MESELESİ

(HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın “İktidarın her politikasına karşı çıkıp, HDP'ye karşı politikalarına karşı mahcupça, ürkekçe kalmakla yetinmek çelişkidir" ifadelerini değerlendirmesi istenince) “Biz Türkiye gerçekleri ile ilgili Türkiye’nin menfaatleri ile ilgili ne yapmamız gerekiyorsa Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde onu yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Milletimizin menfaatini nasıl savunduysak savunmaya devam edeceğiz.

Mesele AKP, CHP, MHP, HDP, İYİ Parti meselesi değildir. Mesele vatan ve millet meselesidir. Bu vatan doğru yönetilmediği için Yunan komutasındaki bir kişi bizim dalgalanan bayrağımızın altındaki gemiye giderek insanlarımıza esir muamelesi yapabiliyor. Bu millet, bu iktidar tarafından doğru idare edemediği için onlar bugün ölümle karşı karşıyalar. Dün gerçeklerle ilgili hangi noktadaysak bugün de o noktadayız” dedi.

RECEP AKDAĞ ‘İSTİYORUM AMA YAPAMIYORUM’ DİYOR

(Sağlık Komisyonu Başkanı Recep Akdağ’ın 'Kanuna ihtiyaç olmadan meslek hastalığı sorunu çözülebilir' ifadelerinin sorulması üzerine) Sadece yönetmelik ile ilgili de değil. İlgili kanun maddelere ilave yapılan ek de olabilir. Ama bunun için niyet olabilir. Sağlık Bakanı ‘istiyorum ama yapamıyorum’ diyor. Recep Akdağ, ‘istiyorum ama yapamıyorum’ diyor. Ben de elinizi kim tutuyor diyorum. Bunların sadece yönetmelikle genelgeyle yapma niyetleri olabilir mi? Muhalefete onların yapmadığını yapmak düşüyor. Kanun teklifini Meclis’e sunmak. Biz de onu yaptık” diye yanıtladı.

CUMHURBAŞKANI’NIN BİZE AKIL VERMEYE HAKKI YOK

(Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘138'inci maddeyi eze eze kullananlara karşı gereğini niye yapmıyorsunuz, gereken adımları niye atmıyorsunuz? Size birilerinin talimat verme hakkı var mı? Benim ne kadar talimat verme hakkım yoksa ana muhalefetin de talimat verme hakkı yok ama bu talimatlar verilirken niçin gereğini yapmıyorsunuz’ sözleriyle ilgili soru üzerine)

AYM’yi itibarsızlaştırıp tetikçi yerel mahkemeye AYM’nin aldığı kararı geri çektirten Cumhurbaşkanı’nın bize akıl vermeye hakkı da haddi de yok.

Kürsüden ‘ben tarafsız bir cumhurbaşkanı olacağım’ dedikten sonra Allah’tan ve milletten korkmayan bir siyasi parti temsilciliğini yapan kişinin aklına ihtiyacımız yok. Aldatılan, aldatılmaya devam eden, faşist uygulamalara devam eden, insanları ölüme terk eden, sadece kendi çıkarlarını düşünen, kurduğu cumhur-mafya iktidarını da yanına alıp ya istifa etsin ya bir an önce sandık başına gidelim. (ANKA)

Etiketler
Engin Özkoç Mahkeme