Fatih Altaylı: Erdoğan o gün ilk ve son kez 'lütfen bu konuya girmeyelim' demişti
Habertürk yazarı Fatih Altaylı, Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan Melih Bulu'nun ardından başlayan protestolar ve AKP'li isimlerin gösterdikleri tepkileri köşesine taşıdı.
Habertürk yazarı Fatih Altaylı, Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan Melih Bulu'nun ardından başlayan protestolar ve AKP'li isimlerin gösterdikleri tepkileri köşesine taşıdı.
"1990'lı yıllarda başörtüsü için özgürlük eylemi yapan gençlerle şimdi eylem yapan gençler aynı, fakat şimdi hoş karşılanmıyorlar" görüşünü paylayan Altaylı'nın bugünkü "Kenar süsü arka bahçede mi kalmalıydı?" başlıklı yazısı şöyle:
"Üniversitelerde 1990’lı yılların ikinci yarısı, başörtülü ya da türbanlı kızların “Başörtüsüne özgürlük eylemleri” ile geçti.
Solcu ve liberal öğrenciler de bu eylemlere hep destek verdiler.
AK Parti’nin 2002 vaatleri arasında bu sorunun çözümü de vardı.
Ancak bu sorunu gelir gelmez çözemedi.
Hatta 2005 yılıydı yanlış hatırlamıyorsam, Başbakan Erdoğan’ı Teke Tek’te konuk ediyordum ve yayını Beylerbeyi Sarayı’ndan yapacaktık.
Programlar öncesi asla şunu sormayın diye bir talebi olmayan Erdoğan o gün ilk defa ve son defa “Türbanlı öğrenciler meselesine girmeyelim lütfen. Bugün o sorunu çözebilecek durumda değiliz. Söyleyeceğim her şey yanlış anlaşılabilir” diye rica etti.
Peki ben ne yaptım?
Tam da bunu sordum.
Soruyu duyunca biraz kızardı ama yanıtladı.
Reklam arasında da “İlk kez bir şeyi konuşmayalım dedim siz tam da oradan girdiniz.” dedi.
Güldük. (O zaman medya ile ilişki açısından farklı bir Erdoğan vardı bana göre.)
AK Parti başörtülü ya da türbanlı kızları kendi arka bahçesindeki çocuklar olarak görüyordu. Onların kıyafetsel özgürlük arayışı AK Parti’nin çözebileceği bir mesele idi.
Bu sorun ilerleyen yıllarda köklü biçimde çözüldü.
Şimdi aynı kızların bir bölümü başka özgürlük alanlarında farklı taleplerle yine eylem yapıyorlar.
Ancak bu kez hoş karşılanmıyorlar.
Kıyafet için özgürlük isteyince “demokrat” olan bu gençler, başka özgürlüklerin peşine düşünce ya “terörist” ya da “kenar süsü” haline geliyorlar.
Oysa bunlar aynı çocuklar.
Aynı gençler.
Aynı kızlar.
Sadece arka bahçeden çıktılar ve daha geniş bir alanda özgürleşmek, başka konularda da fikirlerini, duyarlılıklarını göstermek, açıklamak istiyorlar.
Onlar sadece bir türbandan ibaret olmadıklarını gösteriyorlar.
Bunlara kenar süsü demek, Fikri Sağlarlaşmak’tır.
Oysa bu gençlerin farklı taleplerle ortaya çıkıyor olması türbanın artık bir siyasal simge olmaktan çıkıp, normalleşmesidir.
Belki de bazılarını rahatsız eden budur.
Onlara göre “Türban simge olarak kalmalı ve arka bahçede oynamalıdır”.
NOT: Bu yazıya gelecek tepkilerin ne olacağını biliyorum. Salı günü de onlara yanıt veririm. Ölmez sağ kalırsak..."