Meral Akşener'den dikkat çeken 'Millet İttifakı' açıklaması: İttifaklarda değişim olacak mı?
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, KRT TV'de Zeynep Gürcanlı, Yıldız Yazıcıoğlu ve Nergis Demirkaya'nın sorularını yanıtladı. Akşener, Millet İttifakı'nın seçmenin talebi ile kurulduğunu söylerken İttifakların geleceği hakkında da değerlendirme yaptı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, KRT TV'de Zeynep Gürcanlı, Yıldız Yazıcıoğlu ve Nergis Demirkaya'nın sorularını yanıtladı.
Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde;
Ben 20 Ocak 2020’den bugüne kadar esnaf geziyorum. Başladığımda pandemi yoktu. Esnaf o gün de problemliydi, o kırılgan ekonominin esnafın zorda olduğu bir süreçte pandemi geldi ve daha da derinleşti.
Sonuç itibariyle esnaftan aldığımız bilgilerle, iktidarın dikkatini çekmeye çalıştık. Esnafın, kadının, gencin, çiftçinin problemleri var. Onların da çok güzel çözüm önerileri oldu. Siyasetle uğraşan herkese, bu gezileri yapması tavsiyesinde bulunuyorum. Sonuç itibariyle onlardan gelen ve bizim çalışmalarımızla önerilerimizi iletiyoruz ama önerilerimizin çok dikkate alındığını söyleyemeyeceğim.
Evli ve genç bir hanım. 26 yaşlarında falan. Ne yapıyorsun diye sordum. Kendisinin günlük çalıştığını, kocasının pandemiden evvel işten atıldığını öğrendim. Eşi de bir markette çalışıyormuş. Bir de erkek çocukları var. Et alabiliyor musunuz diye sordum, yani haftada falan değil. Böyle gözleri doldu. Genelde bana abla diyorlar. Meral Abla dedi, 50 gram alıyorum dedi.
Böyle kaldım, yemek için sandım. Oğlum için alıyorum dedi. Son 15 gündür menemen, tarhana çorbası yapıyorlar. Menemeni, 2 yumurta, domates, biber, menemen yapıyorlar. Bana insanlar çok mail atıyor. Çok onurlu bir genç, borç olarak gıda yardımı istedi. Çocukları var. Gıda yardımı yani, nakit para falan değil.
"GİTTİĞİM YERLERDE KADINLAR GIDA YARDIMI İSTİYOR"
Bu hafta Gaziosmapaşa’da… Dün oradaydım. Ben orayı iyi bildiğimi düşünüyorum. Süleyman Soylu’nun babası ve kendisinin ilçe başkanlığı yaptığı bir yer, siyasetçiler iyi bilir. Daha lüks bir caddesi vardı. O cadde bitmiş.
Çok kadın durdurdu. İlk defa böyle bir şey oluyor ve genellikle kulağıma gıda yardımı istendi. Kütahya’da hayvancılık yapılan bir ilçede, aksesuar satılan bir dükkanda. Siftah yaptınız mı dedim, bir tane kulaklık satmış.
"MİLLETVEKİLLERİMİZİN BİR KISMI HAKLIYDI"
Haftada kaç kez et alıyorsunuz diye sordum. Abla sen ne eti diyorsun dedi. Ayda 1 alırsak… Ora ile Gaziosmanpaşa’nın önemli caddesinde esnaf ağlıyor. Ak Parti’nin kalesi sayılan ilçelerden birisi. Turizm Meslek Yüksekokulu’nda okuyan bir genç, iş istedi. Sözde Cumhurbaşkanlığı kavgasını kimse bana sormadı.
Türkiye’de iktidar tarafından yapılan bir şablon var. Önce FETÖ’cülük sonra darbecilik işi devreye giriyor, sonra vatan hainliği, sonra da sözde Cumhurbaşkanlığı kavgası… Benim Anadolu’ya gitme nedenim de buydu. Sormuyorlar yani. Bizim partimizin içerisinde kongreden sonra bazı problemler yaşadık. Milletvekili arkadaşlarımızın bir kısmı haklıydı. Ama onunla ilgili bir soru ile de karşılaşmadım.
Şimdi Türkiye’de geçim derdi önde, daha önce olsa sorulurdu. Gazeteciler bana parti meseleleri ile ilgili soru sorduğunda, cevaplarken çok çekiniyorum. Yani o insanlar sanki hakaret ediyormuşum gibi geliyor. EBA ile ilgili müthiş bir tablet açığı var. Kadınlar kulağıma eğilip tablet yardımı istiyorlar.
Sağlıkçılarımıza ek gösterge sözü vardı. İşsiz gençler var. Z kuşağı aldı başını gitti. Herkes konuşuyor. Biz bu konuda konuşan ilk siyasi partilerden biriyiz. O kadar AVM'lerde ne okuyan ne de çalışan işsiz gençler var. NOİ diye bir harflendirmemiz var. Mahallelerde yaşayan, kendilerine ancak oto sanayi sitelerinde iş bulabilen gençler var. Bir de daha orta ve üstü ailelerin çocukları var. Hepsinin ortak kelimesi ‘zor’…
"AK PARTİ SEÇMENİ DE HUZUR İSTİYOR"
31 Mart seçimlerinin ardından gelen başarının, mutsuz, umutsuz ama ne olursa olsun bunlar gitmez diyen düşüncenin muhalif seçmenin, 31 Mart ile bu iş olabilir umudu pekişti. Yani, 24 Haziran ile ilgili konuşmamızda da onu söylemiştim. Birinci turda da bu iş halloldu gibi bakıldı. Bu seçmenin tümü CHP, İYİ Parti seçmeni değil. Farklı siyasi görüşlerde ama hukuk ve adalet ile ilgili problemlerin yaşandığı, kayırmacılığın burnumuzun üstüne kadar çıktığı Türkiye’de insanların umudu pekişti.
Şimdi gezdiğim yerlerde, bana bunu nasıl çözeceksiniz diye soruluyor. İnsanlar bıktı, siz de bıkmadınız mı? Ben CHP seçmeniyim diyor mesela esnaf, o da huzur istiyor. AK Parti seçmeni daha önce daha sert davranırlardı ama şimdi onlar da huzur istiyor.
Şimdi şöyle bakalım sayın Erdoğan, bugün de haksız olduğuna inandığım bir durumda hapse gönderildi. İktidardan düşen Doğru Yol Partisi’nin çok sayıda üst düzey mensubu vardı yanında. Refah Partisi’nin duayen takımı vardı. Hepimiz ben dahil yanında durduk.
Siyasetçinin siyasetçiye çok ağır sözler söylediği bir dönemden geçtik. Ben kendi adıma bizzat yaşadım. 2015’teki iki konuşmam beğenilmemiş. 17 Aralık üzerindendi. İki konuşmam enterasandı. Genel Merkez’in talimatları ile bu konuşmaları yapıyoruz. Benim bir televizyon kanalında kocamı aldattığıma dair bir iftira atıldı. Ben çıldırdım. Bir cenahta derin sessizlik oldu.
"MİLLET İTTİFAKI SEÇMENLERİN TALEBİ İLE KURULDU"
Kendilerini sayın Erdoğan’a beğendirmenin yolu olarak başkasına sövmeyi görüyor. Hele Sayın Bahçeli ile Sayın Erdoğan’ın birbirine söyledikleri kavgada söylenmez. İş çirkinleşti, derinleşti. Sonra bir gün bir şey değişti, her şey değişti ve bu iki insan yan yana geldi. Et tırnak oldular. Birliktelik kurdular.
24 Haziran’da 4, 31 Mart’ta 2 partiyiz. Biz bugüne kadar hiçbir zaman et ve tırnak olduk demedik. Siz seçmenlerin talepleri üzerine bir işbirliği yaptık. Et tırnak, mezara kadar laflarının uçuşmadığı, seçmenlerin talebi üzerine yapılan bir işbirliği..
Eylemler üzerinden, söylemler üzerinden eleştirmenin ötesinde bazen çarparım ama ailesini, karakterini, şusunu busunu karıştırmamışımdır. Öyle et tırnak işinden öyle bir hale büründü ki sayın Kılıçdaroğlu linçe uğradı. Yumruk atan adamı neredeyse türbe haline getirdiler. Bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı makamında oturan sayın Erdoğan tarafından ana muhalefet partisi genel başkanı geçmiş olsun diye aranmadı.
"1980 ÖNCESİNDE BU DERECE NAMERTLİK YOKTU"
Tehdit eden mafya mensubunu koruyan bir siyasetçi olmamıştır. Bu da tarihte ilktir. Benim evimin basılmasını saymıyorum bile. Benim danışmanım, Murat İde saldırıya uğradı. Yeniçağ yazarı… Yavuz Selim Demirağ saldırıya uğradı. Sabahattin Önkibar saldırıya uğradı.
Yurdagül Şimşek’in evi basıldı. Murat Ağırel, Barış’lar hapse konuldu. En son benim de çok eski tanıdığım Selçuk Özdağ öldüresiye bir sopa yedi. Ahmet Takan Bey, Orhan Uğuroğlu ve Afşin Hatipoğlu da saldırıya uğradı. Şimdi bunların da ortak özelliği pusu olması.
Ben bu ülkede 80 öncesini görmüş bir insanım, bu derece namertlik hiç yoktu.
Ben sayın Süleyman Soylu’yu Selçuk Bey için göreve davet ettim. Abdülhamit Gül’ü unutmuşum. Sonra sayın Davutoğlu’nun bir konuşmasını dinledim. O da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı göreve davet etti. Daha iyiydi.
Balık baştan kokar. Bizler, farklı yollardan iyi şeyler yapacağımızı söylüyoruz. Projeler üzerinde, söylem üzerinden seçmenleri ikna etmek tavrına gelmediğimiz sürece bu çirkinler, bu pislikler, bu alçaklıklar devam edecek. Bunlar bir bumerangdır.
Sayın Erdoğan’ın yanında bugünkülerin hiçbiri yoktu. Rıza Akçalı Bey vardı, Nevzat Ercan vardı. Biz o zaman DYP milletvekiliydik. Ağır bir beyanatta bulunduk. 7’şer bin lira tazminat ödedik, bu yanlış dediğimiz için ama bizi döven olmadı. Mahkemeye verildik ve tazminat ödedik. Bugün siyasetçiler ve gazeteciler dövülüyorsa, ana muhalefet partisi lideri linç ediliyorsa, kimse yanında olmaz. Şimdi bir şey dikkatimi çekti. 17/ 25 Aralık üzerinden konuşan herkesi bu bekliyor.
"BİZİ BIDEN'CI DİYE SUÇLADILAR, ÇÜNKÜ KENDİLERİ TRUMPÇIYDI"
Şimdi arkasından 3 ziyaret falan, bunun üzerine tekrar sayın Erdoğan hem adalette hem de ekonomide reform yapılacağını söyledi. Ben hukuk ve adalet konusunda var olan kanunlar uygulansa razıyım. 20. Yüzyıl ve yeni dünyanın taleplerini, iletişim araçları, birçok değerin değiştiğini biliyoruz. Bu konuda elbette reformlar yapılmalı ancak kadına şiddette bile olan kanunlar uygulansa yeter. Reform sözlerinin ortaya çıkışının da bir arka planı var.
Avrupa Birliği bizden reform istiyor. Bizleri de Biden’cı diye suçluyorlar, onlar Trumpçıydı. Biden seçilince ben Erdoğan’ın ağzından duydum ki yakın arkadaşlarmış. Hastalanınca sayın Erdoğan’ı ziyaret etmiş. Oradan da bir talep olduğu kesin. Bu ekonomideki yapısal reform ihtiyacı had safhada.
Güven unsurunun, liyakatin ortadan kaldırıldığı, ilan edilmiş kuralların sürekli değişmediği, kurumların yeniden itibarlı hale getirildiği birçok konuda, başta TBMM olmak üzere reforma ihtiyacı var. Reformu buralar, üst akıl talep ediyor. Bu sürdürülebilir olmaz.
Üst akılla kadar kendiniz buna ihtiyaç var derseniz, o reformlar olur. Zihniyeti değiştirmek için partili Cumhurbaşkanlığını kaldırmamız gerekiyor. Her şey, bir kişinin iki dudağı arasında sıkışmamalı. Merkez Bankası başkanı değişti, biri dediğini yapmadı, ötekisi her dediğini yaptı. Kayınpeder sebep, damat sonuçtu. Bir ucube sistem var.
Bu parlamenter sistemi sunduğumuz zaman artık anketlerde sorulmuyordu. Biz büyük bir cesaret ile bu işin tutmadığını, buraya tekrar geçmek anlamında, eksiğinin ve gediğinin tamamlanması durumunda. Çocuklarımızın hayat talepleri çok farklı şu anda. Eskiye dönmekten bahsetmiyorum. Ben Erdoğan’ın siyasi kumaşını hep iyi bulmuşumdur. Sokağı dinleyen, bilen bir insan olduğunu görmüşümdür. Ancak Saray’a girdiğinden sonra değişim oldu. Saray’ın yarattığı bir tesir var.
"TASARLADIĞIMIZ PARLAMENTER SİSTEMİ TANITACAĞIZ"
Çarşamba günü arkadaşlarım bir sunum yapacak. Milletvekillerimize bir sunum yapılacak, daha sonra ciddi bir lansman yapacağız. Daha sonra kamuoyu ve STK’lar tartışacak. Biz diğer siyasi partilere de sunacağız. Bizimki tamamen bir sistem tasarımı. Cumhuriyet’in Atatürk tarafından tasarlatılması gibi. TBMM nasıl kurulacak, Sayıştay, Danıştay nasıldır. Daha hukuka girmeden Atatürk bir sistem tasarımı yaptırıyor. Bugünün taleplerine yönelik bir idari mekanizma.
Şimdi Sayın Erdoğan eski anayasaya göre yemin etti ama partisinin genel başkanı. Anayasada da sadece o alanı değiştirdiler, bugün ne olduğu belirsiz bir anlayış ile karşı karşıyayız. Millet devleti sokaktan, köprüden topladı. Bu millete güvenmek lazım, vesayeti ve darbeyi sevmiyorlar. Bu dili de sevmiyorlar.
İTTİFAKLARDA DEĞİŞİM OLACAK MI?
Bir kere Kemal Bey, hem zarif, hem nazik hem de ana muhalefet partisi lideri olduğu için bu dili kullanıyor. Şimdi muhalefet bloğu ve iktidar bloğu deniliyor böyle bir durumda görünüyor ki seçime aynı şekilde gideceğiz, o zaman ittifakların sistemi içerisinde seçime gidildiğinde, bir Cumhurbaşkanı adayı çıkaracaksınız. Adayın açıklama yapması gerekiyor. Onu destekleyen tüm siyasi partilerin takvim açıklaması gerekiyor.
Parlamenter sisteme geçişin sağlanması gerekiyor. Parlamenter sistemde başbakanlık olacağı için yeniden seçim olacak. Bu tür dengenin oluşması doğal. Ondan sonraki fasılda ittifak yasaları nasıl hukuki bir alana dönecek. Takvimin paylaşılmasından sonra…
Sayın Erdoğan’ın ben kazanamayacağını düşünüyorum. Kesinlikle alamayacak görünüyor. Öyle olunca da Millet İttifakı genişleyecek mi onları bilmiyoruz. İki yeni siyasi parti var. Onlar seçime girmeye imkân sağlayacak kurumsal işleyişlerini tamamladılar.
Bizim şartlarımız çok farklıydı. Bizim seçime girmemiz için 24 Haziran’da seçim kararı aldılar. Kimsenin yapmadığı işi, kadın olmak böyle bir şey, ben yaptım. Gittim sayın Kılıçdaroğlu’ndan 15 demokrasi kahramanı arkadaşımızı istedim ve 15 arkadaşımız geldiler, seçime girebildik. Teşkilatları tamamladık, oradan da girebilir aldık. 15 milletvekili arkadaşlarım ve Kemal Kılıçdaroğlu’na siyaset sonrasında da dua edeceğim. Öyle bir şey oluştu ki dayanışma ve demokrasinin yanında durma. O zaman Kılıçdaroğlu ve bana yapılan hakaretlerin bini bin paraydı.
Şimdi bu iki yeni parti, DEVA ve Gelecek Partisi bu konuda şanslı. Biz yardım isteyendik, bugün Meclis’te grubumuz var. Dayanışmanın nasıl bir sinerji yarattığını görmüş bir partiyiz. Şimdi dolayısıyla bir araya kaç grup gelecek ben onu bilmiyorum ama böyle bir deneyimin, Türk demokrasisine fayda sağladığına inanıyorum.
"İSTANBUL VE ANKARA MİLLET İTTİFAKI'NIN BELEDİYE BAŞKANLARIDIR"
Biz 31 Mart’ta iki parti, belediyelerde yaptığımız işbirliği ile… İstanbul, Ankara tabii ki de CHP listesinden çıktı ama dolayısıyla Millet İttifakı’nın belediye başkanlarıdır. Yani ortaklık var. Elini yıkayıp çıkamazsınız, o belediye başkanı arkadaşlarımız da elini yıkayıp çıkamaz. Seçilmek başka bir şey, seçildikten sonra eyvallah diyemeyiz. Yanlış yapılan işler yalnız Cumhuriyet Halk Partisi’ne gitmez.
Sonuç itibariyle İstanbullu da cezalandırılıyor. Zor zahmet Halk Ekmek büfeleri zor zahmet oldu. Bana Bayrampaşa’da Kartal’da Tuzla’da kaç yerde Halk Ekmek büfelerinden borçla ekmek alıyoruz diyen İstanbullu var. Büfelerle ilgili İYİ Parti’nin önerisi oldu. Evet diyen büyün meclis üyelerine teşekkür etmek istiyorum. Dul, yetim ve şehit yakınlarına büfelerin tahsisi ile ilgili bir madde de konuldu.
"DOĞU PERİNÇEK ÇİN'İN FAHRİ ELÇİSİ KONUMUNDA"
Sayın Bahçeli’nin yazdığı metne baktığınız zaman, neye mal olursa meselesine baktığımız zaman… Siyaset gerçeklikle yapılır. Oradaki tek duygu vatandaşın iyiliği ve seçmenin talepleridir. Şimdi acayip duygusal, Pazara kadar değil mezara kadar falan atasözlerinin havada uçuştuğu bir sistem var. O algoritmaya baktığımız zaman sayın Erdoğan seçilemeyeceğini görüyor.
İçişlerine Sayın Bahçeli, dış işlere de Bahçeli bakıyor. Ak Parti’nin başlangıcında ben varım. İslamiyet üzerinden, Müslümanlık üzerinden Uygur Türkleri’ne yapılan zihniyetlere, Millî Görüş geleneğinden gelen bir siyasi geleneğin ağzını kapaması mümkün değil. Milliyetçi Hareket Partisi’nin de soydaşlık üzerinden baktığı zaman kafasını çevirmesi mümkün değil.
Uygurlara yapılanların hiçbir yanlışı olmadığını söyleyenler. Eve erkek koyuyorlar, bunun ötesi var mı? O arkadaş da sayın Perinçek de Çin’in fahri elçisi konumunda. İki Türlü değerlendirebiliriz. Oğuzhan Asiltürk’ü sever sayarım, bir denge unsuru olmuştur.
Oğuzhan Asiltürk’ü ziyaret konusunda sorun yok. Ama oradan çıkışta Saadet Partisi ile bir ittifakın olması gerektiğini söyledi. Bunun anlamı şu, üçünün oyunun yetmediğini gördü. Seçim için genişletmeyi arzu ettiğini görüyorum. Saadet Partisi’ni çekmek için elinden geleni yapacaktır. Ama Oğuzhan Bey’in evine gitmesini sadece bu şekilde göremem.
ERDOĞAN'LA PAZARLIK YAPTI MI?
Tesadüfen arkadaşlar bir hafta boyunca havuz medyasının programlarında bu tartışıldı. Benim sayın Erdoğan ile 1 hafta görüştüğüm, Erdoğan’ın bana ben Cumhurbaşkanı olayım, sen de güçlü bir başbakan ol dediğini söyleniyor ama külliyen yalan.
"ÖYLE BİR TOKAT YERLER Kİ OYLAR SANDIKLARI PATLATIR"
Ben bunu bir 28 Şubat bir de seçim döneminde yaşadım. Kediyi şu kapının kenarına sıkıştırdığınız zaman, kendinden beklenilmeyen işleri yapabiliyor. Ben iki kere sıkıştırıldım, burada yol açıyorsunuz. Vatandaş, seçmen bunu görüyor. İktidar partisi o zaman bugüne göre daha güçlüydü. Gültekin Uysal’ı listemizden ayırırsak, 42 vekilin seçilmesine neden oldu bu seçmen. Milletin en çok dikkat ettiği şey, oyuna ipotek konulmasıdır. Öyle bir tokat yerler ki oylar sandıkları patlatır.
İzmir’i saymıyorum evet ortak aday çıktı ama İzmir, CHP’nin kalesi. Adana, Aydın… Aydın’da Özlem Hanım yine alırdı ama daha güçlü bir şekilde aldı. Bu iş birliğinin nasıl sonuçları olduğunu ortaya koydu. Yardımlar kesilecek deniliyordu ama tam tersine davulla zurna ile yardım etmek yerine kimsenin haberi olmayan belediye yardımları yapıldı ve yardımlar artarak sürdü. Kimse bu elin verdiğini görmedi. Ne oldu?
"MİLLET İTTİFAKI'NIN GÖSTERDİĞİ ADAY SEÇİLECEK"
İktidar değişikliğinde de muhtaç olan insanların hiçbir gelirinin kesilmeyeceğini bu belediyelerin ortaya koyduğu performans gösterdi. Sosyal devlette siz halkını aç, çıplak, işsiz bırakamazsınız. Bu vatandaş iş bulana kadar gerekeni yapacaksınız. Vatandaşın hakkı bu. Bunları davul ve zurna ile yapan bir iktidar vardı.
Millet İttifakı büyür mü bilemem ama Millet İttifakı demokratik olarak aday gösterdiğini seçtirecek. DEVA ve Gelecek Partisi’nin seçime sokulmaması gibi bir durum, Ak Parti’nin 5-10 puan ile kaybedeceğine daha farklı kaybetmesine neden olur.
5 yıldır ifadem alınmadan hakkımda bir mahkeme var. Bana göre Buğra Kavuncu’ya bir iftirada bulundu. Kendi isteği ile mahkemeye gitti. Bakalım hızlanması konusunda mahkeme ne diyecek. Sonuç bu millet istemezse hiçbir Allah’ın kulu orada oturamaz. O insanlar da bu memleketin insanı, dolayısıyla yoldan çıkanı katiyetle demokrasi dışında davranılmasına müsaade etmez bu millet.
Korku saygıdeğer bir duygu. Vatandaş korkar, o da normal. Ama bir şeyi biliyorum. Ben psikoloji çalışan bir insanım, korkan korkutmaya çalışır ama onun ölçüsü kaçtığı zaman o korku duvarı bir yıkılır, 800 bin farkla Ekrem Bey alır. Mesela insanlar birbiri ile dövüşür. Şu anda açlık çeken bile sabrediyor.
ÜMİT ÖZDAĞ'IN İHRACININ İPTALİ
Şimdi ben kelimelere çok dikkat ederim. Sayın Özdağ bütün açıklamalarında yani hem partiyi hem de beni hedefe koydu. Ben hiçbir konuşmamda ona hakaret etmedim.
Dayak yerim posta yemem geleneğinden geliyorum, saygı göstermenin önemine inanırım ama o saygıyı görmedim. Benim makamım bunlara bakma makamım değil. Dolayısıyla ben genel başkanım. İkimiz milletvekili olsaydık durum çok farklı olurdu.
Milletin gündemi ile arkadaşların gündeminin farklı olmasını yanlış buluyorum. Yargının bu tavırlarını, ben kendimi de geçtim. Buğra Kavuncu’nun kendi başvurusu ile yaptığı işlemin yargıda hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasını ümit ediyorum.
Bir küçük köyde doğdum. Annem ilkokul 3’e kadar okudu, dedem profesördü. Babam ortaokula kadar okudu. Bir kelamın konuşulmadığı, şükreden bir toprağa. Vatan sağ olsun diyen bir ailenin çocuğuyum ama o ailenin kızı Meral Gürer’i bu millet okuttu. Şimdi bu feraseti tanıyorum ben.
Yani Subay kızlarından memur çocuklarına, köylü çocuklarından yetiştirme yurtlarından kızlarımıza kadar ailelerin birbirini tanıdığı bir yoldan geliyorum. 15 yıl üniversitede hocalık yaptım. Antalya'sından Hatay’ına kadar öğrencisi olmuş bir hocayım. Taban politikacılığı yapmış bir kişiyim. Çok sıkı bir partici de olsa bu dile uyanın sayısının tahmin edileceğinden çok daha az olduğuna inanıyorum. Ben vatandaşımı biliyorum, bu milleti tanıyorum.
Aşıda da bir yan etki görmedim. Bu aşının hıfzıssıhhanın ürettiği aşı olduğu, en fazla etkili olmaz ama yan etkisi olmayacağı söylenildi. Şimdi bu aşının lojistiğinin iyi yapılması gerekiyor. Bir günde bin hasta var denilirken, ikinci gün 24 bin hastaya çıkmasını izah edemiyorlar dedi. Yüzde 60’ın üzerinin aşılanması gerekiyor ki sürü bağışıklığı olsun. Biraz önce Aylin Cesur hanımefendi, Aytun Çıray Bey de hassas davranıyor.
Batıda yapılan aşıların da getirilmesinde fayda var. Esnafın yanında çalışanlar, yani bu tür yerlerde çalışanlar genellikle genç, dar gelirli ve toplu taşıma araçları ile işe giden insanlar. Dolayısıyla 65 yaş üzeri sağlık çalışanlarımızın dışında, bu insanların da öne alınması gerekiyor. Gençlerimiz de zor ve kalabalık yerlerde yaşıyorlar.