'Süleyman Soylu, Erdoğan'ı zor duruma düşürmeye çalışıyor olabilir!'
Amerikan İlerleme Merkezi Türkiye uzmanı Max Hoffman, İçişleri Bakanı Soylu'nun ABD’nin sert tepkisine yol açan darbe girişimi suçlaması için "Alttan alta Erdoğan'ı zor duruma düşürmeye çalışıyor olabilir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "yeni bir sayfa açalım" önerisi ile zeytin dalı uzattığı yeni ABD Başkanı Joe Biden ile ilişkileri umulanın aksine gergin başladı.
Erdoğan, daha Biden ile ilk telefon görüşmesini gerçekleştiremeden, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun ABD'yi 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu tutan açıklamaları nedeniyle Ankara-Washington hattında gerilim tırmandı.
Biden yönetimi, Soylu'nun "darbenin arkasında ABD vardır" suçlamasına, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price'ın açıklamasıyla yanıt verdi. "Üst düzey Türk yetkililerin iddiaları tümüyle asılsızdır" diyen Price, bu iddiaları "dayanaksız ve sorumsuzca" olarak nitelendirdi ve bunların "Türkiye'nin NATO müttefiki ve ABD'nin stratejik partner statüsü ile bağdaşmadığına" vurgu yaptı.
Soylu neden bu çıkışı yaptı?
Erdoğan'ın ABD ile ilişkilerde yumuşama sinyalleri verdiği bir dönemde Soylu'nun böyle bir çıkış yapması Washington'da soru işaretlerine yol açtı.
DW Türkçe'den Değer Akal'ın sorularını yanıtlayan Amerikan İlerleme Merkezi adlı düşünce kuruluşunun Türkiye uzmanı Max Hoffman, Ankara'nın son dönemde ilişkilerde yeni bir başlangıç yapma yönündeki taleplerini Biden yönetimine kabul ettirme umuduyla uzlaşmacı bir tavır takındığına, bunda ABD'nin AB ile Doğu Akdeniz'de kararlı bir karşılık vermesini önleme hedefinin de etkili olduğuna dikkat çekti.
Ancak Ankara'nın bu çabalarından umduğu sonucu alamamış olabileceğine dikkat çeken Hoffmann, "Türk liderliği, Biden'ın Erdoğan ile arasına mesafe koymuş olmasından ve demokrasi ile insan hakları konularında yapılan açıklamalardan, artık daha sert bir ABD tavrı ile karşı karşıya bulunduklarını görmüş olabilir" dedi.
Türkiye için Trump'tan sonra, daha çok değer temelli, liberal uluslararası düzeni savunan bir yaklaşımı olan Biden'a adapte olabilmenin hiç de kolay olmayacağını kaydeden Hoffman, "Soylu'nun bu açıklamaları, Washington'un takındığı soğuk tutumu nedeniyle Ankara'nın yaklaşımını değiştirmekte olduğunun bir göstergesi olabilir. Ama bu, aynı zamanda, Soylu'nun kendisiyle ilgili de olabilir" dedi.
Erdoğan'ı zora sokma niyeti mi var?
Türkiye'yi yakından izleyen Amerikalı uzman Max Hoffmann, Soylu'nun ilişkilerdeki bu kritik süreçte, yeniden 15 Temmuz darbe girişimini gündeme getirmesiye ilgili olarak değerlendirmesini şu dikkat çekici sözlerle sürdürdü:
"Soylu, geçmişte, 2016'da, ABD'yi açıkça 15 Temmuz darbe girişimine müdahil olmakla suçlayan ilk üst düzey Türk yetkiliydi. Hiçbir delil, kanıt olmamasına rağmen AKP seçmenlerinin çoğu da buna gerçekten inanıyor. İkinci bir konu da şu: Soylu alttan alta Erdoğan'ı zor duruma düşürmeye çalışıyor olabilir. Türk ekonomisi vahim bir durumda ve Türkiye'nin Batı ile gerilimlerinde bir molaya ihtiyacı var. Ancak görünen o ki Soylu, muhafazakar kesimde veliaht gibi."
Biden soğuk tavrıyla hangi mesajı veriyor?
Biden'ın görevi devralmasından bu yana Erdoğan ile halen bir telefon görüşmesi gerçekleştirmemiş olması, Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın da çok sayıda ülkenin dışişleri bakanıyla temasa geçmesine rağmen Türk mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu'nu aramamış olması, Washington'daki yeni yönetimin AKP iktidarına yönelik mesafeli, soğuk bir tutum takındığını açıkça gözler önüne seriyor.
Max Hoffman, Biden ekibinin ABD'nin "demokratik müttefikleriyle" ilişkilerini yeniden güçlendirmeye öncelik verdiğini hatırlatırken "Bu aşamada bu hedefe ağırlık vermiş, odaklanmış durumdalar. Biden'ın Türkiye hakkında yaptığı yorumdan, Türkiye'yi tam bir demokrasi olarak görmediğini biliyoruz. Ayrıca S-400 konusunun da açıkça ortaya koyduğu gibi, gelinen noktada, ABD ve Türkiye'nin stratejik bakışları farklı" dedi.
ABD yönetiminin şu ana kadar Erdoğan'a "ses seda vermemiş" olmasının bir mesaj niteliği taşıyabileceğine de dikkat çeken Hoffman, "ABD yönetimi Erdoğan'a, artık Türkiye ile ilişkilerde imtiyazlara, tavizlerler vermeye dayalı bir yaklaşım istemediğini, transaksiyonel, alışverişe indirgenmiş ilişkilerin devamı içinse, Ankara'nın somut adımlar atması gerekeceği sinyalini vermek istiyor olabilir" değerlendirmesini yaptı.
"Erdoğan tercih yapmak zorunda kalacak"
"Biden, Erdoğan'ı sonsuza kadar görmezden gelmeyecektir tabii ki" diyen Hoffman, iki ülke arasında, birlikte ele alınmasını gerekecek konular bulunduğuna dikkat çekti ve "Bir noktada da Biden, nezaket gereği arayacak, o telefon görüşmesi büyük bir ihtimalle gerçekleşecektir. Biden aradıktan sonra ne olacağı ise artık Erdoğan'a bağlı" dedi.
Erdoğan'ın, Biden ile ilk ciddi temaslarında bir tercihle karşı karşıya geleceğini söyleyen Hoffman, "Erdoğan, Biden ile Türkiye içinde ya da dışında, bazı sembolik jestlerle de olsa, ilişkileri tamir etmek için attığı gözle görülür adımlarını mı ele almak isteyecek, yoksa ikili ilişkilerin Suriye, Doğu Akdeniz ya da S-400 sorunu gibi en zorlu konularını mı tartışacak işte bu tamamen kendisine bağlı" dedi.
Türk-Amerikan ilişkilerinin gündeminde, gerilime yol açan, stratejik ve güvenlik odaklı, çözümlenmesi güç, pek çok konu yer alıyor. Türkiye'nin Rusya'dan satın aldığı S-400 füze savunma sistemi, ABD'nin IŞİD ile mücadelede müttefik olarak gördüğü Suriye Demokratik Güçleri'ne desteği, Doğu Akdeniz ile Libya ihtilafları, Ankara'nın Pekin ve Moskova ile ilişkileri bu zorlu gündem maddelerinden sadece bazıları.
Türkiye'nin S-400'lerden geri adım atmaması halinde Washington'un ilave yaptırımlarla, Ankara üzerindeki baskısını artırabileceği belirtiliyor. Ekonomisi zorlu sınamalarla karşı karşıya bulunan Ankara'yı, ABD'deki Halkbank davası ve Türkiye'nin karşı karşıya kalması muhtemel ceza da endişelendiriyor.
Ancak son günlerde Ankara-Washington hattında tırmanan tansiyonun nedenini bu gündem maddeleri oluşturmuyor. Gerilim, Biden yönetiminin Türkiye'de "demokratik özgürlük mücadelesine" verdiği destekle tırmanmış durumda.
Protestoculara açık destek Ankara'yı gerdi
Demokrasi ve insan haklarını dış politikasının öncelikli gündem maddeleri arasında sıralayan Biden yönetimi, dikkat çeken bir çıkışla Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör atanan Melih Bulu'ya karşı yürütülen protestolara, açık destek açıkladı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, Türkiye'deki barışcıl protestoları yakından takip ettiklerine, öğrenciler ve diğer göstericilerin gözaltına alınmasından ötürü endişeli olduklarına vurgu yaparken, Türk siyasilerin LGBTİ+ karşıtı söylemlerini "güçlü bir şekilde kınadıklarını" duyurdu. Bu sözlerinin ardından Price, Ankara'da soğuk duş etkisi yaratan şu dikkat çekici ifadeleri kullandı: "İfade özgürlüğü, bazıların rahatsız edici bulabileceği konuşmalar dahil, canlı ve işleyen bir demokrasinin, korunması zorunlu olan önemli bir birleşenidir. Toplumların barış içinde, refah düzeyi yüksek, kucaklayıcı olmaları, bilgi ve düşüncelerin özgürce paylaşılabilmesine bağlıdır. ABD, insan haklarına öncelik vermektedir ve temel demokratik özgürlükleri için mücadele edenler ile omuz omuza durmaktadır."
Ankara doğrudan ABD'yi hedef almadı
Ankara'ın Washington'un bu açıklamasına "dolaylı" tepkisi gecikmedi. Türk Dışişleri Bakanlığı, yayımladığı bir açıklamada, "Türkiye'nin içişlerine müdahale etmeye kalkışmak kimsenin haddi değildir" ifadelerine yer verirken, "Yasadışı yollara tevessül eden grupları kışkırtıcı ve illegal eylemleri teşvik edici bir dil kullanmama konusunda söz konusu çevreleri uyarıyoruz" denildi.
Bu arada Ankara'nın açıklamasında doğrudan ABD yönetimini hedef almaması dikkat çekti. "Yurtdışındaki Bazı Çevrelerin Boğaziçi Üniversitesi'nde Yaşanan Olaylara İlişkin Yaptıkları Açıklamalar Hakkında" başlığını taşıyan açıklamada, bu uyarının kime yapıldığı, muhatabının kim olduğu, hangi çevrelerden söz edildiğine yer verilmedi.
İlişkilerde yeni dosya başlığı: LGBTİ+ hakları
Ancak ABD, birbirini izleyen hamleleriyle Türkiye ile ilişkilerde insan hakları dosyasının en önemli başlıklardan biri olacağı mesajını vermiş oldu. ABD Başkanı Joe Biden, son olarak imzaladığı başkanlık kararnamesiyle Amerikan dış politikası aktörlerine, LGBTİ+ haklarının desteklenmesi ve korunması talimatını verdi. ABD'nin dünya genelindeki tüm yurtdışındaki diplomatik temsilcilikleri, bu kişilerin haklarının korunması için çaba gösterecek, olası hak ihlallerine de ABD'nin hızlı yanıt vermesini sağlayacak.
Boğaziçi gösterileri sırasında, LGBTİ+ toplumunu "sapkın" ve benzeri ifadelerle hedef alan Türk siyasetçiler, ABD yönetimi tarafından sert bir dille kınanırken, insan haklar ihlallerinin artması durumunda, Washington'ın Ankara'ya dönük tavrını daha da sertleştirebileceği belirtiliyor.