Gürsel Tekin: CHP'de yol arkadaşlığı hukuku zedelendi
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, Leman Haber sitesinde parti içi istifaları değerlendirdi, “yol arkadaşlığı hukuku zedelendi” konusunda açıklamalarda bulundu.
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, Leman Haber sitesinde parti içi istifaları değerlendirdi, “yol arkadaşlığı hukuku zedelendi” konusunda açıklamalarda bulundu.
CHP Kartepe Belediye Meclis üyesi Turgay Adak’ın ekonomik nedenlerle hayatına son vermesi herkesi derinden etkiledi. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Turgay Adak, gencecik, pırlanta gibi bir yol arkadaşımızdı. 2014 seçimlerinde şahsen nasıl fedakârca, nasıl büyük bir özveri ile çalıştığına şahit oldum. O seçimlerde CHP bayrağı asarken yaşadığı talihsiz bir kaza nedeniyle bir gözünü de kaybetmişti. Bugün geldiğimiz noktadan utanç duyuyorum. Partileri hayatta tutan yol arkadaşlığı hukukudur. Bir parti ortak bir amaca hedeflenmiş aile gibi olmak zorundadır. CHP geleneğinde bunlar var.
Bugün bunları kaybettiğimizi görüyorum. Yol arkadaşlığı hukukunun zedelendiğine şahit oluyorum. Gencecik bir kardeşimizin zor zamanında yanında olamıyorsak burada hepimizin sorumluluğu var demektir. Değerlerimizi kaybedersek, insanlarımızı da kaybederiz. Turgay değerlerimizi korumamız ve geri dönmemiz konusunda bize bir işaret fişeği oldu. Gerçekten derin ve büyük bir üzüntü yaşıyorum.
Gençlik kollarında daha önce görev almış veya hali hazırda görev üstlenmiş gençler parti yöneticilerine önemli bir tepki gösterdiler. Ne demek istersiniz?
Yerden göğe kadar haklılar. Gençler hayatlarının en güzel günlerini Türkiye için yollara düşerek, mücadele ederek geçiriyor. CHP içerisinde yer alıyor. Partimizi omuzlarında taşıyor. Elbette Türkiye’deki yaygın işsizliği yoksulluğu bizim parti yöneticilerimiz çözemez. Belediye Başkanlarımız bu yoksulluğu yok edemez. Kimseye de ayrımcılık yapamaz. Ama örgütümüzün, üyelerimizin, seçmenlerin ve tüm vatandaşlarımızın gönlünü alabilir Derdini dinleyebilir.
Çayını, kahvesini içebilir. Belki yaraya merhem olmaz ama acıyı paylaşabilir. Belediye Başkanı’nın bir numaralı görevi insanların yanında olmaktır. Kaf dağının ardında, ulaşılmaz, erişilmez Belediye Başkanı olmaz. Angela Merkel’e her Alman vatandaşı ulaşabiliyor, Danimarka Başbakanı kendi evinin camını kendi temizliyor, Avustralya’da, Kanada’da insanlar her an kendi başbakanlarını yüzüne karşı gerekirse çok ağır eleştiriyor. 21’inci yüzyılda yaşıyoruz. Bütün makamlar insan için var. Belediye Başkanları ulaşılabilir olacak.
Belediye Başkanları halkın içinde olacak. Değil vatandaşı milletvekillerinin bile telefonuna çıkmayan, belediye meclis üyelerinin ulaşamadığı Belediye Başkanları var. Koltuğa oturan kendisini Ramses sanıyor. Siyaset kültürümüz bu çağa uygun değil. 21’inci yüzyıl katılımcılık çağı, çoğulculuk çağı, hesap verebilirlik çağı, şeffaflık çağı. Bunları anlamayan o koltuklarda bir dönem oturur sonra millet gerekeni yapar, herkes de gereken dersi alır.
CHP’de yol arkadaşlığı hukuku zedelendi dediniz. Ne demek istiyorsunuz?
Tarihe bakın, başarının sırrı yol arkadaşlığı ve ortak bir dava bilincidir. Bu bilince sahip olan, adeta amatör bir spor kulübü gibi ortak bir amaç doğrultusunda birlikte hareket eden partiler hedefe ulaşır. Bunun da yolu önce farklı fikirlere, farklı kanatlara, farklı görüşlere saygıdan geçer.
Bizim tarihimizde her zaman kanatlar olmuştur, Türkiye’nin ve partinin geleceği hakkında farklı fikirlerin olması doğaldır. Kadro hareketi çıkmıştır, 1970’lerde sosyal demokrat hareket çıkmıştır ancak “bizden – sizden” ayrımı olmaya başladığı andan itibaren parti iktidar yörüngesinden çıkar. CHP içerisinde özellikle yöneticiler ötekileştirme ve ayrımcılıktan uzak olmak zorundadır. Yöneticilerin sorumluluğu farklı fikirlere tahammül göstermek, farklı görüşlere sahip olanların hukukunu korumak ve ötekileştirmekten kaçınmaktır. Parti içi demokrasiyi canlı tutmanın yolu da buradan geçer. Elbette eleştiriler olacak, farklı fikirler olacak. Yöneticiler de bunları değerlendirecek, istifade edecek. Bugün bizden sizden anlayışının yerleşmeye başladığını görüyorum, endişe ediyorum. Farklı fikir söyleyeni düşman görürseniz otoriter bir zihniyeti partimize şırınga etmeye başlamışsınız demektir.
CHP geleneğinde bunun örneği yok. Örneğin 70’lerde, Sayın İsmet İnönü çok ağır eleştirildi. Kurtuluş Savaşı kahramanı, Garp Cephesi Komutanı, Lozan Fatihi, Başbakan ve Cumhurbaşkanı bir insan eleştiriye tahammül ediyorsa, Ecevit ve çevresindeki gençleri “öteki” görmüyorsa, bu partide kimsenin bir başkasını öteki görme hakkı yoktur. Bu kadar basit. Ötekileştirme başladığı anda yol arkadaşlığı hukuku zarar görür, yol arkadaşlığı hukuku zarar gördüğü anda da CHP iktidar yolculuğunun dışında kalır.
Geçen hafta yaşanan istifalar çok konuşuldu. Bazı milletvekili arkadaşlarınız CHP’den istifa etti. Bu konu hakkında ne demek istersiniz?
Siyasi partilerde böyle durumlar olur, iktidar partisinin kurucu üyesi, ilk Başbakanı, ilk Cumhurbaşkanı partiden istifa etti. AKP’nin İkinci Genel Başkanı AKP’den istifa etti. Kurucular kurulunun önemli bir kısmı bugün AKP içerisinde siyaset yapmıyor. Katolik nikahı yapmıyoruz. Siyasette bunlar olur. Ancak bunlar neden yaşanıyor bunu da değerlendirmek lazım.
Genel Başkan ve Genel Merkez Yönetimi’nin en önemli görevi bir kişiyi bile kaybetmeden, tam aksine insanları kazanarak ileriye doğru yürümektir. Şimdi bakıyorum son 1 yılda binin üstünde üyemiz ihraç edilmiş. Neden üyelerimiz ihraç ediliyor? Partinin kurumsal kimliğine zarar veren eylemlerin elbette yaptırımı olmalı. Ancak burada çifte standart da yapılmamalı.
Parti tüzel kişiliğine, kurumsal kimliğine kim zarar veriyorsa gereken cezayı almalı. Sayın Genel Başkanımız, Sayın Yüksek Disiplin Kurulu Başkanımız elbette partimizin itibarını koruma hakkına sahiptir. Tüzük ve yönetmelikler bağlayıcıdır. Ancak her düzeyde yönetici eleştiriye de açık olmak zorundadır. İstanbul İl Başkanlığı yaptığım dönemde sadece 5 kişi ihraç edildi.
Elbette insanlar eleştirecek. Elbette insanlar parti yöneticilerinin daha aktif, daha etkin olmasını isteyecek. Elbette insanların farklı görüşleri olacak. Her farklı görüşten insanı, her ağzını açanı ihraç eder hale gelirsek totaliter partilerden farkımız kalmaz.
Yine il ve ilçe yönetimleri de objektif koşullar çerçevesinde görevden alınmalı. Daha önceki seçimlere göre başarı kazanmış ilçelerde yönetim değişikliği yaşanıyor. Neden? Bilmiyoruz. Halbuki başarıyı ödüllendiren bir sisteme ihtiyacımız var. Ayırd etmeden söylüyorum bütün siyasi partilerde AKP’nin hastalıkları gözlenmeye başlandı.
“AKP’nin hastalıkları tüm partilerde gözlenmeye başlandı” derken ne demek istiyorsunuz?
Parti içi demokrasi kültürü yok oluyor. Eleştiriyi düşmanlık olarak gören bir anlayış yaygınlaşıyor. Bizden – Sizden ayrımı kökleşiyor. Parti yöneticileri itaat ve biat istemeye başlıyor. Eleştirenler düşman ve öteki olarak görülüyor. Totaliter akılla totaliterleşerek, otoriter rejimle otoriterleşerek mücadele edilemez. Basın mensupları haber yapınca suçlanıyor, parti üyeleri kendi fikirlerini açıklayınca çok temelsiz ithamlara maruz kalıyor. Biz AKP milletvekilleri Meclis’te hür iradeleri ile oy kullansın diyoruz. Haklıyız. Fikirlerini özgürce söylesinler diyoruz. Eleştiriyoruz. Bunda da haklıyız. Kendi parti üyelerimize ve yöneticilerimize de bu hakkı vermek zorundayız.
Fikri hür, vicdanı hür insanlar istiyorsak, fikir ve vicdan hürriyetine de saygı göstereceğiz. Sayın Genel Başkan’dan başlayarak tüm parti yöneticilerinin görevi bu demokratik ortamı sağlamak ve korumaktır. Bunu yapmayan parti yöneticileri önce parti içi demokrasiyi sonra Türkiye’de demokrasiyi yok ederler. Kimse la yuhti değil. Kimse hatasız kul değil. Kimse kusura bakmasın kimse Platon, Sokrates, Immanuel Kant da değil.
Hiçbir Genel Başkan veya Genel Başkan Yardımcısı koltuğunda Napolyon, Sezar, Atatürk de oturmuyor. Türkiye’de yaşayan, belli bir birikime, tecrübeye sahip insanlarız. Hatamız, eksiğimiz çoktur. Bu hataları ve eksiklileri de ancak özeleştiri ve ortak akıl mekanizması ile görebiliriz. Bu kapı kapandığı anda CHP’nin iktidar kapısı kapanır. Kimsenin buna hakkı yok.