TBMM'de muhalefeti ayağa kaldıran 'usul' tartışması
OHAL sonrası düzenlemeleri içeren kanun teklifinin TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmeleri ‘usul’ tartışmasıyla başladı.
T24/Hülya Karbağlı- CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç’un “Genel Kurul’da komisyon ve hükûmetin bulunmasının bir iç tüzük gereği olduğu” iddiasıyla açtığı usul tartışmasına AKP ve MHP kanadından destek gelmedi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ve yapılan Anayasa değişikliği gereğince görüşmelerin Komisyon Başkanı’nın yürüyeceğini söyleyen AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, “Tüm partiler bir araya gelir, bir tüzük hazırlar, tekrar Anayasa'ya uygun tüzük yaparsa bu baş tacı olur. Şimdi Hükûmet yok diye Meclis’te kanun görüşmeyecek miyiz? Hükûmet yok diye, İç Tüzük Anayasa'ya uygun hâle getirilmedi diye beş sene boyunca kanun görüşmeyecek miyiz” dedi. Usul tartışmasında söz alan CHP’li Anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu, Anayasaya uygun yeni bir iç tüzük yapılmasına öncelik verilmesine dikkat çekerken HDP’li Ayhan Bilgen de, “OHAL kalktığı için büyük bir kriz, büyük bir kaos, bir yetki karmaşası falan yaşamıyoruz. Bunu bir iki hafta daha erteleyebiliriz, İç Tüzük tartışmasını öne çekebiliriz, gereğini yaparız” önerisinde bulundu. Ancak, oturumu yöneten AKP’li Meclis Başkanvekili Mustafa Şentop, “İç Tüzük değişti, değişmedi, değişse iyi olurdu; evet, tabii ki yeni İç Tüzük yapılsa… Ama ben de burada Anayasa'ya ve İç Tüzük'e göre Genel Kurulu yönetmek mecburiyetindeyim” dedi ve görüşmelere geçildi.
Meclis'te gerginlik! Ahmet Şık'ın konuşması engellendi
Genel Kurul’da iç tüzük tartışmasıyla başlayan ‘usul’ tartışması şöyle:
BAŞKAN - Değerli milletvekillerimiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 8'inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.
1'inci sırada yer alan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilleri Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Tokat Milletvekili Özlem Zengin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan'ın; Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Burada, efendim, ikinci bir soruyu sormanız gerekiyor "Hükûmet yerinde mi?" diye. Ancak İç Tüzük kuralı hem Komisyonun hem de Hükûmetin burada olması ve bu yasaları o şekilde görüşmemiz gerekiyor. Bununla ilgili usul yönünden bir tartışma açılmasını talep ediyorum.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Değerli arkadaşlar, şu an beğenmeseniz de istemeseniz de halkımızın kahir ekseriyetle kabul ettiği bir Anayasa değişikliği oldu. Yetmedi, yeni seçim yaptık. Bu seçime göre de düzenlenen bir yeni dönem var. Bu sistem değişikliği -anamızın ak sütü tabiricaizse- halkımızın reyleriyle kabul edilmiş bir sistem. Bu sistem içerisinde İç Tüzük değişikliği olmamış olması Anayasa'ya aykırı davranmamızı gerektirmez. Anayasa üst normdur. Anayasa'nın gereği olarak burada bakan olmayacaktır. Bu yeni sisteme artık ayak uydurun, bunu kabul edin, buna göre refleks geliştirin, buna göre kanun teklifi verin, hepsi baş tacı ama eski Türkiye'yi özleme iddiası rüyasını geride bırakın.
Bakınız, İç Tüzük 62 "Komisyonu ve bakanı arar." Ama o hükûmetin bakanı artık yok. O yüzden komisyon başkanı burada, sözcüsü burada. Bundan sonraki görüşmeler komisyon başkanının beraberinde yürüyecek. Ne zamana kadar? Tüm partiler bir araya gelir, bir tüzük hazırlar, tekrar Anayasa'ya uygun tüzük yaparsa bu baş tacı olur, bir daha söylüyorum ama şimdi Hükûmet yok diye Mecliste kanun görüşmeyecek miyiz? Hükûmet yok diye, İç Tüzük Anayasa'ya uygun hâle getirilmedi diye beş sene boyunca kanun görüşmeyecek miyiz?
Üst norma uyan bir adım atmıştır Sayın Başkan. Bu kanunun lehinde olduğumuz ifade etmek istiyorum.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) -Anayasa 6771 sayılı Kanun'la değişti fakat 21'inci maddesinin birinci bendine göre "Cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimleri 3 Kasım 2019'da yapılır." ikinci bendine göre "Altı ay içerisinde uyum yasaları çıkarılır." hükmünü haizdir.
Altı ay içerisinde değil seçime gidilinceye kadar on dört ay içerisinde bile uyum yasalarının çıkarılmaması ihmal yoluyla Anayasa'ya aykırılık oluşturmuştur ama yasalar çıkarılmadan, uyum düzenlemesi yapılmadan seçime gidilmesi ise açıkça eylemli olarak Anayasa'ya aykırılık oluşturmuştur.
Bu saptamadan sonra, şu anda elimizde Anayasa'ya göre bir İç Tüzük'ümüz var. Bu İç Tüzük Anayasa'nın ilgili maddelerine göre yürürlüktedir. O bakımdan biz bu İç Tüzük'ün hükümlerine uymak zorundayız. Her ne kadar Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilmiş olsa da resmen, resmen denilmiş olsa da sizin deyişinizle Hükûmet Bakanlar Kurulu anlamında mevcut olmasa da bu konuyla ilgili bakan görev başındadır; eğer biz doğrudan tartışmalara geçersek bakanın hazır bulunmadığı oturumda Anayasa'ya aykırı bir usule imza atmış oluruz.
O bakımdan benim önerim pozitif hukuk açısından "eski Türkiye yeni Türkiye" tartışması değil, Anayasa'nın 11'inci maddesine göre Anayasa hükümleri üstündür; yasama, yürütme, yargı organlarını bağlamaktadır. Dolayısıyla tüzüğe ilişkin hükümler de hepimizi bağlamaktadır.
AYHAN BİLGEN (Kars) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, usul tartışmasının son kararını verecek olan sizsiniz. Dolayısıyla, bir biçimde, bu yaptığınız işin sonunda çıkacak karar herkes için bağlayıcı olacak. Yani, ya iddia edildiği gibi Anayasa'ya aykırı bir davranışa birlikte ortak olacağız ya da bunu düzeltmenin imkânını, yolunu değerlendireceğiz.
Değerli arkadaşlar, kurallara, kanunlara, tüzüklere, Anayasa'ya uygun davranmak, önce o kanunları yapanların sorumluluğudur. Eğer vatandaşın kanuna uymasını istiyorsanız, önce kanun yapanların bu konuda samimi, kararlı, tutarlı davranmasını bekleyeceksiniz. Dolayısıyla, burada üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirememiş olmanın hesabını vermek durumundayız. Ne yazık ki bu yöndeki uyarılar çok önemsenmiyor, çok dikkate alınmıyor. "Usul" kelimesi genellikle "şekil" kelimesiyle sınırlandırılarak anlamlandırılıyor. Elbette şekil de hukukta önemlidir, iptal nedenidir, itiraz nedenidir ama usul, şekli de aşan, bazen doğrudan doğruya esası belirleyen bir şey olur.
Bakın, beş gündür OHAL yok, çok da büyük bir kıyamet kopmuyor. Yani OHAL kalktığı için büyük bir kriz, büyük bir kaos, bir yetki karmaşası falan yaşamıyoruz. Bunu bir iki hafta daha erteleyebiliriz, İç Tüzük tartışmasını öne çekebiliriz, gereğini yaparız. Önce bir İç Tüzük'te uzlaşırız, sonra onun gerektirdiği ilk gündem yine size göre OHAL'e dair düzenlemelerse onun da gündem planlaması buna uygun biçimde yapılabilir.
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Eğer biz burada hükûmetin varlığını ararsak şu İç Tüzük'te 20 tane hükûmete ait yetki var. Örneğin önergelere katılıp katılmama, kanun görüşmelerinde konuşma hakkı, değişiklik önergesi verebilme hakkı. Bu ve buna benzer çok çok önemli yetkiler hükûmete verilmiştir.
Bizim kanaatimiz: Yeni İç Tüzük'te nasıl bürokrattan… Bürokratların elbette ki kanun yapım sürecine katkısı olsun. Muhakkak ki teknik uzmanlık gerektiren konularda bürokrasinin katkısını yadsıyamayız. Bakanların da belki ileride… Ama bunlara ilişkin bir özel düzenleme, Meclis Genel Kurulunda bu katkının nasıl sağlanacağına ilişkin bir açık düzenleme yapılmadığı sürece Anayasa değişikliğinden sonra mevcut İç Tüzük'teki hükümlerin artık bu uygulanabilirliği ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla şu anda…
Kaldı ki zaten komisyonda -mecburi değil- hükûmet katılmış ama 62'ye göre de "bir defa ertelenir" diyor. Bu 62'nci maddenin 73'teki komisyon görüşmelerine de bakılınca, komisyonun bir defa sonra görüşmelere devam etmesinin hikmeti, hükûmetin çalışmaları engellemesinin önüne geçmek olarak da ifade edilmiştir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) -Bize göre İç Tüzük'e aykırı bir durum söz konusu olmayacaktır bakanlıkların katılmaması hususunda, bu tartışılan konularda. Şimdi, söz konusu olan bir Anayasa değişikliği ve normlar hiyerarşisine göre Anayasa en üstün norm olduğuna göre öncelikle Anayasa'ya riayet etme mecburiyetimiz vardır. Aykırılık söz konusu değil, yalnız İç Tüzük nedeniyle fiilî bir boşluk söz konusu, bir fiilî boşluk var. Bunu aykırılık olarak da değerlendirmemek gerekir. Kaldı ki Anayasa'ya aykırı bir durum söz konusu değil çünkü Anayasa'ya uyma gayretindeyiz, bu tartışmalar da Anayasa değişikliğine uyma eğiliminden kaynaklanmaktadır.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Eğer İç Tüzük 62'nci maddeyi uygulayalım dersek o zaman bir dizi Hükûmetin İç Tüzük'te yer alan hususları da peyderpey kabul edip aktif şekilde örneğin değişiklik önergeleri için de Hükûmetin görüşünün alınması gibi bir dizi sorunları da beraberinde getiririz ki doğru olmayacağı kanaatindeyiz ve bu boşluğu İç Tüzük değişikliğine kadar Genel Kurul giderecektir diye düşünüyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederim.
Sistem değişti, bu sisteme göre bir yürütme var evet ama bu parlamenter sistemin hükûmeti değildir. Nedir? Çok temel bir fark var. Hükûmette Başbakan ve bakanlardan oluşan kolektif sorumluluğu olan bir yapı var. Şimdi kolektif sorumluluk yok.
Dolayısıyla İç Tüzük'ün 62'nci maddesinde geçtiği şekliyle bir hükûmetin temsilini burada uygulayabilmek mümkün değil. Bu maddenin uygulanma kabiliyeti yoktur, konusuz kalmıştır, fiilî imkânsızlık vardır. Aksi hâlde, bunu kabul etmezsek sadece Hükûmetin temsili değil, burada Hükûmetin söz alması da söz konusudur, yirmi dakika bütünü üzerinde Hükûmet adına kürsüden söz vermemiz gerekecektir mesela. Hükûmetin değişiklik önergesi vermesi gerekecektir mesela buraya göre. Yine, Hükûmetin soru-cevapta bulunması, tekririmüzakere talep etmesi; birçok hüküm var ama sistemde, Anayasa değişikliğiyle beraber, bizim İç Tüzük'ün esas almış olduğu parlamenter sistemdeki Hükûmet ve bakan -tırnak içinde söylüyorum- söz konusu değil. Bu bakımdan, 62'nci maddenin ve ona -eski tabirle- teferru eden, ona bağlı olarak düzenlenen bu diğer maddelerin uygulanma kabiliyeti yoktur fiilî imkânsızlık sebebiyle.
Tabii, İç Tüzük değişti, değişmedi, değişse iyi olurdu; evet, tabii ki yeni İç Tüzük yapılsa… Ama ben de burada Anayasa'ya ve İç Tüzük'e göre Genel Kurulu yönetmek mecburiyetindeyim.
BAŞKAN - Elimdeki kuralları yorumlayarak… Tabii ki şöyle: Hukuk normu, hukuk, metnin kendisi değildir. Norm, metnin okunması, yorumlanması suretiyle ortaya çıkarılan kuraldır. Dolayısıyla, bu çerçevede Anayasa değişikliği ve onun ortaya çıkarmış olduğu bu tablo karşısında "Hükûmet" teriminin Anayasa'dan çıkarılması sebebiyle "Bakanlar Kurulu"nun Anayasa'dan çıkarılması sebebiyle Hükûmetin temsili fiilen mümkün değildir.
İç Tüzük'ümüzde buna benzer durum var mıdır? Vardır. Mesela İç Tüzük'te "Hesapları İnceleme Komisyonu" diye bir komisyon var ama uzun yıllardır uygulanmayan bir hüküm buna dair hüküm. İdamın onaylanmasına dair bir hüküm var, bu hüküm duruyor İç Tüzük'te, yürürlükte ama uygulanmayan bir hüküm. Cumhurbaşkanının Mecliste seçilmesine dair bir düzenleme var İç Tüzük'te fakat Cumhurbaşkanı Mecliste seçilmiyor 2014'ten beri. Yine Anayasa değişikliklerinin açık oylanması var ama o şekilde bir oylama yapılmıyor, gizli oylama yapılıyor.
Bu bakımdan, ben, burada Anayasa'daki değişiklik sebebiyle "Hükûmet" kavramının "Bakanlar Kurulunun" sistem değişikliği sebebiyle o Anayasa'dan çıkarılmasından dolayı 62'nci maddedeki hükümlerin şeklen uygulanmasının fiilen mümkün olmadığına yani fiilî imkânsızlık sebebiyle Hükûmetin görüşme sırasında Genel Kurulda aranmasının gerekli olmadığına dair tutumumda bir değişiklik olmadığını ifade ediyorum.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, burada siyasal kimliğimizi bir yana bırakırsak farklı partilerden 4, 5, 6 hukukçular olarak bir araya geldiğimizde siyasal kimliğimizin ötesinde, biliyoruz ki öncelikli görevimiz İç Tüzük'ü yapmak ama bir haftada ama on beş günde. Bunu iyi biliyoruz hepimiz ama siyasal aidiyetlerimiz nedeniyle farklı konuşmak durumundayız. Net olan budur. İç Tüzük'ü yapalım, sonra bu yasayı görüşelim, o zaman Anayasa'ya uygun hâle gelir yoksa bunu sistem tartışmasıyla çözemeyiz Anayasa yürürlüktedir. Benim söyleyeceğim bu kadar. Anayasa'ya aykırı bir iş yapmayalım diyorum.