Emin Çölaşan'dan Erdoğan ve Bahçeli'ye 'Sedat Peker' çağrısı
Sözcü yazarı Emin Çölaşan, "Recep ve Devlet Bey, irili ufaklı iki ortaksınız. Lütfen konuşunuz. Gereğini yapınız. Gerçekleri Sedat Peker'den değil sizden duyalım!" ifadelerini kullandı.
Sözcü yazarı Emin Çölaşan, "Recep ve Devlet Bey, irili ufaklı iki ortaksınız. Lütfen konuşunuz. Gereğini yapınız. Gerçekleri Sedat Peker'den değil sizden duyalım!" ifadelerini kullandı.
Çölaşan'ın bugünkü yazısı şöyle:
Sevgili okurlarım, hiç kimse böyle bir Türkiye'yi aklından bile geçirmezdi. İnanılmazları yaşıyoruz.
Bu yaşadıklarımızı, bire bir tanık olduklarımızı acaba nasıl tanımlamalı!
-Rezillik.
-Kepazelik.
-Utanmazlık.
-Ahlâksızlık.
-Sorumsuzluk.
Aklınıza gelen başka tanımları, çok daha ağır olanlarını bile siz ekleyebilirsiniz…
Ne derseniz haklı olursunuz, hiç kimse size abarttığınızı falan söyleyemez.
Neresinden bakarsanız bakın, Türk Milleti olarak biz acaba bu yaşadıklarımıza lâyık mıyız?
★★★
Eskilerden, buzdolabının henüz icat edilmediği zamanlardan kalan bir atasözümüz vardır.
Et kokarsa tuzlarsın, tuz kokarsa ne yaparsın!
Şimdi tam da bu doğru sözün göbeğinde yaşıyoruz!
Et çoktaan koktu.
Ama tuz bile koktu.
Oysa tuz hiç kokmazdı. Bu kadar pisliğe dayanamadı, koktu.
O halde ne yapacağız!
★★★
Türkiye resmen soyuluyor…
Devreye mafyalar girdi, siyasetçiler ve iş insanları girdi.
Yargı var ama yok.
Hiçbir makamdan tık yok.
Belki bir çözüm bulunur diye milyonlarca insanımız sabırla bekliyor ama bir şey olacağı yok.
Sedat Peker'in yaptığı açıklamalar gözümüzü açtı!
Daha söyleyecek çok sözleri olacağı tahmin ediliyor ve bekleniyor.
İşin içinde bakanlar, milletvekilleri, polisler, bazı ticaret alemi, mafya babaları, liboş gazeteciler, ne ararsanız, kimi ararsanız var.
★★★
Sinirlerimiz bozuldu, psikolojimiz milletçe altüst edildi.
Artık midemiz bulanıyor, kusacak gibi oluyoruz.
Bu utanmaz vurgunların ve soygunların hiç değilse biraz olsun son bulmasını dilesek de değişen bir şey yok.
Attığımız her adımda, izlediğimiz her haberde karşımıza çıkan gerçekler belli.
Yolsuzluk, hırsızlık, soygun ve vurgun.
İmdaaat!..
Her gün, her dakika soyuluyoruz.
Yapılan her ihalede, her alımda iktidar yandaşlarının ceplerine hortumlanan milyarlarca lira, milyarlarca dolar var.
★★★
Bunların doymak bilmediği anlaşılıyor.
Türkiye nice badireler atlattı, nice pislikler yaşadı ama böylesine, bu AKP'li yıllara kadar hiç tanık olmadı.
Önemli bir konuya dikkatinizi çekmek isterim.
Türkiye'de bakanlar, hakimler, savcılar, valiler, kaymakamlar vardır.
Vali ve kaymakamlar görev yaptıkları il ve ilçelerde devleti ve hükümeti temsil eder.
Hakim adaletin temsilcisidir.
Ama savcılar dışında hiçbirinin unvanının başında Cumhuriyet sözcüğü yer almaz.
Örneğin onlar Cumhuriyet valisi, Cumhuriyet hakimi değildir.
Bu onur sadece Cumhuriyet savcılarına verilmiştir… Çünkü vatandaşı her türlü haksızlıktan, Cumhuriyet devletini ise her türlü tehlike ve saldırıdan korumak onların görevidir.
★★★
Cumhuriyet savcıları gerek gördükleri her olayda kendi özgür iradeleriyle soruşturma başlatma, dava açma yetkisine sahiptir.
O halde soralım:
Pisliğin, hırsızlık ve yolsuzluğun, rezilliğin böylesine belgelenip tavan yaptığı bir ortamda Cumhuriyet savcıları acaba niçin soruşturma başlatmaz?
Bakan Hanım kendi şirketi tarafından sağlanan dezenfektanları kendi bakanlığına satıp para kazanır, savcılardan ses yok!
Hangisini söyleyeyim… Bir sürü vurgun belgelenir, Cumhuriyet'in savcılarından yine ses yok.
Peki devleti, Cumhuriyet'i kim koruyacak, bu gibi işlerin üzerine savcılar değilse kim gidecek?
★★★
Evet!.. Etten vazgeçtik, tuz bile koktu.
Türkiye'de durum aynen böyle.
Beklerdik ki bu pisliklerin üzerine iktidar gitsin.
Ama yaşadıkça görüyoruz, gerek Recep Bey ve gerekse küçük ortak Devlet Bey bu olanlar konusunda (her nedense!) hiç konuşamıyor.
Amaaan, imdaaat!..Yeter artık.
Soyuluyoruz.
Hiç değilse bundan sonra tuzun kokmasını önlesinler, haddimiz olmayarak istirham ediyoruz.
Recep ve Devlet Bey, irili ufaklı iki ortaksınız. Lütfen konuşunuz.
Gereğini yapınız.
Gerçekleri Sedat Peker'den değil sizden duyalım!