AKP'li Bostancı: Ahmet Şık'ın siyaseti yürütme tarzı çok öfkeli
Ahmet Şık Meclis'te AKP'lilerin saldırısına uğramıştı.
AKP TBMM Grup Başkanı Naci Bostancı HDP Milletvekili Ahmet Şık'ın Meclis'te yaptığı konuşmaya ilişkin olarak, "Muhtemelen geçmişte kendisinin HDP’ye oy verenlerin de ötesinde küçük heyecanlı, öfkeli kamuoyunda oluşturduğu bir kimlik, bir imaj vardı. Ondan Mecliste bir şey yapmasını bekliyordu bu insanlar. O da onu yaptı, sosyal ve politik bir beklentiyi karşılamaya çalıştı. Bu kişinin kişilik tarzı, siyaseti yürütme tarzı çok öfkeli" dedi.
Ahmet Şık'ın engellenmek istenen konuşmasının tam metni
HDP'den milletvekili seçilerek Meclis'e giren Ahmet Şık , genel kurul kürsüsünden yaptığı ilk konuşmada AKP 'li vekillerin saldırısına uğradı. Şık, ardından genel kuruldaki iki birleşime katılmama cezası almıştı.
Bostancı'nın konuyla ilgili Star gazetesinden Fadime Özkan'a yaptığı açıklamalar şöyle:
-Meclis açılır açılmaz, ilk yasa çalışmasında istenmeyen bazı görüntüler oluştu. Yeni sistemi kavramama, dolayısıyla ne yapacağını bilememe durumuna mı bağlıyorsunuz?
2011’den beri Meclis’teyim, gerilimleri, tartışmaları, küçük itiş kakışları biliyorum, yeni dönemde de geçmişteki gibiydi. Gönül ister ki çok medeni, çok zarif, karşılıklı saygı çerçevesinde müzakerenin dil ve akıl üzerinden yürüdüğü bir Meclis olsun. İnsanız, maalesef bazen bir takım durumlar ortaya çıkabiliyor. Bahsettiğiniz Ahmet Şık ile ilgili hadise sanıyorum. O biraz hususi bir tavır sergilemek için onu yaptı. Bağlamla, müzakereyle ilgisi olmayan bir tarzda çıkıp, yazılı bir metni, elleri, sesi titreyerek okudu. Bir rolü ifa etti.
-Kendini göstermek mi istedi?
Muhtemelen. Bu kişinin kişilik tarzı, siyaseti yürütme tarzı çok öfkeli. Hayli keskin, radikal, her türlü anlaşmayı ve müzakereyi reddeden sert bir dili var. En nazik ifadelerle böyle tanımlayabilirim. Orada kullandığı dil, benzetme, söylediği sözler hiçbir şekilde kabul edilebilir, tartışılabilir değil. Çıkıp bir analiz, arkasında müktesebat olduğu belli bir değerlendirme yapabilirsiniz. Böyle yaptığınızda saygıdeğer bir iş olur ama çıkıp slogan atarsanız bu farklı bir şey olur. Muhtemelen geçmişte kendisinin HDP’ye oy verenlerin de ötesinde küçük heyecanlı, öfkeli kamuoyunda oluşturduğu bir kimlik, bir imaj vardı. Ondan Mecliste bir şey yapmasını bekliyordu bu insanlar. O da onu yaptı, sosyal ve politik bir beklentiyi karşılamaya çalıştı. Ama tabii Meclisin farklı bir yer olduğunu atlıyorlar bu tür insanlar atlıyorlar.
-Nasıl farklı? Türkiye Büyük Millet Meclisi nasıl bir yerdir?
Meclis tırnak içerisinde söylüyorum “yürüttüğünüz o sert dilin hayranı olan, amigo kesimi tatmin etmeye dönük bir yer” değildir. Meclis herkese konuştuğunuz bir yerdir. Meclis bizatihi varoluşu, siyasal sınırları aşabildiğiniz, rakip durumda olan muhataplarınıza düşünebilecekleri, içselleştirebilecekleri, muhakeme edebilecekleri sözler söylediğiniz sürece anlamlı olabilecek bir yerdir. Yoksa herkesin sınırları daha da derinleştirerek, öfkeli bir dille kendi türküsünü söylediği bir yer zaten Meclis olmaz. Git sen ocak başında üç arkadaş toplan orada konuş. Hangi insan öfkeyi, kızgınlığı, hakareti kabul eder? Eğer başkalarıyla konuşmak istiyorsan konuşmanın hukukuna uyacaksın. Hakaret ederek konuşma olmaz. Dolaysıyla bir kere Meclis’teysen ve farklı insanlar varsa dilin farklı olacak. Husumet diliyle konuşamazsın.
-AK Parti milletvekilleri dava açtılar ama öncesinde Meclis’te Ahmet Şık’a iki oturuma katılmama cezası verildi. Bazı ödenekleri de kesilecek. Bu tür yaptırımlar caydırıcı oluyor mu?
Her cezalandırma sadece maddi değil aynı zamanda moral bir cezalandırma olarak dikkatleri o kişinin üzerine çeker, bir baskı oluşturur. Bir de şu var unutmayalım, bu hadise yaşandığında Şık’a ceza verilmesine HDPhariç bütün partiler evet dedi. Bu çok önemli bir şeydir. Çünkü yapılanı kimse uygun bulmadı, şık bulmadı, Meclisin hukukuna uygun bir davranış görmediler, Mecliste dile getirilen eleştiri bağlamında değerlendirmediler.
-Oysa AK Parti’ye yönelik bir büyük hakaretti yaptığı?
Bu tür hakaretler bütün Meclis’edir, parti söz konusu olmaz. Ölçüsüz bir dille konuşmaya başladığınızda bu, Meclisin dili olmaktan çıkar. Bundan Meclis’teki herkes sorumludur. Hepimiz Meclisin dilinden sorumluyuz. Mesele kime söylendiği değil. Mecliste farklı kanaat, fikir sahibi olabilirsiniz ama meseleleri ortak müzakere ediyorsanız bunun hukukuna uymak zorundasınız, uymazsanız olmaz.