28 Şubat hükümlüsü Çetin Doğan AYM'ye seslendi: Ölmemizi mi bekliyorsunuz?
Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin, Buca Cezaevi’nde tutuklu bulunan Çetin Doğan’ın mektubuna köşesinde yer verdi.
Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin, “Anayasa Mahkemesi karar vermek için ölmemizi mi bekliyor” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Erkin yazısında, FETÖ’cü savcının başlattığı 28 Şubat davasında hüküm giyen ve Buca Cezaevi’nde tutuklu bulunan Çetin Doğan’ın mektubuna yer verdi.
Sincan F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunduğu sırada hayatını kaybeden Vural Avar’ı hatırlatan Erkin, Doğan’ın mektubunda yer alan Anayasa Mahkemesi ile ilgili kısma dikkat çekti. Doğan’ın mektubunda, “Anayasa Mahkemesi karar vermek için ölmemizi mi bekliyor?” dediği görüldü.
İşte ilgili o kısım:
Dün… Sincan F Tipi Cezaevi'nde hapis yatan ve banyoda hayatını kaybeden 28 Şubat hükümlüsü Vural Avar Ankara'da toprağa verildi. Silah arkadaşlarının omuzlarında “er” rütbesiyle son yolculuğuna çıktı! Yaşları 74 ile 90 arasında değişen 28 Şubat Davası'nın hükümlü 10 komutanı hâlâ cezaevinde. 28 Şubat Davası'nda sahte belgeler, FETÖ izleri olduğu tartışılırken; davanın bir “Kumpas Davası” olduğunu kanıtlayan komutanların avukatları, Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) “Hak ihlali” olduğuna ilişkin başvurdu. Ancak AYM dosyayı incelemeye almadı. 8 Aralık 2022… Buca Cezaevi'nde yatan Çetin Doğan el yazısıyla kaleme aldığı mektubu eşi aracılığıyla bana ulaştırdı ve çarpıcı tespitler yaptı. Ancak… Mektubun son bölümüyle başlamak istiyorum. Doğan Paşa bana kızmaz umarım! Neden mi? Okuyunca anlayacaksınız:
“… Son olarak Anayasa Mahkemesi'nde sürdürülen davaya ilişkin çok önce yazdığım açık mektuba bazı ilaveler yapmaktan kendimi alamayacağım. Davanın sonuçlandırılmasındaki uzama, kuruma yeni katılanların oryantasyonu/ikna gayretinden mi? Yoksa da yukarıda alıntısını yaptığım Yargıtay İlamı'nda söz konusu edilen olmayan delillerin nafile araştırmasından mı kaynaklanıyor? “… Bu arada Katip Çelebi'nin anılarında yer alan ‘Huzur Sohbetleri' gibi bir meşveret (Meşveret Meclisi/Önemli konuların konuşulduğu danışma meclisi) yaşanıyor olabilir mi? Bilindiği gibi Osmanlı Devleti'nde önde gelen din adamları Ramazan ayında, padişah efendimizin de izlediği ‘Huzur Sohbetleri' de denen toplantılar yaparmış. “… En önemli gündem maddelerinden birisini çoğu zaman (Biz Hz. Muhammed ümmetinden miyiz yoksa Hz. İbrahim ümmetinden miyiz) sorusu oluştururmuş. Sohbetlerin değişmez gündeminde mutlaka Kuran-ı Kerim'in Bakara Suresi olurmuş. Katip Çelebi bu konuda (Ramazan biter fakat Bakara bitmez) diye not düşmüş. Bu gidişle galiba bizlerin ömrü bitmeden Anayasa Mahkemesi'nde hakkımızda sürdürülecek meşveret bitmeyecek.” Mektup, “Bizlerin ömrü bitmeden Anayasa Mahkemesi'nde hakkımızda sürdürülecek meşveret (danışma/fikir alışverişi) bitmeyecek?” cümlesiyle son buluyor. Mektubun bana ulaşmasından hemen sonra Vural Avar (demans-kaburga kırıklığı-kalp hastası) hayatını kaybetti. Çetin Doğan'ın “Burada ömrümüz bitecek” tespiti doğrulandı.
DAVA DOSYASI İNCELENMEDİ Mİ?
Mektubun ‘sahte belgelerle' ilgili bölümüyle devam edelim. Çetin Doğan titiz bir şekilde dersine çalışmış ve çelişkileri anlatmış.
“… Görevini tamamladıktan sonra lağvedildiğini belirttiğimiz Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin yayımladığı diğer ilam (30 Haziran 2021) 28 Şubat Davası'na ilişkin yerel mahkemenin verdiği kararı -on dört emekli subay için- onamasıdır. Ayrıntıya girmeye gerek görmeden ilamda yer alan çarpıcı bir iki noktayı ortaya koymakla yetineceğim. “… İlam büyük ölçüde ülkemizdeki saygın ceza hukukçularının kitap ve makalelerinden alıntılarla bezenmiş. Yazarının kastının tam aksini çarpıtarak yorumlayan ifadeler yer almakta. Avukatım Aykanat Kaçmaz, Anayasa Mahkemesi'ne söz konusu çarpıtmayı iletmiştir. Yargıtay İlamı'nda en can alıcı nokta aşağıda alıntısını yaptığımız paragrafta yer almakta. Kanıta değil ön yargılı kanaate dayanan bu paragrafta olmayan bu nedenle de ortaya konamayan kanıtların varlığından söz edilmekte: (Yargıtay İlamı: Gerek ilgili kurumlarla yapılan yazışmalar, gerek hukukiliği hususunda tartışma bulunmayan yazılı delillerle, beyan delilleri tarafından teyit edilen olgusal temellere dayanan ve esas itibariyle belirleyici delil niteliğinde bulunmayan 5 No'lu CD'nin dolaylı olarak hükme esas alınmasının, yargılamanın genel olarak adil/dürüst icra edildiği niteliğini değiştiremeyeceğinin kabulü gerekir…) Bu ifadeler gerçeği yansıtmamaktadır. Ayrıca Yargıtay İlamı'nı kaleme alanların dava dosyasını tam incelemedikleri ya da aceleden incelemeye vakit bulamadıklarını kanıtlamaktadır. Gerek Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin ve gerekse İstinaf Bölge Mahkemesi'nin verdikleri kararları sadece CD5'te yer almış imzasız, sahteliği kanıtlanmış, taranarak CD5'e yüklenmiş dijital belgeler üzerinden verdiği bilinmektedir.
GENELKURMAY'IN YOLLADIĞI BELGE
Çetin Doğan işte tam bu noktada “kaşe” gerçeğiyle yüzleştiriyor bizi: “… Yargıtay İlamı'nda söz konusu edilen diğer kurumlarla yazışmalar, hukukiliği konusunda tartışma bulunmayan yazılı delillerle, beyan delilleri, dava dosyasında bulunmamakta. Muhtemelen söz konusu ilamı kaleme alanlar bu iddiaları TSK aleyhine yapılan kumpaslardan derlemiş olabilirler. CD5'te yer alan dijital belgelerin sahteliğini de bilirkişi raporları kanıtladı.
“… Bunun dışında atılı suça kanıt olarak sunulan sahte ve de tahrif edilmiş bütün belgelerin üzerinde “Evrak Güvenlik Numarasının” kaşelenmesi de sahteliği ortaya koymaktadır. Dava dosyasında Genelkurmay Başkanlığı'ndan aldığımız belge Genelkurmay mahreçli gizlilik taşıyan bütün belgelerin numaratör ile kaşelenmesine 5 Kasım 2002'de başladığını kanıtlamakta. Oysa atılı suça kanıt olarak ileri sürülen CD5'e kayıtlı belgeler 1997 yılına aittir. Kumpası kuranlar, uygulamanın tarihini araştırmadan belgeleri kaşeledikleri anlaşılıyor.” Mektup uzun ve bir o kadar da ders niteliğinde! Her gün 10 komutan ölüme yatıyor ve Fetullah'ın sahte belgeleriyle hapis yatan komutanlar sırasını bekliyor. Hani idam kalkmıştı?