Dışişleri eski Bakanı Hikmet Çetin: Taliban'ın onayı olmadığında güvenlik riski var
Dışişleri eski Bakanı Hikmet Çetin, Türkiye’nin Kâbil Havaalanı’nın güvenliğini üstlenmesi önerisi hakkında yapılan tartışmaları değerlendirdi.
Türkiye’nin, Afganistan’da ABD-NATO çekilmesinin ardından Kâbil Havaalanı’nın güvenliğini üstlenme önerisine yönelik tartışmalar sürüyor.
Sahada Taliban ve IŞİD ateşi dinmezken Türkiye’nin böyle bir konuşlanmayı üstlenmesi halinde karşı karşıya kalacağı risklere ilişkin uyarılar dikkat çekiyor.
2003-2006 yılları arasında NATO Afganistan Kıdemli Sivil Temsilcisi olarak görev yapan, Dışişleri eski Bakanı Hikmet Çetin, Türkiye’nin gerekli koşulların yerine getirilmesi halinde Afganistan’ı yalnız bırakmaması gerektiği görüşünde.
Cumhuriyet gazetetesinden Mine Esen'in haberine göre; bu koşulların başında ise Afganistan’da gerek Kâbil yönetimi gerekse Taliban’ın Türkiye’nin önerisini kabul ettiklerini ilan etmeleri geliyor.
“Taliban’ın onayı olmadığı zaman Türk askerinin havaalanının sorumluluğunu alması güvenlik bakımından risklidir” vurgusu yapıyor. A
nkara’nın önerisine Pakistan’ı da katması konusuna ise çekinceli. Afganistan’da Pakistan’a yönelik güvensizlik iklimine işaret ediyor.
- Afganistan’da saha karışık, kaos ortamı sürüyor. Türkiye’nin bu koşullarda Kâbil Havaalanı’nın güvenliğini üstlenme önerisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
ÇETİN - ABD ile Taliban arasında Şubat 2020’de Doha’da anlaşma yapıldı. Buna göre, 1 Mayıs 2021 itibarıyla tüm yabancı güçler Afganistan’dan çekilmiş olacaktı. Daha sonra ABD, bunu 11 Eylül’e çekti. Anlaşmanın diğer bir maddesine göre, yabancı güçlerin çekilmesi sonrasında geçiş hükümeti kurulacaktı. İstanbul toplantısı yapılamadığı için bu gerçekleşmedi. Bu geçiş hükümetinde Kâbil hükümetiyle birlikte Taliban da yer alacaktı. Bu sürecin oldukça zor geçmesi bekleniyor. Çünkü Taliban, şu anki Cumhurbaşkanı Eşref Gani’yi kabul etmiyor. Taliban, ABD güçleriyle birlikte tüm NATO güçlerinin de Afganistan’dan çekilmesini istemekte. Buna Türk silahlı gücü de dahil. Bu konuda yapılan görüşmelerden şu ana kadar bir sonuç çıkmadı. Altı yıldır NATO görevi çerçevesinde havaalanının işletmesi ve güvenliği Türkiye tarafından sağlanmakta. O zaman Türkiye tekrar görev alacaksa, Taliban’ın ve Kâbil hükümetinin ortak onayıyla bunun olması gerekir.
Şu anda ülkede karışıklık sürüyor. Taliban ciddi şekilde fiziki olarak sahaya hâkim gözüküyor. Taliban’ın onayı olmadığı zaman Türk askerinin havaalanının sorumluluğunu alması güvenlik bakımından risklidir. Taliban saldırıları olabilir. Ancak unutulmamalı ki Türkiye -Afganistan arasında Atatürk döneminden başlayan her alanda önemli ilişkiler var. Afganistan genelinde, Türkiye’ye, TSK’ye sıcak bakılmakta ve saygı duyulmaktadır. Şu anki havaalanı konuşlanma faaliyeti NATO şemsiyesi altında. Bundan sonraki dönemde, NATO da tümüyle çekilmiş olacağına göre, bunun için Afgan hükümetinin ve Taliban’ın onayı kilit önem haline geliyor. Eğer onay alınır, koşullar sağlanırsa Türkiye’nin Afganistan’da bu görevi yapması, Afganistan’ı yalnız bırakmaması gerektiği görüşündeyim. Bu durumda da Türkiye’nin, uluslararası anlamda, ülke, kurum, kuruluşlardan lojistik, finansman ve diğer destekler alması da gerekecektir.
- Doha’daki, ABD’nin de yer aldığı Kâbil-Taliban görüşmelerinde varılan ateşkesin sahaya yansımadığını görüyoruz. Diyelim Taliban, Türkiye’ye evet dedi. Ama içinde farklı fraksiyonlar barındıran köktendinci Taliban’a güvenmek ne kadar doğru?
Taliban’ın iki kanadı var. Sivil ve askeri kanat. Sivil kanat uzlaşmadan yana. Doha’daki görüşmelerde onlar var zaten. Ama askeri kanada gelirsek, Hakkani yapısı da etkin. Bunlar Pakistan tarafında, Peşaver’de daha yoğunlar. Ancak, eğer Taliban içinde Türkiye’ye onay yönünde bir karar verilirse buna rağmen içindeki grupların Türkiye karşıtı bir adım atacaklarını sanmıyorum.
‘AFGANİSTAN’SIZ AFGANİSTAN’I KONUŞMAK’
Türkiye geçmişten itibaren Afganistan politikasında dengeli, halkına saygılı bir tutum izlemiştir. Ancak askeri risk her zaman vardır. Ama dediğim gibi Afganistan’daki gerekli tüm taraflardan onay olursa bu risk düşer. Bakın biz Afganistan’a muharip güç olarak hiç gitmedik. Şimdi de gidersek eğer, yine muharip güç olmaz. İnsani, yumuşak güç olarak gitti Türkiye Afganistan’a. Türkiye geçmişte olduğu gibi Afgan güvenlik güçlerinin eğitimine de destek vermelidir.
- Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, havaalanında güvenliğin üstlenilmesi konusunda Pakistan ve Macaristan ile birlikte olunabileceği yönündeki açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Brüksel’deki son NATO zirvesinde ve sonrasında, Afganistan olmadan- Afganistan durumu açıklığa kavuşmadan havaaalanı hakkında beyanatlar verildi. Bir anlamda Afganistan’sız Afganistan konuşuldu. Pakistan-Macaristan beyanatları konusunda ise umarım burada yanlış bir yorumlama vardır, o anlamda söylenmemiştir.
Pakistan’la beraber havaalanının işletmesine katılım konusunun, Afganistan’da sivil yönetimce kabul edilmesi imkânsız gibi bir şey. Çünkü Afganistan halkının büyük bölümü, yönetimi yıllardır Pakistan kaynaklı Taliban’la savaşıldığı düşüncesinde. Nitekim Taliban’ın daha radikal unsurlarının halen Pakistan’da Peşaver’de oldukları da bilinmektedir. Elbette bölgede barış, istikrar için Pakistan’ın siyasi desteği son derece önemlidir ve olması gerekir. Ama birlikte havaalanı gibi bir konuşlanmaya girişilmesi yanlış olacağı gibi, bunun Afganistan’da genel kabul görmesi de pek olası değil.
- Kimi yorumda ABD-NATO’nun Afganistan’dan çıkışının ardından ülkede merkezi yönetimin güçsüzleşeceği, parçalı bir yapının ortaya çıkacağı savunuluyor. Sizce bu olası mı?
Bunun olacağını sanmıyorum. Çünkü bunun olması demek Peştun bölgesinin etkilenmesi demek. Bu, Pakistan’ı da etkiler. Sınırın Afganistan tarafında yaklaşık 13 milyon Peştun, Pakistan tarafında 27-28 milyon Peştun var. Aslında “Peştunistan” görüşleri geçmişten bu yana birtakım çevrelerce dillendirilir. Ancak kendisini de etkileyeceği için buna Pakistan’ın onay vereceğini sanmıyorum. Bir de Afganistan’ın bir özelliği var, farklı etnik yapılar, tek Afganistan içinde olmak istiyor. Özbekler Özbekistan düşünmüyor, Tükmenler Türkmenistan düşünmüyor, Tacikler de öyle. Afganistan’da yüzde 12 dolayında Türkmen ve Özbek soydaşlarımız bulunduğunu da unutmayalım.
‘YENİ TEZKERE GEREK’
- Pakistanlı bazı yetkililer geçenlerde Afganistan’daki gelişmelere yönelik kaygılarını dile getirirken olası göç dalgası halinde sınırlarını açmayacağını söyledi, insani kriz konusu da kaygı yaratıyor...
Pakistan’da 4 milyon Afgan mülteci vardı, onların bir kısmı döndü. Yeni bir göç dalgasına izin vermeyeceğini söylemesi normal ama diğer yandan bunun kontrolünü yapmak da çok zor. İki ülke arasında uzun sınır var. Dağlık bölge engebeli. Kabile ve aşiretler de var. Bunların bazıları da ortak, yani bir kısmı Afganistan’da diğer kısmı Pakistan’dadır. O bakımdan kontrolü çok zor.
- Kâbil Havaalanı’na yönelik görevlendirme halinde muhalefet bunun için TBMM’den yeni tezkere onayının gerektiği görüşünde. Sizin düşünceniz nedir?
Evet yeni bir tezkere gerekir. Çünkü artık gelinen nokta NATO görevi çerçevesinde değil, yeni bir durum ortada bulunmaktadır.
‘BEDEL YİNE AFGAN KADINA ÖDETİLMEMELİ’
Taliban’ın yeniden yönetime gelme olasılığına ilişkin kaygılar yüksek, özellikle kadın, kız çocuklarının hakları konusunda...
- Gelişmelere baktığımızda 20 yıl sonra güvenlik açısından Afganistan’da yeniden 2001 yılına dönmüş olduk. Taliban’ın yönetimde olduğu, 11 Eylül saldırılarının gerçekleştiği, Afganistan’a müdahale kararının alındığı yıllara... Afganistan halen dünyanın en yoksul ülkelerinden biri. Özellikle kadın hakları bakımından. Taliban döneminde en büyük acıları Afgan kadını yaşamıştır. Yeniden yapılacak olan düzenlemelerde ve yönetimde, bedel yeniden Afgan kadınına ödetilmemelidir.