Erdoğan'ı düşündürecek 'söke söke' formülü: '3,5 ay önceki mektubunda yazmıştı...'
Sözcü gazetesi yazarı Uğur Dündar, bugünkü köşesinde ekonomist Meriç Köyatası'nın 'söke söke' formülünü yazdı. Dündar, Köyatası'nın 3,5 ay önce kendisine gönderdiği mektuptan da bahsederek Hazine garantili ihalelerin tanınmaması konusuna değindi.
Sözcü gazetesi yazarı Uğur Dündar, bugünkü köşesinde ekonomist Meriç Köyatası'nın 'söke söke' formülünü yazdı. Dündar, Köyatası'nın 3,5 ay önce kendisine gönderdiği mektuptan da bahsederek Hazine garantili ihalelerin tanınmaması konusuna değindi.
Dündar'ın bugünkü yazısı şöyle:
Hürriyet Gazetesi yıllarından arkadaşım ekonomist Meriç Köyatası, aynı zamanda yeni kurulan Doğru Parti'nin de Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı… Ara sıra Türkiye'nin ekonomik sorunlarını ele aldığı mektuplar gönderiyor. Bu kez, bana 3.5 ay önce gönderdiği mektubu hatırlatarak Hazine garantili ihalelerin tanınmaması ve halkımızın soyulan paralarının söke söke geri alınması için nasıl cesurca davranılması gerektiğini anlatıyor.
Bu düşündürücü mektubu aşağıda paylaşıyorum:
★★★
“Sevgili dostum Uğur,
Meclis'te grubu bulunan muhalefet partilerinden CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener, Kanal İstanbul için AKP iktidarının vereceği Hazine garantilerini ödemeyeceklerini açıkladılar. Bu açıklamaları ve kamuoyuna yansıyan tartışmaları, konuyu gündeme getiren ilk siyasetçi olarak büyük bir keyifle izliyorum. CHP ve İYİ Parti'nin değerli genel başkanları bu gerçeği de belirtmiş olsalardı, daha da sevinirdim.
★★★
Dikkati keskin okurlar hatırlarlar. Bundan yaklaşık 3.5 ay önce 25 Mart 2021 tarihinde sen SÖZCÜ Gazetesi'ndeki köşende bir mektubumu yayınlamıştın. O mektubumda Doğru Parti'nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı şapkamla, ‘Tüm muhalefet partileri olarak, Türkiye'nin bekasını tehdit eden Hazine garantilerini tanımayacağımızı dünya finans piyasalarına açıklayalım' demiştim.
★★★
O geniş açıklamayı baştan aşağı tekrarlamıyorum. Arzu eden 25 Mart 2021 tarihli SÖZCÜ Gazetesi'ndeki köşende bulup okur. Ama can alıcı bölümü izninle tekrarlamak isterim:
‘Esas konuşulması gereken konu, aynı gece (20 ve 21 Mart tarihleri) çıkarılan Kanal İstanbul'un finansmanına Hazine garantisi verilmesi ile bir gün sonra 21 Mart'ta çıkarılan Katar'la Su Yönetimi İşbirliği Anlaşması'dır. Bu iki karar, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekasını çok ciddi şekilde tehdit ediyor. Hazine garantili dış borçlar, özellikle en son Kanal İstanbul için verilen Hazine garantisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vurulacak en ağır darbelerden biri olacak… Tüm muhalefet partileri olarak, Türkiye'nin bekasını tehdit eden Hazine garantilerini tanımayacağımızı dünya finans piyasalarına açıklayalım…'
★★★
Meclis'teki muhalefet partilerinin, Kanal İstanbul konusunda Doğru Parti olarak bizim yaptığımız çağrıya katılması, Türkiye'nin geleceği ve menfaatleri açısından umut verici bir gelişme. Ancak bir konunun altını çizmekte fayda var. Meclis'teki muhalefet partileri, bazı konuları biraz mahcup şekilde dile getiriyorlar. Biraz daha güçlü vurgu yapmakta fayda var. Şöyle ki; Doğru Parti, bundan üç yıl önce başlayan Çoban Ateşi Hareketi'nin bir devamı. Üç yıldır ısrarla vurguladığımız bir konu var. Doğru Parti iktidarında öncelikle tarafsız ve adil bir hukuk sistemi kurulacak. Çalanın yanına kâr kalmasın diye devri sabık yaratılacak, ihaleler, özelleştirmeler, imar değişiklikleri, nüfuz ticareti, mafya yöntemleriyle varlıklara çökmeler ve benzer yollarla Türk milletinin parasını çalan, ortak değerlerini yağmalayan herkes yargılanacak, Türk Milleti'nden çalınan paralar geri alınacak ve Hazine'ye gelir kaydedilecek.
Muhalefet partileri, bundan kısa bir süre öncesine kadar bu tür yağmalar konusunda, özellikle otoyolların ve elektrik şirketlerinin devletleştirilmesi konusunda kararsızmış gibi davranıyorlardı. Türk Milleti'nin yağmalanan parasının ve müşterek varlıklarının geri alınması konusunda, meclisteki muhalefet partilerini daha cesur ve atak olmaya davet ediyoruz.
★★★
Bu çağrı, özel sektör düşmanlığı değildir. İster piyasa ekonomisi olsun, ister planlı karma ekonomi modeli olsun, bir ekonomik sistemde ‘kâr garantisi' kavramı olamaz. Kâr garantisini savunan özel sektör düşüncesi de olamaz. Piyasa ekonomilerinde kâr ve zarar kardeştir. Ayrıca, rekabetçi piyasa ekonomilerinde, elektrik dağıtım, araç muayene istasyonu gibi devlet imtiyazlarının özel sektöre devri de olmaz. O nedenle Meclis'teki muhalefet partilerinin ‘Aman bize komünist derler!' gibi mahcup davranmalarına gerek yok.
Değerli okurlarına, bu politikaların ana hatlarını, 27 Mayıs 2021 tarihinde, ‘Türkiye Ekonomideki Çöküşten Nasıl Kurtulur?' başlıklı mektubumda kısaca paylaştığımı hatırlatırım.
En içten sevgilerimle,
Kardeşin Meriç Köyatası…”