Erdoğan'ın 'çay' fırlatmasına Temel Karamollaoğlu'ndan sert tepki
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin haftalık basın toplantısında ülke gündemini değerlendirdi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin haftalık basın toplantısında ülke gündemini değerlendirdi. Konuşmasına, 2020 Tokyo Olimpiyatları'nda milli sporcuların gösterdiği başarıları kutlayarak başlayan Karamollaoğlu; Konya'da yaşanan aile cinayeti, Azra Gülendam Haytaoğlu’nun katledilmesi, Van Başkale'de yaşanan sel felaketi ve ülke genelinde çıkan yangınlara değindi.
Karamollaoğlu'nun açıklaması şöyle:
"BİZE DÜZEN MİLLET OLARAK PROVOKASYONLARA VE TUZAKLARA KARŞI UYANIK OLMAK"
"Bildiğiniz gibi Konya’da aynı aileden 7 kişi hunharca katledildi. Bu zihniyeti anlamakta hakikaten zorlanıyorum. Buradan hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah’tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı diliyorum. Bunun yanı sıra yaşanan bu katliamın sonuna kadar takipçisi olacağımızı da belirtmek istiyorum. Bize düşen, millet olarak provokasyonlara ve tuzaklara karşı uyanık ve tedbirli olmaktır.
"İDAMIN YENİDEN GÜNDEME GETİRİLMESİ BİLE GÜNDEME ALINMALIDIR"
Beş gün boyunca umutla bulunması beklenen Azra Gülendam Haytaoğlu’nun maalesef acı haberi topluma ulaştı. Burada yaşanan vahşet adeta hepimizin kanını dondurdu. Kadına karşı olanlar başta olmak üzere her türlü şiddetin ve özellikle de kadın cinayetlerinin son bulması için artık etkili ve somut adımların atılması gerektiğine inanıyorum. Emin olun tereddüt olmayan, katliamı yaptığı kesin olarak bilinen konularda idamın yeniden getirilmesi bile gündeme alınmalıdır. AB ve ABD ile bizi karıştırmamaları gerekir. ABD son kararı hakim değil bir jüri belirler ve bazı deliller üzerinden gidildiği için bazen yanlış insanlara idam cezası veriliyor buna rağmen idam cezası hala var. Ama hiçbir tereddüt göstermeden bu tip katliamları yapanlara karşı benim kanaatim, yeniden idam gündeme getirilmelidir. Bu minvalde alınacak kararların, atılacak adımların sonuna kadar destekçisi olacağımızın da bilinmesini açıkça burada dile getiriyorum.
PARTİ YETKİLİLERİ AFET BÖLGELERİNDE
Van'da da birtakım felaketler yaşandı. Özellikle Başkale'de yaşanan sel felaketi nedeniyle bölgedeki vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. İl teşkilatımız orada. Aldığım bilgilere göre şu anda şartlar uygun değil. Ama il teşkilatımız bir heyetle birlikte ilk fırsatta bölgeyi ziyaret edip aldıkları bilgileri bize aktaracaklar. Genel Başkan Yardımcımız Mahmut Arıkan başkanlığında bir heyet yaşanan sel felaketinin ardından Rize'ye gittiler. Genel Başkan Yardımcılarımız Sabri Tekir ve Şerafettin Kılıç başkanlığında bir heyet de, Antalya'da yangın bölgesine gittiler ve şu anda oradaki felaketi bizzat yerinde gördüler, kanaatlerini de genel merkezimize ulaştırdılar. Ayrıca yine Genel Başkan Yardımcılarımız Birol Aydın ve Fatih Aydın başkanlığında bir başka heyet de Konya'da vahşice katledilen Dedeoğlu ailesine taziyede bulunmak üzere Konya'ya da gittiler.
"DÜĞÜNE GİDEN KAYYUMLARI VE BÜTÜN BU AYMAZLIKLARI MİLLETİN VİCDANINA HAVALE EDİYORUM"
Malumunuz olduğu üzere yaklaşık 10 gündür Antalya'da ciğerlerimiz yanıyor. Bu manzara karşısında yaşadığımız şaşkınlık, bizi daha da şaşkına çevirdi. Halbuki bugün yaralarımızı hızla sarma günüdür. Gün, birlik ve beraberlik içerisinde hareket etme günüdür. Bu hassasiyetimiz nedeniyle, 'İnsanlar keşke evim yansaydı diyecek' şeklinde açıklama yapanları, işini zamanında yapmayıp şimdi 'Gerekirse uzay aracı alırız' diye hamasi nutuklar atanları, düğüne giden kayyumları ve bütün bu aymazlıkları da milletin vicdanına havale etmeyi bir görev biliyorum. Tüm bunlara diyecek şey, çok da büyük bir mana ifade etmiyor çünkü muhalefetten gelecek teklifleri dinlemeye bile tahammülleri yok, anlamayı bir tarafa bırakıyorum. Hani şair diyor ya, ‘Demedim dilimin ucuna gelen her ne ise..’ Bu cümle, bütün bu aymazlıklara karşı bizlerin ve insanımızın hissiyatını anlatmaya yeter de artar kanaatindeyim.
"RTÜK BAŞTA OLMAK ÜZERE, HABERLERE AMBARGO KOYMAYI KESİNLİKLE DOĞRU BULMUYORUM"
Bugün maalesef; afet öncesinde hazırlıksız, afet anında ise telaşlı bir yönetimle karşı karşıyayız. Ve keşke bu telaş, sadece afetle mücadelenin telaşı olsa, ona bir diyeceğimiz olmaz. Ama bu telaşta başka bir özellik öne çıkıyor. Her zaman olduğu gibi, birileri afet zamanlarında da yine afeti kontrol etmekten daha çok algı oluşturmanın peşine düşüyorlar. Ne yazık ki basına da ambargo uygulanıyor şimdi. İşin garip tarafı RTÜK hem yetkililere, şahıslara bu işi gündeme getirmeyin diye mektup yazıyor, arkasından birileri açıklama yapınca da azarlıyor. Nerede yaşıyoruz, Rusya’da bile böyle bir baskı yok şimdi. Çin'de var mı bilmem. RTÜK başta olmak üzere, haberlere ambargo koymayı kesinlikle doğru bulmuyorum. Halk galeyana getirilmemeli ama gerçekler de halka ulaştırılmalı, bunu da kimse engellememeli. Birtakım medya organları ise hâlâ manşetler atıyorlar; neymiş yangınla mücadelede dünyaya örnek olmuşuz! Allah, akıl fikir versin demekten başka bir ifade bulamıyorum.
"19 SENE ÖNCE ÜLKEMİZİN YANGIN SÖNDÜRME UÇAK SAYISI 19 İDİ"
Akdeniz ülkelerinin tamamında yangın filoları var ve bu filolarında helikopterler de var uçaklar da var. 2002 yılında, yani bundan tam 19 sene önce ülkemizin yangın söndürme uçak sayısı 19 idi. Bu veriler ortadayken; hâlâ uçakların olmayışına başka başka bahaneler üretmek, ayıptır. Efendim bunlar eskimiş... O bizim savaş uçaklarımız 30 yıldan daha eski. Eğer bu böyle ise bugün neden yurt dışından uçak kiralama ihtiyacını duyuyor iktidar? Türkiye'nin imajı çiziliyormuş, devlet aciz gösteriliyormuş. Meselelere böyle yaklaşarak bir yere varmamız mümkün değil. 'Afet diplomasisi' diye bir kavram var ve Türkiye yıllardır karşılık beklemeden birçok ülkeye zor zamanlarında yardım etmiş bir ülke. İşte Kasım 2016'da Anadolu Ajansı'nın yaptığı haberin başlığı; 'Türkiye'den gönderilen yangın söndürme uçakları, İsrail'deki yangına müdahale ediyor." Bu uçaklar yangın başladığında neredeydi? Şimdi ihtiyaç duyulan böyle bir zamanda uluslararası yardım almak garip değildir, acziyet de değildir.
"ÖNLEMLER ALINDI, HAZIRLIKLIYIZ MİNVALİNDEKİ CÜMLELERE HİÇ GÜVENMİYORUZ"
Biz, maalesef bu iktidarın 'önlemler alındı, hazırlıklıyız' minvalindeki cümlelerine hiç ama hiç güvenmiyoruz. Çünkü şimdiye kadar yaşadığımız pek çok felakette, Soma ve Ermenek facialarında, Çorlu tren kazasında hep ihmal ve beceriksizliklere şahit olduk. Adalet olmayınca, hesap verme diye bir mantık olmayınca da makam sahiplerine filo kurmaktan çekinmeyenler, yangınla mücadele filosu kuramıyorlar. Kendi rahatları için, itibarları için filolar Türkiye'de kuruldu. O kurulan filoların onda birine değil, emin olun yüzde birine Türkiye'de yangın filosu kurulabilir. İşte bizim insanımız da buna itiraz ediyor.
"YANGIN MAHALLİNE GİDİP ÇAY FIRLATMAYI..."
Sayın Cumhurbaşkanı'mız son zamanlarda farklı bir tavrın içine girdi. Kendisi mi bu tavrı belirliyor, yoksa çevresindekiler mi kendisini böyle davranmaya ikna ediyor onu bilmiyorum. Ama yangın mahalline gidip çay fırlatmayı, 'dağıtıyoruz' diye bir Cumhurbaşkanı tarafından bunun yapılmasını ben doğru bir yaklaşım olarak görmüyorum. İnsanların canı yanmış, siz onlara çay ikram etmeyi, onu da savurarak ikram etmeyi bir güzel davranış olarak nitelendiriyorsunuz. Hakikaten Cumhurbaşkanı’nın etrafında bu tavsiyelerde bulunanlar varsa sayın Cumhurbaşkanı bunu mutlaka gözden geçirmeli, kendisini daha sağlıklı politikalara yönlendirecek insanları bulmalıdır diye düşünüyorum. Ben garipsedim, sayın Cumhurbaşkanı'nın yangında zarar görmüş vatandaşları geçmiş olsun demek için huzuruna getirtilmesini garipsedim."
(ANKA)