Erdoğan'ın 'beyaz et' sözlerine insanlar nasıl tepki gösterdi? '5 grup söz konusu...'

Cumhuriyet yazarı Zülal Kalkandelen, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tepki çeken "beyaz et" ifadesini köşesinde değerlendirdi.

Erdoğan'ın 'beyaz et' sözlerine insanlar nasıl tepki gösterdi? '5 grup söz konusu...'

Cumhuriyet yazarı Zülal Kalkandelen, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tepki çeken "beyaz et" ifadesini köşesinde değerlendirdi.

Kalkandelen'in bugünkü yazısı şöyle:

Evinde beslediği hayvanı ölene “Öldürdün mü?” deyip gülmüştü.

Şimdi de baktığı hayvanları yangında kaybedenlere, “Yahu yangın olur da ormanda canlılar yanmaz mı? Dedik bütün bu canlıların hemen defnini yapın. Biz canlıların sahiplerine bu canlılar kadar hemen ödemelerini yapacağız. Büyükbaşsa büyükbaş, koyun koyun, beyaz beyaz etler, hepsinin ödemelerini yapacağız” dedi.

İnsan türünün kendisi dışındaki hayvanlara yönelik türcü bakış açısı hiç bu kadar net ortaya konmamıştı. Onu da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Canı “mal” olarak gören yaklaşımı en ufak bir tereddüt göstermeden TV’de sergiledi.

Benim de hayatımı adadığım hayvan özgürlüğü mücadelesi, onun TV’de dile getirdiği bu insanmerkezci sömürüye tamamen karşı.

A Haber’in canlı yayınında korkunç ifadelere insanlar nasıl tepki gösterdi derseniz, 5 grup söz konusu...

1- “Ölen canlıların İslami kurallara göre defnedileceğini söyledikten sonra kırmızı etse et, küçükbaşsa koyuna koyun, masrafları karşılayacaklarını söyledikten sonra milletçe yüreğimize su serpmiş oldu” diyenler. Bu gruptakilerin bir kısmının, devletten para almak için hayvanları ahırlarda kilitli bırakarak yangın alanını terk ettiğini anlatan tanıklar var.

2- “Yanarak ölen hayvanlar için bu ifadeleri kullanması uygun değil” diye düşünen ama kendisi de hayvansal tüketime devam ettiği için fazla tepki göstermeyenler. Bunların bazıları, yanan çiftlikten danayı kurtarıp, ardından yangına karşı mücadele edenler yesin diye fırında kıymalı pide pişirdi.

3- Kendisi de hayvansal tüketime devam ediyor olsa bile sırf AKP’ye karşı olduğu için eleştirmek amacıyla “Bu kadar da olur mu! Böyle konuşulur mu?” diyenler.

4- Sessiz kalanlar.

5- Yaşam hakkı açısından hayvanlar arasında ayrım yapmadıkları için hem Erdoğan’ı hem de yukarıdaki grupların tümünde yer alanları, uyguladıkları çifte standart nedeniyle eleştiren türcülük karşıtları.

YÜZ KIZARTICI İNSAN ŞİDDETİ

Erdoğan’ın sözleri, insanın kendisi dışındaki hayvanlara yönelik yüz kızartıcı şiddetinin trajik bir sonucu. Alevler arasında kalarak ölen yaban hayvanlarının sahibi olmadığından onların para olarak karşılığı yok. Ama biz, yetkililerin sergilediği acz nedeniyle yaşamlarını yitiren sayısız yaban hayvanını nasıl geri getireceğini de iktidara sormalıyız elbette.

Ancak bununla bitmiyor mesele. Çünkü yaban hayvanları için hesap soranların, besi çiftliklerinde insan tüketimi için hayvan yetiştirilmesinin yanlışlığını da anlaması gerekiyor. Aksi halde, yangından kurtarılan hayvanların bir süre sonra yine insanlar için öldürüldüğü yıkıcı bir sistemin çarkları büyük bir hızla dönmeye devam ediyor.

Hayvansal tüketim yüzünden bilinç sahibi duyguları olan canlılar, çanta, ayakkabı ya da başka bir eşya gibi seri şekilde yapay üretimle meydana getirilirken insan, onları “mal” olarak görüyor. Alınıp satılan ve sonunda insan için yok edilmesi yasal olan canlılar olarak bakıyor onlara...

Sonuç olarak Erdoğan’ın da algısı tamamen bu sistem ile uyumlu olduğundan, malınız yok olduysa zararı karşılarız diyor. İyi bir şey yaptığını düşünüyor.

Oysa bu şekilde doğaya geri dönüşü telafi edilemez zararlar veriliyor. O kadar ki küresel iklim krizinin en büyük üç etkeninden birisi hayvancılık ama insanlık bununla yüzleşmemek için direniyor.

‘ET’ DEĞİL BİLİNÇ SAHİBİ, DUYGULARI OLAN CAN

Bu yazdıklarıma kızıp, “Yaşamak için buna mecburuz!” diyenler, ya gerçekleri bilmiyor ya da inkâr ediyor.

“İnsanlar yüzyıllardır böyle yaşıyor!” diye tepki verenlerin ise felaketler karşısında “Bu işin fıtratında var” diyenden farkı yok...

Hayvana yönelik algıdaki bilişsel çelişkiden kurtulmayanların, yangında canları kurtarmak için Antalya’ya giden Denizli ekibini evlerine dönüşte kurban keserek karşılayanlardan farkı yok...

Bu durumda AFAD çadırında tedavi altına alınan koyunların fotoğrafını üzülerek paylaşmanın tutarlılığı yok.

Alevlerin tüm gezegeni sardığı bir ortamda, gerçeklere direnmenin de kimseye faydası yok.

Artık herkes, beyaz ya da kırmızı “et” değil CAN demeyi öğrenmeli.

O canların kendisi gibi yaşamak için çırpındığını, kaçtığını, çığlık atıp yardım istediğini, aynı şekilde acı çekip korktuğunu anlamalı.

Çünkü gezegenin geleceği, insanın geçireceği bu etik evrimle doğrudan bağlantılı.