Kılıçdaroğlu: Pek çok sanatçımızı hapishanelerde çürüttük
İstanbul’da Adalar Belediyesi’nin düzenlediği 'Prens Adaları Felsefe ve Siyaset Sempozyumu'na CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun yanı sıra siyasiler ve yurttaşlar katıldı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Adalar Belediyesi'nin düzenlediği sempozyumun açılış konuşmasında, "Pek çok sanatçımızı hapishanelerde çürüttük. Bilimi, felsefeyi unuttuk" dedi.
Adalar Belediyesi’nin düzenlediği "Prens Adaları Felsefe ve Siyaset Sempozyumu"na CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkan Yardımcıları Gamze Akkuş İlgezdi, Ali Öztunç, CHP milletvekilleri Enis Berberoğlu Sibel Özdemir, Akif Hamzaçebi; CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile CHP’li ilçe belediye Başkanları, Lüksemburg ve Yeni Zelanda büyükelçileri, İstanbul Kent Konseyi Başkanı Tülin Hadi, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, akademisyenler, öğrenciler ve yurttaşla katıldı.
Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul'da: Emekli Büyükelçi Yalım Eralp’e rozetini taktı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada; ülkede gerçekten de güçlü bir felsefi düşünceye ihtiyaç bulunduğunu belirtirken, "Bu sadece bugünün sorunu değil. Aslında tarihsel süreç içinde incelediğinizde bizim temel sorun alanlarımızdan birisidir" dedi.
'SİYASETÇİNİN ASGARİ BİR ENTELLEKTÜEL DERİNLİĞE İHTİYACI VAR'
"Siyasetçinin en azından asgari belli bir entelektüel derinliğe ihtiyacı vardır, bunun olması lazım. Entelektüellerde belli bir felsefi derinlik olunca özgüvenin olduğunu da görebiliyorsunuz" diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunu lise çağlarında okuduğum 'Üç Silahşörler' kitabının önsözündeki bir öyküyü anlatarak, ifade edeyim: Sanatın ve sanatçının gücünü anlatıyor aslında o öykü. Pek çok yerde anlattım bunu. Alexandre Dumas Üç Silahşörler’i yazıyor ve Paris’te günlük bir gazetede yayınlanıyor bu. Parisliler sabahın erken saatlerinde gazete büfelerine gidiyorlar, gazeteyi alıyorlar romanın sonu ne oldu diye. Yaz ayları geliyor ve Alexandre Dumas diyor ki, ‘Yaz geldi benim tatile ihtiyacım var.’ Gazetenin patronunu arıyor, ‘Ben tatile çıkacağım, dönüşte romanı bitiririm’ diyor. Patron ‘Yapamazsın’ diyor. ‘Bütün Parisliler bunu bekliyor, sen bırakıp tatile gidemezsin.’ Dumas, ‘Gideceğim’ diyor. ‘Mahkemeye vereceğim’ diyor. ‘Verebilirsin’ diyor. Evet yargıcın karşısına çıkıyorlar. Yargıç, ‘Parisliler sizi bekliyor, romanı bitirmeden tatile gidemezsin’ diyor. Kararı veriyor. Alexandre Dumas geriye dönüyor 'Bana bir kâğıt-kalem getirir misiniz' diyor. Bir kağıt-kalem geliyor, romanın baş aktörünün adını yazıyor, 'Elinde kılıcı, ayakları titredi, yere düştü ve öldü’ altına ‘son’ yazıyor ve 'Götür yayınla' diyor. 'Roman bitmiştir.’ Bunun üzerine patron ‘Ama yapamazsın’ diyor. ‘Benim tatile ihtiyacım var, ben tatile gideceğim' diyor ve kazanıyor. Dolayısıyla gücü görüyorsunuz, güçlüyü de görüyorsunuz ve siz özgüveni de görüyorsunuz bu öyküde. Sanatın gücünü görüyorsunuz aslında. Acaba sanata ve dolayısıyla felsefeye ne kadar değer veren bir toplumuz bunun sorgulanması lazım.
'PEK ÇOK SANATÇIMIZI HAPİSHANELERDE ÇÜRÜTTÜK'
"Pek çok sanatçımızı hapishanelerde çürüttük. Bilimi, felsefeyi unuttuk. Sözlerimi yine farklı bir bağlamda bir Çin öyküsü anlatarak bitireyim. Bir Çin bilgesi anlatır, der ki 'Biz üç kardeştik. Üçümüz de doktorduk. En büyük ağabeyimiz hasta geldiği gün tedavi ederdi. Öldüğünü yeni bir hasta geldiğinde öğrendik. İkinci kardeşimiz uyanıktı' diyor. 'Hasta geldi, tedavi etmedi. Mahalleye yayıldı tedavi etmediği, eyalete yayıldı. Tedavi etti, öldüğü zaman bütün eyalet onun arkasından göz yaşı döktü. Üçüncü kardeşimiz en uyanığı, cin gibi birisiydi. Hasta geldi tedavi etmedi, mahalleye, eyalete yayıldı tedavi etmediği. Bütün Çin’e ayıldıktan sonra tedavi etti. Öldüğünde Çin onu ulusal kahraman ilan etti.' Kim doğruyu yaptı ve kim doğruyu yapıyor. Felsefenin temel konusu işte bu. Öykülerden yola çıkarak, bizim zihin dünyamızın zenginleşmesini sağlamak. Adalar bunun için biçilmiş bir kaftan, güzel bir yer. Gönül ister ki, bu pandemi dolaysısıyla olmadı, dünyanın en önemli felsefecilerini buraya çağıralım. Gelsinler, bizler ve gençler onları dinleyebilsinler."
GÜL: TÜRKİYE'DE EN ÇOK İHTİYAÇ DUYULAN ŞEY FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ
Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül ise düşünce, eleştiri ve fikir özgürlüğünün önemine dikkat çekti. "Türkiye'de en çok ihtiyaç duyulan şey fikir özgürlüğüdür" diyen Gül, şunları söyledi:
"Adalar'da felsefe fikriyatının, fikir babası Sayın Genel Başkanımız’dır. Bu hakkın altını çizmek isterim. Ben daha aday olmadan önce ve olduktan sonra, bir araya geldiğimizde bu konuyu konuştuk. Mazerete yer yok. Sonuçta bir ilki gerçekleştirdik. Üstelik ben bu felsefe meselesini kafamda tartınca çok anlamlı bir nokta üzerinde olduğumuzu anladım. O da Türkiye’nin ihtiyacı olan düşünce ve eleştiri, en büyük ihtiyaçlarımız. Hani 'Felsefe ne demek' diye sorulsa, ben akıldan bahsedebilirim. Dolayısıyla halkımızın arasında, 'Allah sana akıl fikir versin lafı' da boşuna söylenmemiş. Felsefe, akıl ve eleştiri için söylenmiş. Dolayısıyla soru soracağız. Düşünce ve ifade özgürlüğünü sonuna kadar savunacağız. Eleştireceğiz. Küfretmeden eleştireceğiz. Felsefeden bunları anlıyorum. Daha fazla felsefe üzerine söz etmek istemiyorum. Çünkü burada hocalarımız var. Onlar iki oturum halinde konuşacaklar. Ben en başta Yeditepe Üniversitesi Felsefe Bölüm Başkanı Prof. Dr. Saffet Babür hocamız ve diğer tüm hocalarımıza, Kent Konseyi Başkanımız İskender Özturanlı hocamıza, bütün katılanlara ve Belediye Meclisi üyelerimizin, emekçilerimizin tamamına teşekkür ediyorum. Son bir söz söyleyerek, Nazım Hikmet’in kısa şiiri var, orada 'O, bir müthiş bahtiyarlık, anlamak gideni ve gelmekte olanı' diyor."