Bütçe görüşmeleri sert başladı: 'Ülkeyi satmak diyorsanız budur'
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, 2022 yılı bütçe görüşmelerinde yaptığı açıklamalarda AKP iktidarının politikalarına tepki gösterdi.
TBMM Genel Kurulu'nda 2022 yılı bütçesinin tümü üzerindeki görüşmeler yapılıyor.
HDP’nin bütçe ile ilgili görüşlerini Eş Genel Başkanlar Mithat Sancar ve Pervin Buldan aktardı.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, "Katar Dışişleri Bakanı’nın sözü, ‘Türkiye’nin ekonomik gidişatı nedeniyle ortaya çıkacak fırsatları değerlendiriyoruz.’ Bunlar nedir, bu fırsatlar… Bu ülkenin emekçi halklarının biriktirdiği kaynakların yok pahasına peşkeş çekilmesidir. İşte ülkeyi satmak diyorsanız budur. Buna dur diyecek gücümüz var" dedi.
Sancar, "Bu ülkede en büyük sorun, Cumhuriyet’in demokrasi ile buluşamamış olmasıdır. Bu sorunun yarattığı tahribatları 100 yıldır yaşamaktayız. Önümüzdeki büyük hedef artık Cumhuriyet’i, demokrasi ile buluşturma hedefi olmalıdır. Kürt sorunun mutlaka demokratik yollarda çözülmesini sağlamak gerekiyor" diyerek demokrasi vurgusu yaptı.
HDP: Bu bütçe, dönüşü olmayan gidiş bütçenizdir
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
"YAPILMAK İSTENEN BU ÜLKEYİ UCUZ EMEK CENNETİNE ÇEVİRMEKTİR"
Diyorlar ki, ‘Türkiye’de büyüme şu kadar.’ Ama bu büyümenin nasıl pay edildiğini, paylaşımın nasıl gerçekleştiğini anlatmıyorlar. Bir büyüme var görünüyor. İhracata dayalı büyüme deniyor. Bu büyümede esas olan bir grup sermayedarın daha da zenginleşmesidir. Yoksulun daha da yoksul hale gelmesidir. Yeni bir ekonomi modelinden bahsediyorlar. Oysa bu ekonomi modeli yeni değil, daha önce de denendi. Asıl yapılmak istenen bu ülkeyi ucuz emek cennetine çevirmektir. Daha doğrusu küresel sermaye için ucuz emek cenneti, bu ülke halkları için ise bir cehenneme çevirmektir.
"BU İKTİDAR ÜLKEYİ ÇOKLU KRİZE SOKMUŞTUR"
Sefalet endeksine baktığımız zaman Türkiye bugün birinci sıradadır. Daha doğrusu en sefil ülke kategorisinde yer almaktadır. Bütün bunları yaratan bu düzendir. Bu düzenden beslenen mevcut iktidardır. Bu iktidarın siyasal, sosyal, ekonomik programları bu ülkeyi çoklu krize sokmuştur. Bu çoklu kriz her geçen gün derinleşmekte, bedeli de ağırlaşmaktadır. Ekonomik kriz bunun bir göstergesidir. Bunun temelinde siyasi çöküş ve düzenin bozukluğu yatmaktadır.
"BAKANLARIN, MAFYALARLA İLİŞKİSİNE DAİR SAYISIZ BİLGİ ORTADAYKEN TEK SAVCI KILINI KIPIRDATMIYOR"
Hukukun üstünlüğünde dünyada en gerilerde yar alıyorsanız, bu ülkede hukuk diye bir şey bırakmamışsanız zaten bu ülkede istikrar da olmaz güvenlik de olmaz. Kimse de kendini güvencede hissetmez. Denetimin olmadığı, hukuk devletinin işlemediği yerde yolsuzluk da organize suç da alır başını gider. İşte o nedenle bu ülke bir suç imparatorluğu haline getirilmiştir diyoruz. Bakanların, mafyalarla, çetelerle ilişkisine dair sayısız veri, bilgi, itiraf ortadayken bir tek savcı kılını kıpırdatmamakta, hükümet harekete geçmemekte, Meclis üzerine düşeni yapmamaktadır.
"ÖNÜMÜZDEKİ BÜYÜK HEDEF CUMHURİYETİ, DEMOKRASİ İLE BULUŞTURMA HEDEFİ OLMALIDIR"
Bu ülkede en büyük sorun, Cumhuriyet’in demokrasi ile buluşamamış olmasıdır. Bu sorunun yarattığı tahribatları 100 yıldır yaşamaktayız. Önümüzdeki büyük hedef artık Cumhuriyet’i, demokrasi ile buluşturma hedefi olmalıdır. Kürt sorununun mutlaka demokratik yollarda çözülmesini sağlamak gerekiyor.
"BİR SİSTEM YOKSULLUK ÜRETİYORSA, ONDAN YOKSULLUKLA MÜCADELE ETMESİNİ BEKLEYEMEYİZ"
Denetimden uzak bir sistem kurarsanız bilin ki yolsuzluk da hırsızlık da alıp başını gidecektir, aynı bugünkü gibi. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, uçurumlarla anlatılacaktır. Tıpkı şimdi yaşadığımız durum gibi. Kamu özel iş birliği projeleri adı altında yandaşlara peşkeş çekilen kamu kaynaklarının halkın mallarının haddi hesabı yoktur. Faize sadece 2020 yılı bütçesinde 240 milyar TL’dir. Sadece bu yandaşlara garanti ödemeleri adı altında ayrılan pay dövize endeksli olduğu için kurlardaki son gelişmelerle 2, 3 katına çıkmıştır. Bütün bunlar yandaşa daha fazla kaynak, halka daha fazla açlık, yoksulluk, baskı demektir. Eğer bir sistem yoksulluk üretiyorsa, ondan yoksullukla mücadele etmesini bekleyemeyiz. Bir sistem, yoksulluğun bizzat kaynağı olan politikaları uyguluyorsa, yapacağı şey yoksullarla mücadele etmektir. Yoksulların derdini, talebini dinle getirenlerle mücadele eder. Yoksullukla değil. Yoksulluğa karşı çıkanlara saldırır, şimdi yaptığı gibi.
"TÜRKİYE HALKLARININ BİRİKTİRDİĞİ KAMU KAYNAKLARINI SANA UCUZA, HATTA BEDAVAYA VERELİM DEMEK İÇİN ÇAĞIRDINIZ"
Dış güçler diye, dış güçlerin müdahalesi diye propaganda yürüten hükümet temsilcilerine, iktidar ortaklarına soralım. Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi buraya niye geldi? Ne için geldi? Hani büyük şeytandı bu? 15 Temmuz’un arkasındaki finansördü bu? Biz size söyleyelim. Ülkeyi içine soktuğunuz bu durumdan fırsatlar devşirmek için geldi. Çağırdınız, gel, Türkiye halklarının biriktirdiği kamu kaynaklarını sana ucuza hatta bedavaya verilim demek için çağırdınız. İşte dış aktör arıyorsanız bunlara bakın.
"İŞTE ÜLKEYİ SATMAK DİYORSANIZ BUDUR, DAHA AÇIK NASIL BİR ÜLKE"
Katar Dışişleri Bakanı’nın sözü, ‘Türkiye’nin ekonomik gidişatı nedeniyle ortaya çıkacak fırsatları değerlendiriyoruz.’ Bunlar nedir, bu fırsatlar… Bu ülkenin emekçi halklarının biriktirdiği kaynakların yok pahasına peşkeş çekilmesidir. İşte ülkeyi satmak diyorsanız budur. Daha açık nasıl bir ülke… Buna dur diyeceğiz. Buna dur diyecek gücümüz var.”