Süleyman Soylu'nun 'Alevi' planı: Danışmanı Alevi köylerini gezmiş
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun danışmanı Ali Arif Özzeybek'in 6-7 aylık bir süre içinde bazı cemevleri ile bazı Alevi köylerinin muhtarlarını ziyaret ettiği öğrenildi.
Türkiye ekonomik kriz ve yüksek enflasyon sorunlarıyla karşı karşıya, muhalefet partileri de "erken seçim" çağrılarını sıklaştırdı. İktidar partileri erken seçime gidilmeyeceğini ısrarla söylese de yapılan mitingler ve çalışmalar, halihazırda bir seçim sürecine girildiği yönünde yorumlar yapılmasına yol açıyor.
Bunlardan biri de Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı, Alevilerin talep ve ihtiyaçlarına yönelik olarak başlatılan çalışma.
Erdoğan, 25 Ekim'de "Talimatımızla ülkemizin 58 ilindeki 1585 cemevi ziyaret edilerek hazırlanan kapsamlı çalışmayı görüştük" açıklaması yaptı. Bu açıklamadan tam bir ay sonra, Reuters haber ajansına konuşan iki üst düzey AKP'li yetkili, "Cemevlerine ibadethane statüsü verilebileceğini, Kültür ve Turizm ile İçişleri Bakanlıkları'nın konuyla ilgili çalışma yaptığını" söyledi.
BBC Türkçe'nin edindiği bilgilere göre İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun danışmanı Ali Arif Özzeybek, yaklaşık 6-7 aylık sürede bazı cemevlerini ve bazı Alevi köylerin muhtarlarını ziyaret ederek çeşitli görüşmeler yaptı. (Ziya Baba Bektaşi Vakfı'nın eski başkanı Özzeybek, 2011-2018 yılları arasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun danışmanlığını yapmıştı. 2018'de CHP'den ayrılan Özzeybek, 24 Mart 2021'deki AKP kongresinde Merkez Karar ve Yönetim Kurulu yedek üyesi oldu.)
Peki bu görüşmelerde neler konuşuldu? Alevilerin beklentileri karşılandı mı?
"Seçim dönemi geliyor. Bunlar seçim yatırımı ama bir karşılık bulmaz, buradan oy alamazlar. 20 yıldır ülkeyi yönetiyorlar ama Alevilerle ilgili hiçbir şey yapmadılar, daha önceki açılım rafa kalktı. İktidardan düşerken Alevilerin ayaklarına sarılmak istiyorlar."
Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanı Gani Kaplan, konuyla ilgili sorumuza böyle yanıt veriyor.
'Ara formül bularak ekonomik çözüm sunmak istiyorlar, bunu kabul etmeyiz'
Özzeybek'in beraberinde, ziyarette bulunduğu ilin kültür müdürünü, ilgili ilçe kaymakamını, müftüsünü ve vali yardımcılarını alarak cemevlerini gezdiğini anlatan Kaplan, sadece elektrik, su, yol gibi temel ihtiyaçlara yönelik konuları gündeme getirdiklerini; ancak kendi taleplerinin cemevlerinin ibadethane statüsü alması olduğunu söyledi:
"Alevi örgütlerin pandemiden dolayı maddi sıkıntı çektiği bir gerçektir. Devlet buradan yola çıkıp 'sizin ekonomik sorunlarınızı çözeyim' diyor. İhtiyacınız nedir, personel, kum, çakıl, çimento, elektrik, su, şudur, budur… Tamamen temel maddi ihtiyaçlara yönelik. Biz de onlara karşılığında 'bunu istemiyoruz, cemevlerinin yasal statüye kavuşması bizim temel talebimizdir' dedik. Yasal statü talebi gerçekleşmeden hükümetten gelecek hiçbir teklifi kabul etmeyeceğimizi belirttik."
Peki bu talepleri karşısında cemevi ziyareti yapan heyetin yanıtı ne oldu?
"Bize 'bu bizi ilgilendirmiyor, bu cumhurbaşkanın, hükümetin sorunu' diyorlar." diye yanıtlıyor Gani Kaplan.
Kaplan, bu ziyaretlerin ardından hükümete yakınlığıyla bilinen köşe yazarlarının "Cemevlerine kültür merkezi statüsü verilerek bazı giderlerin devlet tarafından karşılanacağı" yönündeki yazılarını hatırlatıyor:
"Devlet bizi tanıyacaksa önce cemevlerini ibadethane olarak tanımalı, sonra diğer sorunlarla ilgili masaya otururuz. Kültür merkezi olarak tanınmayı kesinlikle kabul etmiyoruz.
"İbadethane olarak tanımadıkları cemevleri açılıyor Türkiye'nin dört bir tarafında, bizzat kendi partisinin mensupları yapıyor. Yaşadıkları sıkışıklığı bir ara formülle geçiştirmenin çabası içindeler."
REHA ÇAMUROĞLU: ALEVİ MESELESİ TÜRKİYE'DE BİR SEÇİME FEDA EDİLEBİLECEK BİR MESELE DEĞİL
2007-2011 arası AKP milletvekili olan, Alevi açılımı konusunda o dönemin AKP hükümetinde aktif rol oynayan Reha Çamuroğlu, bu çalışmayı "Bir yapılırsa onu yüz göstermek başarı addedilir. Alevi meselesi Türkiye'de bir seçime feda edilebilecek bir mesele değil" sözleriyle değerlendiriyor.
AKP DÖNEMİNDEKİ 'ALEVİ AÇILIMLARI'
Bilindiği gibi bu, AKP'nin Alevilerle ilgili yaptığı ilk çalışma değil. 2007 seçimlerinden sonra Alevi açılımı başlatılacağına dair mesajlar verilmiş; Çamuroğlu da bu konuda o dönem Başbakan olan Erdoğan'ın danışmanlığına getirilmişti.
Bu mesajların ardından 2009'da başlatılan Alevi çalıştaylarının sonuçları, Mart 2011'de eski bakan Faruk Çelik tarafından raporlaştırıldı.
Raporda, "Sorunun devletin bir sorunu olduğu göz ardı edilmemelidir" ifadeleri yer aldı; hukuki adımlar atılması önerileri getirildi. Ancak bir adım atılmadı.
Çamuroğlu da, önce danışmanlık görevinden istifa etti, ardından 2011 seçimlerinde milletvekilliği sona erdi.
O dönemden bugüne neden bir adım atılamadığını, o dönem yaşananların bugüne yansımasını Çamuroğlu'na sorduk.
"2007'de milletvekili oldum, aylar geçti bir şey yok… Ben huzursuzluğumu hissettirdim. Tayyip Bey, o zaman başbakandı, bir gün parlamento genel kurulunda koluma girdi, 'ne oluyor' dedi. 'Ben niye buradayım?' dedim. Arkadaki odalardan birine geçip konuştuk, o zaman grup başkanvekili olan Sadullah Ergin de vardı. 'Ben buraya bir şey için geldim ve hiçbir adım atamıyoruz. Bizim Alevilerle ilişkimize önce buzları eriterek başlamamız gerekir, bir kucaklaşma filan beklememeliyiz şu an' dedim.
"Mesela Alevi örgütleriyle görüşmeler başlatmak, Muharrem orucu iftarını yapmak... Bunları kabul etti, 'genel merkezde sana bir oda açalım, bu konuda danışmanım ol' dedi. Çalıştaylar da benim önerimdi ama 'Alevilerin muhatabı devlettir, bu müzakereler hükümetle yapılmalı' diyordum. Birden çalıştayların şekli değişti, gazetecilerle, entelektüellerle görüşülecek dediler, ben bunu reddettim."
Peki AKP o günkü söylemine rağmen neden siyaseten adım atmayı reddetti?
Çamuroğlu, bu değişimi "Yakında bir seçim yoktu" diye açıklıyor:
"Yüzde 47 oy alınmıştı, yakında bir seçim yoktu. Topu sürmek istediler."
'Bu bir oyalama taktiği miydi?' diye sorunca Çamuroğlu, "Sonuçta o anlama geldi" diye yanıt veriyor:
"Bu süreçten sorumlu bakan olan Faruk Çelik'le bir görüşme yaptım, 'Galiba top sürmeye geldiniz' dedim, o da bana 'Ben top sürmeyi değil gol atmayı severim' dedi ama golü göremedik."
"ALEVİ ÖRGÜTLERİ SÜRECE SAHİP ÇIKSAYDI"
Aynı dönemde Çamuroğlu, AKP'nin bu konuda ciddi bir adım atmayacağının ortada olduğu, oyalamaya alet olduğu gerekçesiyle Alevi örgütleri tarafından eleştirilmişti. Bu eleştirilere bugün hâlâ hak vermediğini söylüyor:
"Ben hayatının 20 küsûr yılını Alevi haklarının mücadelesine vermiş biriyim. Bu meseleyi Alevi toplumu içindeki bir iktidar mücadelesi ve kendi iktidarlarına tehdit olarak algıladılar.
"Liseden sınıf arkadaşımı bulup 1970'lerde tabanca taşıdığımı söylettiler. AKP'nin iktidarda kalamayacağını umuyorlardı, hem AKP'li hem Alevi olan en zayıf halka bendim, benim üzerimden AKP'ye saldırmak çok kolay bir şeydi. AKP de beni savunmadı."
2007'de Alevilerle ilgili meselelerin daha önce hiç gündeme gelmediği kadar konuşulduğu ve o yıl yapılan parlamento seçimlerinin AKP'nin Alevilerden en fazla oyu aldığı seçim olarak biliniyor.
Çamuroğlu, o dönem için "Sürece başta Alevi örgütleri müdahil olsaydı, sahip çıksaydı… Süreci desteklemek AKP'yi desteklemek anlamına gelmezdi ama AKP'nin bu süreci terk etmesi daha zor olurdu" diyerek Alevi örgütleri de eleştiriyor:
"Belki yine terk ederdi ama o zaman bütün sorumluluk AK Parti'nin olurdu."
Gani Kaplan ise "Alevi örgütlerin hepsi masaya oturdu, genel merkezimize gelen bakanlarla oturduk, konuştuk" diyor:
"Alevi örgütleri taleplerini iletti ama bu talepler hükümet tarafından karşılık bulmadı."
Bu taleplerin başında yine cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi geliyordu.
Cemevlerine ibadethane statüsü verilir mi?
"Cemevleri ibadethane değil. İslam'da tek ibadethane vardır, cami. Cemevleri kültür evleridir."
Alevi çalıştaylarından yıllar sonra, Şubat 2013'te Erdoğan, partisinin İç Anadolu Bölgesi milletvekilleriyle yaptığı kahvaltıda Alevilerin sorunları gündeme geldiğinde bu sözleri söylemişti.
Bu duruş bugün değişmiş değil.
Aynı yıl Mayıs ayında Gezi Parkı protestoları başladı. Protestolarda polis müdahalesinde hayatını kaybeden vatandaşların çoğunluğu Alevi olunca, konu bir kez daha gündeme geldi.
Reuters ajansına konuşan yetkililerden biri de, bugün yapılan çalışma için "Seçim hazırlığı gibi görmek haksızlık. Oy etkisi olacaktır belki de ama bu çalışma yıllar önce başlamıştı, Gezi nedeniyle sekteye uğradı" dedi.
Ancak Çamuroğlu, Gezi olayları sonrası Erdoğan'ın kendisini aradığını; Alevi meselesiyle ilgili adım atmak üzere fikrini sorduğunu; kendisinin de atılabilecek adımları içeren bir proje dosyası ilettiğini; Erdoğan'ın bu dosyayı kabul ettiğini anlatıyor.
Erdoğan'ın bir kez daha rafa kaldırdığı bu dosyanın içeriğini Çamuroğlu, şu sözlerle anlattı:
"Çok farklı yönleri vardı bu projenin. Bir vali, bir emniyet müdürü, bir yüksek yargı mensubu yok Alevi olan. Eşit vatandaşlık meselesi çok önemli, yani bunlar tesadüf olamaz. Yazılı sınavlarda çok yüksek puan alan Alevi çocuklar mülakatlarda eleniyor. Pek çok kadroda devlette görev almak istiyorlar ama önlerine birçok engel çıkıyor. Alevi köylerinin yolu yapılmıyor, su gitmiyor. Ben milletvekiliyken en çok şikayet Alevi köy muhtarlarından gelirdi. Proje bunları kapsıyordu."
Burada temel talep, ibadethanelerinin ve ibadet şekillerinin, yani Alevi kimliğinin tanınması.
Alevi meselesi ve çözümler tartışılırken her seferinde gündeme gelen ancak ilerleme sağlanamayan konu da bu. Çünkü cemevlerinin ibadethane olarak tanınması, kaçak statüsünde gözüken cemevlerinin yasal konuma getirilmesi, giderlerinin "ibadethane" adı altında sağlanması, Gani Kaplan'a göre, İslam tarihinin yeniden yazılması anlamına geliyor:
"Alevilerin taleplerinin hükümet tarafından karşılık bulmamasının sebebi şudur; cemevlerini ibadethane olarak tanıdıkları anda, İslam'ın tarihini yeniden yazmaları lazım. 'Alevileri ayrı din olarak tanıyın' ya da 'İslam'ın iki tane ibadethanesi vardır' diyecekler. Onu yazacak hükümet yok, sıkıntı orada. Hiçbir hükümet de yapamaz bunu."
Daha önce Alevi vatandaşlar, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kendilerinden alınan vergilerden pay aldığı ancak cemevlerinde bunun bir karşılığını görmedikleri gerekçesiyle hukuki yollara başvurmuştu. İç hukuk yolları tükenince Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) giden davalarda, lehte birden fazla karar alındı.
Bunların arasında cemevlerinin elektrik ve su giderlerinin devlet tarafından ödenmesi ve din derslerinin Alevi öğrenciler için "velileri dini veya felsefi inançlarını açıklamaya zorlamayacak koşulları oluşturacak şekilde" zorunlu olmaması da var. AİHM, cemevlerinin ibadethane statüsü alması beklentisinde olduğuna da kararlarında yer vermişti. Ancak bu AİHM kararları da henüz uygulanmadı.
"SİVİL GİRİŞİMLE ÇÖZÜLEMEZ, DEVLETLE MASAYA OTURMAK GEREKİYOR"
Gezi olayları sonrası Erdoğan bu konuyu yeniden gündeme getirmiş olsa da, adım atılması 2014 yılını buldu. Temmuz 2014'te, Ramazan ayında Alevi temsilcileri iftara davet Erdoğan'a, bu kez çok daha az sayıda dernekten olumlu yanıt geldi.
Yemek sırasında konuşan Erdoğan, "Alevi kardeşlerim cemevine ibadethane diyorsa, benim itirazım olmaz. Ama şahsi görüşüm, böyle bir yasal statü İslamiyet'te bölünmeye sebep olur" diyerek -bu kez daha yumuşak ifadelerle de olsa- aynı tavrı bir kez daha tekrarladı.
Ağustos 2014'te Erdoğan cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğunda bu kez başbakan olan Ahmet Davutoğlu bir adım attı. Basına bilgi veren dönemin başbakanlık kaynakları, "Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi gibi kritik adımlar atacaklarını" söylüyordu. Kasım ayında Erdoğan'ın davetiyle Cumhurbaşkanlığı'nda Muharrem Aşı daveti verildi.
Ancak basına sızdırılan planların yerine, 2015 genel seçimleri öncesi, cemevlerinin gelirlerinin sağlanabilmesi için, Kaplan'a göre, yine bir ara formül bulundu:
"Davutoğlu başbakandı, 2015'te bizi çağırdılar, İlim-İrfan Merkezi olarak sizleri tanıyalım, bu isim altında gelin masaya oturalım dediler. Biz örgüt olarak buna katılmadık. 'Cemevi olarak tanımayacaksınız, ilim irfan merkezi diye bir terim yoktur' dedik."
Alevilerin ibadet ettiği cemevlerinin bağlı bulunduğu kuruluşlar dernek veya vakıf çatısı altında. Bunlar da İçişleri ile Kültür ve Turizm Bakanlıkları'na bağlı. Alevilerin isteği ise bu durumun değişmesi.
Bu da "eşit yurttaşlık" talebi olarak dile getiriliyor.
"Eşit yurttaşlık Türkiye'deki tüm azınlıkların ortak talebidir. Alevilerin evleri işaretleniyor, cemevlerine saldırı oluyor, bununla ilgili bir tane şüpheli yakalanmış değil, gözaltına alınmış değil. Bizim yaptığımız suç duyurularıyla ilgili Cumhuriyet Başsavcıları takipsizlik veriyor. Anayasadaki eşit yurttaşlık maddesi uygulansa zaten sorun çözülecek. Alevilere yaklaşımda kafa yapısının değişmesi önemli, asıl sorun bu. Yoksa şu andaki yasalar uygulansa yeni yasaya da gerek yok."
Kaplan, taleplerini bu sözlerle açıklıyor.
BBC Türkçe'den Ayşe Sayın'a konuşan AKP kaynakları, "Bu işin geçmişte devlet eliyle yürütülmesi ciddi sorunlar doğurdu. O nedenle şimdiki çalışma daha sivil bir şekilde sürdürülüyor" demişti.
Çamuroğlu, bu yaklaşımı, "Problem siyasi bir problem. Alevilerin masaya hükümetle, devletle oturması gerekiyor. Bizim vergilerimiz diyanet tarafından kullanılıyor ama bize dönen hiçbir şey yok. Bunu nasıl çözeceksiniz sivil girişimle? Bunun muhatabı hükümet" sözleriyle eleştiriyor.
Gani Kaplan da "Bununla ilgili devletle masaya oturulur, talebimiz devletten çünkü" diyor ama şu an için "Devletle masaya oturulacak zemin oluşmuş değil." diye ekliyor.
AKP'NİN ATTIĞI SON ADIM SONUÇ DOĞURUR MU?
Alevilerin sorunlarına yönelik çözüm tartışmaları, erken seçim tartışmalarının gündemde olduğu bir dönemde ortaya çıktı. Eski AKP'li milletvekili, bu durumun Alevi toplumunda bir karşılık bulamayacağını "AKP'nin hikayesi bitti" diye açıklıyor:
"Bugün başka bir Türkiye ve Orta Doğu var. Muazzam bir paradigma değişimi olan İbrahim Anlaşmaları sonrası özellikle bambaşka bir Orta Doğu var, Arap ülkelerinin sekülerleşmeye başladığını görüyoruz. AKP'nin de aynı dönemde hikayesi bitti ve bu sefer başa sarmaya çalıştı. Mesela tekrar Alevi açılımı… Fakat burada artık tren kaçtı."
"Kimlik meseleleri 2007'deki gibi birinci mesele değil şu an. Ekonomik sıkıntılar, ağır yaralı demokrasi, bunlar toplumu dikey kesen bir eksen haline geldi. Bugün artık insanları Alevi ya da Kürt olmaktan doğan sorunlardan önce bu sorunlar işgal ediyor. Sefalet, fakirlik ciddi bir sorun ve kimliklere bakmıyor. AKP iyice daralan bir çekirdek haline geldi, yeni hikaye arıyor ama bu hikayeyi yanlış yerde arıyor. Artık burada su yok."
Kaplan da, hükümetle masaya oturmak için statülerinin değişeceğine dair bir mesaj verilmesi gerektiğini söylüyor:
"Şu an masaya oturmanın şartı tanınmak, tanıdıkları anda tabii ki devletle masaya oturacağız. Ama bu kapı şu an bize açık değil. AİHM kararları olduğu halde seni tanımıyor, ibadet şeklini tanımıyor. Aleviler için bir adım atacak ki biz de ona koşarak gidelim."