Analiz: İmamoğlu ya da 'kötü bellek sahipleri'

Şimdi aynı senaryonun yeniden yürürlüğe sokulduğu ve “insanların inanma oranının artabileceği” öngörüsüyle hareket edildiği anlaşılıyor. Ancak ortada gündeme getirilen çelişkiler var.

Analiz: İmamoğlu ya da 'kötü bellek sahipleri'

Bugün Gerçek Gündem sayfalarında iki haber çakıştı. Magazin tabiriyle “pişti oldu.” İlki ülkede gündemi belirledi. İçişleri Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde terörle iltisaklı kişilerle ilgili soruşturma başlatıyordu.

Bu haberden başlayalım. İçişleri Bakanlığı, "İBB, bağlı kuruluşları ve şirketlerinde işbaşı yaptırılan personelden, 455'inin PKK/KCK, 80'inin DHKP-C, 20'sinin MLKP, 2'sinin MKP, ayrıca bazılarının FETÖ ve diğer terör örgütleriyle iltisaklı/irtibatlı olduğu yönünde ihbar, şikayet ve elde edilen tespitler üzerine, konunun tüm yönleriyle soruşturulması için Bakanlığımızca özel teftiş başlatılmıştır" açıklamasında bulundu.

Yerel seçimlerde AKP cenahından gelen karalama kampanyasını doğrulayan bir iddia olarak önemliydi. Hatırlayalım: Ne demişti AKP’liler?

Ankara Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde AKP adayı Mehmet Özhaseki, seçimi CHP adayının kazanması halinde yaşanacakları şöyle senaryolaştırmıştı:

"O zaman PKK ve DHKP-C gibi örgütleri, ‘Sana destek verdik, sen de bizi gör’ diyecekler. İnsanların parklarında artık o militanlar olacak. Allah korusun, evine su parasını getiren tahsildarın militan olduğunu bir düşünün.”

Bu kara propagandanın toplumda bir karşılığı olmadığı içindir ki Mansur Yavaş Ankara’daki seçimi ‘tekrarına gerek kalmadan’ kazandı. Yurttaşlar bu senaryodan korkmamış, oyunu değişimden yana kullanmıştı.

Benzer propagandalar Ekrem İmamoğlu’nun seçim kampanyasında da kullanıldı. Özellikle seçimlerin tekrar edildiği 23 Haziran seçimleri öncesinde, Ekrem İmamoğlu aleyhine sürdürülen kara propaganda sırasında sık sık benzer senaryolar gündeme getirilerek halkın İmamoğlu’ndan desteğini çekmesi için korku iklimi yaratılmaya çalışıldı. Ancak bırakın korkuyu, oy farkı 800 bini geçecek ve bu tür senaryoların İstanbullular nezdinde prim yapmadığı anlaşılacaktı.

Ancak filozof Friedrich Nietzsche’nin vurguladığı şey siyaset için geçerli değildi. Şöyle diyordu:

“Kötü belleğin iyi tarafı, aynı şeylerden birçok kez, ilk kez gibi yararlanmaktır.”

Oysa kimi “propagandist ve iletişimcilerin” zimni kanaat önderi olan Nazi İmparatorluğu’nun Propaganda Bakanı Joseph Goebbels bütünüyle yapılması gerekenin bu olduğunu söylüyordu:

“Propaganda esnasında yalan söyleyin, inananlar olacaktır. Şayet başarısız olduysanız devam edin. Elbet birileri inanacak. Bu yalanlar halkı bilinçlendirmeye, düşmanları sindirmeye yarayacaktır. Ayrıca bir şeyi tekrarladığınız sürece insanların ona inanma oranı da artar.”

HANGİSİ DOĞRU?

Şimdi aynı senaryonun yeniden yürürlüğe sokulduğu ve “insanların inanma oranının artabileceği” öngörüsüyle hareket edildiği anlaşılıyor. Ancak ortada gündeme getirilen çelişkiler var.

Örneğin, İçişleri Bakanı Soylu bu iddiayı ilk kez 9 Aralık tarihinde Meclis’te bütçe görüşmeleri için yaptığı bir konuşmada gündeme getirmişti. Şöyle diyordu:

“İBB’ye 33 bin personel alındı. 14 bin kişinin bilgisi bize intikal ettirildi. 12 bin kişi incelendi. 577 kişinin terör örgütünden kaydı olduğu belirlendi. İncelenen 12 bin kişiden 355’inin PKK/KCK kaydı, 80’inin DHKPC kaydı, 20’sinin MLKP kaydı, ikisinin MKP kaydı var.”

Bakan Soylu o günkü konuşmasında daha netti, “kayıt vardı.” Oysa dün yapılan açıklamada ihbar, şikayet ve tespitten söz ediliyordu. Yani devlet 18 gün önce bir tespit yapmış ve 18 gün boyunca terör örgütlerine “kayıtlı olan” bu kişilerle ilgili bir işlem yapmadan beklemişti. Yani “henüz” zamanı gelmemişti. O zamanlama için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İBB ve Ekrem İmamoğlu’nu hedefleyen konuşması beklenmişti. Cumhurbaşkanı şöyle diyordu:

“…aralarında terör örgütleriyle iltisaklı kişilerin de bulunduğu 45 bin kişiyi aldılar. Utanmadan bana mektup gönderiyor 'Böyle bir şey yok' diye. İBB'nin önünde hanımlarıyla beraber ağlayanların gözyaşlarını sen bize anlatma...”

Bu konuşmadan sadece 7 saat sonra İçişleri Bakanlığı yukarıda andığımız soruşturmayı açıyordu. Dikkatli okurumuz hemen farkına varmıştır. Süleyman Soylu’nun “33 bin kişi işe alındı” iddiasına karşılık Erdoğan “45 bin kişinin işe alındığını” söylüyordu. Yani iki konuşma arasındaki 18 günde 12 bin kişinin işe alındığını düşünmek gerekiyordu.

Ve Gerçek Gündem’de bugün bir haberimiz daha vardı. Metropol Araştırma Şirketi’nin yaptığı son ankete göre Cumhur İttifakı’nın toplam oyları yüzde 30’larda kalırken, cumhurbaşkanlığı seçimi olması halinde İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyesi başkanları Erdoğan’ın açık ara önünde seçimleri kazanıyordu.

Şimdi bu soruşturma ile kara propagandaya inanan sayısının artması ya da siyasete “olağanüstü hal” müdahalesiyle yeniden şekil verilmesi denenebilir. Ancak Nietzsche hınzır gülüşüyle o süreci takip edecek ve “kötü bellek sahipleri”, “aynı hatayı yapıp farklı sonuçlar beklemenin” ne anlama geldiğini yaşayarak öğrenecektir.

Etiketler
Okul