Faik Öztrak: Onlarca ocağa ateş düştü; milletin vicdanı sızladı, sizinki sızlamadı
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, MYK toplantısı gündemi hakkında yaptığı basın toplantısında AKP iktidarının ekonomi politikaları sonucunda yurttaşların yaşadığı sorunlara dikkat çekti.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı gündemi hakkında açıklamalarda bulunuyor.
Faik Öztrak'ın açıklamaları şöyle oldu:
Bir yanda Erdoğan Şahsım Hükümeti'nin, sebep olduğu ekonomik buhran, diğer yanda adaletsizlik, kuralsızlık ve kurumların çöküşü, güzelim ülkemizi nefessiz bırakıyor. Erdoğan Şahsım Hükümetinin yönettiği ülkemizde, çocuk olmak zor, kadın olmak zor, genç olmak zor, sanatçı olmak zor, öğrenci olmak zor, ana, baba olmak zor.
Bu ülkede güzel olan, değerli olan, maddi ve manevi her zenginliğimizi, talan edilecek bir ganimet gören, çarpık bir zihniyet iş başında… Bu zihniyet, Milletimizin gülümsemesini, umudunu, hayallerini bile çaldı.
"EVLATLARINA UMUT VEREMEYEN ÜLKE GELECEĞİNE UMUTLA BAKAMAZ"
Milletimiz, “Öz yurdunda garip, öz vatanında parya” haline geldi. Evlatlarımız, bu ucube rejimin çaldığı hayallerini, başka ülkelerde, başka diyarlarda gerçekleştirmek için, yollara düşüyor.
Evlatlarına umut veremeyen bir ülke, geleceğine de umutla bakamaz. Bunu en iyi bizim milletimiz bilir. Cumhuriyetimizin mayasında gençliğe sonsuz güven ve onlara verilen büyük değer vardır.
Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet gençlerinin, “İnsanlık meziyetinin, vatan sevgisinin ve fikir özgürlüğünün en değerli simgesi” olmasını arzulamıştır.
Kurduğu cumhuriyeti de gençlere emanet etmiştir. Ama Saray yönetimi, gençlerimizi kindar nesil olarak formatlamakla uğraşırken, onları umutsuz ve çaresiz bıraktı.
Büyük edebiyatçımız Ahmet Hamdi Tanpınar bile; “Türkiye evlatlarına, kendisinden başka bir şeyle, meşgul olma imkânını vermiyor” derken, herhalde 12-13 yaşındaki çocuklarımızı kast etmemişti.
"İLKOKUL ÖĞRENCİLERİMİZ 'NE OLACAK DOLAR KURU' DİYE DERTLENİYOR"
Artık bu ülkede İlkokul-ortaokul öğrencilerimiz, ders arasında oyun oynamak yerine, “Ne olacak bu ülkenin hali” “Ne olacak dolar kuru” diye dertleniyor.
Erdoğan Şahsım Yönetiminin elinde; Çocuklarımız, Ateş pahası olan sınava hazırlık kitaplarını alamayınca, “Ben 13 yaşında siyaset düşünüyorsam, bu ülkede hiçbir şey yok demektir” diye isyan ediyor. Gençlerimiz sınavlara girip Üniversiteyi kazansa bir dert, Kazanmasa başka bir dert… Analar, babalar yemiyor yediriyor. Giymiyor, giydiriyor. “Yeter ki evladım okusun” diyor.
Ama hükümet, Açtığı liseden bozma kasaba üniversitelerinde, yeterli eğitimi veremiyor. Ülkenin ihtiyacı olan işgücünü yetiştiremiyor. Seri halde diplomalı işsiz üretiyor. Bin bir emekle okutulan evlatlarımız, iş bulamadığı için baba ocağına dönmek zorunda kalıyor. Taşı sıksa suyunu çıkaracak 5,7 milyon gencimiz ne okuyor ne de çalışabiliyor. Anasının babasının eline bakıyor.
Üyesi olduğumuz Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Teşkilatı İçerisi'nde, Kolombiya’dan sonra, ev genci oranının en yüksek olduğu ülkeyiz.
"KİMİ KİME ŞİKAYET EDİYORSUNUZ SAYIN BAKAN?"
Ama Erdoğan’ın Adalet Bakanı çıkıyor; “Hukuk fakültesi tabelası asılması, Binayı hukuk fakültesi yapmaz” diye, tabela fakültelerini millete şikâyet ediyor. Siz kimi, kime şikâyet ediyorsunuz Sayın Bakan? Bu ülkeyi yıllardır, sizi o makama atayan Erdoğan yönetiyor. İçinde bilim olmayan fakülte binaları, içinde adalet olmayan adalet sarayları sizlerin eseri!
BARINMA, YURT SORUNU VE CEMAAT YURTLARINDAKİ SKANDALLAR
Üniversiteye gelen gençlerin, barınma ihtiyacını karşılamayan sizsiniz. Yurt, eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır. Gençlerimiz için yeterli yurt açmayan sizsiniz. Gençlerimizin yurt ve barınma ihtiyacını, taşeronlara havale eden sizsiniz. Vakıflara, cemaatlere, paralel yapılara bu işi siz ihale ettiniz. Hükümet olarak bunlara bir de maddi destek verdiniz.
Bu yurtları da doğru dürüst denetlemediniz. Gençlerimizi korumasız bıraktınız. Yandaşlarınıza avroyla, dolarla milletin milyarlarını aktardınız. Milyonlarca gencimizi yurtsuz bıraktınız.
Sonuç: Onlarca ocağa ateş düştü. Milletin vicdanı sızladı, sizin ki sızlamadı.
ENES KARA'NIN BASKILAR NEDENİYLE İNTİHAR ETMESİ
En son, 19 yaşında bir Tıp Fakültesi öğrencisi, Enes Kara… Öğrenci evinde maruz kaldığı baskı nedeniyle, yaşama ümidini yitirdi, canına kıydı. Tüm ülkemizi üzüntüye boğdu. Biz Enes yavrumuza, Allah’tan rahmet diliyoruz. Vicdanlı kalplerin acısını, bir kez daha yürekten paylaşıyoruz.
AKP'Lİ İSİMLERİN SKANDAL ENES KARA AÇIKLAMALARI
Bir sorunu çözmenin ön koşulu, önce sorunla yüzleşmektir. Bu ülkede öğrencilerimizin yurt ve barınma sorunu vardır. Erdoğan hükümetleri görevini savsaklamıştır. İhmal etmiştir. Görevini ihmal eden hükümet, her zaman yaptığı gibi, bebebi olduğu acıların sorumluluğunu üzerinden atmakta, hatalarıyla yüzleşmemektedir.
Bunun yerine sözcülerinin biri; “Her ölüm insanı kendi ruhuyla yüzleştirmelidir. Bu büyük imtihandır. Hayatını kaybedenin acısı bizi buna götürmelidir” diyerek, millete akıl vermektedir.
Bir diğeri de “Burası yurt değil, öğrenci evi” diyerek, bahane üretmeye kalkmaktadır.
Bir AK Parti milletvekili de çıkıp, “Sorumlu dış güçlerdedir” diyerek, en sevdikleri şeyi yapmakta, milletin aklıyla açıktan alay etmektedir. Bu zihniyet, daha birkaç ay önce, yurt ve barınma sorunlarına dikkat çekmek amacıyla, eylem yapan öğrencilere terörist muamelesi yaptı.
Buradan bir kez daha ilan ediyoruz: Yurt meselesini biz çözeriz! Sayın Genel Başkanımız yurt meselesini, en geç iki yıl içerisinde çözme sözünü vermiştir.
Ama o gün gelene kadar da gençlerimizi sahipsiz bırakmayacağız. Sayın genel başkanımız, gidecek yeri yurdu olmayan ya da olduğu yerde baskıya maruz kalan tüm evlatlarımıza, belediyelerimizin olduğu yerlerde, belediyelerimiz, olmadığı yerde, milletvekillerimiz yardımcı olacaklardır.
CİNSİYET ADALETSİZLİĞİ VE KADINLARIN SORUNLARI
Bu ülkede kadın olmak da çok zor… Sosyal ve ekonomik hayatta cinsiyet uçurumu, kapanmak bir yana, bu hükümet elinde daha da açılıyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre Türkiye bu alanda 156 ülke arasında 133. Sırada. Yani sondan 23. Rakiplerimiz, Bahreyn, Papua Yeni Gine, Bhutan gibi ülkeler. Kadınların çilesi bununla da sınırlı değil.
Sadece 2021’de ülkemizde 280 kadın cinayeti yaşandı. 2008’den bu yana, Cinayete kurban giden kadın sayısı ise 3 bin 765. Sadece son birkaç günde, ülkemizde yaşanan kadın cinayetleri ortada…
Avukat Dilara Yıldız, İstanbul’da, karakoldan 10 adım ötede, onlarca kez şikâyetçi olduğu bir cani tarafından öldürüldü. Mersin’de 24 yaşındaki Raziye Oskay, yıllardır kendisini tehdit eden insan müsveddesi tarafından sokak ortasında vuruldu. Her yıl yüzlerce kadın sessiz çığlıklarla aramızdan ayrılırken, bu Hükümet ülkemizi, kadına yönelik şiddeti önlemeyi taahhüdü içeren, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkardı.
O gün söylediğimizi bugün tekrarlıyoruz: “Bu ülkede cinayete kurban giden her kadının, şiddete tacize uğrayan her çocuğun, her gencin vebali, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin boynundadır.”
ELEKTRİK TARİFELERİNE FAHİŞ ZAM
Erdoğan Şahsım Yönetimi elinde, bu ülkede ana-baba olup, ev geçindirmek de her zamankinden daha zor. Evlere faturalar gelmeye başladı. Ayda 200 kilovatsaat elektrik tüketen, dört kişilik bir ailenin elektrik faturası, bir gecede 183 liradan 309 liraya çıktı. Esnafımız da isyanlarda. “7-8 bin lira elektrik faturası olur mu?” diye feryat ediyor.
Esnaf sattığı mala zam yapmaya utanıyor, hükümet ona bu faturaları göndermeye utanmıyor. Bu esnaf nasıl ayakta kalacak? Esnaf kepenk kapatırsa, bu ülkenin orta direği nasıl ayakta kalacak?
DOĞAL GAZ ZAMMI
Bu arada, BOTAŞ Genel Müdürü de “Kademeli tarifeyle 2,5 milyar metreküp, tasarruf hedefliyoruz” diyerek müjdeyi verdi. Müjdenin Türkçe meali: “Artık daha az ısınıp, Daha çok ödeyeceğiz.” doğal gaza “kademe kademe zam” yolda.
Karadeniz’de doğal gaz bulduk, “2023’te bu topraklarda, Hiç kimse artık doğal gaza para ödemeyecek” diyerek, millete gaz veren AK Parti trollerini hatırlıyoruz. Şimdi millete, kademe kademe doğal gaz zammı bindirecekler. Neye niyet, neye kısmet…
ÇİFTÇİLERİN MALİYET ARTIŞI VE GIDA KRİZİ
Bu ülkede gıda güvenliği de tehlikede…
Böyle giderse yiyecek ekmek bulamayacağız. Yine tanzim satış kuyruklarına girmek zorunda kalacağız. Geçtiğimiz yıl bu zamanlar, bir çuval ÜRE gübresi 93 liraydı. Şimdilerde bir çuval gübrenin fiyatı 650 lira civarında…
ÜRE gübrenin fiyatı geçen yıla göre, yüzde 600 artmış. Yine geçen yıl bu zamanlar, çiftçinin 110 litrelik mazot deposu, 735 liraya doluyordu. Şimdi 1.523 liraya doluyor. Çiftçinin mazot masrafı da yüzde 107 artmış. Çiftçi gübre atamıyor.
Tarlasını sürmekte zorlanıyor. Geçtiğimiz gün söyledim. Çiftçi zaten kışa girerken taban gübresi atamadı. Ürün de kışa zayıf girdi. Bir de üstüne ÜRE atılamazsa, durum vahim. Çiftçilerimize derhal ilave destek verin. Tekrarlıyorum. Çiftçiye destek verilmezse, çok büyük bir gıda krizi kapımızda… Sonra uyarmadı demeyin.
TÜRK LİRASININ DEĞER KAYBI
Erdoğan’ın elinde, milli paramızın durumu da vahim… Son bir yılda Türk Lirası, Dolar karşısında yüzde 45 değer kaybetti. Paramız pul oldu.
Bundan 52 yıl önce, 1211 sayılı “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu” Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, 14 Ocak 1970 tarihinde kabul edildi.
Kanunun ilk halinde, bakannın görevleri arasında, “Hükümetle müştereken, Milli paranın iç ve dış değerini korumak amaçlarıyla Gereken tedbirleri almak” yazıyordu.
“Banka’nın kanunla kendisine verilen yetkileri, Kendi sorumluluğu altında, müstakilen kullanacağı” ayrıca belirtilmişti.
ENFLASYON KRİZİ
52 yıl önce “yetkilerini müstakil kullanacağı” hükme bağlanan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, bugün tamamen Saray’ın vesayeti altında, emrinde.
Erdoğan; “Faiz sebep, enflasyon sonuç” dedi. Kerameti kendinden menkul bu safsatayla Merkez Bankası'nı yönetmeye başladı.
Merkez Bankasının “politika faizi”, Erdoğan’ın elinde “politikacı faizi” oldu.
Enflasyon son 20 yılın zirvesine çıktı. Döviz köpürdükçe köpürdü. Vatandaşın faizi de hızla arttı. Sonuç, büyük bir fiyasko oldu. Erdoğan Eylül’den bu yana Politikacı faizini beş puan indirdi. Aynı dönemde milletin faiz yükü hızla arttı. Ticari kredi faizleri yüzde 30’lara çıktı.
Şu anda yüzde 46 ile ticari kredi veren bankalar bile var.
"FAİZ YÜKÜ MİLLETİN SIRTINDA KALDI"
Eylül ayında; politikacı faizi yüzde 19’lardayken, 2 Eylül 2026 vadeli Hazine Tahvili'nin faizi yüzde 17,67 idi. Ocak ayında politikacı faizi yüzde 14. Bu ay aynı kâğıt için yapılan ihalede, faiz, yüzde 26,34’e sıçradı.
Erdoğan politikacı faizini 5 puan düşürdü. Hazine’nin borçlanma faizi 9 puan arttı. Demek ki “Faizler düşe” buyurmakla, faiz düşmüyormuş. Şimdi beş yıl boyunca ödenecek bu faiz yükü, milletin sırtında kaldı.
Faiz düşmedi ama artan faizler Erdoğan’ı düşürecek. Erdoğan’ın Eylül’den bu yana, ekonomide sebep olduğu “kusursuz fırtına”, Çok kirli bir oyunla, “20 Aralık Finansal Kumpasıyla” sonuçlandı.
Bir gecede tarihimizin en acımasız, servet transferlerinden biri gerçekleştirildi. Millete “kur korumalı mevduat” anlattılar, “Cambaza bak” dediler. O sırada Merkez Bankası’nın dövizlerini, arka kapıdan cayır cayır sattılar.
Merkez Bankası’nın net döviz pozisyonu, geçtiğimiz aralık ayında 17,7 milyar dolar gerilemiş.
Merkez Bankası geçtiğimiz Aralık’ta piyasadan, İhracat Reeskont Kredileri aracılığıyla 2,1 milyar dolar toplamış.
Piyasaya da 10,6 milyar dolar döviz satmış. Bunun 3,3 milyar doları BOTAŞ’a, 7,3 milyar doları da açık ihalelerle piyasaya satılmış. Bu alınan ve açıkça satılan dövizleri netleştirirsek, Merkez Bankası’nın geçtiğimiz aralık ayında Net 8,6 milyar dolar döviz satmış olması gerekiyor.
Ama net döviz pozisyonu, aralık ayında 8,6 milyar dolar değil, 17,7 milyar dolar gerilemiş. Yani nereye gittiği belli olmayan, 9,1 milyar dolarlık bir fark var. İşte bu 9,1 milyar dolar, Merkez Bankası’nın arka kapısından, tarihimizin en acımasız servet transferini gerçekleştirmek için satılan ve nereye satıldığı da belli olmayan rezerv miktarıdır.
"MERKEZ BANKASI'NIN DÖVİZ KASASI 56,9 MİLYAR DOLAR AÇIK VERİYOR"
Daha önce “128 milyar dolar nerede?” diye soruyorduk; anlaşılan şimdi “128+9 milyar dolar nerede?” diye, bu sorumuzu güncellemek zorunda kalacağız. Dün Merkez Bankası açıkladı.
7 Ocak 2022 itibariyle, Banka’nın döviz kasası 56,9 milyar dolar açık veriyor. Bu tüm zamanların en büyük kasa açığı. Kasaya fare düşse kafasını yaracak...
Ne 1994 krizinde, ne 2001 krizinde, Ne 2008-2009 krizinde, Merkez Bankası kasası kasa olalı, böyle açık görmedi. Herhangi bir banka şubesinde Kasa 100 lira açık verse, kaynağı bulunana kadar şubeden kimse evine gidemez.
"HER SENTTE TÜYÜ BİTMEMİŞ YETİMİN HAKKI VAR"
Ülkenin döviz kasası 57 milyar dolar açık vermiş, Kimsenin umurunda değil.
Erdoğan Şahsım Hükümeti, Merkez Bankası’nı açıkça yağmalıyor. Yağmaladığı her sentte, tüyü bitmemiş yetimin hakkı var. Kasa artık 70 sente muhtaç…
Bu teşbih değil, yalın bir gerçek. Kasa 70 sente muhtaç olunca, döviz kurunu tutacak elde cephane kalmayınca, millet döviz tevdiat hesabı tutmaktan vazgeçsin, dövizi merkez bankasına versin diye, milli paramıza dolar üzerinden, faiz elbisesi giydirdiler.
Kur korumalı mevduat diye geçmişte denenmiş ve sonuçları görülmüş bir nevi Dövize Çevrilebilir Mevduatı Model diye yutturmaya çalıştılar. Az sayıda tasarruf sahibinin kur riskini Hazine üzerinden milletin sırtına yıktılar.
Önce, “Bundan bireysel yatırımcı yararlanacak” dediler. Stopaj muafiyeti getirdiler. Olmadı. Sonra, “Kurumsal yatırımcılar da yararlansın” dediler.
Onlara da “Ucuza alıp kasanıza koyduğunuz dövizleri satarsanız, Elde ettiğiniz kardan kurumlar vergisi almayacağız” dediler.
"YANDAŞ BAYRAM EDERKEN, VATANDAŞI SEFİL ETMEK"
Vatandaşın vergisiyle zengine hem kur garantisi verdiler hem de üstüne vergi kıyağı çektiler. Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin millete önce ucuzluk vadedip, sonra Dolar inerken de dolar çıkarken de iğneden ipliğe her şeye zam yapmasının tek bir sebebi var.
Fakirden topladığını zengine vermek! Yandaş bayram ederken, vatandaşı sefil etmek…
Erdoğan Şahsım Hükümeti, yandaş müteahhide dolarla avroyla verdiği garantileri, Mevduat sahibine kur farkını ödeyebilmek için, zenginlerin mevduatına vergi muafiyeti,kurumlara da vergi istisnası getirmek için, Akaryakıta, elektriğe, doğal gaza zam üstüne zam yapıyor.
Vatandaşın işlerin adaletle yürütüldüğü algısı yerle bir oluyor. Yapılan hiçbir şeye güven kalmıyor. Kasa 70 sente muhtaç olunca, sadece paramız pul olmuyor. Milli varlıklarımız da kelepir oluyor.
Üzerimizde akbabalar dolaşmaya başladı. Birleşik Arap Emirlikleri’nde Kamu yatırımlarını yöneten Fon’un başındaki isim “Türkiye Varlık Fonu ve portföyündeki şirketlerle görüşüyoruz, Türk Lirası’ndaki düşüş fırsatlar sunuyor, bu harika bir zaman… Zor durumdaki varlıklar için seçenekleri değerlendiriyoruz” demiş.
Bu sözlerin anlamı açık: “Türk Lirası’nı pul ettiniz, atanızdan dedenizden kalan mallar, bizim için batan geminin malları oldu. Hepsini toplamak için de bize fırsat çıktı.”
Erdoğan’a ve onun ufak ortağına soruyoruz, bu mudur sizin yerliliğiniz? Bu mudur sizin milliliğiniz?
"BU ÜLKENİN VATANDAŞLIĞINI PAZARA SÜRÜYORLAR"
Kasa 70 sente muhtaç olunca, bu milletin onuru olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını, ay yıldızlı pasaportumuzu, elin oğluna, dolar cinsinden tarifeye bağlayıp satmaya başladılar.
Getir 500 bin doları, al Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını… Dikkatinizi çekerim, 500 bin dolar karşılığı Türk Lirası değil, “500 bin dolar tutarında döviz” getireceksin… Menüde seçenek çok… Getirdiğin parayı 3 yıl vadeli mevduata yatırabilirsin veya 500 bin dolarlık Hazine borçlanma kâğıdı alabilirsin.
Artık faizle, vadeyle, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını satıyorlar. Biz boşuna demiyoruz, “Bunların yerliliği de Bunların milliliği de doların yeşilini görünce biter” diye…
Kasa 70 sente muhtaç olunca, sadece atadan deden kalan malları, bu ülkenin vatandaşlığını pazara sürmüyorlar. Yetmiyor ihracatı dillerinden düşürmeyenler, İhracatçının dövizine çöküyor. İhracatçı kazandığı her 100 doların 25 dolarını, Merkez Bankası’na devretmek zorunda…
1970’lerin, 1980’lerin zorunlu döviz devirleri de geri geldi. Kasa 70 sente muhtaç olunca, ülkemizin sadece fiziki değil, mali sınırlarını da tarumar ettiler. Son ödemeler dengesi rakamlarında gördük.
Bu yılın Ocak-Kasım döneminde, ülkeye 19,7 milyar dolar kaynağı belirsiz para girişi var. Bu tüm tarihimizde ilk 11 ayda gerçekleşen, en yüksek kaynağı belirsiz para girişi… Bunun bir benzeri de 2018’de yaşandı.
Bu 19,7 milyar dolar kaynağı belirsiz para girişinin esbab-ı mucibesi nedir? Bu paralar uyuşturucu baronlarının mı? Suç örgütlerinin mi? Yoksa ihalelerde paylaşılan rüşvet paraları mı?
"DÜYÛN-ı UMÛMİYE YASALARI DA GERİ GELMEYE BAŞLADI"
Varlık Barışını bunun için mi uzatıp duruyorsunuz. Ülkemizi en büyük para yıkama makinesi haline Bunun için mi getirdiniz? Bunun için mi kara para aklama liginde Ülkemizi gri listeye soktunuz?
Kasa 70 sente muhtaç olunca, Düyûn-ı Umûmiye yasaları da geri gelmeye başladı. “Merkez Bankası nezdindeki Yabancı ülke merkez bankalarına ait para, Alacak, mal, hak ve varlıklar haczedilmez” düzenlemesi getirdiler. Bu düzenlemeyi hangi ülke istedi? Ne karşılığında istedi? Gık yok…
Erdoğan Şahsım Hükümeti ızrar halinde, Geçmişte bu ekonomiyi batıran ne varsa geri getiriyor.
"ANLAŞILAN ERDOĞAN İMRALIYLA MEKTUP ARKADAŞLIĞINI YENİDEN HIZLANDIRACAK"
Bu hükümet artık fakir, fukara milletin sırtında ağır bir yüktür. Milletimiz de durumun farkındadır. Sırtında bir yük, bir kambur haline gelen Erdoğan Şahsım Hükümeti’ni üstünden silkeleyip atmak için gün saymaktadır.
Öyle görünüyor ki, Erdoğan da bunun farkındadır. Bunu nereden mi biliyoruz? Erdoğan’ın İmralı’ya çiçek atmasından, İmralı’dan yeni bir siyasi himmet beklemesinden...
Anlaşılan Erdoğan, İmralı’yla mektup arkadaşlığını yeniden hızlandıracak. Herhalde bunun için, Küçük ortağın da rızası alınmıştır. Bahçeli atmak için, mitilini de hazırlamıştır. Milletimiz, bu siyasi bezirgânların notunu vermiştir. Sandığın önüne gelmesini beklemektedir. Artık yolcudur Abbas, Bağlasan durmaz.