Faik Öztrak'dan 'enflasyon düşüşe geçti' diyen Erdoğan'a 'milleten kopmuş, bunun adı mitomani'
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, partisinin MYK toplantısı sonrası yaptığı açıklamalarda Merkez Bankası'nın faizi sabit tutmasına ilişkin açıklamalarda bulundu.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, partisinin MYK toplantısı sonrası konuştu.
Merkez Bankası'nın dün faiz oranını sabit tutması üzerinden iktidara yüklenen Öztrak, ''Faiz indirimine nas diyen Erdoğan, dün 'pas' dedi'' ifadelerini kullandı.
Öztrak, ''Oysa daha iki gün önce, Arnavutluk dönüşünde, “Benim bir iddiam var; Faiz sebep, enflasyon neticedir. Nitekim de neticesi kendini gösteriyor. Enflasyon düşüşe girmiştir, girecektir. Bu bir defa kesin” diyordu. Madem “faiz sebep, enflasyon netice” idi, madem “faiz düşerse, enflasyon da düşer” idi, madem “faizi indirmek nas” idi, Madem kendine de, iddiasına da bu kadar güveniyordu.
Ne oldu da tüm bu “mademler”, Dün bir anda “badem” oluverdi. Ne oldu da faizi indirerek, enflasyonu düşürmekten bir anda vazgeçti? Yoksa, “Faiz sebep, enflasyon neticedir” sözü; kuru köpürtmek amacıyla zaman zaman tedavüle sokulan, Erdoğan’ın milleti ara sıra silkelemek için yararlandığı, kullanışlı bir cümleden mi ibaret?'' diye konuştu.
Öztrak'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
''Erdoğan, 24 Haziran 2018 seçimlerinden birkaç gün önce, 19 Haziran 2018’de; “Siz bu kardeşinize yetkiyi verin, Ondan sonra bu faizle, Şunla, bunla nasıl uğraşılır görün” demişti.
Bu sözün üzerinden tam 3 yıl 7 ay 2 gün geçti. Milletimiz o günden bu yana, Dört ayrı Merkez Bankası Başkanı, Üç ayrı Hazine ve Maliye Bakanı gördü. Erdoğan’ın “faizi, şunu, bunu” Eline yüzüne nasıl bulaştırdığını da gördü. Erdoğan, 19 Haziran 2018’de, Yüzde 17,75 olan politika faizini, 2021’in ortasında önce yüzde 19’a kadar yükseltti.
''MİLLETİN FAİZİ YÜKÜ DÜŞMEDİ, ARTTI''
Sonra yıl sonuna doğru “Faiz sebep, enflasyon netice” safsatalarını Tekrar torbadan çıkardı. Yetmedi, “Faizi indirmek, nassın gereği” dedi. Politika faizini üç ayda, zorla yüzde 14’e indirtti. Peki; milletin faizi ne oldu? 3 yıl 7 ay 2 gün önce, İhtiyaç kredisi faizi yüzde 24 idi. Bugün aynı faiz yüzde 32. Taşıt kredisi faizi yüzde 22 idi. Şimdi yüzde 28. Ticari kredi faizi yüzde 22’lerdeydi. Şimdi yüzde 30’larda. Hatta bazı bankalar, yüzde 46 faizle ticari kredi veriyor. Yine devletin iki yıllık borçlanmasında referans faizi yüzde 19 idi. Şimdi yüzde 23. Erdoğan politika faizini politikacı faizine çevirdi. Milletin faiz yükü düşmedi, arttı.
Piyasanın gerçekleri, Erdoğan’ın safsatalarını ezip geçti. Peki, Erdoğan’ın 3 yıl 7 ay 2 gün önce, “Şunla, bunla nasıl uğraşılır” derken, kast ettiği diğer şeyler ne oldu? O gün dolar kuru 4 lira 72 kuruştu. Bugün 13 lira 47 kuruş. O gün enflasyon yüzde 12’lerdeydi. Bugün yüzde 36’larda. O gün ülkenin risk primi 316 idi. Bugün 554. Erdoğan faizle baş edemediği gibi, “Şununla, bununla” da baş edemedi. Faiz, kur, enflasyon, risk primi, hepsi 'Erdoğan Şahsım Yönetimi'nde şaha kalktı.
Erdoğan’a göre; enflasyon düşüşe girmiş. Hem de kesinmiş. Bu sözler, Erdoğan’ın milletten nasıl koptuğunu, milleti nasıl unuttuğunu gösteriyor. Ya Erdoğan kibre batmış, millete ne söylesem inanır sanıyor. Ki bunun adı tıpta mitomanidir. Ciddi bir rahatsızlıktır.
''TÜİK BAŞKANI'NIN 'YANLIŞA İMZA ATMAM' AÇIKLAMALARI HAYRA ALAMET DEĞİL''
Ya da bu sözler, TÜİK’e talimatla enflasyon düşürtme harekâtının habercisidir. Nitekim Bunca yanlışa imza atmış TÜİK Başkanı'nın şimdi çıkıp, “Yanlışa imza atmam” demesi hayra alamet değildir. Bu, mevcut güven bunalımını daha da derinleştirir. Verilerine güvenilmeyen bir ekonomide kimse yönünü tayin edemez. Yatırım olmaz, aş olmaz, iş olmaz. Nas diyenlerin, kul hakkı yemesinin önü açılır. Bugün makyajlı TÜİK rakamlarıyla bile tüketici enflasyonu yüzde 36. Üretici enflasyonu yüzde 80. Son 20 yılın en yüksek enflasyonunu yaşıyoruz. Ve enflasyonda dünyanın şampiyonlar ligindeyiz. Enflasyonumuz ABD ve Avro bölgesinin toplamının 3 katı.
Beyefendi, siz ülkenin tapusunu üzerinimze geçirdiniz? Siz saraylarınızdan fedakarlık mı yaptınız? Yoksa saray sosyetesine verdiğiniz üçer beşer maaşlardan mı fedakarlık yaptınız? Hayır hiç birşeyden fedakarlık yapmadınız. Milletimiz ucuz halk ekmeğini almak için ayazda saatlerce bekliyor. İnsan fedakarlık yaptık demeye utanır. ''
Devletin borcundaki artış, bugüne kadar tek bir yılda gerçekleşen en büyük artış. Bunun en önemli nedeni döviz.
''BU SÜRECİN SONU HİPERENFLASYONDUR''
Milletin hazinesine yüklenen bu fatura yetmez gibi şimdi de bankalardaki TL mevduata dolara endeksli faiz vermenin maliyeti de bunun üstüne binecek.
Kambiyo rejimini kısıtlayan bu uygulamalar yeni değildir. Bunlar 70'lerde, 80'lerde uygulanmıştır. Ekonomimiz geliştikçe de terk edilmiştir. Erdoğan'ın yeni dediği bu uygulamayı yapan tek ülke vardır: Venezuela. Venezuela'da durum ortadadır, dünyanın en yüksek enflasyon.
Parasal taban enflasyondan hızlı artmaktadır.
Bu sürecin sonu hiper enflasyondur. Erdoğan Şahsım Hükümeti'nin sözüyle özü bir değil. O nedenle ne içeriye ne dışarıya güven verebilir. Bu nedenle yapılması gereken bir an önce bu hükümetten kurtulmaktır.
10 MADDEDE CHP'NİN ÇÖZÜM YOLU
Ekonomide güveni sağlayacak, riskleri ve enflasyonu düşürecek, kapsamlı, güçlü çıpalara sahip bir strateji eşliğinde, Enflasyon rahatlıkla kontrol altına alınır. Kalıcı büyüme ve yaygın refah artışı sağlanır.
Bunun için yapılması gereken ilk iş de, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın başına, liyakatli bir ismi atamaktır. Bankanın Para Politikası Kurulu'nu, siyasetin müdahalesinden kurtarmaktır. Bankanın yasasındaki araç bağımsızlığını teminat altına almaktır. Enflasyon hedefini hükümet, bankayla beraber belirler. Sonrasında Banka, elindeki araçları serbestçe kullanır.
İkinci adım: Ekonomide “kral değil, kural” olmalıdır. Stratejik Planlama Teşkilatı hızla kurulmalıdır. Bu teşkilat ekonomi yönetiminde; verilerin saydamlığını ve doğruluğunu sağlamalıdır. Koordinasyon açığını kapatmalıdır. Kararların hedeflerle tutarlılığını sağlamada, hükümete yardımcı olmalıdır. Bu teşkilat tüm kurumlarla yakından çalışmalıdır.
Üçüncü adım; Kamu Özel İşbirliği Projelerinin bütçeye yükünü hafifletmek olmalıdır. Dövizle belirlenen tarifeler ve gelir garantileri, ivedilikle Türk Lirasına çevrilmelidir. Gerekirse hukuk çerçevesinde, söz konusu projelerin işletme hakları kamuya devredilmelidir. Yurt içinden dövizle veya dövize endeksli borçlanma uygulamasına, enflasyona endeksli borçlanmaya son verilmelidir. Banka mevduatlarına verilen kur garantisi hemen kaldırılmalıdır.
Dördüncü adım; kamu bankalarının kime kredi vereceğine hükümet müdahale etmemelidir. Kamu bankalarının kaynaklarının, bir avuç yandaşın beton ve rant projelerine, yandaş medyanın kara deliklerine aktarılmasına, derhal son verilmelidir. Bu bankaların ticari banka prensipleriyle çalışması sağlanmalıdır. Bunun istisnası; Ziraat Bankası’nın çiftçiye, Halk Bankası’nın da esnafa avantajlı kredi sağlayabilmesidir. Bu kredilerin bankalara yükü de önceden belirlenerek, ilgili yılın bütçesine konmalıdır.
Beşinci adım; dünya standartlarında bir Kamu İhale Kanunu çıkarmak olmalıdır. Bu suretle, Milletten toplanan vergiler başta olmak üzere, kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması sağlanmalıdır. Hükümetin, ekonominin günlük işleyişine müdahale etmeyeceğinin güvencesi verilmelidir. Yetimin kör kuruşunun üstüne titrenmelidir.
Altıncı adım; bütçe disiplinini sağlayan mali çapaların yeniden güçlendirilmesi, gerekirse yeni mali çapalarla desteklenmesidir. Böylece borcun sürdürülebilirliği üzerindeki kuşkular, ortadan kaldırılmalıdır. Bu çerçevede, bütçenin TBMM tarafından etkin bir biçimde denetlenebilmesi için 'Kesin Hesap Komisyonu' kurulmalıdır. Sayıştay denetimi, uluslararası kabul görmüş standartlara çıkarılmalıdır.
Yedinci adım; ekonomide sağlanacak güven iklimiyle, yabancı tasarruflar ülkemize akacaktır. Burada, yüksek teknoloji içeren, yeşil mutabakata uyumu, dijital dönüşümü kolaylaştıracak, doğrudan sermaye yatırımlarına öncelik verilmelidir. Bu suretle üretim kapasitemiz genişlerken, rekabet gücümüz de tahkim edilmelidir.
Sekizinci adım; bütçede yaratılan imkânların, son buhranda en fazla zarar gören, dar gelirli ve dezavantajlı kesimlerin derhal rahatlatılmasında kullanılmasıdır. Özellikle beslenme ve sağlıkta açıkların önlenerek, bir neslin yitirilmesi önlenmelidir. Aile Destekleri Sigortası'yla, toplumun tüm kırılgan kesimlerine devletin sahip çıkması sağlanmalıdır.
Dokuzuncu adım; tarıma özel önem verilmelidir. İklim değişikliği gerçeğini de dikkate alarak, gıdada arz güvenliğini temin edecek, ülkenin kendine yeterliliğini sağlayacak, planlama ve çiftçiye destek tedbirleri alınmalıdır. Sağlık ve ilaç konusunda yeni kapasiteler inşa edilmeli, Kritik alanlarda kendimize yeterliliğimizi sağlayacak adımlar cerhal atılmalıdır. Sağlık çalışanlarının yurt dışına kaçmasına yol açan ücret rejimi, çalışma ve güvenlik şartları hızla iyileştirilmelidir. Enerji arz güvenliği, temiz ve ucuz enerjiye erişim sağlanmalıdır. Bu çerçevede ithal enerjide tedarikçi çeşitlendirilmesine, yerli ve yenilenebilir enerjiye öncelik verilmelidir.
Onuncu adım, ama en önemli adım; ülkemizde hukukun üstünlüğünü, iyi yönetişim ve yargı bağımsızlığını sağlayacak, Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş programının açıklanmasıdır.
Ülkemizin önünde çok ciddi fırsatlar vardır. Orta teknoloji tutanağından da kurtuluruz. Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına da gireriz. Artık söz de karar yetkisi de milletimize verilmelidir. Sandık bir an önce milletimizin önüne gelmelidir.
SORU CEVAP
(Davutoğlu-Akşener- Kılıçdaroğlu görüşmesi) Kimse boşuna Millet İttifakı'nda fay hattı aramasın.
(Kılıçdaroğlu'nun 'DEVA Partisi'nin ekonomi programı üzerine çalışıyoruz' sözleri) Şu anda güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili altı parti, kendi partilerinde ekonomi programları üzerinde çalışmaktadır. Tüm partilerin yaptığı çalışmalar birbirinden değerlidir. Kılıçdaroğlu'nun ifade ettiği husus bundan ibarettir.
Kimse endişe etmesin. Altı partide de Türkiye'nin ekonomisine hakim kadrolar bulunmaktadır. ''