Ethem Sancak'ın Rusya ziyareti dikkat çekmişti: Erdoğan'dan habersiz mi gitti?
Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren, iktidara yakın iş insanlarından Ethem Sancak’ın Rusya ziyaretiyle ilgili "Moskova’ya Cumhurbaşkanı’ndan habersiz mi gitti? O açıklamaları habersiz mi yaptı" dedi.
Daha önce Bugün ve Star gazetesinde yazan Ahmet Taşgetiren, Gelecek Partisi’ne yakınlığıyla bilinen Karar gazetesinde, “Biraz tarafsızlığı konuşsak…” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Taşgetiren yazısında, iktidara yakın iş insanlarından Ethem Sancak’ın Rusya ziyaretiyle ilgili dikkat çeken ifadeler kullandı.
Taşgetiren, “Ethem Sancak, Moskova'ya Cumhurbaşkanı'ndan habersiz mi gitti” dedi.
Yazının ilgili kısmı şöyle:
"Bir 'Ethem Sancak' ziyareti var Moskova’ya. Vatan Partisi ekibiyle, yani Doğu Perinçek yönlendirmesiyle. Ama Ethem Sancak ismi gündeme geldiğinde onun 'Erdoğan’dan habersiz su içmez' tarzında bir algıya konu olduğunu cümle alem bilir. 'Aşıktır' Erdoğan’a mesela. Tank fabrikası, BMC işleri, Katar vs… Erdoğan’ın bilgisi dahilinde yürümüştür. Orada konuştukları da artık biliniyor. Bu durumda sadece şu soru kalıyor açıkta: Ethem Sancak Moskova’ya Cumhurbaşkanı’ndan habersiz mi gitti? O açıklamaları habersiz mi yaptı? Doğu Perinçek’in kendisini 'iktidarla iltisaklı' hale getirmesi ve Rusya yanında konuşlanması hadi kendi kendine gelin – güvey olmak şeklinde algılansın, ama Ethem Sancak işi, basbayağı Beştepe’ye yamanacak bir iş.
Bir bu yanı var Türkiye’nin tavrının. Bir de bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadeleriyle 'NATO’yu Batı’yı etkisiz kalmakla suçlayan' tavrı… Bu tavır Moskova’da nasıl okunmuş olabilir, Batı başkentlerinde ya da NATO’da nasıl? O cenah, sanki Türkiye’den hiçbir şey beklemiyormuş gibi hareket ediyor. Ortak değerlendirme toplantılarına davet edilmedik. Ne demek bu? Biz nasıl okuduk bu tavrı? 'Zaten gitmek istemiyorduk, gitsek taraf olurduk' gibi mi? 'Bizi dışladılar' gibi mi? O toplantıyı tertip eden ve NATO’da müttefikimiz olanlar bizi neden çağırmadılar? Nasıl bir değerlendirme sürecinden geçtik?
Bir başka olgu, Ukrayna’nın saldırıya uğramışlığına sahip çıkıyoruz. Rusya’nın saldırganlığını kınıyoruz. Kırım’ın ilhakını tanımıyoruz. Ukrayna ile İHA – SİHA ilişkimiz, bize açıkça söylemeseler bile Rusya’nın tepki gösterdiği bir durum.
Bir de halkımızın kadim 'mazlumdan yana' tavrı var. İktidar onu da görmezden gelemez. 'Rusya’nın tehdit duruşu' da milli hafızada önemli yer tutuyor. Çeçen kıyımı var hafızalarda. ABD’nin Batı’nın günahları bu hafızayı bastırmış olabilir ama Ukrayna hadisesi her şeyi tazelemiş durumda.
İçimizde bu 'tehdit potansiyeli'nin bir boyutunun bize yönelik olduğu bilgisi de saklı. Belki oradan bakınca 'Ukrayna’nın bir başına kalmışlığı' Ankara’nın 'Batı nerede?' şeklindeki refleksif tepkisine de kaynaklık ediyor.
Sonuç itibariyle, Türkiye’nin konumunun zor olduğu doğru. 'Tarafsızlık' günü kurtarıyor mu, bir ihtimal, ama işin öteki görüntüsünün 'Etkisizlik' olduğu da bir vakıa.
Ben şahsen Putin’in buradan etkili bir ders alarak çıkmasının hem bölge hem de Türkiye’nin güvenliği açısından hayati önem taşıdığını düşünüyorum."