AKP'nin 'Dahlan efsanesi'ni yazdı: BAE prensi ile Erdoğan barıştıktan sonra ona ne olacak?
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, Türkiye BAE ilişkilerinin ardından, 10 milyon TL ödüllü listeye giren ve AKP tarafından "Gezi'nin ve darbenin finansörü" olarak adlandırılan Muhammed Yusuf Dahlan’ın akıbetinin ne olacağını gündeme getirdi.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, “‘Ortadoğu’nun Soros’unu kim yedi?” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Terkoğlu bugünkü yazısında, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun geçen günlerde yaptığı “Savaşta ölen bütün çocukların sorumlusu Soros’tur” sözleri üzerine kimilerinin “Ortadoğu’nun Soros’u” diye andığı Muhammed Yusuf Dahlan’dan bahsetti.
"BAE PRENSİ İLE ERDOĞAN BARIŞTIKTAN SONRA DAHLAN NE OLACAK"
Yazıda, AKP’nin 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimini finanse etmekle suçladığı Birleşik Arap Emirlikleri ile Fethullahçılar arasındaki trafiği yönettiği söylenen Muhammed Yusuf Dahlan’ın Gezi direnişinde de etkisi olduğuna dair iktidar söylemleri aktarıldı.
“BAE ile gerginlik büyüdükçe, Dahlan ‘efsanesi’ de yürüdü” diyen Terkoğlu, Dahlan’ın 10 milyon TL ödüllü listeye girdiğini söyledi. Terkoğlu devamında, “BAE Prensi ile Erdoğan barıştıktan sonra Dahlan ne olacak? Yani Türkiye, prensin danışmanını bütün bu suçlarla aramaya devam edecek mi” diye sordu.
Terkoğlu’nun yazısı şöyle:
Gökten üç elma düşüyor. Hepsi de aynı yere... Masal bu ya, eğilip alayım diyorsun. Üçü de yerde yok!
İçişleri Bakanı, “Savaşta ölen bütün çocukların sorumlusu Soros’tur” deyince aklıma geldi. İçimden “Bi Dahlan vardı, ne oldu ona” dedim. Hani kimilerinin “Ortadoğu’nun Soros’u” diye andığı Muhammed Yusuf Dahlan’dan söz ediyorum.
1961’de Filistin’de, Gazze Şeridi’nde doğdu. Genç yaşta Fetih Hareketi’ne katıldı. İsrail onu defalarca tutukladı. Kod adı Ebu Fadi’ydi. 2003 yılında bakanlığa kadar yükseldi. Mahmut Abbas tarafından Filistin Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanlığı’na atanan Dahlan’ın ana hedefi, Gazze’de Hamas’ın sınırlandırılmasıydı. Hamas’a karşı Gazze’yi kaybetti. Ardından büyüyen otoritesi onu Abbas’la da karşı karşıya getirdi. Yolsuzlukla suçlandı, hakkında davalar açıldı. Filistin’i terk ederek 2011 yılında Birleşik Arap Emirlikleri’ne yerleşti. Veliaht Prens Muhammed bin Zayed’in danışmanı oldu.
Gelgelelim, güçlü bir adamdı. Hapishaneden, sokaktan geliyordu. İsrail’le, Hamas’la çatışmıştı. Örgütçülüğü, silahlı faaliyetleri, Ortadoğu’nun derin dehlizlerini iyi biliyordu. Bu da onun BAE elinde hep tartışılan bir politik figür olmasını sağladı.
Mesele Filistin, İsrail, BAE üçgeninde seyretseydi herhalde buradan sonrası bir dış politika hikâyesi olurdu. Ancak hiç de öyle değil. Zira AKP hükümeti için Dahlan, adı Gülen ya da Apo kadar anılan bir isim. Türkiye’de hangi konu açılsa, Dahlan gündeme geliyor.
GEZİ BİLE ONA BAĞLANDI
En bilineni 15 Temmuz. Hatırlayın; AKP, darbe girişimini finanse edenin bizzat BAE olduğu iddiasındaydı. “3 milyar dolar” dahi telaffuz edilmişti. İşte hükümet, BAE ile FETÖ arasındaki bu trafiği, bizzat Dahlan’ın yönettiğini iddia ediyordu.
Bu kadar değil...
Bir başka çatışma Libya’daydı. Kaddafi’nin devrilmesinin ardından, ülke iç savaşa sürüklenmişti. AKP hükümeti, oluşan yönetimi desteklerken BAE, ülkenin doğusundaki Halife Hafter’in yanında durdu. Hafter-BAE ittifakı Türkiye’nin de aralarında olduğu güvenlik unsurlarını hedef aldı. Dahlan, BAE ile Hafter arasında askeri köprü olmakla, Türkiye’ye yönelik silahlı saldırıları organize etmekle suçlandı.
BAE ile gerginlik büyüdükçe, Dahlan “efsanesi” de yürüdü.
Örneğin, Gezi Parkı eylemleri bile Dahlan’a bağlandı. Hatta Dahlan’ın Gezi Direnişi öncesinde Türkiye’ye geldiği, eylemcilerle görüştüğü iddia edildi. İddia, BAE ile gerginlik yaşayan Katar destekli El Cezire’nin 2013 yılındaki bir haberine dayanıyordu. Dokuz yıl sonra o haberi açıp baktım. Şöyle başlıyordu: “Beldetuna sitesinin spekülatif haberler vermekle tanınan Asrar Arabiya sitesine dayandırarak verdiği bilgilere göre, Fetih Hareketi’nin eski yöneticilerinden Muhammed Dahlan, geçen ağustos ayı içerisinde Türkiye’ye geldi. Haberde Dahlan’ın farklı isim taşıyan bir pasaportla gerçekleştirdiği Türkiye ziyareti esnasında Türk ve Kürt aktivistlerle görüştüğü öne sürüldü.”
Kısacası “kaynım görmüş” üslubuyla yazılmış o haber de şaibeliydi!
Dahlan’ın adı, her oyuna sokulan joker gibi. Hükümet medyası, Suriye savaşında dahi Dahlan etkisini yazdı: “ÖSO’dan parayla militan toplayan Dahlan, yaklaşık 3 bin kişilik orduyu PKK/PYD’ye kazandırdı.”
Bunlar Türkiye’yi ilgilendirenler...
DAHLAN KIRMIZI LİSTEDE
Yemen savaşından Mısır darbesine kadar, her olayda sözü edilen Dahlan, sonunda Türk yargısının da konusu oldu. 19 Nisan 2019’da, İstanbul’da, BAE adına casusluk yaptıkları iddiasıyla, Samir Semih Şaban ve Yusuf Hasan gözaltına alındı. Yusuf Hasan’ın cezaevinde intihar ettiği dosyada, ifade veren bir gizli tanık, iki casusun Dahlan ile bağlantılı olduğunu söyledi.
Sürecin ardından Dahlan, 10 milyon TL ödüllü “terörden arananlar-kırmızı listesi”ne girdi. “Anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs etmek” ve “uluslararası casusluk yapma” gibi suçlamalarla yakalama kararı çıkarıldı. 2020 Ağustosu’nda da Uluslararası Polis Teşkilatı’ndan (Interpol) “kırmızı bülten” talebinde bulunuldu. Gelgelelim, Interpol’ün bu talebi kabul etmediği anlaşıldı.
Asıl merak edilen şu oldu: BAE Prensi ile Erdoğan barıştıktan sonra Dahlan ne olacak? Yani Türkiye, prensin danışmanını bütün bu suçlarla aramaya devam edecek mi? Prens’e “danışmanını ver” denecek mi? Yoksa “oldu bir kere” denilerek hakkındaki yakalama kararı kaldırılıp kırmızı bülten talebi geri mi çekilecek?
BAKANLIK NE DEDİ?
Ben de bu soruya yanıt aradım. Önce hükümet medyasının “Prens iyi, çevresi kötü” haberine denk geldim. Erdoğan ile BAE Prensi barışınca, ilginç bir habere imza atmışlardı: “Dahlan’ın BAE’deki faaliyetlerine yasak.”
“Böyle önemli bir bilginin büyük bir kaynağı vardır” derseniz, Yeni Şafak’ın haberi şöyle başlıyor: “Diriliş Postası’nın Arap medyasına dayandırdığı habere göre...”
Diriliş Postası acaba hangi Arap medyasından bulmuş derseniz orada da şu yazıyor: “AlHaqiqa Post internet sitesinin haberine göre...”
AlHaqiqa Post’un peşine düşünce önünüze bir sosyal medya hesabı çıkıyor. Hesabın takipçisi Twitter’da 1033 kişi. Yani köy dernekleri bile daha çok izleniyor.
Kısacası BAE ile Türkiye barışınca Dahlan meselesi, “Prens onu gönderdi”diyerek kapatılmış görünüyor. Nitekim bir zamanlar günaşırı Dahlan haberi yapan hükümet medyası, BAE ile kucaklaşmanın ardından Dahlan’ın D’sinden bahsetmemiş.
Peki, yakalama kararına, kırmızı bültene ne oldu?
Adalet Bakanlığı kaynaklarını arayıp bu soruyu sordum. Ancak “politik değerlendirme olacağı” gerekçesiyle, bürokratlar bu soruyu yanıtlamak istemediklerini söyledi.
İçişleri Bakanlığı sayfasında, terörden arananlar listesinde, o kadar görünür olmasa da Dahlan’ın adı kırmızı listede duruyordu. Bakanlık kaynakları soruları yanıtlamasa da Erdoğan öncülüğünde BAE’ye yapılan çıkarmada, İçişleri Bakanı’nın yangın güvenliği üzerine konuştuğunu ama Dahlan meselesine girmediğini öğrendim. BAE’nin kolları, “Ortadoğu’nun Soros”u dediklerini, sokakta ölen çocukları, casus ve ajan suçlamalarını unutturmuştu!
Kısacası BAE ile öpüşünce, yatırım sözü alınınca, Dahlan meselesi de yanmış bitmiş kül olmuştu!
Düşen elmaları boşuna aramayın. Siz eğilene kadar birileri onu çoktan yedi. Ağacı da uygun bir fiyata satıldı. Elma, işlenmiş günahın bir garip meyvesi değil mi zaten!