CHP Sözcüsü Faik Öztrak: Hükümet, hükümet değil, sanki her şeyi yutan bir kara delik…
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Faik Öztrak ekonomik krize dikkat çektiği açıklamasında, "Hem ailelerin hem çocuklarımızın umutlarını çaldınız. Hayalleriyle oynadınız. İyi okullardan mezun gençlerimiz, umudunu dışarıda arıyor." dedi.
GERÇEK GÜNDEM - CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Faik Öztrak, parti genel merkezinde MYK gündemi hakkında düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Ekonomik krize dikkat çeken Faik Öztrak, "Derin Yoksulluk Ağının tespitlerine göre düzenli geliri olmayan aileler, çocuklarına mama ve bez alamıyor. Bebekler mama yerine şekerli suyla besleniyor. Yoksul aileler, çocuklarının altını bez yerine, plastik torbayla bağlıyor. Bu ülkede analar, babalar çocuklarına, sıfır kıyafet bile alamaz hale geldi. Çocuklar ikinci el elbiseye talim ediyor. Bir zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür. Bugün çocuklarımız yatağa aç giriyorsa, en başta ülkeyi yönetenler olmak üzere, hiç kimse yatağına rahat giremez. Girmemelidir…" ifadelerini kullandı.
Öztrak'ın açıklamalarının satır başları şöyle oldu:
ÇANAKKALE KARA SAVAŞLARI'NIN 107. YIL DÖNÜMÜ
Bugün, Çanakkale Kara Savaşlarının 107. yıl dönümü. Emperyalist güçler Çanakkale’yi denizden geçemeyince, 107 yıl önce bugün, topraklarımıza çıkartma yapmaya kalktılar. Ve karşılarında emrindeki askerlere, “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” diyen, kahraman bir komutan buldular.
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI
Mustafa Kemal’in, Atatürk olma yürüyüşü burada başladı. Bu destanı yazan milletimiz ve komutan tam 5 yıl sonra, Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere Ankara’da, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurdular.
Hafta sonunda da, Meclisimizin kuruluş yıl dönümünü, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı büyük bir coşkuyla kutladık. Türkiye Büyük Millet Meclisi, milli vicdanın, millet iradesinin tecelligâhıdır.
Vatan topraklarını emperyalist çizmelerinden kurtaran, Kurtuluş Savaşımızı yöneten bu meclis, Gazi Meclis’tir. Gazi Meclis, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, büyük devlet adamlığının bir eseridir. Anadolu işgal altındayken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk işi, Meclisi kurmak olmuştur. Millet iradesinin tecelligâhı bu Meclis, meşruiyetin de kaynağı olmuştur.
Büyük Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı kazandıktan sonra, dönemin Fransız Büyükelçisine söylediği şu sözler, hiçbir yanlış anlamaya meydan bırakmayacak kadar açıktır: “Kişisel iktidar gibi, zararlı bir örnek bırakarak ölmeyeceğim. Parlamenter bir cumhuriyet kuracağım.” Devletimiz, parlamenter bir cumhuriyet olarak kurulmuştur.
Tarih ırmağının yönü değiştirilemez. 1839’dan beri akan nehrin yönü bellidir. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, ülkemizin ufkunu karartan, milletimize dar gelen, cebini boşaltan, ucube tek adam rejimi elbisesini, halkımız sandıkta yırtıp atacaktır. Cumhuriyetimizi gerçek demokrasiyle taçlandıracak, Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem, ülkemizin ufkunu ışıl ışıl aydınlatacaktır. Bu vesileyle, başta Cumhuriyetimizin ve Cumhuriyet Halk Partimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Gazi Meclisimizin ilk milletvekillerini, Çanakkale Zaferinin ve Kurtuluş Savaşımızın tüm kahramanlarını, tüm gazilerimizi ve şehitlerimizi, bir kere daha saygıyla, rahmetle, minnetle anıyoruz.
23 Nisan aynı zamanda çocuklarımızın bayramı… Ama bu kifayetsiz hükümet, milletimizi “Bayram gelmiş neyime, Kan damlar yüreğime…” diyecek hale soktu.
EKONOMİK KRİZ VE ÇOCUKLARIN BESLENME SORUNU
Tarımın ortaya çıktığı bu topraklarda yoksulluğu bıraktık. Artık açlığı konuşuyoruz. Çocuklarımız yetersiz beslenme nedeniyle gelişme sorunları yaşıyor. Bugün ülkemizde; her dört çocuktan birinin kilosu çok düşük… Her beş kız çocuğundan dördü, her dört erkek çocuktan üçü, kansızlıkla karşı karşıya… Ülkemizde çocuklarda görülen kansızlık, Avrupa’nın dört katı… Bir nesli göz göre göre kaybediyoruz.
"BEBEKLER MAMA YERİNE ŞEKERLİ SUYLA BESLENİYOR, YOKSUL AİLELER ÇOCUKLARININ ALTINI TORBAYLA BAĞLIYO"
Derin Yoksulluk Ağının tespitlerine göre düzenli geliri olmayan aileler, çocuklarına mama ve bez alamıyor. Bebekler mama yerine şekerli suyla besleniyor. Yoksul aileler, çocuklarının altını bez yerine, plastik torbayla bağlıyor. Bu ülkede analar, babalar çocuklarına, sıfır kıyafet bile alamaz hale geldi. Çocuklar ikinci el elbiseye talim ediyor. Bir zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür. Bugün çocuklarımız yatağa aç giriyorsa, en başta ülkeyi yönetenler olmak üzere, hiç kimse yatağına rahat giremez. Girmemelidir…
"HEM AİLELERİN HEM ÇOCUKLARIMIZIN UMUDUNU ÇALDINIZ"
Ama saraydakiler hiç tınmadan uykularına devam ediyor. Çocuk işçiliği ülkemizin kanayan yarası… 15-17 yaş arasında, 520 bin çocuğumuz çalıştırılıyor. Bu da TÜİK ’in rakamı. Hep diyoruz; ülkemizde çocuklara, gençlere bakılamıyorsa, onlara umut verilemiyorsa, millet geleceğine güvenle bakamaz.
Ama saraydakiler milletten o kadar koptular ki; sarayın kibirlisi çıkmış; “Biz geldiğimizde, Üniversiteye on öğrenciden biri giriyordu. Şimdi onda on!” diye şişiniyor. Allah Aşkına! Kurduğunuz kasaba üniversitelerinde, işsizliği geciktirmekten başka ne yaptınız? Ailelerimiz evlatlarını binbir emekle okutuyor. Yemiyor, yediriyor. Giymiyor, giydiriyor. Ama evladı üniversiteden mezun olup iş bulamıyor. Ülkemizde 1 milyon 138 bin üniversite mezunu, işsiz... Resmi rakamlarla, Her üç işsizden biri üniversite mezunu…
Hem ailelerin hem çocuklarımızın umutlarını çaldınız. Hayalleriyle oynadınız. İyi okullardan mezun gençlerimiz, umudunu dışarıda arıyor. Nasıl aramasınlar? Mazide bir memur maaşıyla, yedi boğazın doyduğu ülkemizde, artık iki maaşa, iki boğaz bile zar zor doyar hale geldi.
Ev fiyatları uçmuş, araba fiyatları uçmuş… Bu ülkede yuva kuracak gençler için bir ev de, bir araba da almak hayal olmuş… Ama Saray ve şürekâsı milleti o kadar unutmuşlar ki… Atama Ulaştırma Bakanı çıkıyor; Ülkemizdeki beyin göçüne bakıp, “Mühendis ihraç eden ülke haline geldik” diye övünebiliyor.
"KARANLIĞA ÇAKILAN BİR KİBRİT, KARANLIĞI PARÇALAMAYA YETER"
Hükümet, hükümet değil, sanki her şeyi yutan bir kara delik… Ama aydınlık da karanlıktan doğar. Karanlığa çakılan bir kibrit, karanlığı parçalamaya yeter.
İşte Genel Başkanımız, bundan 3 ay önce, hükümetin fahiş elektrik zamlarına karşı, elektrik faturasını ödemeyeceğini açıkladı. Geçtiğimiz hafta da evinin elektrikleri kesildi. Genel Başkanımız bunu neden yaptı? Elektriği kesilen, Karanlığa mahkûm edilen ailelerimizin sesini duyurmak,ülkedeki derin yoksulluğun herkes tarafından görülmesi için…
FAİK ÖZTRAK'TAN BAKAN DÖNMEZ'E TEPKİ
O günden beri de, Genel Başkanımız, elektriği kesilen aileleri ziyaret ediyor. Hükümetin karartamaya çalıştığı derin yoksulluk, Genel Başkanımızın bu girişimiyle, Ortaya çıkıyor… Adalet Yürüyüşünde atılan her bir adım, ülkemizde adalete duyulan susuzluğu nasıl gösterdiyse, kesilen elektrik de, artık ampulün patladığını, cümle âleme gösteriyor. Ama utancı gidenin kalbi de ölürmüş. Bunlar milletin derdine derman olmaya çalışacaklarına, algıyı yönetmeye çalışıyorlar.
Atama Enerji Bakanı ülkeyi aydınlatmaya çalışacağına, on parmağında on kara, Saray imalatı yoksulluğa dikkat çeken, “Bunu çözün” diyen Genel Başkanımıza sürmeye çalışıyor. Sen bu işleri bırak beyefendi... Bir insan hakkı olan enerjiye erişim hakkını sağlamanın, millete elektriğini kesmeden, enerjiyi ucuza vermenin yolunu bulabiliyorsan onu bul. Ama atama bakanlar işi gücü bıraktı. Hepsi trollüğe soyundu. Hepsi trol ağzıyla konuşmaya başladı. Tabi; “Ön teker nereye, Arka teker de oraya” demişler…
"SARAYIN KİBİRLİSİNE SADAKAT ÇOK, HİÇBİRİNDE LİYAKAT YOK"
Sayın Genel Başkanımız, “Güneş enerjisiyle, Çiftçilerimize elektriği ücretsiz vereceğiz” dedi. Sarayın kibirlisi, “Elinde olan belediyelerde niye ücretsiz vermiyorsun?” diye cevap verdi. Bizim belediyelerimiz buna başladı. Denizli Bozkurt, Ve Antalya Belediyelerimiz, Sulama kooperatiflerine, güneş enerjisiyle elde edilen enerjiyi, ücretsiz vermeye başladı. Biz dediğimizi yaparız. Sizin belediyeleriniz ne yapıyor?
Türkiye’de 21 elektrik dağıtım şirketi var. Bir tek Kayseri’de iki dağıtım şirketi de, Özel kesimde değil, Kayseri Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı… Ve Kayseri’de hanelerde geçici elektrik kesintisi, Türkiye’dekinin 4,5 - 5 katı. Milletin elektriğini kesme rekoru Kayseri’de… Hadi çiftçiye elektriği ücretsiz vermiyorsunuz. Bari şu zor günlerde Kayseri’de, Faturasını ödeyemeyen vatandaşların elektriğini kesmeyin. Yaparlar mı? Hiç sanmıyorum.
500 LİRALIK BANKNOT İDDİALARI
Atama bakanlarda sarayın kibirlisine sadakat çok, ama hiçbirinde liyakat yok. Tek kişilik yönetimin hayata geçtiği 2018’den beri ülke savruluyor. Durduk yere saray yapımı bir krizi çıkardılar. Paramızı pul ettiler. Pahalılık aldı yürüdü. Pahalılıkla baş edemeyen hükümet, şimdi 500 liralık banknot basacakmış.
Bugün en büyük banknotumuz 200 Lira. 200 liralık banknot, 2009 Ocak ayında tedavüle girdi. O gün 200 liraya aldığımız mal ve hizmeti, bugün almak istesek, cebimizde 400 değil, 600 değil, 800 değil, 1000 değil. Tamı tamına 1.049 lira olmak zorunda. Yani iki 500’lük banknot yetmiyor, üstüne bir de 50 liralık banknot koymak gerekiyor. İşte ülkede saray mamulü hayat pahalılığı bu halde!
Son sekiz ayda, ekonomisi iflas etmiş Arjantin’in Pezosu, Dolar karşısında yüzde 14 değer kaybetti. Ukrayna’yı işgal ettiği için, Dünyanın yaptırım uyguladığı Rusya’nın Rublesi, Dolara karşı yüzde 9 değer yitirdi. Aynı dönemde Türk Lirası dolar karşısında; Yüzde 44 değer kaybetti. Yani ülkesini kötü yönetip, parasını pul etmede Şampiyonluk bizdeki hükümette…
Ama ekonomiden mesul olan atama Nebati Bakan, “Karamsarlar yolumuzdan çekilin, biz ecdadımız gibi gemileri karadan yürütürüz” diye, Hamaset yapıyor. Dedik ya; Bunlar iş yapmıyor, sadece algı yönetiyor. Türk Lirası Eylül başından bu yana, Sadece dolara karşı değil, Suudi Arabistan Riyali’ne karşı da yüzde 44 değer kaybetti.
"TÜRKİYE 2021 YILINDA İLK 20 EKONOMİ LİGİNDEN DÜŞTÜ"
Şimdi, Ramazan sonrası umreye gidecekler, Diyanet’in yüzde 150’yi bulan zamlarıyla şok oldu. Bu hükümet, inanları umre yapamaz hale düşürdü. Akıl ve bilimle kavgalı bir hükümet elinde ülkemiz perişan oldu. Ünlü bir İngiliz gazeteci ve yayıncının dediği gibi; “Bilgi, domatesin sebze değil meyve olduğunu bilmektir. Akıl ise onu meyve salatasının içine doğramamaktır.”
Saray Hükümetinde ne bilgi var ne de akıl. Bu nedenle her şeyi birbirine karıştırıyor. Sarayın bilgisizliğinin ve akılsızlığının faturası da milletimize çıkıyor. 2023 hedefleri diye milletin yıllarca gözünü boyadılar. Hala da “2023 hedeflerini tutturacağız” diye konuşup Milletimizi aldatmaya uğraşıyorlar. “İlk 10 ekonomi arasına gireceğiz” diye söz verdiler. İşte 2023 geldi, kapımıza dayandı.
Uluslararası kuruluşların bu ay içinde yayımladığı son tahminlere göre, “Türkiye 2021 yılında ilk 20 ekonomi liginden düştü”. Saray’ın ilk 10’a girmeyi vadettiği 2023 yılında ise, Türkiye’nin 23. sıraya düşeceği tahmin ediliyor. Oysa Türkiye, daha AK Parti’nin siyasette adı yokken, dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasındaydı.
1990’da ilk 20 ekonomi arasına girdik. 1999 yılında da o zaman kurulan G-20 ligine kabul edildik. 2002’de iş başına geldiklerinde fert başına gelir sıralamasında Türkiye 73. sıradaydı, 20 yıllık AK Parti yönetimi sonunda, 14 basamak birden gerileyerek, 2022'de fert başına gelirde 87. sıraya düşüyoruz.
Ama haklarını yemeyelim. Saray yönetiminin Türkiye’yi dünyada ilk 10’a soktuğu, bir ekonomik gösterge var. O da enflasyon. Türkiye enflasyonun şampiyonlar liginde ilk beşte. Bu ligde beraber olduğumuz ülkeler; ekonomisi batmış Venezuela, Sudan ve Zimbabve... “Türkiye’yi AB’ye sokacağız”, “Türkiye’yi ilk 10 ekonomiye sokacağız” diyerek, milletten yıllarca oy istediler; Şimdi ülkemizi Venezuela’nın, Sudan’ın, Zimbabve’nin arasına bırakıp, çekip gidiyorlar.
Bu toprakların vicdanı Hacı Bayram-ı Veli; “Kibir bele bağlanan taş gibidir. Onunla ne yüzdürebilir ne de uçabilirsiniz” demiş. İşte Sarayda oturan kibir, ülkemizin beline bir taş gibi bağlandı. 84 milyonluk koca bir milleti kendisiyle birlikte dibe çekti.
KUR KORUMALI MEVDUAT HESABININ HAZİNE'YE ZARARI
Şimdi; “Kervanını kaybetmiş mekkâre” misali, bir oraya bir buraya koşturup, duruyorlar. “Faiz sebep, enflasyon neticedir” diyerek, gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklediler. Şimdi gelen her düğme yanlış ilikle gidiyor. Şu anda serbest piyasa ekonomisinin, bütün kuralları çiğnenerek, döviz kuru tutulmaya çalışıyor. 1970’lerde ekonomiyi batıran cin fikirleri, Isıtıp, ısıtıp tedavüle sürüyorlar. Dövize çevrilebilir mevduatın adını, Kur Korumalı Mevduat koyup, Millete çözüm diye yutturmaya kalktılar.
Güya Hazine’nin cebinden tek kuruş çıkmayacaktı. Sadece mart ayında bütçeden 11,7 milyar lira çıktı. Kendi yanlışlarının bedelini millete ödettiler. Milletin vergilerinden 11,7 milyar lirayı, bir avuç mevduat sahibine, Kur Korumalı Mevduat faizi olarak ödediler.
Bu da yetmedi. İhracatçıya; “Yurtdışına sattığın mal karşılığı elde ettiğin dövizin, Yüzde 25’ini Merkez Bankası’na satacaksın” dediler. Sonra bunu “yüzde 40’a” çıkardılar. İhracatçının elindeki dövize el koydular. Sonra çıktılar… Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hükümeti olarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan yandaşlarına verdikleri Dolara, Avroya bağlı garantilere dokunmadan Türkiye’de sıradan vatandaşlara, kendi aralarında yapacakları işlemleri, Türk Lirası’yla yapma zorunluluğu getirdiler.
"BİR YUVAM TÜRKÜSÜ TUTTURDULAR"
“İstanbul’u Finans Merkezi yapacağız” diyenler, Ülkede konvertibiliteyi bitirdiler Yandaşa gelince şapır, şupur! Millete gelince “Yarabbi şükür!” Ama ne yapsalar ayar tutmuyor. Bir YUVAM hesabı türküsü tutturdular. Yurtdışında yaşayanlara ve yabancılara Döviz cinsinden yüzde 4 faiz veren hesap açacaklarmış Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, dövizini yurt içinde bir bankaya yatırırsa, alacağı faiz yüzde değil, binde değil on binde bir, on binde iki…
Ama yurt dışından bir yabancı YUVAM hesabı açarsa döviz cinsinden alacağı faiz yüzde 4. Bu faiz farkını, YUVAM hesaplarının açıldığı bankalar ödemeyeceğine göre Bilin bakalım kim ödeyecek? Tabii ki yine biz! Ekmek alırken ödediğimiz vergiler, Bir avuç varsıl yabancının cebine gidecek! “Bunlar el iyisi” diye boşa demiyoruz.
Dolara, Avroya o kadar sıkıştılar ki… Saçmalamakta artık sınır tanımıyorlar. Bankaların mevduatına karşılık koymayı bilirdik. Ama ticari kredilere karşılık koymak, bugüne kadar kimsenin aklına gelmedi. Bununla da yetinmediler, bankaları, ellerindeki döviz mevduatları, Kur Korumalı Mevduata dönüştürmeye zorlamak için, yine ilave karşılıklar getirdiler.
Milletin parasını nerede tutacağına, bankaların nereye kredi vereceğine, Artık Erdoğan karar veriyor. Kasada döviz kalmayınca, ülkede döviz kıtlaşınca “kumanda ekonomisine” geçtiler. Şimdi döviz gelsin diye, Yabancıya ev satan emlakçılara reklamından fuarına, Milyonlarca liralık destek açıkladılar. Üstüne bir de promosyon olarak, Ay yıldızlı pasaport verecekler.
Varsın bizim vatandaşımız, Bir ev almayı hayalinde bile göremesin. Yeter ki yabancılar yeşil dolarları getirsin. Kanada kendi vatandaşını düşünüp, iki yıl boyunca yabancıya konut satışını yasakladı. Bunlar ise yabancıya konut satsın diye emlakçılara teşvik veriyorlar.
Anlaşılan milletimizi; “Öz yurdunda garip, Öz vatanında parya” yapmaya kararlılar. Ne yazık ki doların yeşili için satmayacakları, Yapmayacakları hiçbir şey yok. En son ülkemizde hunharca katledilen, Saray tarafından da şehit ilan edilen, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın davasını, Doların yeşili için sattılar. Mahkeme Başkanı da “Kaşıkçı’ya bu ülkenin toprakları üzerinde yapılan saldırı, Devletimizin onur ve saygınlığına yapılmış bir saldırıdır. Davanın devri, Sanıklar açısından Kendi davalarının yargıcı olma sonucu doğurur” diye şerh düştü.
Ne yazık ki “faiz sebep, enflasyon sonuç” safsatası, bizi buralara getirdi. Harç bitti yapı paydos! Değerli Basın Mensupları, İnsan söylediği şeyle sınanırmış: Sarayın kibirlisi; “Vatanı satmak nasıl olur biliyor musunuz? Kendi iş bilmezliğiniz yüzünden Ülkeyi kriz üzerine krize sokmakla olur. Vatanı satmak, Yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle, Ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur” demişti. Soruyoruz; Kendi iş bilmezliği yüzünden Ülkemizi krizden krize sürükleyen kim? Yüksek faizle, yüksek enflasyonla Ülkemizin kaynaklarını heba eden kim? Ülkeyi kötü yöneterek vatanı satan kim? Hazine ve Maliye Bakanlığının verileriyle anlatalım.
"HAZİNE'Yİ TEFECİLERE TESLİM ETTİ"
Recep Tayyip Erdoğan; Geçtiğimiz ağustos ayı başında: “Bundan böyle Enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil. Zira faiz oranlarında düşüşe geçiyoruz” dediğinde, Hazine’nin ödeyeceği iç borç faizi 699 milyar liraydı. Şimdi bu 1 trilyon 743 milyar lira. İç borç için ödenecek faiz, Sekiz ayda 2,5 katına çıktı…
Daha da önemlisi, Hazine’nin tarihinde ilk kez ödenecek faiz, Ödenecek borcu aştı. Bu iş bilmez hükümet Hazine’yi tefecilere teslim etti. Gençlerimizin umudunu çaldı. Çoluğumuzun çocuğumuzun sırtına omuzlarına Müthiş bir faiz borcu yükledi. Ama bunlardan sorumlu bakan, hem de iftarda, Kendinden geçmiş şekilde, Pişkin pişkin hamaset yapıyor. Faiz lobilerine ödenecek parayı, Durduk yerde birkaç ayda 1 trilyon lira artıranlar, Emekliye bayram öncesinde “Size 1100 liralık ikramiye bile çok” dediler.
Ramazan’da halkın içine çıkamayan AK Partili milletvekillerinin Şimdilerde, “Etmeyin tutmayın Bari emekli ikramiyesine 100-150 lira zam yapın Herkese söz verdik” diye sızlanmaya başladıklarını duyuyoruz. Bugün emekli ikramiyesine 100-150 lira zam nedir? Bu para, artık bir kilo kıyma parası bile değil. Bunlar milletten iyice koptu. Etin, yumurtanın, sütün fiyatını bilmez oldu. En sonunda Kendi partilerinin kurucularından birini de isyan ettirdiler.
Partisinin yöneticilerine, “’İki kilo et yiyeceğime, Yarım kilo yerim’ diyerek göğüs geriyorlar. Ulan iki kilo et kaç para, biliyor musun sen?” dedi. Çok açık söylüyoruz. Emeklilerimiz bu enflasyon karşısında sizden Bayram harçlığına dönüşen üç kuruşu değil, İnsanca yaşamasına yetecek, Hak ettiği aylığı istiyor. Bayram öncesi şekere ete süte zam, Elektriğe zam, doğal gaza zam, Benzine, mazota zam… Bir de emeklimizin aylıklarına zam yapın, Eriyen asgari ücrete zam yapın… Ama yok…
Çünkü bu hükümet milleti unuttu. Halini görmüyor. Değerli Basın Mensupları, Artık şurası açıktır. Bu tek kişilik sistemin, bu hükümetin bu ülkeye, bu ülkenin insanlarına verecek hiçbir şeyi yoktur. Görevde kaldıkları her dakika, bu milletin sırtına yeni yükler yüklemektedirler.
MUHALEFET LİDERLERİNİN 6'LI İTTİFAK MASASI
Ülkemize Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi getirmeye, Milletimizi adalete, gerçek demokrasiye kavuşturarak, Topyekûn kalkınmayı sağlamaya kararlı, Altı siyasi parti bir araya geldi. Dün Sayın Genel Başkanlar bir kez daha toplandı. Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yeniden itibar kazandırma, bu topraklarda, Cumhuriyetimizi güçlü bir demokrasiyle taçlandırma kararlılıklarını Bir kez daha teyit ettiler. Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. Cumhurbaşkanı seçilecek, Millet İttifakı adayının niteliklerini, kamuoyuna açıkladılar.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. Cumhurbaşkanı; Uzlaşmacı, Özgürlükçü, Demokratik değerleri içselleştirmiş, Milletimizin tamamını kucaklayan, Siyasi ahlak ilkelerini benimsemiş, Liyakat sahibi bir kişi olacak. Yine Anayasa ve yasal mevzuatla ilgili çalışma grubu; Siyasi Ahlak Yasası, Ekonomik ve Sosyal Konseye işlerlik kazandırılması, Merkez Bankası bağımsızlığının teminat altına alınması, Uzun vadeli strateji ve planlamadan sorumlu, bir kurumsal yapının oluşturulması konularında, Yasal hazırlıklara başlayacak.
Son olarak; Dün, ABD Başkanı Joe Biden’ın, Tarihi gerçekleri siyasi istismar aracı yapan açıklamasını kınıyoruz. Geçtiğimiz yıl, ABD Başkanı ilk kez bu ifadeyi kullandığında, Recep Tayyip Erdoğan bu açıklamaya sessiz kaldı. Biden’dan bir randevu koparabilmek için, Gereken tepkiyi göstermedi. Erdoğan’ın bu tepkisizliği, ABD Başkanına tarihimizin siyaseten istismarı için yol oldu. Bu nedenle bu ağır vebale, Recep Tayyip Erdoğan hükümeti de ortaktır.
Partimizin bu meseleye bakış açısı bellidir. Tarihte nelerin yaşandığına siyasetçiler değil, Tarihçiler karar verir. Siyasetçilerin görevi yasayla tarihten husumet çıkarmak değil, Geleceği inşa etmektir. Herkes kendi işine baksın. Tarihçi kendi işini, Siyasetçi kendi işini yapsın. Milletimizin cebini boşaltan, bu ucube sisteme son vermek, Metal yorgunu AK Parti kadrolarını evlerine yollamak için, Biz hazırız, Milletimiz hazır. Yeni Kurumlarla, Yeni Kurallarla, Yeni Kadrolarla, Ülkemizi aydınlık yarınlara çıkaracağız. Hep birlikte karanlığa elveda, Yepyeni bir geleceğe merhaba diyeceğiz.