CHP'den 'Veliaht Prens' tepkisi: 'İlişkiler Erdoğan’ın 'petro dolar' ihtiyacının ağır basması sebebiyle onarılmaya çalışılıyor
Suudi Arabistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi süreci kapsamında Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın Türkiye ziyaretine CHP’den tepki geldi.
CHP İstanbul Milletvekili ve Dışişleri Komisyonu üyesi Yunus Emre yaptığı yazılı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda vahşice öldürülmesinin ardından Suudi Arabistan yönetiminin ve Veliaht Prensin cinayetteki sorumluluğu Erdoğan’ın açıklamalarıyla bütün dünya tarafından öğrenilmişti. Bu şekilde gerilen ilişkiler yine Erdoğan’ın “petro dolar” ihtiyacının ağır basması sebebiyle tek taraflı tavizlerle onarılmaya çalışıyor.
O dönemde Türkiye’nin sunduğu deliller ve Birleşmiş Milletler raportörünün hazırladığı rapor bu vahşi cinayette Suudi yönetiminin doğrudan dahli olduğunu ortaya koymaktadır. Hatırlatmakta fayda var ki, basında çıkan haberlere göre Türkiye’ye gelen suikast ekibi diplomatik pasaportları ile ülkemize giriş yapmıştır. Suikast öncesi hazırlıkları kapsamında Başkonsolosluk binasında yapılan aramalarda “böcek” tespit edilmiş, ancak böceğin tespit edilmesinin Türk yetkililerce fark edilmesinin ardından binaya tekrar böcek yerleştirilmesiyle cinayetin tüm detayları ortaya çıkarılmıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Financial Times Gazetesi’nde kaleme aldığı yazısında Kaşıkçı’nın öldürülme emrinin Suudi Hükümeti’nin en üst makamlarından geldiği ifadesini kullandığı bilinmektedir. BM’nin hazırladığı raporda da “Bulgurlar net, Kaşıkçı cinayeti bir devlet cinayetidir. Suudi yetkililer cinayet sonrası delillerin yok edilmesi sürecine katkı sağlamışlardır” ifadeleri yer almaktadır.
Tüm bu açıklamalar ortada dururken, Erdoğan’ın Kaşıkçı Dosyasını Suudi Arabistan’a devretmeye karar vermesinin Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu dar boğazdan çıkış yolu arayışlarının olduğu döneme denk gelmesi son derece manidardır.
Suudi Arabistan’ın ilişkilerin normalleşmesi için “Kaşıkçı Dosyasının" devrini ve kapanmasını şart koştuğu Ocak ayından itibaren uluslararası basında sıklıkla gündeme getirilmiştir. Özellikle Arap basınında Türkiye’nin önceliğinin ekonomi, Suudi Arabistan’ın önceliğinin ise Kaşıkçı Dosyası olduğuna dair pek çok haber ve analiz yer almıştır.
Yanlış ekonomi politikalarını sürdürmede ısrar eden bir yönetim anlayışının ülkemiz ekonomisini ve vatandaşlarımızı içine soktuğu krizden çıkış yolu olarak cinayetten doğrudan sorumlu tuttuğu bir Hükümetten tek taraflı tavizlerle “sıcak para” bekliyor olması, doğrudan suçladığı bir yöneticiyi “Devlet Töreni” ile karşılaması ülkemiz açısından utanç vericidir.
Anlaşılan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk lirasının rekor düzeyde değer kaybettiği, yıllık enflasyonun “resmi rakamlarla” yüzde 70’in üzerine çıktığı ve ekonomik sorunların her geçen gün derinleştiği bir dönemde zengin yer altı kaynaklarına sahip Körfez ülkesinden gelecek yatırımlarla kısa vadeli “olumlu” sonuçlar alabilme hesabı ve beklentisi vardır. Ve bu uğurda ülkemizin uluslararası itibarının önemsenmediği üzülerek görülmektedir.
Ayrıca görüşme sonrası yapılan açıklamada yer alan bir ifade dikkat çekicidir. “İki taraf adli işbirliğini geliştirme; hukuki ve adli alanlardaki uzmanlar arasında tecrübe paylaşımı konusunda mutabık kalmıştır” açıklaması Kaşıkçı Dosyası’nın devredilmesi süreci hatırlandığında iki ülke arasındaki adli işbirliğinin uluslararası kriterlere göre değil “Suudi Arabistan” kriterlerine göre gerçekleşeceğine dair ciddi bir endişe yaratmaktadır.
Ülkemizde işlenen ve devlet cinayeti olduğu uluslararası raporlarla da desteklenen bir katliam için uluslararası kamuoyunun dikkati çeken Türkiye’nin “petro dolar” uğruna ciddi bir insanlık suçunun cezalandırılması mücadelesinden vazgeçmiş olması kabul edilemez bir durumdur. Ayrıca Erdoğan’ın dosyayı devrettikten sonra Suudi Arabistan’ı ziyaret etmiş olması da sürecin Veliaht Prens’in istediği şekilde yürütüleceğini göstermiş ve Türkiye bir kez daha tavizkar ülke konumuna sürüklenmiştir.
Hatırlanacağı gibi Erdoğan ziyaret dönüşünde pek istediğini bulamamıştı. O nedenle olsa gerek Veliaht Prens’in Biden ziyareti öncesi ABD’ye bölgede oyun kurucu olduğunu göstermek için “gövde gösterisi” yapma turuna çıkması Sarayda büyük bir heyecan uyandırmıştır.
Uluslararası ilişkilerin mütekabiliyet ilkesinin çok defa yok sayıldığı AKP iktidarları döneminde ülkemizin bir hukuksuzluğun üstünün örtülmesine destek veriyor olması ve bunu “sıcak para” uğruna yapıyor olması Cumhuriyet’in benimsediği dış politikadan ne kadar uzaklaşıldığını ortaya koymaktadır. İktidar, hatalı dış politika ve ekonomi politikasının bedelini ülkemizin uluslararası itibarını tartışmaya açarak ödetme anlayışından bir an evvel vazgeçmelidir.”