Hüseyin Çelik'ten Arınç'ın 'kral çıplak' sözlerine destek: 'Vicdanına uygun olmayanları söylüyor'
AKP kurucusu ve Eski Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Hüseyin Çelik, “Sayın Arınç vicdan sahibi bir insandır. Vicdanına, hukuka, demokrasiye uygun olmadığını düşündüğünü söylüyor” diyerek Bülent Arınç’ın iktidara yönelik eleştirilerine destek verdi.
Hüseyin Çelik, KRT TV’de Semra Topçu ile Haftanın Panoraması programında bakanlık dönemindeki anılarını yazdığı “Milli Eğitim’de Üç Beş nöbeti” adlı yeni kitabını anlattı ve siyasi gelişmeleri değerlendirdi.
Çelik’in sözlerinden satırbaşları şöyle:
Orta öğretime giriş sınavına uzun araştırmalardan sonra karara vardık. Benden sonra Nimet Hanım geldi dedi ki, bu üç sınav eziyet oluyor demişler, teke düşürdüm dedi. Sonra Ömer Bey geldi dedi ki, tamamen sınavları kaldıracağım. Onun ömrü kifayet etmedi, o gitti Nabi Bey geldi, TEOG diye bir şey çıktı. Sonra TEOG gitti LGS geldi, ben diyorum ki, yaz bozdan kastım budur.
İktidar değiştiği zaman benim parti programım var der değiştirebilir. Ama benim terk edildi ve dumura uğratıldı dediğim şeyler bizim parti programında yer alan şeylerdi. Parti programında böyle yapacağız diyor, biz onları yaptık. Ama ne oldu?
Bizim başlattığımız icraatlar eğer devam ettirilseydi, bugün çok daha farklı bir yerde olacaktık. Ben burada Fatih projesini de sorguluyorum. Türkiye’ye bunun kadar yük getiren, bundan daha yanlış bir proje olamaz. Sayın bakanı çok gayretli buluyorum, işiyle ilgili buluyorum. Ama sayın bakan Ak Parti’nin yanılmıyorsam sekizinci bakanı. Bütün mesele burada. Bir devamlılık sağlanamıyor. En uzun bakanlık yapan benim… Özer sekizinci bakan. Bu yaz bozların AK Parti hükümetleri döneminde artık sona ermesi lazım.”
"YÖK, GESTAPO ŞEFLİĞİ İŞLEVİ GÖRÜYOR"
YÖK, 12 Eylül rejiminin üniversiteleri kışla nizamına sokmak için kurduğu bir kuruldur. Ama YÖK ne zaman ki bizim YÖK’ümüz oldu, kaldırmaktan vazgeçtik, "Eski haliyle kalsın" dendi. Ben bunu her mahfilde söylüyorum yanlıştır. Bizim elimize geçti, o zaman eski haliyle kalsın, deniyor. Benim itiraz ettiğim budur. Türkiye yüksek öğretimine yapılabilecek en büyük iyilik, YÖK’ün derhal kaldırılmasıdır. Dünyanın her yerinde üniversiteler arası kurul işlev görüyor, yeterlidir. YÖK, Gestapo şefliği işlevi görüyor.”
"MERKEL'İN ÇAKARLI ARAÇLARLA DOLAŞTIĞINI DUYDUNUZ MU?"
Şatafata karşıyım. Eğer bir ülkenin halkı geçim derdi içindeyken devleti yönetenler şatafat ve lüks içindeyse o ülkenin tipik bir 3. dünya ülkesi olduğu anlamına gelir. Batı demokrasilerine bakın, vatandaşın seviyesi ile yönetenlerin refah seviyesi üç aşağı beş yukarı birbirine denktir. Siz Almanya’nın efsane şansölyesi Merkel’in hiç şatafatını duydunuz mu? Böyle 250-300 arabalık, yarısı çakarlı arabalarla dolaştığını hiç duydunuz mu? Duyamazsınız.
2004 yılında İstanbul’dan Kastamonu’ya giderken makam arabam bozuldu yolda kaldık, haftanın iki günü tamirdeydi. Yollarda rezil olduk. Biz bu konuda da son derece hassastık. Devlet bir bütün olarak, kamu binalarından tutun, bütün harcamalarına varıncaya kadar kamu çok ciddi israf içindedir.
"ÇIKAR BAKAYIM CEP TELEFONUNU DEMEK ÇOK AYIP"
Ak partili yetkililerde veyahut Ak Partili vatandaşlarda şöyle bir yanlışlık var. Sokak röportajlarında görüyorum mesela birisi geçim sıkıntısından ülkedeki ekonomik durumun zorluğundan söz ettiği zaman “çıkar bakayım cep telefonunu” diyor bu ayıp çok ayıp.
İnsanlar çıkıp da Ak Partililere “arkadaş bu memleket hukuk devleti olmaktan çıktı” diye sordukları zaman “yaptığımız havaalanlarını görmüyor musunuz” diyorsak, efendim “burada demokrasi filan kalmadı” dedikleri zaman “yaptığımız otoyolları duble yolları görmüyor musunuz” diyorsak, eğer bize “insan haklarında çok büyük sıkıntılar yaşanıyor” dediklerinde “siz Avrasya Tünelini, Marmaray’ı yaptığımız köprüleri görmüyor musunuz” diyorsak çok büyük bir yanlış içerisindeyiz demektir. Matematik sorusuna coğrafya ile cevap veremezsiniz.
Diyorlar ki, niye görevdeyken söylemediniz? Buna MYK’daki arkadaşlarım da MKYK’daki arkadaşlarım da Bakanlar Kurulundaki arkadaşlarım da şahittir. Hüseyin Çelik olarak ben gördüğüm eksiklikleri, aksaklıkları, yanlışlıkları ve aklıma yatmayan şeyleri bana yakışan bir uslupla hem heyete hem dönemin başbakanı şimdi ki Cumhurbaşkanımıza ama saygıda kusur etmeden arz ettim. Ben milletvekili olmadığım zamanda bloğumda yazdım.
Şimdi de diyorlar ki niye KRT’de söylüyorsun, Semra Hanıma söylüyorsun? Herkes bulunduğu yerde konuşur, milletvekili mecliste konuşur. Ben milletvekili değilim, bakan değilim, dışardayım. Dışarda konuşmamdan daha tabii ne olabilir?
"SAYIN ARINÇ VİCDAN SAHİBİDİR"
Sayın Arınç vicdan sahibi bir insandır. Dürüst ve namuslu bir insandır. Ve aklına yatmayan vicdanına yatmayan, hukuka uygun olmadığını düşündüğü, demokrasiye uygun olmadığını düşündüğünü çıkıp bir yerde söylüyor. Bundan siz memnuniyet duymalısınız. Hemen bir taraftan birileri saldırmaya başlıyor.
Bülent Arınç Bey olsun, ben olayım birçok arkadaşımız Ak Partiyi kuran ve Ak Partiyi iktidar yapan insanlarız, bizim kurduğumuz bahçede birileri gelip gecekondu yapmış oradan abuk subuk şeyler söylüyor. Bu benim de zoruma gidiyor, Sayın Arınç’ın da başkalarının da zoruna gidiyor.
Bizim eleştiriye açık olmamız lazım. Neticede AK Partinin yaptığı kalkınmayı birisi görmemezlikten gelirse bu kördür demektir, hiç kusura bakmayın. Ama esas olması gereken nedir biliyor musunuz? Bir hukuk devleti, iki adalet, üç şefkat, dört merhamet, beş doğruluk, altı kamu malına karşı özen, yalan söylememek, başkasının derdiyle dertlenmek vs. buna 50 tane özellik sayabilirsiniz.
"KRAL ÇIPLAK, KRİZ DE VAR PAHALILIK DA"
Efendim kral çıplaktır ifadesi şudur, diyelim ki Türkiye yüksek enflasyon var bugün. Bunu gör arkadaş. Yani ben iktidar mensubuysam, enflasyon yoktur demenin manası var mı, var enflasyon. Hukuksuzluk var mı var, adaletsizlik var mı var, bunun 50 çeşidi var. Ha bunu gördüğü halde, e benim iktidarım yapıyor diye bunlar yoktur derseniz, siz kendi kendinizi kandırırsınız. Bakın hep söylerim “gündüz ortasında gözünü kapatan sadece kendine gece yapar, gün ışımaya devam eder.
Siz Alevileri yok saydığınız zaman, Kürtleri yok saydığınız zaman yok olmuyor ki. Siz kendi kendinizi kandırıyorsunuz kardeşim. Dolayısıyla “Kral çıplaktır” demek Ahmet’i Mehmet’i hedef almak anlamına gelmez. Türkiye’de karşı karşıya bulunduğumuz gerçekleri görmek anlamına gelir.
Yargı Tayyip Erdoğan’a sopa olarak kullanıldığı zaman CHP’liler alkışlıyordu. Kimse çıkıp demiyordu ya arkadaş bu adama haksızlık ediyorsunuz, diye… Bugün de biz demiyoruz.
"LİBERAL YAZARLARIN CANINA OKUDUK"
Enis Berberoğlu’nun başında bulunduğu Hürriyet gazetesinin aleyhimde yazdığı yazıları, manşetleri toplasanız ciltlerce kitap olur. Ancak bu benim Enis Berberoğlu’na haksızlık yapıldığını söylememe mani değil.
Biz ilk yola çıktığımız günden beri bize kredi açan ve bizi her platforma savunan liberal yazarlar vardı. Bunların hepsinin canına okuduk. Hasan Cemal’i yazamaz hale getirdik, Cengiz Çavdar çekti yurt dışına gitti. Altan kardeşleri, Nazlı Ilıcak’ı, Şahin Alpay’ı hapse attık. Öte taraftan Ali Bayramoğlu’ndan Gülay Göktürk’e kadar daha birçok Türkiye’de vicdan sahibi, şu cenahta bu cenahta değil bildiği doğruları yazan bu insanları biz hepsini mağdur ettik ama en zor günlerimizde bunlar bizimle oldular.
"OSMAN KAVALA'YI SÜRÜNDÜRÜYORUZ"
Osman Kavala haksız yere hapisteyse ve bunu söylemezsem vicdanımın gereğini yapmamış olurum. Önce Gezi’den dava açacaksınız bundan beraat edecek, tam hapisten çıkacak, başka bir iddianame hazırlayacaksınız, Sorosçu diyeceksiniz. Peki, açık toplum vakfı mıdır Sorosçuluğunun sebebi? Yıllarca faaliyet gösterdi, kendilerini kendi faaliyetlerine son verdi. Peki madem bu kadar ajanlık yapan bu derneği biz niye kapatmadık? Osman Kavalayı süründürüyoruz, ama onun başkanına soru bile sorduk mu?
"ZİLLET İTTİFAKI DEMEK ZEHİRLİ DİL"
Sizin ittifakınızı fazilet ittifakı, başkasınınkini zillet ittifakı olarak değerlendirmek çok zehirli bir dildir. Türkiye’yi kamplara böler, iflah etmez. Türkiyenin kelli felli insanları böyle davranıyorsa siz vatandaşa sevgi hoşgörü, birbirine güzel duygular içinde olmayı nasıl telkin edersiniz? 6’lı ittifaktan değilim, AK Partiliyim, ve diyorum ki demokratik ülkelerde seçim nasıl yapıyorsa ona bakalım, seçimin sonuçlarını hayat memat meselesi değil, biri gider biri gelir.
SADAT meselesinin şişirildiğini düşünüyorum, heyula hale geldi. Seçim güvenliği İstanbul Seçimi yapıldığında oy çalarak kapatılacak dendi, kağıt üzerinde oyunlar oynanabilir ama hiç kimse yüzbinlerce oy nakledimez. Esas bu söylentiler kaosa sürükler. Demokrasiye güven olmaz. Bu yaklaşım yanlıştır. İktidarı değiştirmenin yolu sandıktır, demokrasidir.
"KÜRT YURTTAŞLA PKK'YI AYIRMAK LAZIM"
Türkiye’de 20 milyon Kürt varsa, 5 milyonu HDP’ye oy veriyor. 10 milyon seçmen çoğunlukla Ak Partiye oy veriyordu. Netice siz, bütün Kürtleri PKK açısından terör ve terörizm kapsamında ele alırsanız, bu işi halledemeyiz. Biz bu işi bitirebilirdik, yıllar yılı yok saydık, asimile etmeye çalıştık, dilini kültürünü yasakladık, eğitimini yasakladık.
Ruhban okulu için çok uğraştım. Diyorlar ki, ekümenlik… eee zaten var. Cumhurbaşkanlığından şu anda yazılan yazılarda Ekümenlik Patrik sıfatıyla yazılar yazılıyor, bunu biliyor musunuz, biz devlet olarak zaten bunun ekümenlik olduğunu kabul ediyoruz. Adamların bize açın dediği okulu açmıyoruz, kapatın dediğini kapatmıyoruz, bu hangi zihniyetin sonucudur. Ben bunu defelarca söyledim ama o statükocu devleti aşamadım.