Demirtaş, Kobani davasında konuştu: Bakalım seçimden sonra başkaları da bu hücrelere tahammül edebilecek mi?
Demirtaş, “13 metrekarelik bir hücrede 6 yıldır direniyoruz ve size tahammül ediyoruz. Siz de bizim beyanlarımıza tahammül edin. Bakalım seçimden sonra başkaları da bu hücrelere tahammül edebilecek mi?" dedi.
Terör örgütü IŞİD’in, Kobani’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobani Davası’nın 14’üncü duruşması, 2’nci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü duruşma salonunda görüldü.
Tutuklu sanıkların beyanlarıyla geçen duruşmada, HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş da konuştu.
“AZ BUÇUK HUKUK KAYGISI ÇEKEN BİR HEYET BU KADAR HUKUKSUZLUĞU SİNEYE ÇEKEMEZ”
Gazete Karınca'nın aktardığına göre; Figen Yüksekdağ, karşısında ciddi bir yargı merci göremediğini belirtti. Kendilerine karşı tanıklık ya da müştekilik yapma niyeti olma isteği olmayan kişilerin mahkeme zoruyla tanıklık yaptığını ifade eden Yüksekdağ, şunları dile getirdi:
“Bu bile kumpas davasında bize karşı nasıl bir nefret çarkının çalıştığını gösteriyor. Bu sistematik bir pratiğe dönüştürüldü. Bir tanığa avukatımızın iki kere soru sorması bile zül görülüyor. Mahkeme heyetinin baskısını apaçık görüyoruz. Bugün geldiğimiz aşamada aleyhimizde deliller üretmek yetmiyor, bileşen ya da bileşmeyen dosyalardan tanıklar bulunuyor, deliller üretiliyor. Bu dosyada her şey rayından çıkacağı kadar çıkmış. Az buçuk hukuk kaygısı çeken bir heyet bu kadar hukuksuzluğu sineye çekemez. ‘Bir eksik bir fazla fark etmez’ diye düşünüyorsunuz.”
“EN KATI FAŞİZM REJİMLERİNDE BİLE BU KADAR HUKUKSUZLUK YOKTUR”
Yüksekdağ sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kobani olaylarıyla ilgili alakası olmayan insanlara ısrarla sorular sorarak tanıklık yapmaya zorluyorsunuz. İnsanları mağdur ediyorsunuz. En katı faşizm rejimlerinde bile bu kadar hukuksuzluk yoktur. Yargının somut ve temel parçalarıyla bu kadar oynanmaz. Tanıklık kurumunun bütün ciddiyetini ayaklar altına aldınız. Bize isimlerini vermeden tanık dinlediniz. Bütün çarkın dişlileri bozulmuş, çürümüş. Birazcık televizyon izleyen bile yargının ne halde olduğunu görür ama bu davada çok daha büyük bir deprem var.
“DAVAYI OLABİLDİĞİ KADAR İÇİNDEN ÇIKILMAZ BİR HALE GETİRİYORSUNUZ”
Hukuk, bağımsız yargı kavramları bizim için değerlidir. Bunun için bu duruşmalara katılıp konuşuyoruz. Sizden biraz usul istiyoruz. İnsanlık hukukunun yazdığı savunma hakkını elimden almaya çalışıyorsunuz. İktidarınız da almaya çalışıyor. Alamazsınız. Bundan sonraki her aşamada tanık dinlenmeden öncesinde bizim bilgimizin olması gerek. Savunma süremizi bir gün ile kısıtlamak bize şimdiden ceza kesmektir. Böyle bir yetkiniz yok. Bu konuda bu kadar net olan heyet konu tanık olunca neredeyse uzaydan bile tanık getirecek. Davayı olabildiği kadar içinden çıkılmaz bir hale getiriyorsunuz. Dosyayı çorbaya çevirmek, ‘bu da size ders olsun’ demektir. Siz dağıtıyorsunuz, bize ‘toplayın’ diyorsunuz. Bize ve avukatlarımıza bu şekilde davranma hakkını size kim veriyor. Sineye çekmeyeceğiz. Bu sizin kusurunuzdur.”
“KENDİSİ BİR HASTALIK YAŞIYOR AMA SİZ ONDAN İFADE ALMAK İSTİYORSUNUZ KENDİSİNİ BİLE İFADE EDEMİYOR”
Yüksekdağ’dan sonra DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel konuştu. Sağlık hakkından bile faydalanamadıklarını aktaran Tuncel, sonrasında Aysel Tuğluk’un dünyanın en cesur insanlarından biri olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Kürt sorununun çözümünde ve Türkiye barışında hep en önde yer aldı. Ancak şu an kendisi bir hastalık yaşıyor ama siz ondan ifade almak istiyorsunuz. Kendisini bile ifade edemiyor. İnsan, duygusuyla vicdanıyla insandır. Birazcık vicdan ve ahlak lazım. Kürt halkının temsilcilerinin kendisini ifade bile edemeyecek bir durumda olmasını propaganda aracı olarak mı kullanacaksınız? Kürt’ün hastalığı bile kabul edilmiyor.”
TUĞLUK İÇİN TAHLİYE TALEBİ
Mahkeme başkanı, Tuncel’in sözünü keserek “çarpıtıyorsunuz” dedi. Tuncel ise, mahkeme heyetinin Tuğluk hakkında bir tahliye kararı vermesini talep ederek, “Aksi takdirde yaptığınız işkencedir” diye belirtti. Müşteki beyanlarına dair değerlendirmelerde bulunan Tuncel, şöyle devam etti:
“Gerçekten olaylardan mağdur olmuş insanlar, bizden şikayetçi olmuyor. Her şeyin ve bu davanın farkındalar. Şikayetçi olanlar ise Türkiye’deki korku politikalarından etkileniyor. Yakın zamanda dezenformasyon yasası çıkıyor. Bu yasayla iktidarın hoşuna gitmeyen tüm söylemler cezalandırılacak. Bu bile Türkiye’nin demokratik değerlerden ne kadar uzaklaştığını gösteriyor. Toplum üzerindeki baskı politikalarını yargı eliyle sağlıyor. Böyle bir ülkede kim yaşamak ister? Herkes yurt dışına çıkıyor.”
Tuncel, HDP’nin yükselişe geçen oylarını hatırlatarak, “Bu kadar topluma zarar vermiş bir partinin bu kadar oylarının yükselişe geçmesi normal mi sizce? Oylarımız bu davanın kumpas olduğunu ortaya çıkarıyor. Nasıl böyle bir vebalin altına giriyorsunuz. Biz ne yaptıysak Türkiye halklarının eşitliği ve özgürlüğü için yaptık. Eksik yaptığımız şeyler varsa özeleştirimizi veririz. Halklarımız için aldığımız riskler nedeniyle yargılanıyoruz” dedi.
“ALEYHİMİZE DELİL ÜRETMEYE ÇALIŞIYORSUNUZ MÜŞTEKİLER ŞİKAYETTE BULUNMAZLARSA ÜZÜLÜYORSUNUZ”
HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise, müşteki beyanlarının alındığı siyasi atmosfere dikkat çekerek, şunları kaydetti:
“Yargılamanın sürdüğü atmosferi kayda geçirmeyi istiyoruz. Dosya önünüze geldiğinde dosyada AİHM kararı ve 2-3 gizli tanık vardı. Başka da bir şey yoktu. Dosyaya bağlı olsaydınız savcı gibi soruşturma yapmazdınız ama ısrarla aleyhimize delil üretmeye çalışıyorsunuz. Müştekiler şikayette bulunmazlarsa üzülüyorsunuz. Şikayetçi olan müştekiyi neredeyse ayakta alkışlayacaksınız. Biz biliyoruz ki suç isnat eden tanıklar yüzde yüz yalan söylüyor.”
“YÜKSEK’İN AYNI AYNA İKİ FARKLI YERDE BULUNMASINI HEYETİNİZ KABUL ETTİ”
Demirtaş, şunları söyledi:
“Lehimize beyanda bulunan tanık ifadelerini bile aleyhimizde beyanda bulunmuş gibi tutuk devam gerekçesi yapabiliyorsunuz. Hakkımızdaki yalanların tersini ispatladık. Kamuran Yüksek hakkındaki iddiaları çürüttük. Bu Kerem Gökalp’in yalan attığının deliliydi ama siz ara kararınızda ‘tıpkı Kerem’in de belirttiği gibi Yüksek sürekli Kobani sınırında. Bu nedenle deliller tanık beyanlarını doğrular nitelikte’ dediniz. Yüksek’in aynı ayna iki farklı yerde bulunmasını heyetiniz kabul etti. Kamuran Yüksek aynı anda hem Kobani sınırında hem de Zindan Konferansı’ndaymış!
“SİZ YASALARI BİLE TANIMIYORSUNUZ”
Geçen ay Türkiye’deki Latin Amerika’dan Türkiye’ye uyuşturucu sokarken yakalanan ve Soylu’yla da fotoğrafları çıkan bir iş insanı, tahliye edildi. İşte böyle bir siyasi atmosferde yargı kararları veriliyor. Pınar Gültekin’in failine verilen ‘haksız tahrik indirimi’ ortada. Ben ise Türkiye hukuk tarihinin en büyük propaganda cezasını aldım. 4 yıl 8 ay ceza aldım. Ne hukuku? Ne adaleti? Hakimlerde böyle bir şey kalmadı.
Böyle bir atmosferde yargılama yapılırken, siyasetçiler sizinle CMK’yi tartışsın istiyorsunuz. Mümkün mü? Burada CMK’ye göre bir yargılama sürmüyor ki. Biz ‘mış’ gibi yapamayız. Türkiye siyasetinin geleceğine dair sözü olan insanlarız. Siz istediğiniz kadar kanunilik üzerinden kendinizi dayatın, siz yasaları bile tanımıyorsunuz. 6 yıldır tutukluyum. Bu 6 yıl içerisinde hüküm giymiş FETÖ’cülerden birçok grup uğurladım buradan. Ceza aldılar, tahliye oldular. Biz ise hala tutukluyuz.
“13 METREKARELİK BİR HÜCREDE 6 YILDIR DİRENİYORUZ VE SİZE TAHAMMÜL EDİYORUZ”
13 metrekarelik bir hücrede 6 yıldır direniyoruz ve size tahammül ediyoruz. Siz de bizim beyanlarımıza tahammül edin. Bakalım seçimden sonra başkaları da bu hücrelere tahammül edebilecek mi? Gün geldiğinde burada söylediklerimiz mahkemelerde okunacak. Size ‘hukuk dışı kararlar kurmuşsunuz’ diyecekler. Bu yüzden kayda geçiriyoruz. Bunlar geleceğe dair savunmalardır. Bütün arkadaşlarımın faaliyetlerine kefilim. Birbirimizi savunacağız. Silahın olduğu ortamda siyaset yapmak kolay değil. Biz tabanımızın kimi eleştirilerine rağmen barış siyaseti yaptık. Bu nedenle burada da birlikte savunacağız.”
Avukat Kenan Maçoğlu da, 20 Temmuz’da başlayacak olan adli tatil sürecinde Kobani Davası duruşmalarının görülmemesi talebinde bulundu. Maçoğlu, “Mesleğimizi yapamayacak duruma geldik. Dosya alamıyoruz. Ciddi bir yoğunluğumuz var. İnsanların aileleri ve dostları var” dedi.
Duruşma, 30 Haziran günü devam edecek.