Faik Öztrak: Dört sütunlu sürdürülebilir kalkınma stratejimizi hayata geçireceğiz
Ekonomi Masası'nda açıklamalarda bulunan CHP Sözcüsü Faik Öztrak, "Türkiye’nin büyüme modeli tıkandı. Küresel sermayenin bolluğuna dayanan, dışarıdan sıcak paranın gelişiyle birlikte ekonomiyi şişirme noktasına getiren büyüme modeli tıkandı"dedi.
Ekonomi Muhabirleri Derneği bugün; CHP Sözcüsü ve Ekonomi Masası Başkanı Faik Öztrak ve Ekonomi Masası üyelerinin katılımı ile basın toplantısı düzenledi.
Toplantıya; Ekonomi Masası üyelerinden CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Fethi Açıkel, Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Lale Karabıyık, Konya Milletvekili Abdullatif Şener, Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur, İstanbul Milletvekili Turan Akdoğan, İzmir Milletvekili Bedri Serter, Uşak Milletvekili Özkan Yalım ve CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ile CHP Ankara İl Başkanı Ali Hikmet Akıllı katıldı.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Ülkemizde istikrar ve güveni sağlayacağız, ekonominin risklerine karşı dayanıklılığını arttıracağız, jeopolitik konumumuzun ve genç nüfusumuzun sunduğu fırsatları değerlendirme imkanı bulacağız, yoksulluğu bitireceğiz ve orta gelir tuzağından kurtulacağız. Bunun için yeni kurumlar, yeni kurallar, yeni kadrolar olacak. Tek kişilik rejimden güçlendirilmiş parlamenter demokrasiye geçeceğiz. Artık ülkede kral değil, kural olacak. Bu rejimin yıprattığı kurumları güçlendireceğiz, yeni gelişmeler çerçevesinde ihtiyaç duyulan yeni kurumlar kuracağız. Kurumsal kapasiteyi de liyakate dayalı olarak yeniden ayağa kaldıracağız. Metal yorgunu, güven vermeyen, liyakatsiz mevcut kadrolar değişecek. Liyakatli, bilgili, tecrübeli kadrolarla dört sütunlu sürdürülebilir kalkınma stratejimizi hayata geçireceğiz” dedi.
Anka'non aktardığına göre; Öztrak, burada yaptığı konuşmada, şunları söyledi:
“TÜRKİYE’NİN BÜYÜME MODELİ TIKANDI”
“Türkiye’nin büyüme modeli tıkandı. Küresel sermayenin bolluğuna dayanan, dışarıdan sıcak paranın gelişiyle birlikte ekonomiyi şişirme noktasına getiren büyüme modeli tıkandı. 2013 yılından itibaren ekonomi teklemeye başladı. Bize benzeyen ekonomilerden ayrışmaya başladık. Ve bu sonunda, 2018’e geldiğimizde bir ekonomik krize dönüşmeye başladı. Ekonomimizde ikinci önemli zafiyet, tek adam rejimi oldu. Tek adam rejimiyle birlikte devlette ciddi bir yönetim krizi çıktı. Ve 2014’te, ‘ben alışılmış bir cumhurbaşkanı olmayacağım’ söylemiyle başlayan süreçte bütün kurumlar yıprandı. Seçilmiş cumhurbaşkanı iş başına geldi. Ama kendinden önceki cumhurbaşkanları gibi partisiz, tarafsız, tüm toplumu kucaklayan bir pozisyon yürütmek yerine; partili bir pozisyon yürütmeyi tercih etti. Ve zaten o günden itibaren de kurumlar bizim bugüne kadar hiç alışmamış olduğumuz bir biçimde yönetilmeye ve yıpranmaya başlandı.
“İKİ KRİZİN ÜZERİNE BİRDE KÜRESEL SALGIN GELDİ”
Bu iki krizin üzerine bir de küresel salgın geldi. Küresel salgını da çok kötü yönettiler. Bütün dünya küresel salgından devlet destekleriyle çıkmaya çalışırken biz vatandaşına en fazla kredi veren ülkelerden biri olduk. Dolayısıyla da küresel salgın bittiğinde ekonomi çok borçlu durumdaydı bir, devlette yönetim krizi vardı iki, ekonomide kriz vardı üç. Bütün bunlar birleştiğinde bizim dışarıya karşı kırılganlığımız büyük ölçüde arttı. Dışarıdaki olaylar birse, bizde bu 4-5-6-7 olarak gözükmeye başladı.
Rusya, Ukrayna’yı işgal etti. Rusya’da enflasyon yüzde 15,9, Ukrayna’da yüzde 21,5, Türkiye’de yüzde 79. Yani dışarıda olan bitenin çok ötesinde, ekonominin kırılganlığı nedeniyle sıkıntı yaşadığımız bir süreç var.
“EKONOMİDE BU NOKTAYA GELİŞİMİZİN EN ÖNEMLİ SEBEBİ KURUMSAL ALT YAPININ ZAFİYETİDİR”
Ekonomide bu noktaya gelişimizin en önemli sebebi kurumsal alt yapının zafiyetidir. Kurumsal alt yapınız ne kadar güçlüyse kişi başına geliriniz de o kadar yüksek oluyor. Kurumsal Kalite Endeksi ve Bileşenleri… Bunun çeşitli kriterlerine göre en iyi ülkeleri alıyoruz. Hukukun üstünlüğünde dünyada en iyi durumda olan ülke Finlandiya’ymış, onu yüz kabul ediyoruz. Katılımcılık ve hesap verebilirlikte Norveç, onu da yüz kabul ediyoruz. Yoksulluk algısında Danimarka en iyi durumdaymış, en düşük olduğu yer; onu da yüz kabul ediyoruz. Hükümetin hizmet vermedeki etkinliğinde İsviçre en iyi durumda. Basın özgürlüğünde de Norveç en iyi durumda. Mülkiyet hakları konusunda da Finlandiya başta geliyor. Bunu bir altıgen olarak çıkarttığımızda, Türkiye içindeki altıgende kalıyor. Bizim en iyi ülkelerden oldukça uzak olduğumuz gözüküyor. Boşlukları kapatabilmemiz için çok ciddi adımlar atmamız gerektiği açık.
“CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ’NE GEÇİŞTEN SONRA YIPRANAN KURUMSAL YAPI TAMAMEN ÇÖKTÜ”
2018 temmuzunda Türkiye fiilen bu ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçti. Ondan sonra yıpranan kurumsal yapı tamamen çöktü. Ekonomi şarampole yuvarlandı. 2018 temmuzdan bu yana Merkez Bankası’nın döviz kasası boşaltıldı, 128 milyar dolar buharlaştı, üç Hazine ve Maliye Bakanı, dört Merkez Bankası Başkanı, beş tane de TÜİK Başkanı gördük.
Sonunda ekonomi tek kişinin ağzından çıkan, kerameti kendinden menkul bir safsataya kurban edildi. O da ‘faiz sebep, enflasyon netice.’ Ekonomide bugün baktığımız zaman belirsizliğin son derece arttığını görüyoruz.
Merkez Bankası tahminlerine göre 12 ay sonra dolar kuru beklentisi tavan 24 TL, taban ise 19 TL. Arada 5 TL fark. Bu tahminleri Merkez Bankası’nda bu işlerle uğraşan yöneticiler veriyor. Aradaki 5 TL kafalarının son derece karışık olduğunu gösteriyor.
Tüketici Güven Endeksi de dip yapmış vaziyette. 2022 Haziran itibariyle en düşük seviyesine gerilemiş durumda.
“RİSK PRİMİ GÖRÜLMEMİŞ SEVİYELERE ÇIKTI”
Ucube rejim Türkiye’ye lig düşürttü. Risk primi görülmemiş seviyelere çıktı. Türkiye Bolivya, Kamerun, Kosta Rika, Lesoto, Moğolistan, Nijerya, Senegal, Ruanda… Bu ülkelerle beraber. İngiltere’de başbakan olmak isteyen Dışişleri Bakanı da ‘göçmenleri Türkiye’ye veririz’ deme cüretini, Türkiye’nin bu durumu veriyor. Ekonomi notunda Ruanda ile aynı yerdeyiz. Dışarıda sermaye ihtiyacımız onlar kadar acil vaziyette.
“RİSK PRİMİ RUSYA VE BREZİLYA’DAN SONRA EN FAZLA ARTAN ÜLKE BİZİZ”
2018 yılında Türkiye’nin risk primi yüzde 308,6’ymış, şimdi 908,4 oldu. Risk primi Rusya ve Brezilya’dan sonra en fazla artan ülke biziz. Benzer ülkelerin döviz kuruna baktığımız zaman da parası en fazla değer kaybeden ülke biziz. Yine aynı dönemde, 2018’den 2022’ye kadar tahvil faizlerine baktığımız zaman da tahvil faizleri en çok artan ikinci ülkeyiz. Bütün bunlar Türkiye’nin sıkıntılı durumunu ortaya koyuyor.
Bunun arkasındaki neden, kötü yönetim. Enflasyon rakamlarına baktığımız zaman OECD ekonomilerinde enflasyon 9,65, bizde yüzde 78,6; en son aya göre yaptığımız grafikte. Bu TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla. Gıda enflasyonuna baktığımızda da 12,5’a karşı 93. Dışarıda da enflasyon artıyor, ama bizde çok çok artıyor. Çünkü Türk parası pul edildi, enflasyonun üzerine buradan da bir yük geliyor. OECD ülkelerinde enerji enflasyonuna da baktığınız zaman OECD’de yüzde 35,4, Türkiye’de yüzde 136,9.
“TÜRKİYE’NİN STRATEJİK KONUMUNUN ÖNEMİ ÇOK DAHA FAZLA ARTMIŞ DURUMDA”
Bütün bu sorunlara rağmen Türkiye’nin çok önemli üstünlükleri var. Türkiye 4 buçuk saatlik bir uçuş mesafesinde 58 ülkeye, 1 buçuk milyar nüfusa, 22 trilyon dolarlık pazara erişim imkânı olan bir ülke. Bugün bunun önemi çok daha fazla artmış durumda, özellikle pandemiden sonra, kısalan arz zincirleri çerçevesinde, arz güvenliği sorunu çerçevesinde Türkiye’nin stratejik konumunun önemi çok daha fazla artmış durumda. Türkiye’nin genç nüfusu hala artmaya devam ediyor. Demografik fırsat penceremiz açık ama zamanımızda daralıyor. Dünyadaki yeni gelişmeleri doğru okuyabilirsek, elimizdeki fırsatları değerlendirebilirsek Türkiye rahatlıkla orta gelir tuzağından çıkar. Refah seviyesinde hızla Avrupa Birliğini yakınsayabiliriz. Avrupa Birliği’nin ve bölgenin en büyük tedarik üssü olabiliriz. Eğer doğruları yaparsak. Sonuçta da milletimiz refah ve demokrasiyle küresel mutluluk endeksinde yukarıya doğru tırmanır.
“ÜÇ YENİYLE DÖRT SÜTUN ÜZERİNE OTURAN SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR KALKINMA STRATEJİSİYLE YAPACAĞIZ”
Üç yeniyle dört sütun üzerine oturan sürdürülebilir bir kalkınma stratejisi uygulayacağız. Ülkemizde istikrar ve güveni sağlayacağız, ekonominin risklerine karşı dayanıklılığını arttıracağız, jeopolitik konumumuzun ve genç nüfusumuzun sunduğu fırsatları değerlendirme imkanı bulacağız, yoksulluğu bitireceğiz ve orta gelir tuzağından kurtulacağız. Bunun için yeni kurumlar, yeni kurallar, yeni kadrolar. Yeni kurallar tek kişilik rejimden güçlendirilmiş parlamenter demokrasiye geçeceğiz artık ülkede kral değil kural olacak. Yeni kurumlar olacak. Bu rejimin yıprattığı kurumları güçlendireceğiz, yeni gelişmeler çerçevesinde ihtiyaç duyulan yeni kurumlar kuracağız. Kurumsal kapasiteyi de liyakate dayalı olarak yeniden ayağa kaldıracağız. Metal yorgunu, güven vermeyen liyakatsiz mevcut kadrolar değişecek. Liyakatli, bilgili, tecrübeli kadrolarla dört sütunlu sürdürülebilir kalkınma stratejimizi hayata geçireceğiz.
“BİZİM KADRO SORUNUMUZ YOK, BİZ EKONOMİYİ GAYET İYİ BİLİYORUZ”
Altılı masa olarak ekonomiye ilişkin bir sunum yaptık. Dört tane önemli tedbir söyledik. Ekonomide işleri düzeltmenin başlangıcı bunlar olması lazım. Merkez Bankası’nın bağımsızlığını güçlendirecek tedbirler, Ekonomik Sosyal Konsey’i çalıştıracak tedbirler, Strateji ve Planlama Teşkilatı’nın kurulması ve Durum ve Hasar Tespit Komitesi’nin kurulması. Altı partinin temsilcisi olarak geçmişte bakanlık yapmış iki arkadaşımız, iki eksi hazine müsteşarı, bir Merkez Bankası başkanı, birde önceki dönemlerde dış ticaret müsteşarlığı yapmış bir arkadaşımızla oturduk. Dolayısıyla bizim kadro sorunumuz yok. Biz ekonomiyi gayet iyi biliyoruz, Türkiye’yi gayet iyi biliyoruz, sorunlara hakimiz. İddia ile söylüyorum bu yeni kadrolar Türkiye’yi bugün mevcuttan çok daha iyi yönetir.
“ETKİNLİĞİ VE VERİMLİLİĞİ ARTIRARAK ZENGİNLEŞEN BİR TÜRKİYE OLACAK BORÇLANARAK DEĞİL”
CHP olarak bahsettiğimiz dört sütunda, herkesin adalete erişimini sağlayarak her düzeyde etkili hesap verebilir ve kapsayıcı kurumlar oluşturarak demokrasiyi güçlendireceğiz can ve mal güvenliğimi sağlayacağız. Demokrasi, yoksa insanlar gelip o ekonomiye yatırım yapmıyor hatta tüketmiyor. Onun için güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme geçmeyi, cumhurbaşkanının tarafsız olmasını, kuvvetler ayrılığının güçlendirilmesini, yeni bir seçim yasası çıkarılarak milletvekilini milletin seçmesini, siyasi ahlak yasasını, TBMM’de Bütçe Kesin Hesap Komisyonunu kurmak suretiyle denetlenebilirliği ön plana çıkartmayı, araç bağımsızlığına sahip bir Merkez Bankası’nın olmasını, Sayıştay’ın sarayın vesayetinden kurtulması, yürütmenin çağdaş standartlarda kapsamlı bir denetiminin yapılması şeklindeki tedbirler. Vatandaş can ve mal güvenliği bakımından kendini güvende hissetmeli ki ekonomik faaliyetlerde bulunsun. Ekonomiye sıcak parayla şişiren değil, üreterek verimlilikle zenginleştiren bir büyüme stratejisine ihtiyacımız olduğunu tespit ettik bunu getireceğiz. Ekonomide üretim odaklı rekabetçi bir yaklaşım olacak. Etkinliği ve verimliliği artırarak zenginleşen bir Türkiye olacak borçlanarak değil.
“ÇAĞIN GEREKLİLİKLERİNE VE EKONOMİNİN İHTİYAÇLARINA GÖRE YENİ BİR EĞİTİM DÜZENİNE GEÇİLMESİ LAZIM”
Çağın gerekliliklerine ve ekonominin ihtiyaçlarına göre yeni bir eğitim düzenine geçilmesi lazım. Kamu ve özel sektör arasında yeni bir diyaloğa ihtiyaç var. Bütün dünya böyle bir ihtiyaçtan bahsediyor. Geçtiğimiz yıl İngiltere’de toplanan gelişmiş ülkeler bu ihtiyacın altını birkaç kez çizdiler. Strateji ve Planlama Teşkilatı’nı kuracağız. Katılımcı, etkili ve stratejik bir planlamayla ülkenin alt yapısını kalkınmanın önünde dar boğaz oluşturmamasını, kapsayıcı ve sürdürülebilir sanayileşmenin desteklenmesini, yenilikçiyi, dijital alt yapıyı güçlendirmeyi ve yeşil mutabakata uyum sağlamayı öngörüyoruz. Herkesin erişebileceği, temiz, güvenilir, sürdürülebilir ve çağdaş enerji alt yapısını kuracağız. Gıda güvenliğini ve iyi beslenmeyi sağlayacak sürdürülebilir tarımı destekleyeceğiz. Ekonomik ve Sosyal Konseyi çalıştıracağız. Ekonomideki aktörler ve sosyal taraflar bir araya gelecekler. Bugün yaşadığımız devlet dairelerinin arka kapılarında kart değiştirmeyle iş yapma biçimini değiştireceğiz. Ulusal Vergi Konseyi’ni kuracağız.
“BÜYÜMENİN KAPSAYICI OLMASINA ZENGİNLİĞİN HAKÇA PAYLAŞILMASINA İHTİYACIMIZ VAR”
Büyümenin kapsayıcı olmasına zenginliğin hakça paylaşılmasına ihtiyacımız var, bütün dünyanın da buna ihtiyacı var. Bu çerçevede yoksulluğa son vereceğiz, her yaşta sağlıklı ve kaliteli yaşamı güvence altına alacağız. Yaşam boyu öğrenim fırsatlarını, nitelikli eğitime ulaşılabilmenin önünü açacağız. Herkes insana yakışır işlere ulaşabilecek. Kişisel ve bölgesel eşitsizlikleri azaltacağız. Cinsiyet eşitliğini sağlayacağız. Hiç kimse büyüme sürecinden dışlanmayacak. Doğumdan itibaren fırsat eşitliği sağlayacağız. Bütün bunların hızlı ve kesintisiz büyüme için şart olduğunun da altını çiziyoruz. Çalışma hayatındaki düzenlemeler Uluslararası Çalışma Örgütü normlarına uygun olacak. Aile Destekleri Sigortasını kuracağız.
“ENFLASYONUN DÜŞÜRÜLMESİNE VE İSTİKRARA ODAKLANMIŞ BİR PARA POLİTİKASI İZLEYECEĞİZ”
Çevresel sürdürülebilirlik önemli. Ekosistem hakkı, anayasal bir hak olacak, Paris İklim Anlaşması’na hızla uyum sağlayacağız. Kurumsal sürdürülebilirlik, kurumları tahrip etmeden şartlara göre yenileyip güçlendireceğiz. Düzenleyici ve denetleyici kurumlar üzerinden siyasetin gölgesini çekeceğiz. Maliye ve para politikalarının sürdürülebilir olmasını sağlayacağız. Bütçe açıklarının kontrolden çıkmasına, kamu borcunun hızla yükselmesine izin vermeden büyüyeceğiz. Mali çabaları güçlendireceğiz. Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığına saygı göstereceğiz. Enflasyonun düşürülmesine ve istikrara odaklanmış bir para politikası izleyeceğiz.”