CHP'den sansür yasasına tepki: "Ey Anayasa Mahkemesi bir paket daha getireceğiz sana"
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ve CHP Genel Başkan Başdanışmanı Tuncay Özkan tarafından yapılan açıklamada iktidarın TBMM'ye getirdiği sansür yasasına tepki gösterildi.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ve CHP Genel Başkan Başdanışmanı Tuncay Özkan, TBMM’de basın toplantısı düzenledi.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden “sansür yasası” ile ilgili “Biz son ana kadar uzlaşma aramaya devam edeceğiz; geçerse Anayasa Mahkemesi’ne yayınlandığı günün ertesi günü gitmeyi planlıyoruz” dedi. CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan ise “Bu, Türkiye'yi karanlık bir tünele sokar, tünele girmeden tekrar uyarıyoruz, aradığımız şey uzlaşıdır” diye konuştu.
Altay, TBMM Genel Kurulu gündemindeki “sansür yasası” ve ekonomideki gelişmelerle ilgili şunları söyledi:
"TÜRKİYE DEMOKRASİ LİGİNDE KATEGORİ DIŞINA ÇIKACAK"
Şunu herkesin bilmesini isterim ki çok sık kullandığım bir laf var. Tıkır tıkır demokrasi, şıkır şıkır ekonomi. Demokrasinin olmadığı bir ülkede ekonomiyi, dünyanın en büyük ekonomi alimini de getirseniz düzeltemezsiniz. Erdoğan hiç düzeltemez de iyisi de düzeltemez. Türkiye’nin acilen demokrasiye yönelik tahribatın önüne geçebilmesi lazım. Aslında bu görev TBMM’nindir. Yani yasama organınındır. Yürütme organı eliyle Türk demokrasisi linç ediliyor. Ortadan kaldırılmak isteniyor. Tahrip ediliyor. Maalesef parti aidiyetine dayalı olarak Meclis çoğunluğu da alet oluyor. Dün izlemişsinizdir. İnat devam ediyor. Talimata uyma kararlılığı devam ediyor. Dün de söyledim, MHP’de daha baskın görünüyor. AK Parti içinde günahlarını almayım, hakikaten bu yasanın Türkiye’ye yakışmayacağını, dün Meclis’te söylediğim gibi Türkiye’yi dünya demokrasi liginde küme düşüreceğini, küme düşürmekten geçtim kategori dışına iteceğini gören siyasetçiler yok değil. Bütün samimiyetimiz ve iyi niyetimizle bunu anlatmaya çalışıyoruz.
"KUSUR PARTİSİ ZATEN"
Sayın Tuncay Özkan, Genel Başkanımızın Başdanışmanı, meslekten gelen bir duayen olarak, bu konuda AK Parti yetkilileri ile 50’den fazla temas gerçekleştirdi. Burada bizim muradımız meramımız; üzüm yemek, bağcı dövmek değil. AK Parti’nin kusurlarını bulup bulup millete göstermek değil. En kolay iş o. Kusur partisi zaten. Ama Türkiye’nin ve demokrasimizin tahrip edilmesi, bizim içerde de huzurumuzu, iç barışımızı olumsuz etkiler. Haydi kendi içimizde kol kırılır yen içinde kalır diyelim ama ya Türkiye’nin dünya milletler ailesi içinde saygın bir konumda anılmasını ve görülmesini, kabul edilmesini istiyoruz. Derdimiz bu.
Çok uzlaşma aradık. Adeta uzlaşmak için herkes elinden geleni yaptı. Beyefendinin dilinde tüy bitti. Gazetecilikten gelmenin verdiği konuya hakimiyet, dünya örneklerine vakıf olması sebebiyle de söylenmesi gereken her şey söylendi. Dün de söylemiştim, Erdoğan diyor ki ‘Türkiye’de artık yolsuzluk, rüşvet ve yoksulluğu bitireceğiz. Yolsuzluk, yoksulluk ve rüşvetin olmadığı Türkiye’yi de biz halledeceğiz. Hatta bunu hazırlıkları şu günlerde yapılıyor’ derken Erdoğan bunu kastetmiş. Erdoğan demiş ki, ya zindan ya sus. Türkiye’de yolsuzluktan bahsedemezsin, ey CEHAPE, ey medya, ey vatandaşlar. Bunlardan bahsedersen halkı endişeye sevk etmiş olacağız artık. Çünkü 128 milyar dolar iç edildiği dediğim zaman halk korkar, benim ülkemin parasını kim iç etti der. Ayda 10 milyon dolar siyasetçi milletvekili var dediğimiz zaman halk demokrasiden yana endişe duyar.
"BİRLİKTE HAREKET ETME MECBURİYETİMİZ VAR"
Bu yasa bu haliyle geçerse bütün bunlar tutuklu yargılanmak kayıt ve şartıyla, bunu söyleyen, yazan, retweet eden herkese kodes yolunu gösteren bir yasa ile uğraşıyoruz. Uğraşacağız. Kimsenin şüphesi olmasın. Gene kimsenin şüphesi olmasın ki bu yasa CHP’nin hazını kesmeye, susturmaya yetmez. Bu yasadan dolayı Türkiye’de geri adım atacak tek CHP’li yok. AK Partinin bunu bilmesini isterim. Şunu da görmek istiyorum. Özgür medya diye bildiğimiz, bağımsız medya diye bildiğimiz gazetecilerin medya organlarının bir parça ses vermesini de istiyoruz. Evet, Meclis’teki faaliyetlerimizi belki alkışlıyorlar, bize övgüler de diziyorlar. Ama bu parçada bu konuda hep birlikte hareket etme mecburiyetimizin olduğunu da küçük bir hatırlatmak olarak yapmak da fayda var.
"ZOOM TOPLANTISI VERİLERİNE ERİŞEBİLECEK"
Beyefendi kendi ile ilgili her söylenecek söz için zaten yargı yolunu kullanıyor. TCK 217 ile de beyefendinin sistemi, düzeni, tahtı, postu, avenesi ile ilgili de laf etme şansı kalkıyor. Nasıl, daha yasa çıkmadı, sarayın İletişim Başkanı bülten yayınlamaya başlamış. Hayırlara vesile olsun. Dezenformasyon bülteni. Yazmış oraya bir şeyler. Bu bültenin kendisi dezenformasyon. Daha yasa yok orta yerde. Beyefendi dezenformasyon bülteni yayınlayarak bu konudaki kararlılığını da ortaya koymuş.
Bu yasa ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumları Başkanlığı, Basın İlan Kurumu ve mahkemeler saray namı hesabına Türkiye’de muhalefeti susturmayı, sindirmeyi ve cezalandırmayı üsteniyorlar. Bu yasa ile kısmen Tuncay Bey’in girişimleri ile düzeldi ama son şeyini 34’üncü maddede göreceğiz. Bizim Tuncay Bey ile yaptığımız Zoom toplantısının bütün verilerine erişebilecek. Bu yasa ile Basın İlan Kurumu, Tayyip Erdoğan’a yalakalık yapmayan medyanın tamamına ilan kesme cezası verecek. Bu yasa Türkiye’yi daha çok çatışmaya taşıyacak bir yasadır.
"AYM’YE TAŞINACAK"
Enteresan, Anayasa Mahkemesi 10 Ağustos 2022’de bir karar vermiş arkadaşlar. Neyle ilgili vermiş? Basın İlan Kurumu ile ilgili vermiş. İki ay olmuş. Bu kararı okumak istiyorum. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararına dayanarak, Anayasa Mahkemesi’ne de çağrıda bulunmak istiyorum. ‘Basın İlan Kurumu tarafından verilen cezalara bakıldığında kuruma tanınan yetkinin basının etik değerlerini düzenleme amacından öteye giderek, artık kimi basın mensupları açısından caydırıcı etki yaratabilecek bir cezalandırma aracına dönüştüğü ve bu durumun sistematik bir soruna neden olduğu gözlenmiştir.’ Anayasa Mahkemesi kararı Erdoğan. Bu karara rağmen şimdi bu yasa şu veya bu biçimde, biz son ana kadar uzlaşma aramaya devam edeceğiz, geçerse ve biz Anayasa Mahkemesi’ne hiç şüphesiz yayınlandığı günün ertesi günü gitmeyi planlıyoruz. Ey Anayasa Mahkemesi bir paket daha getireceğiz sana öyle görünüyor. 10 Ağustos 2022’deki bu kararının inşallah tersine bir hüküm vermez.
"PLAN VE BÜTÇE’DE EYT TEKLİFİ VERİLECEK"
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na bir torba yasa geldi. Şu anda Plan ve Bütçe Komisyonu çalışıyor. 52 maddelik torba ve kamunun, devletin vatandaşlardan kimi alacakları terk ediliyor. Kredi ve Yurtlar Kurumu’na borçlu olan öğrencilerimizin faizleri siliniyor. Bay Kemal’in öğrencilere bir armağanı olarak da düşünülebilir. Devlet bazı alacaklarından vazgeçiyor ama bu torbada kur korumalı mevduatın süresi uzuyor. Bunu anlatmıştım. Bunlara girmeyeceğim. Ama biz bugün CHP Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimiz, beş tane teklif vereceğiz. Ya da uzarsa yarın. Plan ve Bütçe Komisyonu. Bir EYT, aralıkta değil hemen şimdi diyoruz. EYT’lilerin umutları ve hayalleri ve umutlarıyla oynamaya kimsenin hakkı yok, hele Meclis’in hiç hakkı yok diyoruz. İki vergi dilimleri, Gelir Vergisi Kanunu’nda değişiklik yapmak suretiyle vergi dilimi meselesini, buradaki adaletsizliği ücretlilerin lehine düzeltilmesini talep edeceğiz. Bunu da dün anlatmıştım, topu topu 40 milyarı geçmeyecek bir maliyettir. Kur korumalı mevduat zenginlerine 150 milyar veren devletin 30 milyon çalışana 40 milyarı vermesi işi hakkaniyetidir. Üç, 2 bin 500 liraya kadar icraya düşmüş, varlık yönetim şirketlerine düşmüş alacakları devlet üstleniyor. Dedik ki, yani çekirdek parası bile değil hiç değilse bu 2 bin 500’ü 5 bin 500 yani asgari ücret yapın. Elektrik, gaz faturalarında ödenememekten kaynaklı 2 bin liraya kadar icralık olmuş borçları da devlet üstlenecek. İyi ama eksik. Çok eksik. Bunu da en azından 5 bin 500 liraya kadar olan kısmı ödensin, diyeceğiz. Son olarak da tıp fakültesi ve diş hekimliği fakültesindeki intörn öğrencilerine uygulama yaptıkları için 5 bin 500 lira asgari ücret ödenecek. Bunu da sağlıkta genelleştirmek istiyoruz. Dört yıllık hemşirelik, veterinerlik fakülteleri var. Bunu da buralardaki son sınıf öğrencilerine bir haksızlık yapıldığını, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırılıktan bahisle verilmesini önereceğiz.
"EVDEKİ YABANCI SKANDALINA HALA ÇÖZÜMÜMÜZ YOK"
Evdeki yabancı skandalına hala bir çözümümüz yok. Süleyman Soylu suspus. Nüfus ve Vatandaşlık İdaresi topu Göç İdaresi’ne atıyor. Göç İdaresi ‘Ben 3 milyon 791 bin 198 yabancının adres tetkikini yaptım’ diyor. Orta yerden Süleyman Soylu 1200 kişi ile sınırlı bir şey diyor. Ama sadece bize gelen ihbarlar sayının 1200’ün çok üstünde olduğunu söylüyor. Buradaki kaygımızı herkes bilsin ki bir seçim güvenliği, sahte seçmen kaygısı değildir. bu mesele bir ulusal güvenlik meselesidir. Bu yönüyle devleti ve devleti yönetenleri bir ulusal güvenlik zafiyetine sebep olacak iş ve işlemlerden kaçınmaya ve kimin kurusu varsa, gereğini yapmaya çağırıyoruz. Kimlik bilgilerinin ortaya saçıldığını daha önce söylemiştik. Bu konuda Mustafa Şentop’u ziyaret eden bir şahıs, bizzat Erdoğan’ın ve Hakan Fidan’ın bilgilerinin kendisinde olduğunu ve bir şekilde bunu sosyal medyadan edinilebildiğini söylediğinde, Süleyman Soylu’ya çok yakın bir trol ihbarda bulunmuş ve Meclis Başkanı ile dalga geçmişti. Bu şahıs önce gözaltına alındı ve sonra salındı. Peki şahsın iddiaları nerede? Askıda. Bunu da kabul etmemiz mümkün değil. Bir enteresan durum daha var. Siyasi partilerin üyelik noktasında, vatandaşların bilgisi, ilgisi, talebi olmadan siyasi partilerin oturdukları yerden üye yazmalarını da ve vatandaşın partiye üye olup, partiye üyeliğinden haberi olmamasını da bir skandal olarak kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.”
Altay, sözü Tuncay Özkan’a bıraktı. Özkan şunları söyledi:
"ÖZGÜRLÜKTE UZLAŞAMIYORUZ"
Aradığımız şey uzlaşma. Yaklaşık bir yıldır bütün meslek örgütlerimiz ile görüşüyoruz. Asla olayı, politize etmeden meslek mensuplarının ihtiyaçlarını giderebilecek, Türkiye’nin bugününü, yarınını kucaklayacak bir çalışmayı gerçekleştirmek için çabalıyoruz. Özgürlükte uzlaşamıyoruz. Demokratik gelişimde uzlaşamıyoruz. Arkadaşlara, ‘özgürlük’ veya ‘demokratik gelişim’ dediğimizde; bu noktalara gelmiyorlar. Ama ceza maddeleri üzerinde, yasaklar üzerinde bir uzlaşı arıyoruz. Bugün 29'uncu maddede geldiğimiz şey; maddenin özgürlüğü kucaklayacak, demokrasiyi geliştirecek bir noktada uzlaşılması değildir.
"ARZU ETTİĞİMİZ ŞEY TUTUKSUZ YARGILAMAYI SAĞLAMAK, 'HAYIR' DİYORLAR"
Bugün bizim arzu ettiğimiz şey, tutuksuz yargılamayı sağlamaktır, 'hayır' diyorlar. Biz üst sınırı 3 yıl olan cezayı 2 yıla indirmek istiyoruz, gazetecilerin böyle bir suçlama ile karşı karşıya kalmamasını istiyoruz, ancak 'hayır' diyorlar. 'Tutuklu yargılayacağız, gazeteciyi yargılayacağız, vatandaşı da yargılayacağız' diyorlar. Retweet (RT) eden bir konu ile ilgili yansıtılmış bir olguyu kendi cep telefonundan veya bilgisayarından paylaşan vatandaşa ceza vereceğiz, diyorlar. Bu bizim kabul etmemiz mümkün değildir.
"KABUL ETMİYORLAR"
Bu Türkiye'yi karanlık bir tünele sokar, tünele girmeden tekrar uyarıyoruz, Başkanımın söylediği gibi aradığımız şey uzlaşıdır. Gelin uzlaşalım diyoruz. Gazetecileri, vatandaşları cezaevlerine doldurmaktansa onların özgürlük alanlarını geliştirelim, onların dezenformasyon noktasında bir yanlışı varsa zaten bununla ilgili hükümler var. Haydi onu da kabul etmediniz, 29'uncu maddeyi tutuksuz yargılama; gazetecilerin yargılanmaması ve ReTweet eden vatandaşlarımızın bundan muaf olması noktasında bundan suçlanamaması noktasına çekelim diyoruz, kabul etmiyorlar.
"UZLAŞI İÇİN GELİN; BU KARANLIĞA TÜRKİYE'Yİ HAPSETMEYİN"
29'dan sonra da pek çok sorun var. 34'üncü, 36'ncı, 37'nci madde Türkiye'de her bir yurttaşın bilgisayarında, telefonunda ziyaret ettiği bütün bilgileri şu anda aldılar. Yasadışı olarak aldılar. Bunun davaları, sayın Onursal Adıgüzel arkadaşımızın takip ettiği ve gündeme getirdiği davalar halen sürüyor. Meslek açısından şunu söylemek istiyorum; Başkanım burada ben buradayım. 50'den fazla görüşme yaptık. Birebir konuşuyoruz. Bir araya geliyoruz konuşuyoruz, aradığımız şey uzlaşıdır. Uzlaşı için gelin bu karanlığa Türkiye'yi hapsetmeyin. Birlikte özgürlükte, demokraside uzlaşalım. Tutuksuz yargılamada uzlaşalım. Gazetecileri cezaevine göndermekle bir sonuç alınamadığını tarih göstermiştir. Bunun canlı kanıtı bizleriz, sizlersiniz. Gelin hep beraber bunu demokraside ve özgürlükte uzlaşı ile sonuçlandıralım diyoruz. Geldiğimiz nokta budur."
Altay ve Özkan; açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Altay, dün Genel Kurul’da CHP Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın telefonunu çekiçle kırmasıyla ilgili soruya “Milletvekilimiz olayın vahametini kamuoyuna bir görsel ile paylaşmıştır. Metal bir çekiçle girilmesi eleştiriye açık bir konudur. Milletvekilimizin burada muradı, Meclis’e silah ya da delici, yaralayıcı alet sokmak değil gençlerin elinde son kalan telefonun da, telefonla sosyal medyada özgürlüklerini kullanamayacaklarına farkındalık yaratmaktır” diye konuştu.
"TÜRKİYE’NİN 70 VİLAYETİNDE IŞİD’İN UYUYAN HÜCRELERİ VAR"
Altay, yabancıların yurttaşların ikametinde görünmesi iddiasıyla ilgili seçim güvenliğine ilişkin endişe taşıyıp taşımadıklarına ilişkin soruya “Sandık seçmen listeleri sürekli kontrol ve takibimizde, listeler de olmayıp da son gün bir şey ekleyebilirler mi? ekleyemezler. Burası muz cumhuriyeti değil. Orta yerde Yüksek Seçim Kurulu’nun partilerle paylaşmak zorunda olduğu belgeler var, listelerin askı süreleri var. Partimiz ve örgütümüz bu konuda fevkalade birikimli ve donanımlı. Evdeki yabancılar meselesini seçim güvenliğinden daha ziyade ulusal güvenlik sorunu olarak görüyoruz. Daha önce söylemiştim. Türkiye’nin 70 vilayetinde IŞİD’in uyuyan hücreleri var. Hükümeti buradan tekrar uyarıyorum” yanıtını verdi.
Tuncay Özkan ise AKP ve MHP milletvekilleri ile teklif üzerine görüşmelerde ne sonuç aldıklarına ilişkin soru üzerine, şunları söyledi:
"Dün sayın Başkanımın ve bizim yaptığımız görüşmelerde 'virgülüne dahi dokunmayacağız, bunu böyle aynen geçireceğiz' sözleri sarf edildi. Buradan geri dönülemeyeceği aynen çıkması için çaba gösterileceği, bunu hem AK Parti'li hem MHP'li arkadaşlar söylediler. Burada dün sayın Başkanımın 10 dakikalık uyarıdır diye gerçekleştirdiğimiz eylem sırasında ifade ettiği gibi aradığımız şey hatadan dönülmesidir. Bizim kapılarımız sonuna kadar açık. Geldiklerinde biz meslek örgütlerimiz ile de görüşüyoruz. Tutuksuz yargılama esas olmak üzere gazetecilerin bu suçla suçlanamayacağı esas olmak üzere, vatandaşın bu işten ceza görmeyeceği esas olmak üzere her türlü uzlaşıya açığız. Kapımız açık. Geldikleri an görüşürüz" yanıtını verdi.
"AK PARTİ’NİN MURAKIBI ÜLKÜCÜLERDİR"
Altay, “sansür yasasına” karşı MHP’nin ısrarına rağmen neden AKP’nin sesiz kaldığı yönündeki soruya şu yorumu yaptı:
“Onu dün bir milletvekili söyledi. ‘AK Parti’nin murakıbı ülkücülerdir’ dedi.”
"PENSİLVANYA YOLCULARI BELLİ; GİTMEK İÇİN CAN ATIYORLAR... BİZ MUSTAFA KEMAL'İN YOLCUSUYUZ"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Amerika Birleşik Devletleri'nde yaptığı ziyaretlere ilişkin sorulan soruya Özkan şu cevabı verdi:
"Bizim konularda tutumumuz çok net ve açıktır. Biz gizli kapaklı hiçbir şey yapmayız. Şeffaf olmayan hiçbir ilişki içinde bulunmayız. Bu ilişkileri kuranlar, onların koynunda büyüyenler, şeytan ile ortaklık yapanlar, çarpılarak o yataktan kalkanlar şimdi kendileri ile bizi kıyaslamaya çalışıyorlar. Biz o kıyası kabul etmeyiz. Kimse de bizi onların yanına yerleştirmez.
4 saatlik bir yolculuk ile New York'a gitmiştir sayın Genel Başkanımız. New York'ta ilgili gökdelenin önünde gereken sözlerini, açıklamasını yapmıştır. Sonra da yine 4 saatlik bir yolculuk ile Vaşhington'a (Washington DC.) dönmüştür. Bu arada kirli hayallerinin, düşüncelerinin esiri olanlar başka hayaller, rüyalar içinde olabilirler, onlar bu işte sınıfta kalırlar. Bizim halkımızdan saklayacak, gizleyecek herhangi bir şeyimiz, bizim halkımıza söylemeyeceğimiz herhangi bir ziyaretimiz yoktur. Programlarımızı zaten açıklıyoruz arkadaşlar. Bütün gazeteci arkadaşlar takip ediyorlar. Pensilvanya'nın yolcuları belli. Gittiler, geldiler. Gitmek için can atıyorlar. Biz o yolun yolcusu değiliz. Biz Mustafa Kemal'in yolcusuyuz."