Ders kitaplarından Atatürk'ü çıkaran isim 2 numara oldu
ODATV yazarı Mahiye Morgül, MEB bakan yardımcılarından Mustafa Safran'ı köşesine taşıdı.
Morgül'ün "190 ders kitabından Atatürk'ü çıkaran isim MEB'e Bakan Yardımcısı oldu" başlıklı yazısı şöyle;
MEB’da yardımcı sayısı dört oldu.
Temmuz 2018’de getirilen İbrahim Er ve Reha Denemeç’in yanına eski ÖSYM başkanı Prof.Mahmut Özer ile Gazi Eğitim Fakültesinde 2008-2011 arasında dekanlık ve Tarih Eğitimi A.B.D. Öğretim Üyesi olarak görev yapan Prof. Mustafa Safran eklendi.
BAKAN ZİYA SELÇUK'UN RİZELİ YARDIMCISI İBRAHİM ER
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın teyzeoğlu 1968 Rize doğumlu olan İbrahim Er İlköğretim Genel Müdür Yardımcısı görevindeyken Genel Müdür Servet Özdemir’in istifasının (2006) arkasından İlköğretim Genel Müdürü oldu. 2 Mart 2011’de Danıştay üyeliğine seçildi. Danıştay 1. Daire üyeliği devam ederken 25 Temmuz 2018 tarihinde itibari ile Milli Eğitim Bakanlığına Bakan Yardımcısı oldu. [1]
İbrahim Er’in İlköğretim Genel Müdürü olduğu dönemde, 2007 yılında, AB fonlarından gelen kaynakların akıtıldığı projelerden birinde adını görebiliyoruz... [2]
Tuba Çameli imzasıyla yayınlanan “Kız Çocukların İlköğretime Erişiminde Türkiye’den Örnekler” başlıklı bu proje kitabında adı geçen bazı kişilerin bugün MEB’de Ziya Selçuk ile buluşmaları bir tesadüf olamaz.
Proje kitapçığının kapağında logoları bulunanlar: AB, AÇEV (Anne Çocuk Eğitim Vakfı), ERG (Eğitim Reformu Girişimi), KA-DER (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği).
Proje kitabın iç kapağında ise şu yazı var:
"Bu kitap, Avrupa Birliği tarafından finanse edilen 'Kalkınma İşbirliklerine Toplumsal Cinsiyet Konusunun Entegre Edilmesi Hibe Programı' kapsamında gerçekleştirilen 'Eğitimde ve Toplumsal Katılımda Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanması Projesi' için hazırlanmış olup, Avrupa Birliğinin görüşlerini yansıtmaz."
Kitabın girişinde “Teşekkür” edilenler listesinde İbrahim Er’in adı geçiyor:
“... bir Pazar sabahını bana ayıran, deneyim ve öngörülerini paylaşan, MEB İlköğretim Genel Müdürü İbrahim Er’e, teşekkürlerimi sunuyorum."
Bu kitapta teşekkür edilenlerden “Çalışmanın çerçevesini oluşturan ERG Koordinatör Yardımcısı Batuhan Aydagül” adının altını çizdim; kendisini Bakan Ziya Selçuk ve Yardımcısı Mustafa Safran ile birlikte aşağıda açıklayacağım bir başka çalışmanın içerisinde göreceğiz.
BAKAN ZİYA SELÇUK'UN YENİ YARDIMCISI MUS Ziya Selçuk’un yeni yardımcısı Mustafa Safran
Mustafa Safran’ın adını 28.11.2011 tarihli bir raporda görmüştüm. Adı, Ziya Selçuk ile birlikte geçiyordu. Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürü Ömer Balıbey tarafından Ömer Dinçer’in oluruna sunulan “Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştay Raporu"nda vardı isimleri:
Ziya Selçuk, Mustafa Safran, Batuhan Aydagül, Birol Ekici, Ömer Balıbey, Yüksel Kavak, Mehmet Özcan, Hülya Yalçınkaya, Aytuğ Şaşmaz, Alper Dinçer, Kayhan Karlı, Ercin Kimmet, Burcu Güngör Cabbar, Adnan Boyacı.
Raporun imzacılarını yabana atmayalım, onlar Ziya Selçuk’un “birlikte ekosistemi kurduk” dediği mesai arkadaşlarıdır. Türk Milli Eğitime indirilen büyük küresel balyozun sallayıcılarıdırlar. Öğretmenlik mesleğinin geleceğini konuştukları o çalıştayın bitiş raporunu birlikte imzaladılar. Öğretmen yerine “öğretici” demek, öğretmenlik mesleğini sertifikalı kurslara indirerek itibarsız hale getirmek gibi görevler bölüştüler orada.
SPAN Amerikan Danışmanlarının programladığı şekilde Türk Milli Eğitimini her alanda, öğretmen yetiştirme programları dahil, kamucu olmaktan çıkartıp piyasa ekonomisine uyarlama sürecinin parçalarıydı bu yapılan çalıştaylar. Oralarda belirlenmiş “bilinç oluşturma” konferanslarının internet ortamında yayınlanan videolarına baktığımızda Ziya Selçuk’u ve Servet Özdemir’i karşımızda görürüz. (Sehven bacanak olduklarını yazmıştım, düzeltme gönderdiler.)
İbrahim Er, İlköğretim Genel Müdürüyken basılan İlkokul 1. Sınıf Matematik (2007) kitabında masaldan matematik sorusu sorulduğuna dikkati çekerek eleştirmiştim; “Uçan süpürgeli cadı prensesi 19 kulaç yüksekliğindeki kuleye hapsetti, arkadaşları onu kurtarmak istiyor, ellerinde 11 kulaç ip var, prensesin daha kaç kulak ipe ihtiyacı var?” Böyle Evangelist cadılar bayramıyla matematik sorularını soran İbrahim Er’den geldik mavi balinalı intihar oyunundan matematik sorusu yapan Alpaslan Durmuş’lara... Tam da 2004 yılında Ziya Selçuk’un “Bir gemide 20 koyun 15 de keçi var, kaptanın yaşı kaç sorunu yapamayan çocuk kalmayacak” dediği gibi bilim-dışı şekilde akla ziyan gerçekleşiyor her şey.
ZİYA SELÇUK, "ÖĞRETMENLİĞİN KUTSALLIĞI YOKTUR" DİYOR...
Bakan Selçuk’un efsanevi konuşması diye adlandırılan bir konferansının videosunda öğretmenliğin kutsal meslek olmadığına konuyu nasıl getirdiğine lütfen bakınız. Din de kutsal değildir öğretmenlik de, diyerek zihinlerde nasıl bulanıklık yarattığına bakınız; “koyun artı keçi eşittir kaptanın yaşı” gibi zihinsel çatışma yaratma tekniğini bunda da kullanıyor. Dinleyicinin zihinsel faaliyetini kilitledikten sonra lafını istediği noktaya nasıl sürüklüyor, göreceksiniz; bu noktadan sonra ne derse doğru söylüyor moduna giriyorlar, tık yok, itirazsız dinliyorlar. [3]
Öğretmenlik mesleğini değersizleştirmeden piyasaya göre eğitimin gereği olan parçacı sertifikalı “öğretici” modeline geçemezdi; öğretmen olmayı değil “evde öğretici” olmayı talep eden birileri lazım...
Ziya Selçuk’un şu videosunu izlerken iki bin yıl önceki paralı masalcıları düşündüm.
Atinalı ve Romalı oligarklar Anadolu’nun dayanışmacı Kuman geleneğiyle bilim yapan ve borç almadan yaşayan insanına borç verebileceği ve bilimin ücretsiz öğretildiği bilimevlerine gereksinim olmadığı, yani parasız hayat düşünemeyen yeni bir toplum yaratmanın konferansçılarını önce eğittiler, onlarla masal konferansları düzenlediler, halkı geleneksel kutsallarına güldürerek önce zihinlerini dönüştürdüler ve Milet Uygarlığını böyle tarihten sildiler. Sanki yeniden tarihten silme operasyonu içindeymişiz gibi bir duygu veriyor bana bu video konferanslar. Ziya Selçuk özellikle az kişiyle yapıyor konferanslarını, fakat Youtube video kanalında yayına koyunca işin kitle boyutu değişiyor.
ÖĞRETMENLERİ DEĞERSİZLEŞTİRMELERİ KANIMA DOKUNUYOR
Ders kitapları masal anlatıyor, lütfen bakın, hep olmayacak şeyler okuma metinleri.
Okurlarım bilir, bilim dışına kaydırmanın nerelere vardığını artık mahkemelerde anlatıyorum. Fakat mahkemede anlatamayacağım şeyler de var; öğretmenliği değersizleştirmeleri kanıma dokunuyor.
Ben daha ilkokula başladığım gün bir gün öğretmen olacağım diye hayaller kurmaya başlayan bir çocuktum. Üstelik biz millet olarak öğretmenliği kutsal meslek sayan bir kültürden geliyoruz. Örneğin Hz. Ali’nin “Bana bir kelime öğretenin kulu kölesi olurum” sözünü hepimiz bilir söyleriz. “Bilenle bilmeyen hiç bir olur mu”, deriz. Ve, bize bilimi “tek yol gösterici” diye öğreten Atatürk’ümüz var.
İlelebet başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sıfatını kaldırabilir misiniz?
Ziya Selçuk ve etrafına topladığı yol arkadaşları ders kitaplarını masal kitabına çevirmeye ve öğretmenliği aşağılamaya boşuna çabalıyor.
Ziya Selçuk’un yeni yardımcısı tarih öğretmeni Mustafa Savran’a da söylüyorum; ders kitaplarında istediğiniz kadar Mustafa Kemal Atatürk’ü masallaştırın, başaramayacaksınız!
Dünya tarihi bu topraklarda yazılmıştır, hatırlatırım.
MUSTAFA SAFRAN'I BİZZAT TANIYANLAR DA VAR...
Mustafa Safran’ın Atatürk’ü tarihten silme projesinin içinde olduğunu yıllar önce kamuoyuna ilk açıklayan değerli arkadaşım Dr. E. Kurmay Albay Ömer Lütfi Taşçıoğlu’dan mektup aldım. Diyor ki:
“Hatırlarsanız bir dönem AB'den yapılan 10 milyon Euroluk para yardımıyla Türkiye'de ortaöğretimde okutulan 190 ders kitabından Atatürkçülük, vatanseverlik, dost, düşman, şehit, gazi gibi terimler ayıklanarak bu kitaplar yeniden basılmıştı. Ben de Ceviz Kabuğu programında bu kitaplarda artık 'Atatürk kahramandı denmeyecek, çocuk, kitabı okuyacak, Atatürk'ün kahraman olup olmadığına kendisi karar verecek' diyen ve AB fonlarından verilen parayla Türk ders kitaplarını değiştiren heyetin başındaki kişinin Gazi Üniversitesinden Prof. Dr. Mustafa Safran olduğunu açıklamıştım. Adı geçen prof. telefonla programa katılıp kendisini savunmaya çalışmıştı. Sonra bir ara beni odasına davet edip kendisinin aslında ne kadar Atatürkçü olduğunu anlatarak kendini aklamaya çalışmıştı. Dün bir Prof. arkadaşımdan bu şahsın MEB'e Bakan Yardımcısı yapıldığını duydum. Başka söze gerek var mı?”
Böyle bitiriyor mektubunu. Evet, başka söze gerek yok.
Ve... “Milli Eğitimde Emperyalist Kuşatma” (Otopsi 2006) kitabımın yayıncısı Cengiz Özakıncı’nın kulakları çınlasın, ne kadar doğru bir ad koymuşuz kitabıma.