'AKP - MHP ittifakını çatlatmak isteyenlere gün doğdu'
Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan, Danıştay'ın Andımız kararını değerlendirdi.
Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan'ın Danıştay'ın Andımız kararını değerlendirdiği, "Kişisel bir metin analizi: Adım adım ‘ANDIMIZ’ " başlıklı köşe yazısının ilgili bölümü şöyle:
Tabii ki Türküm!
Bunu haykırmaktan asla gocunmuyorum. Ama kendilerini Türk hissetmeyenler de var! Onların çocuklarına da her sabah okul kapılarında zorla “Türküm” mü dedirteceğiz? Siz “Desinler tabii, ya diyecekler ya gidecekler” diyebilirsiniz. Ama ben diyemiyorum. Kusura bakmayın!
Tabii ki doğruluktan yanayım!
Ancak doğruluğun ve dürüstlüğün minnacık yüreklere yerleşmesini sağlayacak bin türlü yol varken... Her sabah “rahat/ hazır ol” tarzı bir askeri disiplin içinde yemin ettirmek... Bana en azından pek akılcı bir yolmuş gibi gelmiyor.
Tabii ki çalışkanlık iyi bir şey!
Ama “Evde elektrikler kesikti, o yüzden ödevimi yapamadım öğretmenim” demenin hazzını nereye koyacağız? Postmodern çağlarda ortaya çıkan ve adına “tembellik hakkı” denilen o güzelim hakkı ne yapacağız?
Tabii ki küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak ilkemdir!
Ve işte tam bu noktada... “Ancak” demeden, “ama” demeden diyorum ki: Bunun için yemin şart olmalı! Çünkü yemin ortadan kalktığı günden beri küçüklere musallat olanların, küçükleri taciz edenlerin sayısı nasıl da arttı! Büyüklere gelince... Artık onların dramlarını da sadece bayramlarda yayınlanan acıklı çikolata reklamlarında görüyoruz.
Tabii ki yurdumu, milletimi seviyorum, seveceğim!
Ama “özümden çok” biraz abartılı değil mi? Bir Alman’ın Almanya’yı sevdiği kadar sevsek olmaz mı? Belki Almanya kadar müreffeh oluruz. Ya da bir Japon’un Japonya’yı sevdiği kadar sevsek olmaz mı? Belki Japonya kadar teknolojik oluruz.
Ülküm tabii ki yükselmektir, tabii ki ileri gitmektir!
Ama bunun için “yükselmek ve ileri gitmek” konularında anlaşmak zorundayız. Mesela ben “yükselmek” denilince insan hakları bayrağının en tepeye dikilmesini anlıyorum. “İleri gitmek” denildiğinde “vicdanı hür, irfanı hür nesiller” anlıyorum. Herkes böyle mi anlıyor? O zaman anlaşırız canım, ne olacak?
Tabii ki Atatürk’ün yolu hiç durmadan yürümeye değecek bir yoldur!
Suriye’ye bakınca... Irak’a bakınca... Ortadoğu’ya bakınca... Mezhep savaşlarına bakınca... Barbarlıklara bakınca... Terör örgütlerinin neşet ettiği ortamlara bakınca... Suriye’nin İstanbul Konsolosluğu’na bakınca... IŞİD’e bakınca... Emperyalist vurdumduymazlıklara bakınca... Başka yol var mı ki gidecek?
Varlığım Türk varlığına armağan olsun!
Olsun olmasına da... Dünyanın ilk 500 üniversitesi içinde üniversitelerimiz yer alamıyorsa... Paramız başka paraların karşısında pul olmuşsa... 90 senedir sistemimizi oturtamadıysak... Müthiş bir cepheleşme içinde habire birbirimizle çekişiyorsak... Hatta şu yemin metninden bile müthiş bir ayrılık gayrılık çıkarıyorsak... Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek için yemin etsek ne olur yemin etmesek ne olur?
Ne mutlu Türküm diyene!
Benim için hava hoş... Türküm... Ve sabahtan akşama kadar “Ne mutlu Türküm diyene” diyebilirim. Hatta “Türküm demek için ille de Türk olmak gerekmez... Türküm demek yeterlidir” diye izahlara bile girişebilirim. Hatta ve hatta Alman olmaktan, Fransız olmaktan gurur duyanları örnek gösterebilirim. Ama bütün bunlar, “Ne mutlu Türküm diyene!” cümlesinin birileri nezdinde yol açtığı sorunları gidermeye yetmiyor ki! Keşke yetse... Keşke... Ah keşke!
YOKSA İŞİN İÇİNDE FETÖ PARMAĞI MI VAR?
DANIŞTAY’ın verdiği “ANDIMIZ” kararı...
Şu üç şeye vesile olma potansiyeli taşıyor:
BİR: AK Parti ve MHP ittifakını çatlatmak için çaba sarf edenlere müthiş bir gün doğmuş durumda... Bu ittifak bitsin diye uğraşanlara, Danıştay çok muhteşem bir armağan sunmuş durumda.
İKİ: HDP ile CHP arasındaki yakınlaşmanın ortasına tam anlamıyla bir bomba yerleştirilmiş durumda... Patlar mı, patlamaz mı bilmem ama bombanın yerleştirildiğini rahatlıkla söyleyebilirim.
ÜÇ: Epeydir unutulan “Ergenekon”, “Kemalist rejim”, “derin devlet” türü laflar yeniden ağızlara sakız olmuş durumda... Sinmiş olan ‘Yetmez ama evet’çi kesim, aylar sonra ilk kez kafayı rahatça çıkarmaya başlıyor.
Var ya...
Eğer komplo teorilerine azıcık da olsa yatkın olsam...
Eğer büyük resmi görmeye bir miktar meraklı olsam...
Eğer her şeyin ardında bir şey arayanlardan olsam...
“İşin içinde FETÖ parmağı mı var acaba” falan bile derdim.
Allah’tan öyle biri değilim.
Yazının tamamını okumak için TIKLAYIN