'Recep Bey'in acaba basireti mi bağlandı?'
Sözcü yazarı Emin Çölaşan, Erdoğan'ın G20 zirvesinde Cemal Kaşıkçı olayı ile ilgili sessiz kalmasını köşesine taşıdı.
Emin Çölaşan, bugünkü yazısında “Van minıt hacı, gel de bu cinayetin hesabını bütün dünyaya ver” deyip onu köşeye sıkıştırmasını beklerdik! ifadelerini kullandı.
Çölaşan'ın yazısı şöyle:
Sevgili okurlarım, Suudi devleti tarafından işlenen Kaşıkçı cinayetinin üzerinden iki ay geçti… Bizim açımızdan sonuç sıfıra sıfır, elde var sıfır.
Türk kamuoyu bu olayı artık unutmaya başladı. Daha doğrusu, iktidar tarafından unutulsun diye çaba harcanıyor.
Adamı kendi konsolosluk binalarında boğarak, kesip biçerek öldüren devlet görevlisi katiller daha sonra bizim aymazlığımız sayesinde ellerini kollarını sallayarak ülkelerine tüydüler.
Oysa geçen hafta biraz umutlanmıştık…
Yalova'da iki Suudi vatandaşına ait iki kaçak villada polis arama yapmaya başlamıştı. Ancak anlayabildiğimiz kadarıyla oradan da bir şey çıkmadı.
★★★
Şimdi yazının başlığına dönüp “Recep Bey hangi tarihi fırsatı kaçırdı kardeşim, açıkla da bilelim” diye soracaksınız.
Azz sonra (!) açıklayacağım.
Bu kanlı cinayet konusunda burada belki 10 yazı yazdım.
Zaten bunun bir devlet cinayeti olduğunu ve İstanbul'a görevli olarak gönderilen kendi adamları tarafından işlendiğini artık bütün dünya kabul etmiş durumda… Buna Suudiler dahil.
★★★
Recep Bey Arjantin gezisi için uçağına yine yandaş gazeteciler ekibini toplayıp götürmüştü. Bakınız katil Suudilere hitaben ne dedi:
“Kaşıkçı'nın cesedinin nerede olduğunu sizin 20 kişilik (cinayet) ekibiniz biliyor. Burada hiç sağa sola kıvırtmayın.
Dışişleri Bakanları açıklama yapıp yerel işbirlikçi var dedi. Bunu da biliyorlar. Bilmiyoruz demeleri de hiç inandırıcı değil.”
Recep Bey doğru söylüyor ama elinden bir şey gelmediği anlaşılıyor…
Sonra devam ediyor:
“Kaşıkçı'nın (onu öldürmeden önce) başına geçirilen torbayı ve adamın orada çektiği sıkıntıyı hepsi biliyor. Bunları zaten hepsine (yabancı devlet adamlarına) dinlettik.”
Demek ki ya Kaşıkçı'nın, ya da katillerin telefonları birileri tarafından dinleniyormuş.
Kimdir o dinleyenler? CIA'mı, MİT'mi, ya da İsrail'in istihbarat örgütü MOSSAD'mı, keşke bilebilsek!
★★★
Burada önemli olan, adamın telefonları dinlenmiş ve bu yedi dakikalık kaset RecepBey'in ekibi tarafından bütün dünyaya servis edilmiş.
Recep Bey uçakta çok sinirli!.. Suudilere veryansın ediyor:
“Bunlar insanları enayi, ahmak mı zannediyorlar? Kamuoyunu kandıracaklarını zannettiler! Bana gönderdikleri heyetlere bunların hepsini anlattık, şok oldular. En son bana ‘Başsavcımı gönderebilir miyim' dedi, gönder dedik. Ama herhangi bir bilgi ve belge getirmedi. Sonra buradan beş sandık kuruyemişle döndü gitti.”
Bu sandık olayını da burada yazdım. Ülkesine beş sandık kuruyemiş götürmüş, olamaz böyle bir şey… Vatandaş mantığımla sordum:
“Arta kalan ceset parçalarını adına başsavcı denilen bu karanlık suratlı herifgötürmüş olmasın…”
Herhangi bir yanıt veya bilgilendirme gelmedi! Gelmesini de zaten beklemezdim.
Burada önemli olan, cinayetin kasetlerini bütün dünya biliyor ama Türk kamuoyuna herhangi bir bilgi verilmiyor.
Ayıptır, ayıp.
★★★
Sevgili okurlarım, şimdi gelelim kritik soruya!..
Recep Bey bu konuda tarihi fırsatı nasıl kaçırdı?
Beyefendi birkaç gün önce G-20 toplantısı için Arjantin'e gitmişti. Dünya liderlerinin önemli bir bölümüyle birlikte, Suudi cinayet şebekesinin başı olan veliaht prens Muhammet bin Salman da oradaydı…
Görüntüleri mutlaka izlediniz…
Prense gıcık olan bizim Recep Bey, herifin yanından geçerken başını çeviriyor, selam bile vermiyor.
Sonra liderler zirvesi yapılıyor, Recep Bey bu cinayeti orada da gündeme getiremiyor ama uçaktaki gazetecilere şöyle diyor:
“Kanada başbakanı konunun üzerinde az da olsa durdu. Biz de konuşsaydık bütün bu delillerin ne olduğu konusunda ayrıca duracaktım.”
Niye konuşmadınız beyefendi?
Demek ki konuşmasına izin vermemişler!
★★★
Sevgili okurlarım, biz Recep Bey'i haklı olduğu konuların üzerine amansızca giden biri olarak bilirdik.
Örneğin 2009 yılındaki Davos toplantısında İsrail cumhurbaşkanının üzerine nasıl gitmişti, nasıl da bağırmıştı:
“Van minıt, van minıt!..”
★★★
Beklerdik ki benzer olayı Arjantin zirvesinde gerçekleştirsin, Prensin yanından yüzüne bakmadan geçmek yerine yanına gidip bütün dünyanın önünde ve herkesin duyabileceği bir biçimde “Van minıt hacı, gel de bu cinayetin hesabını bütün dünyaya ver” deyip onu köşeye sıkıştırmasını beklerdik!
Kaçırdığı tarihi fırsat işte budur.
İşin ilginç yanı, uçağında davetli olan yandaş gazetecilerden hiçbiri bu konuya değinip kendisine sormayı akıl edememiş, ya da aklına geldiyse bile “Aman beyefendiyi kızdırmayalım” diye düşünüp vazgeçmiş olmalarıdır!
Kale boş, top ayağına gelmiş ama Recep Bey bütün dünyayı ayağa kaldıracak olan “Van minıt” golünü atmaktan kaçınıyor!
Suudilerle ilişkisi bozulmasın diye mi korkuyor?
Acaba nedir, yoksa basireti mi bağlanmış?