Berhan Şimşek: Türkiye'yi yönetmek isterdim
İsmi Üsküdar Belediye Başkan adaylığı için geçen CHP eski Milletvekili, aktör Berhan Şimşek 'Başbakan olabilirdim, oscar alan bir film de çekebilirdim ama seçimlerim yolunda büyük bedeller ödedim.' ifadelerini kullandı.
CHP eski milletvekili, aktör Berhan Şimşek Posta Gazetesin'den Alev Gürsoy Cimin'in sorularını yanıtladı.
ZAMANINDA KENDİMLE İNANILMAZ KAVGALAR ETTİM
Siz kendinizle çok kavga eder miydiniz?
Elbette hem de çoook! Zamanında hedeflerim adına kendimle inanılmaz kavgalar ettim. Büyük iddialarım vardı; Türkiye’yi yönetmekten tutun da, Oscar alacak film çekmeye kadar.
Türkiye’yi yönetmek derken Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık gibi mi?
Tabii canım hem de çok istedim. Türkiye’yi yönetmekte ne var Allah aşkına? Hem yönetenlerin bizden ne fazlası var? Ben de dokuz ay 13 günlüğüm. Ayrıca çok zenginim. 13 kardeşli bir ailenin 10 numaralı çocuğuyum.
Gani Müjde'den elektrik faturası tepkisi
“Çok zenginim” derken maddi varlıktan mı yoksa maneviyattan mı bahsediyorsunuz?
Her ikisi de. Mesela ben çocukken ailem çok varlıklıydı. Bayburt’un önde gelenlerindendik. Ama ben 11 yaşında İstanbul’a geldim ve kendi ayaklarımın üzerinde durdum.
Peki, neden oscar almak gibi bir hayaliniz varken ve sinemada zirvedeyken, o yolu bırakıp siyasete girdiniz?
Ben kendi yaş grubumun içerisinde o sürecin en iyi filmlerini yaptım. Herkesin cesaret edemeyeceği rolleri oynadım. Mehmet Ali Ağca’yı oynadım. İlk PKK’lıyı oynadım. Deniz Gezmiş’i oynadım. Kemal Tahir’in Kurt Kanunu’nu oynadım. İttihat ve Terakkicileri oynadım. Hepsi de birbirine zıt karakterler. 1987-2001 arası sinemada en fazla film çeken oyuncuydum. Ve Türkiye’nin parlak dönemleriydi. Kitlem de büyüktü. Ben sinemayı bıraktığımda doğan çocuklar şu an 18 yaşında. Yani bu kadar senedir sinema yapmıyorum. Ben sinemaya aşıktım.
MİLLETE VEKİL OLAN TİCARET YAPMAMALI
Neden bıraktınız?
98-99 yılında parti meclisi üyesi oldum. Bir anda siyasetin derinliğinin içerisinde öyle bir kaldım ki, milletvekili oldum, yemin töreninden sonra sanki bütün ülkeyi sırtımda hissettim. Millete vekalet ediyorsun. Sabah kalkıp, Meclis’e giderdim. Meclis’te memur arkadaşlar derdi ki, “Mesai başladı.” Ben çıktığımda da, “Evet, meclis kapanıyor” derlerdi. Bir günde yedi kez kürsü kullanırdım. Dışarıda kar yağdığından haberim olmazdı. O vekalet görevimi alnımın akıyla yapmak için böyle çalıştım. Ben milletvekili olmaya karar verdiysem, sinema yapamazdım artık. Vekil olduğum dönem iki şirketim vardı. Biri film şirketi, diğer inşaat şirketi. İkisini de kapadım milletvekili olduktan sonra. Millete vekil olan ticaret yapmamalı. Eğer yapıyorsa adı nüfus ticareti olur.
Hata mıydı siyasete girmek?
Hayır, hiç pişman olmadım. İlk dönemler sinema rüyalarıma girerdi. Büyük travma yaşadım. Siyaset Türkiye’de mesleksizlerin işi. Benim mesleğim vardı. Türkiye’de siyaset zengin olma aracı. Benim param vardı. Biz namusumuzla yaptık servetimizi. Vekilliğim bittikten sonra da parti görevim 2011’e kadar devam etti. 2011’den sonra geri döndüğümde de benim yaptığım filmi gösterecek sinema kalmamıştı. Benim çekeceğim filme para yatıracak yapımcı da kalmamıştı. Sektör bitmişti. Çünkü 2002 itibarıyla başlayan siyaset, Türkiye’deki bütün alanları kendi kapsama alanı içine aldı. Kendi sanatçısını, kendi yönetmenini sahiplendi. Çıkıp da kötü bir film çekemezdim. Bir filmi çekerken benim bir derdim olmalı.
Mehmet Ali Ağca filmini çektiğiniz için pişman mısınız?
Asla. Bugün olsa çekemeyiz. Bugün öyle bir filmi çekecek yönetmen de, oyuncu da, yürek de yok. O zamanlar bana tehdit mektupları geldi. Onları emniyete teslim etmiştik. Bize ruhsatlı silah vermişlerdi. Oyuncu her rolü oynar.
OYUNCU HER ROLÜ OYNAR FÜSUN DEMİREL'İ SUÇLAYAMAZSIN
Bir oyuncu bir PKK’lının annesini oynamak istediğini söylediği için topa tutuldu. ama siz o dönem PKK’lıyı oynamışsınız.
Bir PKK’lıyı oynadığım Işıklar Sönmesin’i çekme gerekçem şuydu: 96 Türkiyesi’nden bahsediyoruz. Kürt kardeşlerim “Kürdüm” diyemiyordu. Biz evlatlarımızın her gün şehit olduklarını dinliyorduk. Cemal Şan diye bir arkadaşımızın öyküsünü alıp, Reis Çelik’e gittim. “Bu filmi çek” dedim. Yüzbaşını oynaması için teklif ettiğimiz arkadaş korktu oynamadı. Sonra Tarık Tarcan’a gittik. O oynadı yüzbaşıyı. Yaşanan onca acıya bir damla su vermek için o filmi çektik. Kardeşliğimizi anlattık. 1071’den beri Kürt kardeşlerimiz bu topraklarda. Biz kardeşiz, barış içinde yaşamalıyız. Işıklar Sönmesin’in kaygısı buydu. Ve oyuncu her rolü oynar. Yani bir PKK’lının annesini oynamak istediği için Füsun’u (Demirel) suçlayamazsın.
Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in başına gelenler hakkında ne dersiniz?
Trajikomik. Sayın Cumhurbaşkanı’nın yerinde olsaydım, telefon açar şöyle derdim, “Metin Abi oldu mu ya? Bu kadar sert olmayacaktın.” O kadar. Onlar bu ülkenin yüz akları, dediklerinde bir hakaret yok.
Sanatçıların siyasetin içinde bu kadar olması doğru mu?
Kesinlikle doğru. Neden olmayacaklarmış? Mustafa Kemal Atatürk ne der? “Sanatçı karanlığı ve aydınlığı alnında ilk hisseden insandır.” Sanatçı bu ülkenin feneridir, karanlığa ışık tutanıdır. Ve ister CHP iktidar olsun, ister AKP sanatçı hiçbir zaman iktidarla barışık olmaz.
RÖPORTAJIN TAMAMI POSTA GAZETESİ'NDE