'Benim en prestijli projem Eskişehir’dir'
Eskişehirlilerin ‘Hoca ne yapacaksa güzel yapar’ dediği Yılmaz Büyükerşen yeni projelere hazırlanıyor
“Türkiye’nin en yaşanılır şehirlerinden biri olan” Eskişehir, aynı zamanda Cumhuriyet kenti olmasıyla da dikkatleri üzerine çekiyor. Eskişehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, “Eskişehir aynı zamanda Cumhuriyetin
de hikâyesidir. 1923’te kurulan Cumhuriyetin ve onu kuranların nasıl bir Türkiye hayal ettiklerinin aynasıdır Eskişehir. Şuna inanıyorum: Atatürk,
Cumhuriyeti kurup, bizlere Batı uygarlığını hedef olarak gösterirken, bu ülkenin ve şehirlerinin, bugünkü Eskişehir gibi olmasını istiyordu. Eskişehir
son yıllarda, Atatürk’ün ve Cumhuriyetin o hedefine doğru güçlü adımlarla yürüyor. Bu yürüyüşünden asla vazgeçmeyeceğini biliyorum” diyor.
“Bugünkünden daha güzel bir Eskişehir” sözü veren ve bir dönem daha Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na talip olan Yılmaz Büyükerşen, Cumhuriyetin sorularını yanıtladı.
Yılmaz Büyükerşen bir Eskişehir tanımı yapsa, ne söyleyebilir?
Eskişehir, yaklaşık 5 bin yıllık geçmişi, uygarlık tarihi ile aynı yaşta olan bir şehir. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, inişli çıkışlı birçok
devir yaşamış. Eskişehir’in 5 bin yıllık uzun tarihi nasıl sürekli Batı akınları altında geçtiyse, bugünkü durumu da bundan çok farklı değil. Bugünkü savaş ve işgal amaçlı akınlar değil elbette ama Balkanlar’dan, Kırım’dan, Romanya’dan gelen göçler Eskişehir’in bugünkü yapısı üzerinde çok etkili
oldular. Buna Kafkasya’dan gelen hemşerilerimizi de katıyoruz elbette. Göç ederek gelen hemşerilerimiz, Eskişehir’in yerli halkıyla bütünleşmiş, farklı, renkli, aynı zamanda uzlaşmacı, hoşgörülü bir yaşam biçimi geliştirmişler. Ben de Balkanlar’dan göçüp gelmiş ama Eskişehir’de doğmuş, büyümüş,
okumuş biriyim.
‘Makus talihini değiştirdik’
Cumhuriyetin hemen öncesinde İstanbul-Hicaz demiryolu hattının Eskişehir’den geçmesi, çok
uzun yıllar süren bu geri kalmışlığı tersine çevirmiştir. Sonrasında Kurtuluş Savaşımızın en önemli savaşları da bu topraklar üzerinde olmuştur. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet sayesinde birçok sanayi kuruluşuna kavuşmuştur. 1950’li yılların ikinci yarısından sonra da yeniden içine kapanmış, adeta unutulup bir kenarda bırakılmıştır.
Bu dönem Eskişehir’e hem zaman, hem de emek açısından pahalıya mal oldu. Üzülerek söylemeliyim ki; Eskişehir bu yıllar boyunca, çağdaş şehircilik açısından hep geri planda kaldı. Bunun birçok nedeni vardı elbette. Bunun nedenlerini yeniden gündeme getirmenin çok gerekli olduğunu düşünmüyorum. Bizimle birlikte bu makus talihin de değiştiğini düşünüyorum. Eskişehir son yıllarda, Atatürk’ün ve Cumhuriyetin o hedefine doğru güçlü adamlarla yürüyor. Bu yürüyüşünden asla vazgeçmeyeceğini biliyorum.
‘Makus talih’ ifadenizi biraz açalım. Büyükerşen’den önce Eskişehir nasıldı, şimdi nasıl?
Eskişehir, uzunca bir dönem kendi haline bırakılmıştı. Üzerine soğuğunu, yağmurunu, çamurunu da eklediğinizde, Eskişehirlilerin bile yaşamaktan çok da mutlu olmadıkları bir şehirdi. Çok kişi, “Biz bu şehirden kurtulamadık, bari çocuklarımız okusunlar da başka şehirlerde yaşasınlar” gibi bir
düşünceye sahiptiler. Şehir dışından insanlar ya mecburiyetten geliyorlardı, ya da geçip gidiyorlardı. Böyle bir Eskişehir vardı. Porsuk’un halini, şehir
içi toplu taşıma sistemini, şehrin yüzde 95’inin kullandığı Kalabak suyunun
halini anlatmıyorum bile...
‘En prestijli projem’
Bugün Eskişehir, hemşehrilerimin “Eskişehirliyim” demekten gurur duydukları bir şehir halinegeldi. Bunu ben söylemiyorum, Eskişehirliler söylüyor. Kış mevsiminde haftasonları, yaz mevsiminde hemen haftanın her günü onlarca tur otobüsü ile Eskişehir’i görmeye, gezmeye geliyorlar. Demek ki Eskişehir’i beğeniyor, görmeye, gezmeye değer buluyorlar.
Bir de rakipleriniz, bazen sizin ‘görev sürenizde hiçbir şey yapmadığınızı’ söylüyorlar. Buna ne dersiniz?
Benim en prestijli projem Eskişehir’dir, Eskişehir’in kendisidir, Eskişehir’i insanların gurur duyacakları bir şehir haline getirmektir. Bugüne kadar yaptığım projelerin tümünü aklımdaki ve hayalimdeki Eskişehir projesini tamamlamak için yaptım. Onların hiçbirini tek başına, diğerlerinden
bağımsız bir proje olarak düşünmedim. Siyasi rakiplerimizin bizim hiçbir şey yapmadığımız şeklindeki eleştirilerine gelince... Aslına bakarsanız,
bu tür eleştirilere cevap verme gereği bile duymam ama madem sordunuz, yaptığımız birkaç şeyi anlatalım isterseniz...
Muhaliflerimin yapabildikleri birinci eleştiri trafik. İkincisi de “benim bir şey yapmadığım” eleştirisidir. Yıllardır şehrin trafiğinin kötü olduğunu söyleyip dururlar. Trafik konusundaki düşüncelerimi biliyorsunuz. Bu şehirde öncelik araçların değil, insanlarındır. 2 Eylül Caddesi’nin, İsmet İnönü Caddesi’nin tramvaydan önce ne halde olduğunu hatırlayanların,
ki çok değil 15 yıl öncesi, bugün şehrin trafiğinden böyle söz etmelerini anlayabilmek mümkün değil. Bugün Eskişehir’de neredeyse her 3 kişiye bir araç düşüyor. Eskişehir’de lastik tekerlekli araç sayısı, nüfusumuzdan hızlı artıyor neredeyse. Dünyanın hiçbir şehrinde, bu kadar hızla
artan araç sayısına karşı trafik sorunu kökünden çözülemez, çözülmemiştir de. Dünyanın en medeni, en gelişmiş ülkelerine gidin, göreceksiniz
ki hepsinde trafik sorunu vardır. Çünkü bir yanda insanların otomobil merakı ve otomobili bir tür prestij aracı olarak görme alışkanlığı devam
ettikçe, sizin de her gün artan bu ihtiyacı karşılamak için evvelce yapılmış binaları, istimlak ederek, yıkarak, yolları genişletmeniz gerekir
ama mümkün değildir. Sürdürülebilirliği yoktur.