Kılıçdaroğlu: Beş metropol ili de kazanacağız
31 Mart seçimleri için kampanya çalışmalarına hız veren CHP lideri Kılıçdaroğlu, bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ekonomik krize karşı hiçbir önlem alınmadığı için krizin derinleşerek devam edeceği uyarısında bulunurken “Sanki bir bakkal yönetiyorlarmış gibi kendilerinin sebep olduğu faturayı getiriyorlar toplumun önüne koyuyorlar. Arkasından da esnafı, üreticiyi, serayıcı terörist ilan ediyorlar” değerlendirmesini yaptı.
Cumhuriyet'ten Mahmut Lıcalı'nın haberine göre 31 Mart seçimleri için kampanya çalışmalarına hız veren CHP lideri Kılıçdaroğlu, bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu özetle şunları dile getirdi:
Türkiye’ye bahar gelecek: (Kampanyanın nasıl yürütüleceği konusunda) Seçim kampanyasında ağırlık Ankara, İstanbul, Bursa, Antalya, Adana ve Mersin olacak. Bu metropol kentlerinin dışında artı yüzde 5, eksi yüzde 5 olan, kazandığımız ve kaybettiğimiz yerler var, buralara da özel ağırlık verilecek, seçim kampanyasının geneli dışında. Ve 1 Nisan sabahı Türkiye’ye bahar gelmiş olacak.
Anketler sonucu doğruluyor: (Ağırlık verilecek kentlerde kampanyanın nasıl olacağı konusunda) Sadece ben gitmeyeceğim oralara. Milletvekillerimiz gidecek, bazı kentlerin belediye başkanları, başkan adayları gidecek. Özel ekipler oluşturacağız; ilin özelliğine göre kent merkezler ile kırsalda çalışmalar yapacaklar. Bu saydığım illerin tamamını alacağız. Gördüğümüz tablo, gelen bilgiler, anket sonuçları bunu doğruluyor. Sahadan gelen bilgiler, bu kentlerin kanaat önderlerinden, sivil toplum örgütü temsilcilerinden, eski siyasetçilerinden gelen bilgiler andığım beş metropol ili de kazanacağımız yönünde.
Her partide yaşanabilir: (Aday belirleme sürecinde, parti içinde yaşanan tartışmalara ilişkin) Partide bir karmaşa yok. Her partide olan, üç aşağı beş yukarı yaşanan olaylar, bizde de yaşanıyor. Yani öyle bir karmaşa ya da bir kaos görüntüsü yok.
Tanzimle ekonomi düzelmez: (Tanzim satış konusunda) Eğer tanzim satışla Türkiye’nin sorunları çözülseydi biz zaten çok önceden “tanzim satış mağazaları kurun” diye öneri getirirdik. Türkiye’nin bu konudaki temel sorunları, Türk çiftçisinin üretimden koparılması ve her şeye rağmen üretmek isteyen için de tarımsalar üretimin üzerindeki yüksek maliyet. Bu nedenle, tanzim satış mağazaları ile Türkiye’nin ekonomik sorunları çözülemez.
Bu ancak seçime kadar, ekonomik krizden vatandaşın daha az etkilenmesini sağlayan bir yöntem. Seçimden sonra zaten çok daha ağır bir tablo ile karşılaşacağız, öyle anlaşılıyor. Şunu sormak isterim; vatandaşın bağışladığı ürünü, hangi akılla, mantıkla, hangi ahlaki temeli esas alarak parayla sattınız? Vatandaş bedava vermiş dağıtılmak üzere, vatandaşa hangi yüzle parayla satıyorsunuz? Bu sorunun cevabını gerçekten merak ediyorum.
Faturayı toplum önüne koyuyor: (Ekonomideki gelişmeler) Ekonomik kriz derinleşerek devam edecek. Şu ana kadar krizin önlenmesi için ya da krizi aşmak için alınan hiçbir kalıcı ve samimi bir önlem yok. Hepsi günü kurtarma üzerine alınan önlemler. Örneğin; 100 günlük program açıklandı, arkadan bir 100 gün daha açıklandı, ne oldu? Tasarruf yapacaklardı, ne oldu? Neyin tasarrufunu yaptılar?
Üzüldüğüm nokta şu: Devletin silah fabrikasını satıyorsunuz, şeker fabrikasını satıyorsunuz sonra da çıkıp tanzim satış mağazası açıyorsunuz. Aklın kabul edeceği bir olay mı bu? Yani siz bir devlet yönetiyorsunuz. Sanki bir bakkal yönetiyorlarmış gibi kendilerinin sebep olduğu faturayı getiriyorlar toplumun önüne koyuyorlar. Arkasından da esnafı, üreticiyi, serayıcı terörist ilan ediyorlar. Yahu zamları yapan sensin. Benzine, mazota, ilaca, gübreye zammı yapan sensin. Bütün bu zamları yapıyorsun, “niye ucuza satmıyorsun” diyorsun. İyi de zamları geri al, vatandaş daha ucuz domates de, biber de, soğan da yer.
‘ORTADA BAŞKAN ADAYI DA YOK’
Türkiye Belediye Başkanı galiba: (Erdoğan’ın mitinglerinde; CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’ni hedef alması konusunda) Ciddiye almıyorum. Sen devleti yönettiğini iddia ediyorsun. Devleti yöneten bir adamın halka yerel yönetimlerde neler yapacağını anlatması lazım değil mi?
Bunu anlatamıyor, neden? Çünkü söyleyeceği, yapacağı hiçbir şey yok. Bir de şu var: Belediye başkanının çıkıp konuşması lazım, ortada belediye başkanı yok. Belediye başkanının, her bir yerel merkez için kendi projelerini anlatması lazım. Ortada belediye başkanı yok. Bir kişi var Erdoğan, Türkiye’yi geziyor. Yani Türkiye Belediye Başkanı galiba. (Gülerek) En son oraya özendi herhalde, onu yapacak.
Öte yandan bakın benim konuştuğum yerde bizim belediye başkanımız çıkıp konuşuyor. Ama onların belediye başkanları asla konuşamaz, Erdoğan izin vermez. Çünkü belediye başkanı ne yapacağını bilmiyor ki... Ne söylenecekse Erdoğan söylüyor, “Ben ne dersem öyle yapacaksınız” diyor.
Biz ise yerel seçim atmosferini yaşatmak istiyoruz. Belediye başkanları yarışsınlar. Bizim adaylarımız projelerini anlatıyor onların görevi ise CHP, İYİ Parti, Saadet’e saldırmak. Onların görevi, yalan üzerinden saldırı görevi. Ancak gülünür yani. Mizah unsuru.
‘GÜNEY AMERİKA’NIN DEVRİMCİLERİNE YAZIK’
VenezÜella’ya müdahale doğru değil: (Venezüella’daki iktidar tartışmaları) Venezüella’ya dışarıdan müdahaleyi asla doğru bulmuyorum. Orada halk kendi iradesiyle kendi yöneticilerini seçer.
Dışarıdan yapılan bir müdahale, dikta yönetimlerinin güçlenmesine yol açar. Sırtını bir başka egemen güce dayamış olan bir iktidar, kendi halkına hizmet edemez.
Gücünü aldığı egemen devlete hizmet etmiş olur. Bu da doğru değil. Güney Amerika’nın devrimcilerine yazık.