Ekrem İmamoğlu, 'İsmail Küçükkaya ile görüştü' iddiasının perde arkasını anlattı
Seçilmiş İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, tarihi ortak yayının ardından ortaya atılan "İsmail Küçükkaya ile önceden görüştü" iddiası hakkında konuştu.
Seçilmiş İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, tarihi ortak yayının ardından ortaya atılan "İsmail Küçükkaya ile önceden görüştü" iddiası hakkında konuştu.
Habertürk'ten Kübra Par ile bir röportaj gerçekleştiren Ekrem İmamoğlu, "Yüz yüze görüştünüz mü yayından önce? " sorusuna "Tabii ki. Bana geldi, zaten, “Sizinle görüşeceğim, ardından Sayın Binali Yıldırım’ı ziyaret edeceğim” dedi. Gizli görüşme derken, kameraların önünde değildi ama gizli de değildi. Oturduk, konuştuk.
Sorular konusunda da, “Sizin ne soracağınıza karışmam ama konunun çemberi belli. İstanbul konuşulmalı, tamam ama İstanbul’da ikinci seçime niçin gidildiği de konuşulmalı. Bu en önemli mesele” dedim." yanıtını verdi.
Ekrem İmamoğlu ailesiyle...
Ekrem İmamoğlu'nun Kübra Par ile röportajına eşi Dilek Hanım, çocukları Selim, Semih, Beren, annesi Hava Hanım ve babası Hasan Bey de eşlik etti.
Röportajdan ilgili kısımlar şöyle;
Ekrem Bey, önceki akşam bütün Türkiye milli maç seyreder gibi sizin Binali Bey ile olan yayınınıza kilitlenmişti. Sizce nasıl bir yayındı?
Aslında Türkiye’nin ne kadar zaman kaybettiğini gösteren bir gece yaşadık. Bugüne kadar böyle bir yayından milletin mahrum kalması demokrasi adına o kadar üzücü ki... İki insan bir araya geliyor, bir edep içerisinde İstanbul’u konuşuyor. 17 yıldır bu yapılmıyor. Niçin? İnsanlar konuşsa, sorsa… Bu sefer sokakta ayrışan ve kutuplaşan insanlar konuşmaya başlayacak. Bu bakımdan ben çok tarihi bir an yaşadığımızı düşünüyorum. Önemli bir başlangıç olduğunun farkındayım. Onun için, inanın tüm hassasiyetimle, kendi ruhumla kendimi yansıtmaya, samimiyetimi aktarmaya çalıştım. Her iki tarafın da kusurları olabilir ama toplum bence gerekli mesajı almıştır. Aynı zamanda bundan sonra da olması noktasında ciddi bir adım atılmıştır.
Aslında medya kazandı. Biz kazandık...
Kesinlikle. Bir de o yönüyle bundan sonra o masadan kimse kaçamaz.
Nasıl hazırlandınız yayına?
Çok büyük bir hazırlık yapmadım. Çünkü 7-8 aydır her anım hazırlıkla geçiyor. İstanbul’u çalışıyoruz. Arkadaşlarım cumayı cumartesiyi boşaltalım dediğinde, “Hayır, öyle bir şey istemiyorum. Aksi takdirde o 2 saate çok önemli bir şey yüklemiş oluruz. Ben zaten hazırım. Ben İstanbul için hazırım!” dedim. Onun için cumayı da cumartesiyi de sahada geçirdik, hatta cumartesi 9 buçuk 10’u buldu programımızın bitmesi. Ertesi gün nelere hazırlık yapmalıyız, neleri konuşabiliriz diye bir kontrol ettik ve programa çıktık. Yani öyle çok özel bir çalışma yürütmedim.
"O KONUYU KONUŞAMADIĞIMIZ İÇİN ÜZÜNTÜ DUYDUM"
İsmail Küçükkaya’nın soruları önceden verip vermediği çok tartışıldı. Yayın öncesinde ne sorulacağını biliyor muydunuz?
Hayır hayır, öyle bir şey yok. Ama konu İstanbul olduğu için, ulaşımı konuşacağımızı, çevreyi konuşacağımızı biliyorduk. Sadece dün akşam depremi, kentsel dönüşümü konuşamadığımız için üzüntü duydum. Çünkü o gerçekten İstanbul için ele alınması gereken trajik bir konu. Bunu çok hızlı çözmemiz gerekiyor. Bir ona üzüldüm, onun dışında kısa da olsa her şeye temas ettik. Çocuğu konuştuk bu kentte. Bakın, bir yerel dilin bu kadar değiştiği ilk seçim bu. Geçmiş seçimlere döndüğünüzde mega projeler, yapılar, tünelle konuşuluyordu ama bu sefer insanı konuşuyoruz, farkında mısınız? Çocuğu, kadını, toplumu, birleşmeyi, buluşmayı, barışmayı konuşuyoruz. Bu muazzam bir şey, çok mutlu oldum. Rakibimin de bu dile eğilim göstermesi ve ona dönük konuşmalar yapması bence bir kazanımdır.
"İSMAİL KÜÇÜKKAYA İLE YAYINDAN ÖNCE BULUŞTUK, KONUŞTUK"
İsmail Küçükkaya ile önceden buluştuğunuza dair bir iddia ortaya atıldı. Yüz yüze görüştünüz mü yayından önce?
Tabii ki. Bana geldi, zaten, “Sizinle görüşeceğim, ardından Sayın Binali Yıldırım’ı ziyaret edeceğim” dedi. Gizli görüşme derken, kameraların önünde değildi ama gizli de değildi. Oturduk, konuştuk. Sorular konusunda da, “Sizin ne soracağınıza karışmam ama konunun çemberi belli. İstanbul konuşulmalı, tamam ama İstanbul’da ikinci seçime niçin gidildiği de konuşulmalı. Bu en önemli mesele” dedim. Normal bir seçim değil ki bu. 31 Mart’ta bir seçim yaptık, 23 Haziran’da niçin bir seçim daha yapıyoruz? Niye bu ülke 3 ay daha seçimle boğuşuyor? Bunu millete anlatmamız gerektiği konusunda talebimi ilettim. Sorular, özel detaylar gibi konulara asla girmedim. “Siz aklınıza gelen her şeyi sorabilirsiniz” deyip, kendilerini uğurladım.
Programdaki Sayıştay raporu tartışması da gün boyu konuşuldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 753 milyon lira zarara uğratıldığının Sayıştay raporuyla tespit edildiğini iddia ettiniz. Sayıştay'ın 23 Mayıs'ta yaptığı açıklamada ise "2019 yılına ilişkin denetim süreci henüz başlamamıştır. 2018 yılı denetimleri ise henüz sonuçlanmamış olup bu yıla ilişkin raporlama süreci devam etmektedir" ifadeleri kullanılmıştı. 753 milyon liralık zarar olduğunu neye dayanarak iddia ettiniz?
Belirtilen konular Sayıştay’ın seçim sürecinin başlamasının hemen öncesinde, Ekim 2018 tarihinde açıklanan 2017 yılına ait İBB, İSKİ ve İETT denetim raporlarına dayanıyor. Bazı basın organlarında çıkan sahte iddiası tamamen saçma. Sayıştay Başkanlığı’nın kendi resmi web sitesinde rapor hâlâ duruyor. Raporda kamu zararına ve usulsüz işlemlere ilişkin; taşınmaz kayıtlarının tutulmaması, ihale kanununa aykırı işlem yapılması, belediyenin yapması gereken tahsilatları yapmaması, İSKİ’nin bankalardan lüks araç temin etmesi gibi birçok husus bulunuyor.
"STÜDYO DÜZENİ DAHA YARATICI VE HAREKETLİ OLABİLİRDİ"
Yayın sonrasında, “Bu yayın aslında kimsenin kararını değiştirmeyecek” yorumları ağırlıktaydı. Hatta yayının sıkıcı olduğunu düşünenler de oldu. Bu yorumlara ne diyorsunuz?
Kavga etsinler, sürtüşme olsun diye bekleyenler de olmuştur. İtiraf etmeliyim ki açıkçası iftira anlamında benim canımı sıkan birkaç söz oldu. Özellikle yalan kelimesi… Ama kavga etmeden de tartışılabileceğini ispat ettiğimizi düşünüyorum. Bu bence sevindiricidir. Rakibimize de bu anlamda teşekkür ediyorum. Kavga etmek bir kazanım değil ki. Sıkıcılıktan kasıt nedir? Ne olmalıydı? Birbirimizin yakasına mı yapışmalıydık? Bence keyifliydi. İyi bir deneyimdi. Bundan sonrakiler daha yaratıcı olabilir. 1980’lerde yapılan açık oturumları hatırlıyorum; biraz daha TRT formunda, biraz daha kurumsal. Hafif o havada başladı süreç. Ayakta olmalı, belki daha hareketli olmalıydı. Arkada ekranda projeler dönüyorken anlatmak isterdim. Daha farklı bir stüdyo ortamı olsun ve insanlara canlandırmalar sunalım isterdim.
“Keşke Habertürk TV ‘de yapsaydık” dediniz mi?
Her kurum güzeldir. Kurumlara elbette bir beyanda bulunmak istemeyiz ama inşallah bundan sonrakiler daha yaratıcı olur. Bu arada bizim dışımızdaki iki aday da yayına katılmak istediler. Haklılar ama bu bir başlangıçtı. Bir yerden başlamak lazımdı.
“KEŞKE PROGRAMDA SAADET VE VATAN PARTİSİ’NİN ADAYLARI DA OLSAYDI”
Evet, bu seçime 4 adayla gidiliyor. Geçen hafta hem Saadet Partisi’nin adayı Necdet Gökçınar hem de Vatan Partisi’nin adayı Mustafa İlker Yücel Habertürk TV’de konuğumdu. Her ikisinin de size biraz sitemi oldu. “Keşke yayında biz de olsaydık” dediler.
Haklılar. Aslında bunu dile getirmek istedim. Sonra kendimi geri çektim. “Buradan da prim yapıyor” denmesini istemedim. Hem Saadet Partisi hem Vatan Partisi adayımız kusura bakmasınlar. Onların hoşgörüsüne sığınarak söylüyorum, bundan sonra tüm adayların bir araya geldiği ortamlar da yaratılacaktır. Lütfen burada başlangıca dönük fedakârlıklar yaptığımızı düşünsünler.