Hüsnü Mahalli: Binali Yıldırım'ın programda tek bir amacı vardı
Korkusuz yazarı Hüsnü Mahalli, İmamoğlu - Yıldırım ortak yayınını değerlendirdi.
Hüsnü Mahalli, "Tükenmişlik sendromu" başlıklı yazısında, "İmamoğlu'nu hedef olan karalama ve iftira kampanyası işe yaramayacaktır." dedi.
"31 Mart'ta İmamoğlu'na oy verenlerin %100'ü kararını değiştirmeyecektir." diyen Mahalli'nin yazısı şöyle:
Pazar gecesiyle ilgili çok şey yazıldı konuşuldu.
Sıcak tartışmanın olmadığı programa ben ‘tartışma programı' demem.
Heyecan yoktu.
Örneğin Binali Yıldırım, program süresince en az beş kez nakavt olabilirdi ama Ekrem İmamoğlu yapmadı.
Ama konumuz bu değil.
Konumuz ‘AKP'yi geren vatandaş.
Binali Yıldırım'ın programda tek bir amacı vardı:
‘Geçmişte AKP'yi destekleyen, ancak 31 Mart'ta İmamoğlu'na oy veren vatandaşları geri çevirmek ve varsa başkalarının önünü kesmek'.
Hikaye bundan ibarettir.
Yani Yıldırım'ın, ‘verileri kopyalamak', ‘valiye hakaret etmek' ve benzeri konular üzerinden İmamoğlu'na yüklenmesi bunun içindir.
Peki başarabildi mi?
Sanmıyorum.
Sayın Yıldırım'ın morali, motivasyonu ve heyecanı tükenmişti.
Üstelik İmamoğlu hiç yüklenmemişti ona.
Peki bu durumda 23 Haziran'da ne olabilir?
31 Mart'ta İmamoğlu'na oy verenlerin %100'ü kararını değiştirmeyecektir.
Oy kullanmayan ya da herhangi bir nedenden dolayı kullanmayanların tümü sandığa gidecektir.
Katılım oranı büyük olasılıkla %90'lara yaklaşacaktır.
Öyle olursa bu demokrasinin zaferi olacaktır.
31 Mart'ta 30 bin 884 oy alan DSP, 27 bin 087 oy alan BTP, 22 bin 252 oy alan DP ve yaklaşık 6 bin oy alan bağımsızlara oy verenlerin ezici çoğunluğu İmamoğlu'nu destekleyecektir.
10 bin 349 oy alan TKP ise önceki gün garip bir şekilde seçimleri boykot edeceğini açıkladı, ancak 31 Mart'ta Zehra Güner Karaoğlu'na oy verenlerin büyük bölümü bu karara uymayacak ve İmamoğlu'nu destekleyecektir.
İmamoğlu da tüm seçmenlere yönelik bir şeyler söylemeli.
İmamoğlu 31 Mart'ta oy kullanmadığı tahmin edilen 200 bin kadar Kürt seçmeni ve küskün AKP'lileri de unutmamalı.
Onlarla birlikte 23 Haziran seçimleri çok daha rahat kazanılır.
Hem de büyük farkla.
Örneğin 300 bin oy farklı.
AKP'den olası kopmalarla sürpriz olur ve bu fark 400 bini geçer.
İmamoğlu AKP'li, MHP'li ve BBP'li seçmenlere kendi samimi yöntemleriyle özel ilgi göstermeyi sürdürmelidir.
Onları kazanmak hiç zor değil.
İmamoğlu'nu hedef olan karalama ve iftira kampanyası işe yaramayacaktır.
23 Haziran'da toplumun vicdan ve inanç değerleri test edilecektir.
Bakalım 17 yıllık AKP iktidarı kendi ideolojisi doğrultusunda neyi ne kadar başarabilmiştir.
AKP birçok şeyi iyi iş yapmış olabilir, vatandaşlar haklı olarak AKP'ye oyunu vermiş olabilir ama ortada bir haksızlık var:
Kim ne derse desin; İmamoğlu, 31 Mart'ta belediye başkanı seçilmiştir.
Kim ne derse desin; YSK'nın iptal kararı, Anayasa ve yasalara aykırıdır.
Kim ne derse desin, İmamoğlu'nu hedef olan suçlamaların tümü palavradır.
Yandaş medya günlerdir İmamoğlu'na en az 50 sıfatla hakaret ediyor, kendince aşağılamaya çalışıyor ve hiç çekinmeden onun için FETÖ'cü diyebiliyor.
İyi de İmamoğlu'na FETÖ'cü diyenlerin tümü olmazsa da büyük bölümü gerçek FETÖ'cü.
Stratejilerde, ‘En etkili savunma saldırıdır'.
Hitler'in Propaganda Bakanı Goebbels;
“Yalan söyleyin mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa yalana devam edin. Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar. Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır.
Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır.
Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin.
Asla rakibinizin üstün bir yanı olduğunu kabul etmeyin.
Asla kendinizden başka birine hareket alanı bırakmayın.
Asla kabahat ve suç üstlenmeyin.
Her zaman etrafınızda bir yalaka ordusu bulundurun.
İlk sözü kim ne kadar güçlü ve bağırarak söylerse, o kazanır.
Önemli olan aydınlar değil kitlelerdir. Çünkü onları kandırmak çok kolaydır ve en önemlisi her zaman etrafınızda bir yalaka ordusu bulundurun” der.
AKP'nin taktiği budur.
Yemin billah, bizimkilerin yanında Goebbels zavallı kalır.
Ama işe yaramadığını herkes 23 Haziran'da görecektir.
Ben bunu, pazar gecesi tartışma programında gördüm.
Binali Yıldırım'ın yüz ifadesinde, mimiklerinde, bakışlarında hatta ses tonunda.
Tamamen bir ‘tükenmişlik sendromu' hali.
Kendisinde ve AKP'de.