Ali Babacan, CHP'nin liste ittifakı teklifini açıkladı: Çalışma devam ediyor
Altılı Masa'nın cumhurbaşkanı adayı krizi görüşme trafiği sonrasında pazartesi günü çözüldü. Habertürk'te Kemal Kılıçdaroğlu'nun aday gösterilmesi süreci hakkında konuşan Ali Babacan, milletvekilliği genel seçimlerinde CHP'nin 40 ilde işbirliği modeli üzerine teklifini kabul ettiklerini söyledi.
Habertürk'te Mehmet Akif Ersoy'un sunduğu “Nedir Ne Değildir Özel” programının konuğu DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan oldu.
Ali Babacan, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığına itiraz ederek Altılı Masa'dan kalktığı süreci değerlendirdi. Kriz liderlerin Kılıçdaroğlu'nun adaylığı hakkında mutabakata varması ile sonuçlanırken Babacan yaşananlar hakkında; "Ancak ilk turda uzlaşma sağlanmadı. 5 imza ile açıklamak doğru olmayacağını söyledim. Sayın Davutoğlu da aynı şekilde söyledi" diye konuştu.
Ali Babacan, milletvekilliği genel seçimlerinde yapılacak ittifak için ise; "Bölge bazlı seçim işbirliği diyelim buna. Bu çok zor değil; çünkü 2018 seçimlerinde yapılmış bu. Belki çok geniş olmamış ama yapılmış. Millet İttifakı olarak ittifak içinde girince baraj sözkonusu olmuyor. Bizim DEVA için zaten baraj söz konusu değil" ifadelerini kullandı.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın açıklamasından öne çıkanlar şöyle oldu:
TARİHİMİZDE İLK, AVRUPA'DA BİLE ÖRNEKLERİ ÇOK AZ
Böyle çoklu müzakere ortamlarında tabii ki farklı görüşler gündeme gelir; bazen tartışmalar yoğun yaşanır. Sonuçta geride kalır, anlaşılmış, uzlaşılmış, imza atılmış kararlar kalır. Artık konuştuğumuz, tartıştığımız her konuda detaylı karar alıp, kamuoyuna deklare ettiğimiz için, o tartışmaları geride kaldı diye düşünüyorum. Toplantımıza 24 saat kala her parti kendi iç değerlendirmesini yaptı. Herkes birbirinin argümanını dinledi. Partilerin iç süzgeçlerinden gelseydi belki hızlı bitirirdik. Saat 15.30 gibi oturduk, 20.00 gibi bitirdik. Ortak adayı açıkladık. Ortak yönetim modeli aslında. 6 parti ne şekilde ülkeyi yönetecek. Şu anda tek kişinin keyfi şekilde, aklına gelen her şeyi ve çok yanlış yaptığı anlayışı var. Buna karşı takım ruhuyla çalışan partiler var. Temsil gücü yüksek takımın uzlaşı içerisinde yönettiği modele karar verdik. Türkiye ve tarihimizde ilk. Avrupa'da bile örnekleri çok azdır.
"MASA DAĞILMADI, BİR PARTİ KALKTI VE TEKRAR GERİ GELDİ"
Macaristan'da başarısız oldu; çünkü onların ortak politikalar metni yoktu. Biz her konuda seçimden sonra ne yapacağımız konusunda uzlaştık. Eğitim, güvenlik, dış politika hepsi var. Bu 2300 maddenin hepsini yapsak Türkiye bambaşka ülke haline gelir. Avrupa'daki hataları tekrar etmeyecek şekilde sağlam zeminde yürüdük. Ortak adayı görüşmeye başladık, 4 gün sonra bitirdik aslında. Masa dağılmadı bir parti kalktı sonra tekrar geldi. İçeride çekim yapıldı, fotoğraf da çekildi. Sayın Akşener'in tekrar dönmesi kapısını açık tutmaya özen gösterdik. Nihayetinde uzlaşıp, anlaştığımız için daha önceki süreçlerle ilgili tarihçiler epey bir malzeme çıkarır. Perşembe günü 6 genel başkan oturduk ve ilk defa Cumhurbaşkanı adaylarını isimlerini zikrederek konuşmaya başladık. Bizi bir araya getiren en önemli unsur parlamenter sisteme geçme iradesiydi. Ucube sistemden kurtulup güçlü demokrasiyi getirmek. Güçlü demokrasi güçlendirilmiş parlamenter sistem demektir.
"5 İMZA İLE AÇIKLAMANIN DOĞRU OLMAYACAĞINI SÖYLEDİM"
Binanın temelini sağlam atmamız gerekiyordu. Adalet, demokrasi, temel hak ve özgürlükler olmak zorunda. Anayasa değişikliği binanın temeli olmak zorunda. Ekonomi, kültür sanat, eğitim, afet yönetiminde ne yapacağız? Şehircilik ve Afet Yönetimi Bakanlığı kuracağız demişiz. 2300 maddenin her birinde uzlaştık. Bütün bunlar bitince, 'takım kaptanı kim olacak' diye ilk kez Perşembe günü oturduk. Ev sahibi Temel Bey, galiba Gültekin Bey'den başladı. Yanlış hatırlamıyorsam Ahmet Bey, sonra ben. İlk defa açık açık genel başkanların çoğu Kemal Bey'in de ismini zikrederek 'sayın Kılıçdaroğlu'nun aday olmasını uygun görüyoruz' dedik. Sayın Akşener'in farklı fikirleri vardı. 'Partimin farklı fikirleri var' dedi. İlk oturumda uzlaşma olmadı. 5 imzalı deklarasyonla ilan mı edelim; yoksa İYİ Parti'ye süre verelim. İlk turda ben dedim ki, 'Ortak adayımızın masadan çıkması gerekiyor' dedim. İlk turda tek bir pozisyon söylemek istemedim. 'Bizim tercihimiz genel başkanlardan birinin Cumhurbaşkanı adayı olması; ama olmazsa olmazımız değil" dedim. Ancak ilk turda uzlaşma sağlanmadı. 5 imza ile açıklamak doğru olmayacağını söyledim. Sayın Davutoğlu da aynı şekilde söyledi."
"BELLİ Kİ İYİ PARTİ İÇİNDE ZORLU SÜREÇLER YAŞANMIŞ"
"Saadet Partisi'nin ev sahipliğinde bu toplantının ikinci oturumunu yapalım dedi. Sayın Akşener, GİK'i toplaması gerektiğini söyledi, birkaç gün sonra olsa iyi olacağını ifade etti. Herkesin müzakere üslubu var. Ben argümanlara bakarım. Benim uluslararası çoklu ortamlarda tecrübem, Filipinler'den de gelse, şuradan da buradan da gelse önce üsluba bakarız, üsluptan arındırır, argümanları değerlendiririz. Masadan kalkayım diyen olmadı. Toplantının ikinci oturumunu Pazartesi yapalım fikri kabul gördü. Pazartesi saat 14.00'de toplanacağız dedik. 6 imza ile açıkladık. Galiba Saadet Partisi'nin taslağı vardı. Onun üzerinde redaksiyonlar yaptık. Sayın Kılıçdaroğlu da metin konusunda görüşlerini söyledi. 6 imzalı deklarasyonu yaptık, sonra akşam yemeğine geçip, sohbet ettik. Ortam gergin olsa akşam yemeğinde sohbet olmazdı. Görüşlerinde ısrarcı olabilirlerdi. Farklı görüşleri varsa Pazartesi gelebilirlerdi. Cuma günü 'biz yokuz bu işte' açıklamasını beklemiyorduk açıkçası. Üzüldük tabii. Açıkçası biraz yaralayıcı üslup vardı. Ancak duygular ayrı rasyonalite ayrı şeydir. Olmaması gereken üslup ama belli ki İYİ Parti içinde zorlu süreç yaşanmış.
"BİZE DÜŞEN 36 SAAT SUSMAK OLDU"
Arkadaşlara dedik ki, hiçbir açıklama yapmıyoruz. Pazartesi için randevulaştık çünkü. Bize düşen randevu saatine kadar, 36 saat susmak. Cumartesi akşamı doğru olmayan beyanlar çoğalmaya başladı etrafta. Yanlış değerlendirmeler olursa sessiz kalmamız olmaz dedik. Söylem çerçevesi oluşturduk. Mehmet Emin Bey, Habertürk'e bağlandı, görüşlerimizi açıkladı. Özü, Pazartesi saat 14.00'de sayın Akşener isterse yeri hazır, biz hazırız mesajını verdik. Zorlayıcı ve dışlayıcı tutumumuz olmadı. Anlıyorum zor dönem. İlke bazında baktığımızda sözümüzün arkasında durmak gerekiyordu. Pazartesi iki belediye başkanının sürece dahil olması çıktı. Herşey masada konuşulur, yeni fikirleri herkes masada konuşur demiştik. Hiçbir şey önşarta bağlı olacağını kabul etmeden, fikirleri konuşalım dedik. 4'lü görüşme bizi rahatsız etmedi. Mesele ağırlıklı olarak CHP ve İYİ Parti arasında. Yeni öneriler iki belediye başkanı ile ilgiliydi. Toplantının hemen başında 'Burada açık fikirle oturduk, hiçbir konuda ön kabulümüz yok' dedik.
"MAKUL ŞEKİLDE KONUYU OLGUNLAŞTIRDIK"
Önce koltukları oturduk, birer kahve içtik. Sonra sayın Akşener, CHP ile iki belediye başkanı konuşmasını anlattı. Bir önşart ve dayatma olmadı Allah için masada. Belli bir söz verilmiş gibi masaya dönüyor gibi anlaşılmaya müsait bir açıklamadaydı. Üslup konusunu önce iskonto ediyoruz. Ses tonu, iskonto. Netine bakıyoruz. Nette argümanlar, rasyonalite vardır ya da yoktur. Teklifi inceledik, siyasi ve hukuki açıdan ne olur? İki kez toplantıdan çıkıp danışmanlarımla görüştüm siyasi ve hukuki değerlendirmesini. 1 saate yakın değerlendirdik. Tekrar girdik salona, 6 genel başkan konuştuk. Belli noktaya geldi, sonra tekrar arkadaşlarımla görüşmemiz gerektiğini söyledim. Baştan incelemeden apar topar imza atarsanız, sonra imzanızın altında kalırsınız çünkü. Bir yarım saat toplantıdan ayrıldım. Arkadaşlarımla değerlendirdik ve oturduk. Makul şekilde konuyu olgunlaştırdık.
"OTURDUK, KONUŞTUK; 12 MADDEYİ YAZDIK"
Cumartesi siyasi değerlendirme yaptık. 5 imzalı bir şey çıkmasın demiştim ben. Böyle bir şey doğru olmaz dedim. Pazartesi saat 14.00'de gelmek haklarıdır. İlkesel olarak diğer partilerle birlikte kapıyı açık tutmayı çok önemsedik. Pazar günü arkadaşlarımız oturdu, geçiş sürecinde mutabık kalındı. 11 maddeydi. Bu İYİ Parti'ye gönderildi. Mutabıkız dendi. Oturduk, konuştuk. 12 maddeyi yazdık. Türkiye'nin ilk AB Başmüzakecisiyim, Dışişleri Bakanlığı yaptım.
"BEN SABAH 03.00'E KADAR HALA TELEFONDAYDIM"
İlk 1 saate yakın mola aldık. Çıktık ekibimizle toplandık. Bu fikirleri olgunlaştırdık. İçeride o fikirleri konuştuk. Daha sonra Sayın Davutoğlu bizim şifahi beyanlarımızı dikkate alarak taslak yazdı. Nihayetinde 12. madde Saadet Partisi'nde bilgisayarda yazan arkadaşlara gönderildi. O madde oraya girmeden önce okundu, herkes onayını verdi ve maddeler yazılıp geldi. 12 maddelik ortak metne hepimiz imzamızı attık. Ortak yönetime ve cumhurbaşkanı adayını belirledik ve büyük müjdeyi Türkiye'ye verdik. İşin bir keyif bir de yorgun olma boyutu var. Birkaç gün genel başkanlar için zor oldu. Ben sabah saat 03.00 gibi telefondaydım. Sayın Akşener 05.00'e kadar. Mutabakatımız herkesin içine sinen mutabakat oldu. Öncesinde tartışmalar olabilir ama sonuç itibariyle herkesin 'doğru oldu' dediği mutabakata vardık. 6 ayrı gözün baktığı, her partinin kadrolarıyla olgunlaştığı metinler ortak akıl ürünü çalışmalar her zaman çok sıhhatlidir ve geniş toplum kesimine hitap eder. Kaldı ki, bizim nihai uzlaşmamız Türkiye'de büyük sevinç dalgası oluşturdu. İnsanların umudu birden arttı.
"İKİ BELEDİYE BAŞKANI TANIMLANMIŞ ALANDA GÖREVLERİNİ YAPACAK"
Salı sabahı televizyon programında 'adeta yıldızlar karması oluşturduk' dedim. Muhalefette kimler varsa hepsi şimdi aynı takımda. Şimdi insanlar 'Benim cumhurbaşkanı adayım şuydu' demiyor. Şu andaki yönetimin bir an önce değişmesi gerektiğini, gerçek demokrasiyi düşünen herkes bunu büyük bir mutlulukla karşıladı. Gerçekten tarihi başarı elde ettik. Hukuki yapılabilirliği, siyasi fizibilitesi iki belediye başkanı değerlendirildi. Sayın Cumhurbaşkanının uygun göreceği zamanda, görevleri tamamlanmış olarak Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak görev yapacaktır dedik. Bu seçimden sonra sayın Cumhurbaşkanının inisiyatifinde olacaktır. Sayın Kılıçdaroğlu bize sorabilir ama biz bunda da mutabakat isteriz demedik. Önemli bir atama kararı, düzenleme, kararname ise zaten 6 genel başkan bir araya gelip istişare ve uzlaşıyla alınacak. Güvenlik, afet yönetimi, sağlık, eğitimle ilgili önemli kararsa 6 genel başkan sürecin tümünde olacak. İki belediye başkanı tanımlanmış alanda görevlerini yapacak.
"BU KONULARDA GÜVENİMİZ OLMASA BU SÜREÇLER YAŞANMAZ"
Bizim hangi konuda yetkili Cumhurbaşkanı yardımcısı olacağımız karşılıklı mutabakatı gerektiren bir konu olacak. Parlamenter sistemine geçtikten sonra Cumhurbaşkanı temsili yetkilere sahip olacak. Şu anda anayasa yetkisi ne ise Cumhurbaşkanının hukuki yetkisi o. Hukuken sayın Erdoğan kadar yetkili olacak. Ama 'ben bu yetkilerimi kullanırken istişare, uzlaşı aracılığıyla kullanacağım' dedi. Şu andaki cumhurbaşkanı gibi kafama eseni yapmayacağım dedi. Sayın Kılıçdaroğlu hukuki yetkilerini nasıl kullanacağını söylemiş oldu. Bu konularda güvenimiz olmasa bu süreçler zaten hiç yaşanmaz. Farklı fikirler tabii ki sözkonusu olur. Benim bir hocamın nasihatı vardı bize, çok güzel hayat dersi verdi bize. 'Bakın çocuklar sıhhatli yürüyen her ilişkide ihtilaf o ilişkinin tabiatında vardır, eğer ilişkide ihtilaf hiç çıkmıyorsa bilin ki karşı taraf o tarafı eziyordur' dedi. Karşılıklı iknalaşma, argümantasyon süreci olacak. 2300 maddede mutabık kaldıysak, bundan sonraki süreçte beklemem. Bugün AB'de 27 ülke var ve önemli kararlar uzlaşmayla alınıyor. Bir ülke hayır dese o karar alınamıyor. NATO da öyle. 27 Avrupa ülkesi dünya savaşında birbiriyle savaşan ülkeler. 2. Dünya Savaşı'nda 50 milyonun öldüğü savaşta birbiriyle savaşan ülkeler. Benim kalbim çok rahat. İhtilaf olur ama ihtilafı çözüm alanı olur. Bir kişinin keyfi yönetimi mi, yoksa 6 kişinin uzlaşa uzlaşa, takım ruhuyla mı hareket etmesi. Cumhurbaşkanı bu takımın kaptanı olacak. Sayın Cumhurbaşkanının görüşü, duruşu önemli olacak. Türkiye için çalışıyoruz. Alıp veremediğimiz ne var Allah aşkına! Gençler tekrar umutlansın diye çalışıyoruz. Bir defasında birinin dediği başka kararda öbürünün dediği olur.
"CUMHURBAŞKANI PARLAMANTER SİSTEME GEÇİNCE AYRILACAK"
Bu konu en çok tartıştığımız konulardan bir tanesi. Genel başkanların yeni yönetim modelindeki yeri. Diğeri Cumhurbaşkanı adayımız hangi durumda partiden istifa etmeli idi. Bir aday olduğu gün, iki seçildiği gün, üç parlamanter sisteme geçtikten sonra istifa etmesi. Üç seçeneğinin de artı ve eksileri var. Nihayetinde üçüncü seçenekte mutabık kaldık. Uzlaşılmış bir madde bu. Seçimleri yapacağız, parlamenter sisteme geçtiğinde Cumhurbaşkanı partili olamıyor. Geçtiğimiz gün yeni anayasa gereği Cumuhrbaşkanı partisinden ayrılmak zorunda. Peki o güne kadar neden partisinin başında. Bir kere çok hassas süreç yöneteceğiz. Çok ciddi ekonomik kriz devralacağız, eğitim krizini devralacağız. Depremi ele alacağız. Böyle bir dönemde Cumhurbaşkanının kendi partisinden ayrılması, kendi partisinde genel başkan arayışı, Meclis'teki grubuyla irtibatının kesilmesinin riskler oluşturacağını düşündük açıkçası. Sayın Erdoğan'ınki ilelebet, biz geçildikten sonra. Geçilemezse o günkü şartlarda bakılır.
"GÜVEN OLMASA 6'LI MASA'YA GİRMEMİZ MÜMKÜN OLMAZDI"
Burada güven önemli ve biz bunların yazılı esaslara bağlamış durumdayız. Siyasette güven asıl unsurdur. Siyasetçiler, devlet adamları güven olursa işlerini iyi yapar. Konuşunca doğruyu söyleyeceksin, sözünü tutacaksın, emanet edilince sahip çıkacaksın. Güven olmasa zaten bizim 6'lı Masa ittifakını girmemiz sözkonusu olmaz, sayın Kılıçdaroğlu'nu desteklememiz doğru olmaz. Güveneceksiniz ama söz ne kadar yazıya çevrilirse o kadar kalıcı oluyor. Yazıya bağlandığında sözler daha sağlam oluyor. Şu anda Erdoğan ne yapıyor, Türkiye'yi kutuplaştırıyor, istişaresiz kararlar veriyor. Kurul üyesi bir sürü insan nasıl işlemediklerini bize anlatıyor. Hangi kurula sayın Erdoğan kaç defa başkanlık yapmış?
"6 LİDER KABİNEYİ ONAYLAYACAK DEMEK SIKINTILI OLUR"
Biz 22 tane eylem planı açıklamışız. Burada herşey var. Ortak politika metnimizle herşeye hazırız. Ekibimiz, kadromuz hazır. Bununla ilgili komisyon kurduk. Milli Eğitim Bakanı kim olacak diyelim. Herhalde öngörüşmesi olur bunun. Herhangi genel başkanın isim dayatması sözkonusu olmaz. Somut örnekten gidelim; örneğin Saadet Partisi'nden mesela Sağlık Bakanı diyelim, tamamen farazi, yanlış anlaşılmasın. Saadet Partili bir arkadaşımız bakan olacaksa, Saadet Genel Başkanı ile Cumhurbaşkanımız konuşacak. Cumhurbaşkanı da isteyebilir bunu. İkili konuşacak. Kabinenin tümüyle ilgili 6 genel başkan onaylayacak demek sıkıntılı olur. Bu empoze edilirse doğru değil. Nihayetinde Cumhurbaşkanının takımı olması lazım kabinenin. Cumhurbaşkanı benimseyecek. 'Benim beraber çalışacağım kabinedir' diyecek. Başka türlü yürümez. Daha geniş istişareler de olabilir. Sadece ikili mutabakatla olsun diye yazdık. Bir parti teklifte bulunur, Cumhurbaşkanı tek tek görüşür, değerlendirir. Önemli olan diyalog. Sağlam olunca sorun çıkmaz.
"SEÇİMİ KAZANDIKTAN SONRA BİRİLERİ PARTİ DEĞİŞTİREBİLİR"
Genel başkanlar Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacağı için milletvekili olmayacak. Biz vekil olursak, Cumhurbaşkanı yardımcısı olunca istifa etmemiz gerekir ki, bu da Meclis'teki sayımızı eksiltir. Belediye başkanlarımızın, Cumhurbaşkanı yardımcısı olması, belediyeyi iktidara teslim etmek anlamına gelmemeli. Belediyeyi durup dururken seçime 1 sene kala iktidara teslim etmemesi lazım. Belki Mart yerel seçimlerinde sonra gelip, Cumhurbaşkanı yardımcısı olabilirler. Metinde 'Cumhurbaşkanı ne zaman isterse' dedik. Seçimi kazandıktan sonra belediye meclisindeki dengeler değişebilir. Birileri parti değiştirebilirler. Belediye meclisindeki dengeler değişebilir ihtimaline hazırlıklı olalım dedik. Bu kadar mutabakata ulaştıktan sonra riskleri, olmayacağını konuşmak faydalı değil. Yerel seçimlerde günü geldiğinde bakılır. Daha çok belediye kazanacaksa aklın yolu bir, fiili işbirliği yapılabilir. Ama bir anlaşmamız, ön kabulümüz yok. Şu an kilitlendiğimiz nokta Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerini kazanmak.
"DEVA PARTİSİ EN AZ 41 İLDE SEÇİME GİRECEK"
6 partiden oluşan komisyon kurduk. 4 kere toplandı. Biz DEVA olarak karar aldık, kendimiz seçime gireceğiz. En az 41 ilde seçime gereceğiz. Oy pusulaları açıldığında DEVA orada olacak. Milletvekilleriyle pazarlığımız olmadı. Partilerle işbirliği yaparak toplam milletvekilliği sayısını artırabilir miyiz? Her parti ayrı ayrı girince toplam milletvekilliği sayısı az alıyor. Özellikle az sayıda milletvekili çıkaran yerlerde işbirliği geliştirdiğinde daha çok milletvekili çıkarıyorsunuz. Ne kadar çok işbirliği yaparsak toplamda o kadar çok milletvekili çıkarabiliriz. En az 41 ilde seçime girmezsek o zaman seçime girmiş sayılmıyoruz. Bütün partilerin tek bir parti listesinden girmesi mümkün değil. Farklı işbirliği modelleri olabilir. Bölge bazlı seçim işbirliği diyelim buna. Bu çok zor değil; çünkü 2018 seçimlerinde yapılmış bu. Belki çok geniş olmamış ama yapılmış. Millet İttifakı olarak ittifak içinde girince baraj sözkonusu olmuyor. Bizim DEVA için zaten baraj sözkonusu değil. 41 ilin hangisi olacağını söylemedik. Bugün 3. yaş günümüz. 81 il teşkilatımız var. Türkiye'nin her yerinde varız. Bizim listelerimizden başka partiden adaylar girebilir, başka partilerden bizim adaylarımız da girebilir. Sadece diyoruz ki, beraber çalışırsak toplamda daha çok milletvekili çıkarırız. Ayrıca biz 81 ilin tamamında seçime girebiliriz. Bunda sorun yok.
"BAZI İLLERDE GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİREBİLİRİZ"
Bu fikir CHP tarafından gündeme getirdi. 40 ilde işbirliği modelitelerini çalışalım dedi. Biz de tamam dedik. Çalışma devam ediyor. Daha da vakit var. Neredeyse 1 aya yakın süremiz var. Eğer kazan kazan işbirliği modelleri olursa niye yapmayalım? Duruşumuz çok net; en az 41 diyoruz. Bu zaten kanuni gerekliliktir. En az 41 ya da hiç. Yasal olarak böyle. Biz bazı illerde güçlerimizi birleştirerek toplamda daha fazla milletvekili sayısı çıkarabiliriz diyoruz.
İşbirliğinin simetrik olmasına dikkat ediyoruz. Küçük illerde isimler çok önemli. Ortak bir milletvekili adayı belirlersiniz, çok geniş kesimlere hitap eder. Hangi partiden girerse daha çok oy alır diye bakarız ve hep birlikte onun arkasında dururuz.
Kaynak: Haber Merkezi