Cemil Çiçek: Türkiye’de din adına kolibasilili su içiliyor, sonra 'niye karnımız ağrıyor' diyoruz
Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyesi Cemil Çiçek, Hiranur Vakfı'ndaki skandalı yorumlarken "Türkiye’de din adına kolibasilili su içiliyor. Sonra 'niye karnımız ağrıyor' diye konuşuyoruz. Şehir şebekesinden doğru su vermek lazım. Nedir o? Diyanet İşleri Başkanlığı" ifadesini kullandı.
İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı'nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in, kızı H.K.G.'yi henüz altı yaşındayken imam nikahıyla 'evlendirmesi' ve bu çocuğun yıllarca cinsel istismara maruz bırakılmasıyla ilgili bir açıklama da uzun yıllar AKP'de siyaset yapan, şimdilerdeyse Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyeliği görevinde bulunan Cemil Çiçek'ten geldi.
Çiçek, Halk TV yazarı İsmail Saymaz'la yaptıkları söyleşide Türkiye'de 'din' adına 'kolibasilili su içildiğini' söyleyen Çiçek, "Ondan sonra 'niye karnımız ağrıyor' diye konuşuyoruz. Şehir şebekesinden doğru su vermek lazım. Nedir o? Diyanet İşleri Başkanlığı" ifadesini kullandı.
Söyleşinin devamında diyaloglar şu şekilde gelişti:
- Altı yaşındaki kızı evlendirenler fıkhi meseleyi örnek alıp hayata geçiriyor.
Ben fıkıhçı değilim. Evlenme bir akit mi? Akitse burada irade özgürlüğü ve serbestisi esastır. Altı yaşındaki çocuğun ceza hukuku anlamında suç ve ceza ehliyeti yoktur, iradesi bir tarafa… Nasıl olacak altı yaşındaki çocuğun iradesi?
- Toplum da bunu anlayamıyor.
Türkiye’de 80 küsur ilahiyat fakültemiz var. Böyle zamanlarda dinin hükmünü açıkça ortaya koymayacaksa ettehiyyatu’da 40 yanlışı olan adamlar konuşmak durumunda olur. Bu din akıl dinidir. Aklı olmayanın dini olmaz. İrade esastır, akıl esastır. Bir insanın tüm hayatını etkileyecek evlenmeyle ilgili bir kararda, yaşı itibariyle serbestçe iradesini ortaya koyamıyorsa o akit zaten yok hükmündedir.
Buna rağmen Diyanet ve dini gruplar suskunluk içinde. Diyanet bir açıklama yaptı üç gün sonra. Ben de diyordum ki, 'Şu açıklamayı niye bir gün evvelden yapmadın?' Arkadaş, dini bir konuyu Ankara İlahiyat var, Diyanet var, evvela ona soralım. İşin çerçevesini o çizsin, sonra münakaşasını yapalım. Üç gün sonra Diyanet açıklama yapıyor. Bu arada herkes konuştuğu kadar konuşuyor. Olaya bütünlük içerisinde bakmak lazım.
Bir: Türkiye’de din adına öğretilenlerin belli bir kısmı kolibasilidir. Bunlar dinde olmayan dindir. Bu yapıların önemli bir kısmı kayıt dışıdır. Kayıt dışı siyasetin esaslı unsurlarından birisidir. İkincisi: Şehir şebekesinden, İmam Hatip’ten, ilahiyattan, Diyanet’ten arıtılmış su vermezseniz, millet kolibasilili çeşmeden su içer. Bu çeşmelerin basında bulunanlar da FETÖ gibi yapılardır. 'Ya nerden çıkarıyorsun bunları?'
'BEN DE 'VAY AKILSIZ' DERİM O ZAMAN'
FETÖ gibi 1967’de Kestanepazarı’ndan başlar, ne zaman ki kazığı 15 Temmuz 2016’da yeriz, aklımız başımıza gelir. 'Vay şerefsiz, vay namussuz' Ben de 'Vay akılsız' derim o zaman. Halen şu FETÖ meselesinden gerekli dersleri çıkarabildik mi? Seçime gidiyoruz. Bir partinin din politikasıyla ilgili bir cümle bul buna. Türkiye gibi uzun bir geçmişten gelen ve belli travmaları yaşamış bir toplumda din politikası olmaz mı? Bir şeyin politikası olmazsa savrulur toplum. Din politikanız yoksa doğru dürüst din eğitim politikanız da olmaz.
- Adalet Bakanlığı da yaptınız. Sözde damat ve kızını veren baba tutuklanmamış. Savcı sahte rapora ikna olup takipsizlik vermiş. Yargı dini gruplar karşısında çaresiz ya da korkak.
CMUK’un 160. maddesi açık. Savcı bir suç işlendiği izlenimini edinirse dava açılıp açılmamasıyla ilgili soruşturma başlatır.
- Açık bir izlenim yok mu?
Var. Gereğini yapması lazım. Bu defa da mayıs mı deniliyor.
- Duruşma 22 Mayıs’ta.
Doğru olanı yargı yapmalı. Yargıyı doğru yapacak bir ortama hazırlamamız lazım. Değilse yargı da savrulur. Belki en tehlikeli, en acıtıcı, en fazla radyasyon bırakacak tartışma, din tartışmasıdır. Herkesin aklını başına alması lazım.