Cumhurbaşkanı Erdoğan Cem Karaca, Neşet Ertaş ve Barış Manço'yu Hatırlattı: 'Gençlerimizi Gördükçe Endişeleniyoruz'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni’nde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tek tipleşmenin varacağı yer kültürel çoraklaşmadır. Milletine tepeden bakan, kendi kültüründen tiksinen, Batı'dan çok Batıcı zihniyetin Türkiye'nin kültür hayatında açtığı yaralar halen kapanmadı. K Pop'u çok iyi bilen ama Cem Karaca'ya Barış Manço'ya Neşet Ertaş'a Kayahan'a ve nice sanat yıldızımıza aşina olmayan gençlerimizi gördükçe endişeleniyor ve kendimizi sorguluyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ve Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni'ne katıldı.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ve Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni münasebetiyle bugün bir aradayız. Kültür ve medeniyet mirasımızı yarınlara taşıyan tüm sanatçılarımıza teşekkürlerimi iletiyorum. Gönülle yapılan her şey sanattır, sanat eseridir. Asli değerlerimize, mirasımıza sahip çıkan onu yaşatmak, yeni kuşaklara aktarmak için ömür harcayan insanlarımızın her biri yaşayan birer hazinedir.
'AŞK KİŞİNİN SEVDİĞİNDE YOK OLMASIDIR'
Dilimizde ustalık, marifet, maharet, beceriklilik anlamında kullandığımız hüner kelimesinin bir anlamı da sanattır. Milletimiz manevi ihtiyaçları karşılayan eserlerin ustalarına sanatkar, maddi ihtiyaçlarını karşılayan eserlerin ustalarına ise zanaatkar demeyi tercih etmiştir. Sanat da zanaat gibi insanlık tarihi kadar derin bir maziye sahiptir. Millet olarak biz de sanatın birçok dalında tarihin en iddialı eserlerini vücuda getirmek suretiyle asırlar içinde Türk sanatını inşa ettik. Bizim sanat tarzımız tıpkı hayat tarzımız gibi, inanç ve düşünce tarzımız gibi millet olmamızı sağlayan temel unsurlardan biridir. Büyük bir gururla ifade etmek isterim ki hattatların kalemleriyle, nakkaşların fırçalarıyla, ustaların çekiçleriyle, ozanların mızraplarıyla yaptıkları dokunuşlar tam bin yıldır bu topraklara milletimizin mührünü, ruhunu, değerlerini nakşediyor. Bir sanat hakkında fikir sahibi olmak için o sanatı var eden ve maharetle işleyen milleti tanımanız icap eder. Allah vergisi maharetlere sahip nice sanatçı üstadımız görüyor ki unutulmaya yüz tutmuş değerlerimizi aşk ile ayakta tutuyor. Aşk kişinin sevdiğinde yok olmasıdır. Öyle bugünkü gibi aşk değil... Kişinin sevdiğinde yok olması... Gerçek aşk bu. Yüreklerindeki aşkı ellerindeki maharetle birleştiren bu sanatkarlarımızın Rabbim sayılarını artırsın, bize yokluklarını göstermesin.
'TEKNOLOJİYLE BERABER KÖKLÜ DEĞİŞİMLER GERÇEKLEŞİYOR'
Sizin de bildiğiniz gibi her şeyin çok hızlı tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Teknoloji devrimiyle birlikte insanın hayata, çevreye, dünyaya ve sanata yönelik yaklaşımlarında da köklü değişimler gerçekleşiyor. Dijitalleşme ekonomiden finansa, kültürden haberleşmeye her alanı adeta kuşatmış durumda. Yapay zekanın hangi işleri yapabildiğini neleri başarabildiğini kimi zaman heyecanla kimi zaman da endişeyle takip ediyoruz. İletişim ve ulaşım imkanlarının ilerlemesinin sonuçlarından biri dijital tekno kültürdür. Bu kültürün ayırıcı özelliği ise trend denilen tek tipleşmedir. Tüketime dayalı neoliberal sistem yerel zenginliği bu çeşitliliği ya yok saymakta ya da ticari meta haline getirerek içini boşaltmaktadır. Küreselleşmeyle birlikte kültürel bir yozlaşma da tüm dünyayı etkisi altına almaktadır. Kuşaktan kuşağa aktararak bugünlere getirdiğimiz nice geleneksel kültür unsurunun ziyan edildiğini tarihin tozlu raflarına kaldırıldığını görmek bizleri ziyadesiyle yaralıyor.
'GENÇLERİMİZİ GÖRDÜKÇE ENDİŞELENİYORUZ'
Tek tipleşmenin varacağı yer kültürel çoraklaşmadır. Biz bir dönem bunun faturasını ödemiş bir milletiz. Batıdan çok batıcı zihniyetin Türkiye'nin kültür hayatında açtığı yaralar hala kapanmadı. K Pop'u çok iyi bilen ama Cem Karaca'ya Barış Manço'ya Neşet Ertaş'a Kayahan'a ve nice sanat yıldızımıza aşina olmayan gençlerimizi gördükçe endişeleniyor, üzülüyor ve kendimizi sorguluyoruz. Hükümetlerimiz döneminde attığımız adımlarla, eserlerimizin korunmasını kültür ve medeniyetimizin omuzlarımıza yüklediğimiz sorumluluklardan biri olarak gördük. 60 yılda tamamlanabilecek arkeoloji çalışmalarını sadece 4 yıla sığdırdık. 12 bin tarihi eserimizi ait olduğu bu topraklarla buluşturduk. Bundan sonra da bize ait olanı korumaya, çalınanı bulup getirmeye devam edeceğiz. Nasıl bir ağaç kökleriyle yaşarsa işte biz de millet olarak köklerimize sıkı sıkı tutunmaya çalışıyor, değerlerimizle bağımızı sağlam tutuyoruz. Kültür mirasımızın devam etmesi noktasında çok hayati bir rol üstlenmektesiniz. Sizler bizim milli kültürümüzü yeşerten hayat pınarlarımızsınız."