DEM Parti'den İktidara 'İmralı' Çağrısı: MHP Sıralarından Alkışlar Yükseldi
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, TBMM'de yaptığı konuşmada MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin 'Öcalan' çağrısının ardından başlayan sürece ilişkin konuştu. Bakırhan, "Belki ilk defa büyük bir ortaklaşmaya şahitlik ediyoruz. Bu tarihi bir fırsattır, heba etmeyelim" dedi. İktidara seslenen Bakırhan, "Bu meseleyi çözerek tarihe geçme fırsatı sizlerin önünde beklemektedir" ifadelerini kullandı. Konuşmayı dinleyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve MHP’liler, Bakırhan'ı alkışladı.
TBMM Genel Kurulu'nda bütçe görüşmeleri sırasında DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatımoğulları Oruç ve Tuncer Bakırhan açıklamalarda bulundu.
1 Ekim'den itibaren Sayın Bahçeli'nin başlattığı tartışmaları olumlu ve önemli gördüğümüzü belirttik. Bu konuda Türkiye'nin barışı için elimiz açık dedik. Biz DEM Parti olarak bu konuda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye varız dedik. Muhalefet partilerinin büyük çoğunluğu demokratik çözüm ve barış konusunda çok kararlı bir biçimde bir irade ortaya koydu. Belki ilk defa büyük bir ortaklaşmaya şahitlik ediyoruz. Bu oldukça kıymetli bir tutumdur. Tarihi bir fırsattır. Bu fırsatı heba etmeyelim. Aslında bu birikimle birlikte Kürt meselesinin çözümüyle ilgili külliyat oluşmuştur, teşhis konulmuş, reçete yazılmıştır. Şimdi barış zamanıdır. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'a yapıcı bir görev düşüyor. Sayın Erdoğan, Kürt meselesi Türkiye'nin çözümü bekleyen en tarihsel meselesidir. Bu meseleyi çözerek tarihe geçme fırsatı sizlerin önünde beklemektedir. DEM Parti olarak bu konuda üzerimize düşeni yapacağımızı Meclis huzurunda bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu Meclis bir çözüm ile anılmalı. Ve yüzünü başka yere çevirmeden Ankara çözümünü sunmalıdır. İktidara soruyoruz; çözüm konusunda teorik ve pratik gücünüz var mı? Bu soruyu günlerdir tüm Türkiye merakla bekliyor. Madem derdiniz Kürt meselesini çözmek ve bunun adresi olarak Öcalan'ı gösteriyorsunuz bu doğru bir tercihtir. O halde neden İmralı'nın kapılarını kapalı tutmaya devam ediyorsunuz? Neden barışla tecrit uyguluyorsunuz?
Suriye'deki gelişmelere değinen Hatımoğulları, "Bu ülkeyi yönetenler tercihini mutlaka halklardan yana yapmalıdır. Demokrasi karşıtı güçlerle, insanlık dışı güçlerle işbirliğine mutlaka son verilmelidir. Ortadoğu’da Kürt halkının kazanımı aynı zamanda Türk halkının da kazanımıdır. Bunu aklımızdan çıkarmayalım. Kürtlerin ve Türklerin demokratik zemindeki ittifakı bütün Ortadoğu’ya önemli bir model olacaktır" ifadelerini kullandı.
'ANKARA ÇÖZÜMÜNÜ SUNMALI'
Tuncer Bakırhan ise "Bu meclis bir çözüm ile anılmalı. Ve yüzünü başka yere çevirmeden Ankara çözümünü sunmalıdır. Şayet Ankara vizyonu varsa Ankara çözümü de olmalıdır. Eğer gerçek ve köklü bir çözüm arayışında samimiysek, bu çözümü dışarıda değil, Türklerle Kürtlerin ortak geçmişinde ve geleceği birlikte inşa kararlılığında bulmalıyız. Başka ülkelerin başkentlerinden güç devşirmekten kaçınılmalı. Bu kritik süreçte fırsatçılık arayışına girmek kimseye kalıcı bir çözüm sunmaz" dedi.
Bakırhan, konuşmasında şunları söyledi:
"Bu ülke hepimizin ortak vatanıdır. Bu ortak vatanda eşit ve özgür birer vatandaş olarak yaşayabilir. Bütün halkların, inançların huzur ve barış içinde yaşayacağı bir yeni Türkiye'yi hep beraber kurabiliriz. Türkiye'nin sınırları dışındaki Kürtler, Araplar ve Türkmenler, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının akrabaları, soydaşlarıdır. Bunlarla iyi ilişkiler kurulması uzun vadede, bölge barışı için son derece önemlidir. Konjonktürel güç dalgalanmalarını ve dönemsel değişim zeminlerini bölgesel barış arayışlarının önüne koymak orta ve uzun vadede bu topraklara ve hatlara yapılmış en büyük kötülük olacaktır. Daha önce de belirtmiştim, Türkiye sınırları dışında yaşayan Kürtlerle hasımlık değil, hısımlık yapmalıdır. Hasımlık Türkiye kazandırmaz, hısımlık kazandırır. Suriye'de siyasal denklemin yeniden kurulacağı bir süreçte Kürtlerle diyalog emin olun Türkiye'de büyük kazandırır. Türkiye izleyeceği barışçıl politikalarla Orta Doğu'da örnek bir ülke olabilir. Türkiye'nin sınırları dışındaki Kürtler Türkiye için bir tehdit değildir. Bir barış imkanıdır. Bunun için Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin değerlendirmesi gerekir.
İnkar ve dışlama bir siyaset olamaz, olmamalıdır. Orta Doğu'da barışın sağlanması adına bölgesel bir ittifak, sosyal, ekonomik ve kültürel etkileşim şarttır. Bu konuda iktidarın atacağı adımlara her türlü desteği vermeye hazırız. Bakın son 20 yılda Kürtler demokratik çözüm için Toplam 12 tane çözüm ve yol haritası sundu: Demokratik çözüm bildirgesi, Kürt sorununda çözüm ve çözümsüzlük ikilemi, demokratik çözüm ve barış, büyük barış çabası, özgür birliktelik ve barış hamlesi, barış planı, toplumsal barış ve demokratik katılım yasası, barış için yol haritası, yol haritası ve demokratik kurtuluş ve özgür yaşam süreci. Bu başlıklar önerilen çözüm projeleridir. Bu çözüm metinlerinde bugünkü tüm krizler için reçeteler bulunmaktadır. Hepsi devletin arşivlerinde mevcuttur. Maalesef bu çözüm fırsatları değerlendirilemedi. Dikkate bile alınmadı. Aksine Kürt meselesini çözümsüzlüğe sevk eden bastırma raporları hazırlandı. Bugüne kadar hazırlanan raporların bazılarını hatırlatalım. Abdülhalik Renda raporu, Cemil Uybadın raporu, Hamdi Bey raporu, Ali Cemal Bardakçı raporu, Şark Islahat Plan raporu, Şükrü Kaya raporu, Hüseyin Alptoğan raporu ve daha adını sayamadığım onlarca rapor, Kürt sorununun inkarı için yazıldı. Yani Kürtler çözüm için yol haritaları, raporlar hazırlarken maalesef Kürtleri inkar eden raporlar hazırlanıyor. Peki sormak istiyorum. Bu raporların hangisi başarılı oldu? Bu raporlar sorunu büyütmenin dışında bir işe yaradı mı? Bir işlev gördü mü? Hep birlikte yaşıyoruz ve şahidiz. Bakın bu ülkenin hafızasında inkarın dışında çözüm arayışları da var.
'NE BİZİ NE TARİHİ ALDATAMAZSINIZ'
Bu çözüm arayışlarına sahip çıkmak gerekir. Devlet 93'te Özal üzerinden temasta bulundu. 96'da Başbakan Necmettin Erbakan temas kurdu. 97'de Genelkurmay doğrudan ilişki kurdu. 99'da Genelkurmay Devlet tarafından yüz yüze temas kuruldu. 2000 ile 2005 arasında askeri kanat sürekli görüşme yaptı. 2005'den sonra 2010 ağırlıklı olmak üzere yürütme erki görüşmeler yaptı. 2013-15 arasında yaşanan süreç Dolmabahçe Mutabakatı gibi tarihi bir noktaya geldi. Yani 93'ten bu yana onlarca çözüm şansı doğdu. Bu imkanlar maalesef barışa evrilemedi. Barış imkanı her ıskalandığında maalesef inkar devletin resmi dili olmaya devam etti. Bakın Bir tarihsel anekdot aktarayım. 1964 yılında bu Meclis’te kürsüye çıkan Adalet Partisi Edirne Milletvekili İlhami Ertem, 'Türkiye'de hiçbir iktidar doğu ve batı ayrımı yapmamıştır' deyince emekli milletvekili Mustafa Remzi Bucak kendisine bir mektup yazar ve şöyle der, 'Birkaç safdili aldatabilirsiniz ama tarihi asla' der. Biraz önce çıkıp konuşan arkadaşlar da yine benzer bir ayrımın olduğunu söylediler ama maalesef ne bizi ne de tarihi asla aldatamazsınız.
'ORTADA ÇOK BASİT BİR SORU VAR'
60 yıl önce söylenen sözün aynısını bu kürsülerden halen duyuyoruz. Peki yok demekte sorun çözüldü mü? Ayrım yok demekte sorun ortadan kalktı mı? Cumhuriyet 100 yıldır Kürt meselesinde patinaj yapıyor. Bütün dünya 100 yıl öncesinde bambaşka bir yere evrildi ama bu akıl 100 yıldır bir arpa boyu yol alamadı. Kürtler 100 yılda çok değişti, çok dönüştü. Peki siz neden 1 milim değişmiyorsunuz? Yine ortada çok basit bir soru var Kürt sorununun barışçıl, demokratik bir şekilde çözümünden yana mısınız? Değil misiniz? Bunu gerçekten Türkiye hakları merak ediyor.
'İLK DEFA BÜYÜK BİR ORTAKLAŞMAYA ŞAHİTLİK EDİYORUZ'
Değerli milletvekilleri 1 Ekim'den itibaren Sayın Bahçeli'nin başlattığı tartışmaları olumlu ve önemli gördüğümüzü belirttik. Bu konuda Türkiye'nin barışı için elimiz açık dedik. Biz DEM Parti olarak bu konuda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye varız dedik. Muhalefet partilerinin büyük çoğunluğu demokratik çözüm ve barış konusunda çok kararlı bir biçimde bir irade ortaya koydu. Belki ilk defa büyük bir ortaklaşmaya şahitlik ediyoruz. Bu oldukça kıymetli bir tutumdur. Tarihi bir fırsattır. Bu fırsatı heba etmeyelim. Türkiye'nin gerek Filipinler Moro başta olmak üzere dış dünyadaki deneyimleri gerekse de 1993'ten bu yana içerideki barış arayışları kapsamlı bir barış külliyatı oluşturmuştur. Yine ana muhalefet partisinin hem 1990'lardaki Kürt raporları hem de bugünkü tutumu çok önemlidir. Ana muhalefette de önemli bir çözüm hafızası bulunuyor. Aslında bu birikimle birlikte Kürt meselesinin çözümüyle ilgili külliyat oluşmuştur, teşhis konulmuş, reçete yazılmıştır. Şimdi barış zamanıdır.
'ERDOĞAN'A YAPICI BİR GÖREV DÜŞÜYOR'
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'a yapıcı bir görev düşüyor. Sayın Erdoğan, Kürt meselesi Türkiye'nin çözümü bekleyen en tarihsel meselesidir. Bu meseleyi çözerek tarihe geçme fırsatı sizlerin önünde beklemektedir. DEM Parti olarak bu konuda üzerimize düşeni yapacağımızı Meclis huzurunda bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu Meclis bir çözüm ile anılmalı. Ve yüzünü başka yere çevirmeden Ankara çözümünü sunmalıdır. Şayet Ankara vizyonu varsa Ankara çözümü de olmalıdır. Eğer gerçek ve köklü bir çözüm arayışında samimiysek, bu çözümü dışarıda değil, Türklerle, Kürtlerin ortak geçmişinde ve geleceği birlikte inşa kararlılığında bulmalıyız. Başka ülkelerin başkentlerinden güç devşirmekten kaçınılmalı. Bu kritik süreçte fırsatçılık arayışına girmek kimseye kalıcı bir çözüm sunmaz.
'DEVLETTEN BEKLENTİMİZ...'
Türklerle Kürtler arasındaki bin yıllık birliktelik bir tesadüfün değil, ortak bir kader birliğinin sonucudur. Bu birliktelik mecburiyetin değil, gönüllü bir dayanışmanın ve tarihsel bir ittifakın ürünüdür. Bugün bu köklü bağların ışığında dönemsel fırsatçılıkların ve paranoyaların ötesine geçerek geleceği birlikte kurgulamak zorundayız. Bugün iktidar haklı, hala sınır güvenliği paranoyasını gidermek için sonuç üretmeyen çabalar içerisindedir. Bakın, sizi 500 yıl öncesine götürelim. Kanuni Sultan Süleyman, Kürtlerle birlikte yaşamayı hem sınırların hem imparatorluğunun güvencesi olarak gördüğünü ifade etmiştir. 500 yıl önce çizilen reçete bugün için hala geçerlidir. Bugün Türk'ün güvenliğiyle, Türk'ün güvenliği eşit ve demokratik bir yaşam kurmasından geçer. Bölgesel karmaşadan korunmanın temeli eşitlik ve demokrasiyle güncellenmiş bir Türk-Kürt ortaklığıdır. Önemli altını çizmek isterim ki Kürtleri eski Kürt olarak gören, onları yönetme sevdasıyla yanıp tutuşanlar bir yanılgı yaşıyor. Bu yanılgı herkes için bir yenilgidir. Böylesi bir yanılgıda ısrar, tarihe Türk-Kürt ittifakına büyük zararlar verecektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu ülkede yaşayan bütün vatandaşların olduğu gibi Kürtlerin de kendini ait hissedeceği bir devlet olmalıdır. Devletten beklentimiz tüm vatandaşları ayrımsız kucaklayan, farklılığını kabul eden, demokratik ve kapsayıcı bir kerim devleti olmasıdır.
'İMRALI'NIN KAPILARINI NEDEN KAPALI TUTMAYA DEVAM EDİYORSUNUZ?'
Geçmişteki hatalardan ders çıkarmak ve bu hatalar üzerinde ısrar etmemek, zayıflık değil gerçek bir olgunluk göstergesidir. Bu yaklaşım yalnızca tarihsel ittifakımızı derinleştirmek de kalmaz, aynı zamanda barışı güçlendirmek ve kalıcı bir uzlaşıyı inşa etmek için de sağlam bir zemin oluşturur. İşte bu sağlam zemine sigorta sunan bir açıklama İmralı'dan geldi. Sayın Abdullah Öcalan, tecrit devam ediyor dedi ama peşinde de koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim dedi. İktidara soruyoruz; çözüm konusunda teorik ve pratik gücünüz var mı? Bu soruyu günlerdir tüm Türkiye merakla bekliyor. Madem derdiniz Kürt meselesini çözmek ve bunun adresi olarak Öcalan'ı gösteriyorsunuz bu doğru bir tercihtir. O halde neden İmralı'nın kapılarını kapalı tutmaya devam ediyorsunuz? Neden barışla tecrit uyguluyorsunuz? Barışta ısrar etmek, toplumsal dayanışmayı büyütmek ve geleceğimizi kardeşlik temelinde inşa etmek hem bugünü anlamlandırmanın hem de yarınları kurtarmanın en doğru yoludur. Türkiye'nin bütün vatandaşlarının barış ve kardeşlik içinde yaşayacağı ülkeyi demokratik bir anayasayla kurabiliriz. İkinci yüzyıla herkesi kapsayan bir anayasayla girebiliriz."
BAHÇELİ ALKIŞLADI
Konuşmayı dinleyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve MHP’lilerin, Bakırhan’ın konuşmasını tamamlamasının ardından alkışlaması dikkat çekti. Bakırhan da yerine geçerken kendisini alkışlayan Bahçeli ve MHP sıralarına doğru bakarak başıyla selam verdi.