Demirtaş: Herkesi dinlemeye sonuna kadar açığız, buna Akşener de dahil
Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Biz düşüncelerimize ve çözüm projelerimize güveniyoruz, herkesi dinlemeye de sonuna kadar açığız. Buna Akşener de Altılı Masanın tüm aktörleri de dahildir" dedi.
Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, seçimlere doğru giderken İYİ Parti lideri Akşener ile bir araya gelme isteğine ilişkin olarak "Biz düşüncelerimize ve çözüm projelerimize güveniyoruz, herkesi dinlemeye de sonuna kadar açığız. Buna Akşener de Altılı Masanın tüm aktörleri de dahildir" dedi.
T24'ten Murat Sabuncu'ya konuşan Demirtaş, "Konuşmak, aynılaşmak değildir. Birbirini anlamaya, çözümlerde buluşmaya çalışmaktır. Ancak Türkiye’de birbiriyle oturup konuşmayı bile düşmanlaştırmaya, buradan kutuplaşma çıkarmaya çalışan utanç verici, saldırgan bir zihniyet var. Bu zehirli dile, yanlış politikalara teslim olmadan, diyaloğa açık olmak en doğrusudur diye düşünüyorum" diye konuştu.
Demirtaş'ın söyleşisinin ilgili kısmı şöyle:
- Aynı tweet dizisinde “Kimsenin kimseyi dışlama lüksü yoktur” da dediniz. Muhalefetin, özellikle de İyi Parti’nin HDP’yi dışladığını düşünüyor musunuz? 2020 yılında gazeteci Ruşen Çakır’a verdiğiniz bir söyleşide Meral Akşener’e yaptığınız bir çağrı vardı. Eşiniz Başak Hanım ile birlikte bir kahvaltıya gitmek, kendisiyle konuşabilmek. Seçimlere giderken yeniden böyle bir çağrıyı yapmayı düşünür müsünüz?
Ben halka borçlu bir siyasetçi olarak halkın yaşadığı ağır sorunların çözümüne katkı sunacak her diyaloğun içinde olurum. Benim bu konuda kısıtlarım, komplekslerim yok. Kendime güvenirim ve herkesle her konuyu oturup tartışabilir, herkesle görüş alışverişinde bulunabilirim. Başka türlü, bu yıkımdan nasıl çıkılır ki?
Yaşanan tüm acılara, bize yapılan bunca zulme rağmen halkın içinde bulunduğu felaketten çıkışa katkı verebileceğine inansam Erdoğan ve Bahçeli ile de görüşürüm, konuşurum, tartışırım. Onları dinlerim, kendi görüşlerimi de onlara anlatırım.
Dolayısıyla şunu büyük bir özgüvenle belirtmek isterim ki, biz düşüncelerimize ve çözüm projelerimize güveniyoruz, herkesi dinlemeye de sonuna kadar açığız. Buna Akşener de Altılı Masanın tüm aktörleri de dahildir.
Konuşmak, aynılaşmak değildir. Birbirini anlamaya, çözümlerde buluşmaya çalışmaktır. Ancak Türkiye’de birbiriyle oturup konuşmayı bile düşmanlaştırmaya, buradan kutuplaşma çıkarmaya çalışan utanç verici, saldırgan bir zihniyet var. Bu zehirli dile, yanlış politikalara teslim olmadan, diyaloğa açık olmak en doğrusudur diye düşünüyorum.
- En geniş anlamda muhalefete hep çağrı yaptınız. Cumhuriyet'in demokrasi ile taçlandırılması söylemi kimi siyasetçiler tarafından da dile getirildi. Ama "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" sözünden yola çıkarsak muhalefetten umutlu musunuz? Umutluysanız bu umudu nasıl koruyorsunuz?
Ben umudumu siyasi partilere ya da liderlere değil, toplumsal muhalefete ve halka bakarak koruyorum. Umut da oradadır, kurtuluş da. Elit siyasetin koridorlarında, onca ayak oyununun ve samimiyetsizliğin kol gezdiği mecralarda çok fazla zaman geçirmemek lazım, zehirler insanı. Orada oksijen yoktur, nefessiz kalırsınız.
Sık sık mahalleye, sokağa, köye gitmek, halkın sofrasına oturmak lazım. İnşaatlara, atölyelere, üniversite kampüslerine gidip oraların havasını solumak lazım. Başka türlü, siyasetin kirinden pasından kurtulup kendinize gelemezsiniz.
Ben dışarıdayken hep bunu yapmaya çalıştım. Şimdi de içeriden bunu hayal ederek, yazarak, çizerek ayakta kalıyorum. Halkın bir ferdiyim ve siyasi mücadelemi de bu konumumu asla unutmadan sürdürmeye gayret ediyorum.
- HDP seçmeni Kılıçdaroğlu’nun adaylığına nasıl bakar? “İsim konuşmam” derseniz HDP seçmeni nasıl bir aday arıyor?
Yukarıdaki sorulara verdiğim cevaplar aslında aday profilini az çok tarif ediyor. Demokrasi ilkelerine sadık ve o ilkelerin taşıyıcısı olabilecek her aday HDP’li seçmenin desteğini alır, buna Kemal Bey de dahildir elbette. Fakat adaylık ve destek konusunda gelişmelere göre, son kararı HDP yönetimi verecek ve bunu da günü geldiğinde duyuracaktır.
- HDP’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Kapatılır mı yoksa sadece Hazine yardımı mı kesilir?
Kestirmek gerçekten çok zor. Bu iktidar, uzun süredir ön görülebilir olmaktan çıktı, her şey olabilir. Sadece hangi kararın kendilerine daha çok yarayacağına bakacaklardır. Yoksa kimse hukuka, yasaya göre karar vermeyecek. Eğer hukuka göre karar verileceğinden emin olsaydık Anayasa Mahkemesi davayı kesinlikle reddedecek ve HDP ceza almayacak, diyebilirdik.
- HDP kapatılırsa bunun genel siyasete yansımaları nasıl olur? HDP’liler yola nasıl devam ederler?
HDP’liler bir yol bulurlar, olan Cumhur İttifakına olur. Siyasi fatura tamamen onlara çıkar.
- Gazeteci İsmail Saymaz, 'HDP’nin adayının Gültan Kışanak olabileceğini' yazdı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
HDP’deki değerlendirmeler henüz tamamlanmış değil, arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürüyorlar.
Belki de HDP’nin aday çıkarmasına gerek kalmayacak, çıkarsa bile uzlaşma sağlanması halinde geri çekmeyi tartışacak; henüz son karar verilmiş değil.
Ben şahsen değerli Gültan Kışanak’ın adaylığından gurur duyarım, kendisini tüm kalbimle, gücümle ve inanarak desteklerim. Tabii bu benim kişisel görüşümdür, özellikle altını çizmek isterim.
- Altılı Masa'dan iki aday, HDP’den de bir aday çıkarsa seçimler riske girer mi?
Ortak aday çıkarmak ve ilk turda sonuç almak en doğrusudur. Bu seçeneği değerlendirmeden diğer seçenekleri öne almak pek işlevsel olmaz.
- Siz hapiste olsanız da sözünüzün gücü dışarıyı etkiledi. Ama 'dışarıda olsaydınız somut olarak ne yapardınız' diye soracaklarım var. Mesela İmamoğlu kararından sonra ne yapardınız ya da Ferhat Encü'ye polisin tokat atmasından sonra ne yapardınız ya da açlıktan ölen Elif Nur için, 6 yaşında babasının onayı ile istismar ve tecavüze maruz bırakılan HKG için ne yapardınız?
Elimde sihirli bir değnek yok, dışarıdaki arkadaşlarım da ellerinden geleni yapıyorlar zaten. Çok zor koşullarda, fedakarca mücadele yürütüyorlar. HDP yönetimi ile düşüncelerimiz, programımız aynı olsa da her siyasetçinin tarzı, taktik hamleleri farklı olabilir. Mesela ben İmamoğlu davasının da tutuklu Mezopotamya Ajansı gazeteciler davasının da Gezi davasının da Çağdaş Hukukçular Derneği davasının da Çorlu davasının da Pınar Gültekin davasının da duruşmalarını yerinde izlemeye, mahkeme salonuna giderdim.
Aslında tüm siyasi partilerin, bu önemli davaları genel başkan düzeyinde bizzat duruşma salonuna giderek izlemesi, gözlemlemesi lazım. Madem yargı eliyle bu kadar siyasi darbe yapılıyor, o halde muhalefet de liderler düzeyinde, o hakim ve savcıların gözlerinin içine bakmalı, işledikleri suçlara tanıklık etmelidirler ki ileride hem helalleşme hem hesaplaşma hem de demokratikleşme adımları atılırken bunları unutmasınlar.
Tüm hukuksuzluklar, adaletsizlikler karşısında bizzat mağdurun yanında olmak, sokakta olmak çok önemlidir.
Tepkileri sosyal medyayla sınırlamak umudu büyütmediği gibi direnme azmini de köreltir.