EMEP: 'Yaşadığımız cehennemin nedeni bir “kader planı” değil, doymak bilmeyen kar ve rant hırsıdır'
EMEK Partisi, Kahramanmaraş'taki depremlerin ardından Merkez Yürütme Kurulu'nu toplayarak bir açıklama yaptı.
Emek Partisi (EMEP) Merkez Yürütme Kurulu, merkez üssü Maraş olan ve 10 ili etkileyen, ağır yıkıma yol açan ve binlerce insanın yaşamını yitirdiği depremin ardından bir araya geldi.
2 gün süren toplantıda ekonomik ve siyasal gelişmeler ele alındı. EMEP açıklamasında, ekonomik göstergelerin seçimlerden hemen sonra böyle bir akıbetle karşılaşılacağının işaretini verdiğini belirtti.
EMEP MYK, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘kader planı’ açıklamasına tepki göstererek, ‘Yaşadığımız cehennemin nedeni sözü edildiği gibi bir “kader planı” değil, doymak bilmeyen kar ve rant hırsıdır’ dedi.
"İŞÇİ VE EMEKÇİLER SİYASETİN ÖZNESİ OLMALI VE ÇÜRÜMÜŞ İKTİDARI GÖNDERMELİDİR"
Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, depremler nedeniyle seçimlerin ertelenmesi için çağrı yapmasını da değerlendiren EMEP MYK, ‘seçimler için son tarih 18 Haziran’dır’ diyerek şu çağrıyı yaptı;
“Seçimlerin ertelenmesine Halkımız, tek adam yönetiminden ve sermaye düzeninden kurtulmadıkça acılar son bulmayacaktır. İşçiler ve emekçiler iktidarın zaman kazanma manevralarına asla prim vermemelidir. Tam da depremin hesabının sorulacağı günlerdeyiz. İşçiler, emekçiler siyasetin öznesi olmalı ve bu çürümüş iktidarı göndermelidir”
"OHAL İLANI KABUL EDİLEMEZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deprem bölgesinde OHAL ilan edilmesine ilişkin kararının geri çekilmesi gerektiğini söyleyen EMEP MYK, ‘Deprem kentlerinde OHAL ilanı kabul edilemez. Bölgedeki halkın beklentisi OHAL değil yardım ve dayanışmanın ulaşmasıdır. Deprem kentlerinde OHAL ilanı kabul edilemez. OHAL demek gerçeklerin üzerinin örtülmesi, söz- basın-ifade özgürlüğünün askıya alınması, inşaat tekellerinin ve katliamda sorumluluğu bulunanların el ovuşturmasıdır. Bölgedeki halkın beklentisi OHAL değil yardım ve dayanışmanın ulaşmasıdır’ dedi.
"YIKIMDA SİYASAL SORUMLULUĞU BULUNANLAR HESAP VERMELİ"
Binlerce insanın ölümünün, yaralanmasının ve evlerini kaybetmesinin ardından siyasal sorumluluğu bulunanların yargılanması gerektiğinin altını çizen EMEP, “Göz göre göre gelen bu toplu kırımda sorumluluğu bulunan şirket sahipleri ve müteahhitler yargı önüne çıkmalıdır. Siyasal sorumluluğu bulunan Hükümet temsilcileri, bakan ve bürokratlar hesap vermelidir” açıklaması yaptı.
"DEPREM BÖLGESİNDEKİ İŞÇİLER ÜCRETLİ İZNE ÇIKARILMALI"
Açıklamasında ‘deprem bölgesindeki işçilerin ücretli izinli sayılası’ çağrısı yapan EMEP, ‘İşten atmalar yasaklanmalı, deprem bölgesindeki işçi ve emekçiler yaraları sarılana dek ücretli izinli sayılmalıdır’ dedi.
‘Yaralarımızı birlikte saracağız, karanlığı hep birlikte aşacağız’ başlığıyla yapılan MYK sonuçlarının tamamı şöyle;
"1- Bugüne kadar yapılan bütün bilimsel uyarılara ve meslek örgütlerinin tüm çağrılarına rağmen hükümet ve devlet yöneticileri deprem tehlikesine karşı gerekli tedbirleri almadılar. Sonuç halk için tam bir yıkım oldu. “Asrın Felaketi” denerek deprem katliamının üzeri kapatılamaz. Felaketi katlayan şey AKP hükümetlerinin ve tek adam yönetiminin deprem vergileri dahil bütün kaynakları sermayenin çıkarları için harcamasıdır. Halkı yok sayan imar politikalarındaki ısrarıdır. Yaşadığımız cehennemin nedeni sözü edildiği gibi bir “kader planı” değil, doymak bilmeyen kar ve rant hırsıdır. Son yaşadığımız deprem gerçeği de gösterdi ki, depremle birlikte halkın üzerine çöken kapitalist yağma düzendir. Halkımız, tek adam yönetiminden ve sermaye düzeninden kurtulmadıkça acılar son bulmayacaktır. Göz göre göre gelen bu toplu kırımda sorumluluğu bulunan şirket sahipleri ve müteahhitler yargı önüne çıkmalıdır. Siyasal sorumluluğu bulunan Hükümet temsilcileri, bakan ve bürokratlar hesap vermelidir.
2- Arama kurtarma çalışmalarından depremzedelere yardıma kadar tek adam yönetimi ve devlet sınıfta kalmıştır. Her biri mezarlığı dönen enkazlarda on binlerce insanımız, gerekli iş makineleri, arama kurtarma ekipleri ve yardımlar ulaşmadığı için can vermiştir. Yüz binlerce insanımız yaralıdır. Büyük iç göç başlamıştır. Konut ve kira fiyatları emlak piyasasının elinde tavan yapmıştır. Şu ana dek tek bir yetkili dahi istifa etmemiştir! Buna karşın halk yaralarını sarmaya çalışmış, bölgeye gönüllüler ordusu akmış, yurt içi ve yurt dışından seferberlik halinde yardım kampanyası başlamıştır. EMEP ve Emek Gençliği depremin vurduğu bütün kentlerde halkın yardımına koşmuştur. Partimiz, başta işçi sınıfı ve emekçiler olmak üzere tüm halkımızı ve diğer ülkelerdeki kardeş halkları bu görkemli dayanışmayı devam ettirmeye çağırıyor. Dayanışma çağrımız aynı zamanda depremin ağır yara açtığı komşu Suriye halkları içindir.
3- Deprem kentlerinde OHAL ilanı kabul edilemez. OHAL demek gerçeklerin üzerinin örtülmesi, söz- basın-ifade özgürlüğünün askıya alınması, inşaat tekellerinin ve katliamda sorumluluğu bulunanların el ovuşturmasıdır. Bölgedeki halkın beklentisi OHAL değil yardım ve dayanışmanın ulaşmasıdır. OHAL, kayyum gibi adımlar, gönüllülere yönelik baskı ve gözaltılar dayanışmayı zedelemekte, kayıpları büyütmektedir. OHAL ve kayyum uygulamalarına derhal son verilmelidir
4- AKP iktidarı, 10 kentte ilan edilen OHAL uygulamasıyla sadece deprem bölgesini değil tüm ülkeyi baskı altına almaya çalışmaktadır. Çünkü ekonomi politikalarından pandemiye, orman yangınlarından deprem ve iş cinayetlerine kadar ‘Cumhur İttifakı’ sürekli olarak halk desteğini kaybetmektedir. 14 Mayıs’ta ilan edilen seçimlerin ertelenmesine dair tartışmalar da bundandır. Anayasaya göre savaş hali dışında seçimlerin ertelenmesi mümkün değildir. Bu nedenle seçimler için son tarih 18 Haziran’dır. İşçiler ve emekçiler iktidarın zaman kazanma manevralarına asla prim vermemelidir. Tam da depremin hesabının sorulacağı günlerdeyiz. İşçiler, emekçiler siyasetin öznesi olmalı ve bu çürümüş iktidarı göndermelidir.
5- ‘Milli Birlik’ söylemiyle ortak TV yayınından başlatılan para yardımı kampanyası şirketlerin ve tekellerin şovuna, reklamına dönüşmüştür. Erdoğan’ın ‘tüccar siyaseti’ ve burjuva ahlak tam da budur. Öte yandan fabrikalarda işyerlerinde işçilerden toplanan paralar şirketler adına bağışlanmaktadır. Akşam bağış yapan şirketlere, sabah uyandıklarında vergi kıyakları yapılmaktadır. Kamu bankaları, kervana katılarak halkın parasını bağış olarak gösterebilmektedir! TV şovundan da anlaşıldığı üzere; tekeller ve zengin sınıflar depremin yükünü devlet eliyle yine halkın sırtına yıkma gayretindedir. Bu rezalet asla kabul edilemez.
6- Birçok fabrikada patronlar ücretlere ek zam talebini deprem gerekçesiyle ötelemektedir. İşçi sınıfı bu uygulamaları ancak birlikte hareket ederek ve mücadeleyle aşabilir. Ayrıca deprem bölgesinde bulunan fabrika ve işyerlerinde işçilerin maaşları kesilmemeli, ‘kısa çalışma ödeneği’ vb. uygulamalarla ödeme yükü yine işçilerin sırtına bindirilmemelidir. Kaynak işsizlik fonundan değil patronlarca karşılanmalıdır. İşten atmalar yasaklanmalı, deprem bölgesindeki işçi ve emekçiler yaraları sarılana dek ücretli izinli sayılmalıdır.
7- Hatay, Adıyaman, Maraş başta olmak üzere yıkılan kentlerin yeniden inşası bir kez daha kar ve rant politikalarına terk edilemez. Bilimi dışlayan her imar planı yeni felaketler doğuracaktır. Kentlerin yeniden inşası üzerine o kentin emek ve meslek örgütleri, halk güçleri, bilim ve kültür insanları ile ortak çalışmalar yürütülmelidir.
8- İstanbul depremi kapıdadır. Bu nedenle başta yerel yönetimler, emek ve meslek örgütleri olmak üzere tüm halkımız deprem önlemlerinin alınması için örgütlenme girişimlerini başlatmalıdır.
Halk kendi komitelerini, koordinasyon kurullarını şimdiden oluşturmaya başlamalıdır. Partimiz önümüzdeki dönem çalışmalarında bu konuya özel bir önem verecektir.
9- Üniversiteler online eğitime geçilmesi ve KYK yurtlarının depremzedeler gerekçe gösterilerek boşaltılması uygulamasına derhal son verilmelidir. Kamuda ve özel sektörde çok sayıda tesis, otel bu ihtiyaç için yeterlidir. Üniversite bileşenlerinin haklı mücadelesini büyütmeli ve sonuç alıncaya kadar sürdürmeliyiz. Ayrıca 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri deprem bölgesindeki kadınlarla dayanışmanın yükseltilmesine vesile olmalıdır. “Dayanışma Yaşatır” sözü en çok düzene karşı hayat mücadelesi veren kadınlar için geçerlidir.
Bir kez daha halkımıza baş sağlığı diliyor, bütün bir memlekete geçmiş olsun diyoruz. İşçi ve emekçileri, emek ve meslek örgütlerini, demokrasi ve halk güçlerini mücadeleyi yükseltme çağırıyoruz. Yaralarımız birlikte saracağız, deprem katliamının hesabını birlikte soracağız ve ülkemizi bu karanlıktan hep birlikte kurtaracağız."