28 Şubat'ın yıldönümünde cezaevindeki Çetin Doğan'dan mesaj
Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin, 28 Şubat davasında hüküm giyen 84 yaşındaki kalp hastası emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın mektubunu paylaştı.
Sözcü gazetesi yazarı Aytunç Erkin, “Ne yapmalı? Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nden güç alanlar kuvvacı ruhla Türkiye için dayanışmalıdır” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Erkin bugünkü yazısında, FETÖ'cü savcının hazırladığı AKP'nin devam ettirdiği sahte belgelere dayandırılan 28 Şubat davasında hüküm giyen 84 yaşındaki kalp hastası emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın mektubunu paylaştı.
Yazının ilgili kısmı şöyle:
Org. Çetin Doğan, Org. Fevzi Türkeri, Korgeneral Yıldırım Türker, Tümgeneral Cevat Temel Özkaynak ve Tümgeneral Erol Özkasnak tam 925 gündür cezaevinde. Fetullahçı yargının iddianamesi, sahte CD’ler üzerinden kurgulanan 28 Şubat kumpas davasının hapishaneye attığı komutanlar.... Adli Tıp Kurumu’nun komutanlar hakkında sağlık nedeniyle tahliye edilmeleri gerektiğini belirten raporu, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 9 aydır bekletiliyor ve imzalanmıyor.
Çetin Doğan, 28 Şubat’ın 27’nci yılında Buca Cezaevi’nden bana bir mektup gönderdi. Doğan Paşa davanın “hiç bitmeyen kin” üzerine kurulu olduğunu söyledi. İşte Çetin Doğan’ın mektubu:
Değerli kardeşim Önce en içten selam, sevgi ve saygılarımla merhaba. Günümüzde demokrasiden savrularak çağdaş bu dünyada yeri olmayan totaliter rejim ile yönetilen bu ülkede gerçek gazeteci olabilmenin çok zor olduğunu biliyorum. Sizi ülkemizde bunu başarabilen sayılı yazarlardan biri olarak görüyorum. Bu zorluğa ilave olarak haksızlığa, hukuksuzluğa uğramış ya da uğradığını sanan çaresiz insanların mektup bombardımanı altında olduğunuzu düşünüyorum. Benim amacım böyle bir mektup kaleme almak değil. Gelecekte ülkemizde birbiri ardına yaşanmış felaketler, yitirilen canlar, ülkemizin güzel insanlarının yaşadığı yokluk, yoksulluk, haksızlıklar karşısında benim bu düzenden payımı düşenden hiç söz etmek istemem. Biz dişimizi sıkmaya devam ediyoruz. Bu diş sıkma meselesini refleks haline getirdiğimden dişlerimi de bir güzel öğütmüşüm. Son olarak doktorlar tedavisi olanaksız hale gelmiş dört azı dişimi çekmek zorunda kaldı. Silivri misafirhanesinde (!) iken de iki azı dişimi kaybetmiştim. Buca’da da beş dişimi kurtarmak için dolgu yaptılar.
Bu arada Osman Kavala’nın dört duvar arasında geçirdiği sürenin yedi yılı doldurduğunu üzülerek öğrendim. Benim kendim için gün saymam hiç olmadı. Ama ben de toplamda ne kadar süredir cezaevlerinin misafiri olduğumu hesaplama isteğinin gereğini yaptım. Hemen hemen Sayın Kavala ile bu konuda yarışıyoruz sayılır. Kısaca uzatmadan anlatayım...