Gökhan Zan'ın ardından Erkan Baş'tan ilk açıklama: Arkadaşlarımıza 'Ben bu seçimi kazanamazsam kendi geleceğimi düşünmem gerekir’ demiş!
Gökhan Zan'dan desteklerini çektiklerini açıklayan Türkiye İşçi Partisi lideri Erkan Baş, "Sütte leke olur, bizde leke olmaz. Dolayısıyla biz o kadar temiziz, o kadar şeffafız ki küçücük bir gölge bile hemen belirginleşir ve Türkiye İşçi Partisi bunun cezasını kendisi keser" dedi.
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, Gökhan Zan'ın adaylıktan çekilmesine ilişkin açıklamada bulundu.
T24'ten gazeteci Murat Sabuncu'ya konuşan Baş, genel başkan yardımcılarının Zan ile görüştüğünü söyledi. Baş, Zan'ın partililere "Ben bu seçimi kazanamazsam kendi geleceğimi düşünmem gerekir’ dediğini aktardı.
Baş bu durumun seçimlerde etkili olup olmayacağına ilişkin olarak ise "Türkiye İşçi Partisi için: Sütte leke olur, bizde leke olmaz. Dolayısıyla biz o kadar temiziz, o kadar şeffafız ki küçücük bir gölge bile hemen belirginleşir ve Türkiye İşçi Partisi bunun cezasını kendisi keser" dedi.
Baş'ın röportajının ilgili bölümü şöyle:
Anladığım, sizin partiden herhalde genel başkan yardımcıları bu iddialar ortaya çıkınca doğrudan Gökhan Zan ile görüşme yaptı.
Zaten Hatay’da Parti Meclisi üyelerimiz başından beri oradalar. Arkadaşlarımız yaptığı görüşmelerden edindikleri izlenimi bizimle paylaştılar. Sonunda bir Parti Meclisi toplantısında durumu bütün şeffaflığıyla arkadaşlarımızla paylaştık ve en doğrusunun bu olduğuna kanaat ettik.
"KİŞİSEL AJANDA TUTMAK DOĞRU BİR ŞEY DEĞİL"
- Sizin az önce söylediğinizi tekrarlayarak bir daha sorayım. Bir kısmının “montaj olduğunu” söylüyor ama bir kısım görüşme olmuş ama öyle mi?
Tabii teknik ayrıntısına çok vakıf değilim. Bu kriminal inceleme sonucunda ortaya çıkacak ama “deep fake” dedikleri bir uygulamayla yapıldığını söylüyor ama kimi konuşmalarda da “Ben bu seçimi kazanamazsam da kendi geleceğimi düşünmem gerekir” gibi birtakım ifadeleri de bizim arkadaşlarımıza söylüyor. Burada birincisi seçimi kazanamamak durumu; bizim açımızdan buna göre bir plan yapılması zaten kabul edilebilir bir şey değil. İkincisi siyasi mücadele sırasında insanlar birtakım fedakarlıklarda bulunabilir, buna cüret ederek siyasete girilir zaten. Bir tavır alıyorsanız bunun hepimiz açısından belli bedelleri var ve bunu göze almak gerekir. Yani yanda bir kişisel ajanda tutmak doğru bir şey değil. Bakın çok açık söyleyeceğim, burada iki taraf açısından da; yani AKP açısından da Lütfü Savaş cephesi açısından da her tür müdahalede bulunulabilecek bir dönemde yapabileceğiniz tek şey vardır: Kendi kararlarınızı kendiniz alırsınız. Yurttaşla şeffaf biçimde bunları paylaşarak yol yürürsünüz. Yapılabilecek başka bir şey yok. Bu kirli siyaset alanında gizli kapaklı yürümemek gerekir.
- Sizin görüşen ekibiniz konuşma kaydı iddialarının dışında kişisel ajanda vurgusundan da rahatsızlık duydular.
“Seçimi kazanamazsam ileride ne yapacağımı da düşünmem lazım.” Burada “kazanamamak” da bizim açımızdan problemli bir durum. Tabii ki her yerde seçimi yüzde 100 kazanacağımızın garantisi yoktur ama buna göre plan yapmak doğru değildir. Çünkü biz bir seçime giriyorsak birisine kaybettirmek için girmeyiz. Biz o seçime kendimiz kazanmak için gireriz.
"HATAY MİLLETVEKİLİMİZ VAR, CEZAEVİNDE"
- Gökhan Zan aday yapıldığı zaman siz “sizin gibi düşünmese de deprem sürecinde Hatay için yaptıklarını” vurguladınız. İYİ Parti’den daha önceki adaylığı ile ilgili eleştiriler ya da Bekir Ağırdır’ın ‘sol popülizm’ yaptığınıza dair tespitleri de oldu. Artık düne dönmek imkânsız ama bugün TİP içinden bir aday çıkarmanın daha doğru olduğunu düşünüyor, böyle bir özeleştiri yapıyor musunuz?
Şunu söyleyeyim; TİP’li bir aday olması meselesinde hiçbir düşüncem yok. Bir parti üyesini aday gösterseydik bu başka bir anlama gelirdi. Bu süreçte Türkiye İşçi Partisi kendi adına bir arayış içerisinde fikir ortaya çıkarabilirdi. Bu kendini düşünmek olurdu. Biz kendimiz için değil, 6 Şubat’taki o yıkımdan sonra sokakta birbirine yardım eden Hatay halkının temsilcisi olma iddiasıyla yola çıktık. Bunu da birkaç defa söyledim, belki de tam bu nedenle, belki de aşırı hassasiyetimiz nedeniyle bizden olmayan birisini aday gösterdik. Ben bu tercihin duruşumuzu göstermesi açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Sonuç itibarıyla aldığımız bu karar da yine duruşumuzla ilgili. Dediğim gibi belki başka partilerde bu tarz ilişkiler normal karşılanabilir seçim sürecinde. Herkes açısından söylüyorum, “Düşmanımın düşmanı dostumdur, ben ona daha yakınım, buna daha uzağım, dolayısıyla şununla ilişki kurabilirim, bununla kuramam, onunla böyle kurarım bununla böyle kurarım” gibi yaklaşımların hepsine kendi anlayışımız gereği karşı duruyoruz.
- Peki şimdi ne olacak Hatay’da TİP adına? TİP ne yapacak?
Biz şunu yapacağız, bir kere biz Defne’de, Samandağ’da, Arsuz’da, Antakya’da hâlâ çok iddialıyız ve oraları kazanmak için mücadele devam ediyor. Oralarda belediyemiz, listelerimiz güçlü listeler ve seçimi kim kazanırsa kazansın Hatay’da bu mücadele devam edecekse Türkiye İşçi Partisi’nin Hatay Büyükşehir Belediye Meclisi’nde güçlü bir grupla temsil edilmesini sağlamamız lazım. Ki Hatay halkına verdiğimiz sözü devam ettirebilelim. Biz seçim sonuçları ne olursa olsun, Hatay’da 6 Şubat’ta yan yana gelen insanların, bize oy versin vermesin bütün Hatay halkının hak ettiğini alabilmesi için, iktidar kim olursa olsun ona karşı mücadele etmeye ve Büyükşehir Belediye Meclisi üyelikleri başta olmak üzere kazanmak için çalışmaya devam edeceğiz. Diğer taraftan bizim seçilmiş bir Hatay milletvekilimiz var. Hâlâ cezaevinde. Biraz yerel seçim gündemi nedeniyle kamuoyu hızlıca unutuyor ama biz o uğradığımız haksızlığı, mağduriyeti de içimize sindirmiş durumda değiliz. Onu da kabul etmeyeceğiz. Oradan da kavgayı devam ettireceğiz.
"SÜTTE LEKE OLUR BİZDE OLMAZ"
- Peki Hatay’da yaşananın Türkiye İşçi Partisi’ne genel anlamda bir zarar verdiğini düşünüyor musunuz?
İlk başta belki anlaşılamadı, anlaşılamaz. Ben şunu rahatlıkla söyleyebilirim Türkiye İşçi Partisi için: Sütte leke olur, bizde leke olmaz. Dolayısıyla biz o kadar temiziz, o kadar şeffafız ki küçücük bir gölge bile hemen belirginleşir ve Türkiye İşçi Partisi bunun cezasını kendisi keser. Bu bence tersten, yurttaşlar açısından “siyasette olması gereken duruş” diye değerlendirilecek. Belki bugün hemen değil ama önümüzdeki günlerde o sosyal medya şehvetinin, haberin hızlı yayılma telaşının ortadan kalktığı, tozun dumanın dağıldığı bir yerde Türkiye İşçi Partisi’nin bu duruşu Türkiye siyasetine örnek bir duruş olarak geçecek. Ve şu anda bizim kazanacağımız belediyelerde en küçük bir hırsızlık, yolsuzluk, kayırmacılık olmayacağına ilişkin iddiamız bir kez daha ispatlanmış oldu. Biz herhangi bir yanlışa asla göz yummayacak bir partiyiz.