Kemal Okuyan, 'Cumhuriyetçi birikime dost elimizi uzatıyoruz' dedi: 'Cumhuriyet sandıktan çıkmadı'
Türkiye Komünist Partisi (TKP), Cumhuriyet’in 100. yılını ‘Halk İçin Cumhuriyet, Cumhuriyet için Sosyalizm’ sloganıyla, İzmir Bornova Aşık Veysel Rekreasyon Alanı’nda düzenlenen etkinlikle kutladı. Etkinlikte TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, önemli mesajlar verdi.
Türkiye Komünist Partisi (TKP), Cumhuriyet’in 100. kuruluş yıl dönümü nedeniyle İzmir Bornova Aşık Veysel Rekreasyon Alanı’nda, ‘Halk İçin Cumhuriyet, Cumhuriyet için Sosyalizm’ sloganıyla büyük halk buluşması düzenledi. Orhan Aydın, Metin Coşkun, Ufuk Karakoç, Gülcan Altan, Senan Kara, Ümmü Pütgül, Nihat Behram, Haluk Polat gibi çok sayıda sanatçının sahne aldığı etkinliğe, İzmir’in pek çok ilçesinden yurttaşlar katıldı. Sık sık “Fabrikalar, tarlalar, siyasi iktidar her şey emeğin olacak”, “İşçiler partiye, parti iktidara” sloganları atılırken, İsrail’in Filistinlilere yönelik saldırıları da unutulmadı. Etkinlik boyunca yurttaşlar Türk bayrağı ile Filistin bayrağı salladı.
MERDAN YANARDAĞ ONUR KONUĞU
5 Ekim'de tutuklu kaldığı cezaevinden serbest bırakılan Merdan Yanardağ da etkinliğe katıldı. Yanardağ, "Merdan Yanardağ'a haksız geçirdiği hapis günlerinin ardından bir kez daha geçmiş olsun diyoruz. Baskılar, cezalar, tehditler bu halka da gazetecilere de boyun eğdiremiyor, eğdiremeyecek. Hoş geldiniz Merdan Yanardağ, birlikte yan yanayız, şimdi daha güçlüyüz" mesajıyla selamlandı.
Konuşma ve konserler öncesinde tiyatro oyunları, şiir ve şarkılarla Cumhuriyet’in kuruluşuna giden süreç, kuruluşu ve sonrasındaki yıllar ele alındı.
KOMÜNİST VE İŞÇİ PARTİLERİ DE KATILDI
Etkinlikte, TKP'nin ev sahipliğinde düzenlenen Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Toplantısı'na katılan partiler de yer aldı.
KEMAL OKUYAN'DAN DİKKAT ÇEKEN MESAJLAR
Etkinlikte konuşan TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, dikkat çeken mesajlar verdi.
"100 yıl önce Cumhuriyet sandıktan çıkmadı. Cumhuriyet; yoksul Anadolu köylüsünün, işçilerin, yurtsever aydınların, devrimcilerin iradesinden çıktı. Sadece sandığa bel bağlayan sandıktan da çıkamaz. Karşımızdaki sömürgecilere, yobazlara yaranmaya çalışarak aydınlığa çıkamayız" diyen Okuyan, "Türkiye'nin Cumhuriyetçi birikimine dost elimizi uzatıyoruz. TKP de o birikimin bir parçası zaten. Ancak laik, bağımsız, aydınlık bir Türkiye isteyenleri meselenin özünü düşünmeye, sınıf çelişkilerini, emek-sermaye çelişkisini gündemlerine almaya çağırıyoruz" ifadelerini kullandı.
YEREL SEÇİMLERLE İLGİLİ DE KONUŞTU
Okuyan 2024 yılında yapılacak Yerel Seçimler için ise "Yerel seçimlerde acaba muhalefet büyükşehirleri kaptırır mı, kaptırmaz mı tartışmasının değeri ve hükmü kalmamıştır. Halkımız yerel seçimlerde iktidarıyla ve muhalefetiyle bu düzenin karşısına dikilecek mi, dikilmeyecek mi? Meselemiz budur. Yeni sosyalist ve halkçı belediyeler yaratacak mıyız? Mesele budur. Dersim örneğini çoğaltacak mıyız, mesele budur" sözlerini sarf etti.
Okuyan'ın açıklamaları şöyle:
"TÜRKİYE TARİKAT ŞEYHLERİ VE HOLDİNG PATRONLARININSA; EVET, TÜRKİYE ŞAHLANIYOR"
"Size iki soru soracağım; yanıtını bildiğim çok önemli soru. Evet ve hayır kesinliğinde ve keskinliğinde yanıtı olan iki soru. 100 yıl sonra geldiğimiz noktadan, ülkemizin halinden mutlu musunuz? Peki, Türkiye’yi aydınlığa çıkarmaya kararlı mıyız? Bu sorulara verdiğimiz yanıtlar, hepimizin aynasıdır. Bir yeniden kuruluş ve kurtuluş iradesidir. Şimdi, öykümüzün kalan yerine başlayabiliriz. Bugün burada sizinle paylaştığımız öykü AKP’li yıllara geliyor, dayanıyor. Devam eden bir karanlığı size hatırlatmaya gerek duymadık. Önemli olan, AKP’yi bir sürecin yaratmış olduğunun kavranmasıdır. AKP birçok sorunun kaynağıdır ama aslında AKP’nin kendisi bir sonuçtur. CIA ve NATO destekli darbeler yaptılar. Gençleri öldürdüler. İşçi sınıfının örgütlenmesinin önüne hukuk dışı engeller çıkardılar. Yalan ve iftiranın her türünü denediler. Bir açıdan başardılar; solu, devrimcileri, işçi hareketini gerilettiler -geçici olarak-. Ama kendi adlarına mutlak olarak başarısızlar. Ülke istikrara kavuşamadı. Çalkantısız tek yılımız yok. Siyasal kriz geçti, ekonomik kriz başladı. Bazen bunlar birbirlerini tetikledi; yoksulluk, hayat pahalılığı, işsizlik, adaletsizlik, bilim, sanat, kadın düşmanlığı, doğanın tahribi, tarımın çökertilmesi, eğitim ve sağlıkta toplumsal çıkarların göz ardı edilmesi, trafik sorunu ve en önemlisi toplumsal eşitsizlikler hep baki kaldı. 1923 yılında Cumhuriyet kurulduğunda halkın heyecanı ve umudu bambaşkaydı. Ne oldu da bu hale geldik? Ne oldu da Türkiye halkımız açısından hep baş aşağı indi? Kimilerine göre Türkiye şahlanıyor, ‘Türkiye Yüzyılı’ndan söz ediyorlar. Türkiye eğer tarikat şeyhleriyse, Türkiye eğer holding patronlarıysa, Türkiye eğer rantçılar, uyuşturucu baronlarıysa; evet, Türkiye şahlanıyor.
"AKP'DEN ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ BEKLEMEK YA APTALLIK YA İHANETTİ"
21 yıldır iktidarda olan AKP’nin en büyük başarısı; büyük bir yıkım ve çürümeyi inanılmaz bir başarı öyküsü olarak pazarlamasıdır. Bunu nasıl becerdiler? AKP seçim kazandı, AKP’nin arkasında ABD vardı. Evet, AKP’yi büyük sermaye hararetle destekliyordu ama bunlar İslamcı bir partinin Türkiye’de yeni bir karşı devrimci dönüşüm yaratmasına yetmezdi. AKP’ye türkiye toplumunun direncini düşürmek konusunda birileri yardım etti. Oysa AKP Türkiye'de on yıllardır emekçi halka karşı sürdürülen kapsamlı saldırıların yeni bir evresiydi, çok tehlikeliydi. AKP’den özgürlük ve demokrasi beklemek ya aptallık ya ihanetti. AKP, ABD ve Avrupalı emperyalistlerin desteğiyle ve halkın dinsel inancını istismar ederek Türkiye'yi hem içeride hem dış politikada çok tehlikeli bir yere sürüklüyordu ve TKP özelleştirmelere laiklik karşıtı adımlara karşı durmak gerektiğini ısrarla vurguluyordu.
"AKP HİÇBİR SORUNU ÇÖZEMEZ ANCAK YENİ SORUNLAR YARATIR"
Bunlar hiç susmadılar, hiç utanmadılar. Solculuğu, devrimciliği, marksizmi kirletmeye kalktılar. AKP karşı devrimci bir partiydi, biz bunu söylüyorduk. Türkiyede laikliği savunmadan, özelleştirmelere karşı durmadan Avrupa Birliği gibi emperyalist bir kuruma karşı mücadele etmeden solcu olamazsınız, diyorduk. Emperyalist merkezlerde projelendirilen yerellik, özerklik gibi kavramlar Türkiye solcusunun dilinden düşmez hale geldi. 'AKP Kürt sorununu çözecekmiş', AKP’nin kendisi sorundur. AKP hiçbir sorunu çözemez, ancak yeni sorunlar yaratır. Bizim yaklaşımımız buydu. Bir kez meselelere sınıfsal açıdan bakmazsanız, özgürlük ve demokrasi gibi kavramları gelişigüzel kullanırsanız, 'iyi emperyalizm-kötü emperyalizm' diye bir şey icat ederseniz, laikliği faşizm sanırsanız tarihimizdeki büyük dönüşümlere, Cumhuriyet'in kuruluşuna, milli mücadelenin önderi Mustafa Kemal'e düşmanca yaklaşırsanız ya saçmalar ya ihanet edersiniz. Belki de her ikisi de geçerli. Hem saçmaladılar hem ihanet ettiler. Bilmiyoruz, belki de kendilerine verilen görevi yerine getirdiler. Özelleştirmeleri desteklediler, Avrupa Birliği’ne adaylığı desteklediler, cemaat ve tarikatları desteklediler, 'ergenekon' denilen alçak operasyonu desteklediler, anayasa değişiklğini desteklediler, Libya ve Suriye'deki alçaklığı "Kahrolsun Esad, kahrolsun Kaddafi" sloganlarıyla desteklediler, komşumuz Yunanistan'da emekçileri uyutmak için oluşturulan sahte solcu Syriza denilen ucubeyi desteklediler.
"SINIF GÖZLÜĞÜNÜ ÇIKARIRSANIZ AKP'DE DEVRİMCİLİK GÖRÜRSÜNÜZ"
Nesini destekleyeceğiz Syriza'nın? Yunan yoksullarını çaresizliğe, intihara sürükleyen halk düşmanı politikaları uyguladılar. Komünistler dışında herkes onları solcu sandı, Syriza ise uğursuz misyonunu yerine getirdikten sonra işlerini, ülkeyi sağa teslim etti. Beğenmiyoruz, evet. Syriza'yı geçtim, Biden’ı desteklediler. Neymiş? Trump faşist, Biden demokratmış. Uyardık ‘savaş geliyor’ diye, yerini de söyledik. "Biden savaş kabinesi kuruyor" dedik, TKP çağı anlamıyor diye ahkam kesenler oldu. Bunlar arsız ve utanmazdır. Yıllarca AKP’ye yardım ettiler sonra 'saray rejimi' diye tutturdular. Bunları niye konuşuyoruz? Aynı hatalar yapılmasın diye konuşuyoruz ama sırarla aynı hatalar tekrarlanıyor. Bakın, buraya kadar konuştuklarımızda iki temel sonuç çıkıyor; birincisi örgütlü olmak ve sağlam bir programa sahip olmak aklımızı korur. TKP’nin 20 yıllık AKP döneminde temel tek bir konuda yanılmamasının kaynağında bu var. ikincisi; her meseleye sınıfsal açıdan bakmak gerekiyor. Sınıf gözlüğünü çıkarırsanız AKP’de devrimcilik görürsünüz. Sınıf gözlüğünü çıkarırsanız TÜSİAD denen sermaye örgütünde çağdaşlık ve demokrasi görürsünüz. Sınıf gözlüğünü çıkarırsanız Kürt sorunun çözümünde emperyalizmi müttefik görürsünüz. Sınıf gözlüğünü çıkarırsanız burnununuzun ucunu göremezsiniz. İster tutucu deyin, ister saplantılı deyin, ister sekter diyin; TKP meselelere sınıfsal bakmaya devam edecek.
"EN ZENGİN YÜZDE 4'ÜN SERVETİ, YÜZDE 96'ININ SERVETİNE EŞİT"
AKP bu ülkeyi tahrip etti baştan aşağı. Cumhuriyeti, laikliği, sanatı, kültürü, çevreyi, işçi haklarını, kadın haklarını, çocuk haklarını, kamu çıkarlarını, kamusal alanı... Tahrip olmayan tek şey; patronların kasalarıdır. Arkadaşlar, şu tabloya lütfen bakın. Türkiye’de en zengin yüzde 4’ün serveti yüzde 96’ının servetine eşit. En zengin yüzde 1’in servetinin toplamı, bütün servetin yüzde 42’sini oluşturuyor. En yoksul yüzde 50, gelirin sadece yüzde 11’ini alıyor. Fabrikalar, tarlalar, siyasi iktidar, her şey emeğin olacak. Çünkü bu grafikte mavi çizgi, milli gelirden şirketlerin elde ettiği kar. Aşağıya doğru çakılan kırmızı çizgi, sizlerin elde ettiği pay. Buna izin verme şansımız var mı? Halkımız tepetaklak olmuş, diğerlerinin karları ise sürekli yükseliyor. Maşallahı var. Maşallahı olanlardan Koç Holding’e bakalım. Bunlar yıllık net karlar. Arkadaşlar doların artış hızından çok daha yüksek bir artış var. Koç’un karları. Bu rakamlara iyi bakın. Bakın 46 milyondan 69.8 milyar TL’ye çıkmış. AKP’nin marifeti budur. Ben böyle bir toplantıda sizi rakamlara boğmak istemiyorum. Ama gerçek bu; AKP’nin arkasında kimin olduğunu iyi anlamanız gerekiyor. Diğer holdinglerin de hiçbir farkı yok; hepsi semiriyor.
"SERMAYENİN, EMPERYALİSTİN, TARİKATIN İYİSİ OLMAZ"
Peki, işçi sınıfımızın durumu ne? Hani Türkiye büyüyor ya, reel ücretler yani bizim alım gücümüz 1970 yılının yani on yıllarca yıl öncesinin gerisine düştü. 1970’den bu yana iki darbenin, sayısız katliam ve cinayetin ve AKP karanlığının kaynağını arıyorsanız buraya odaklanacaksınız. Durum budur ve ne yazık ki yurttaşlarımızın önüne sürekli yeni tuzaklar kuruluyor. AKP destekçiliğinden güzel bir vücut çalımıyla AKP karşıtlığına geçti kimileri. Ama yanlış ya da ihanette ısrar ederek... 2013 yılında bu halk 'Senin bana biçtiğin kıyafeti giymem' diyerek AKP iktidarına meydan okudu, sokağa çıktı. Şimdi iktidar 'Soros'çu' diye Gezi direnişini karalamaya çalışıyor. Soros'la, Fethullah'la kol kola giren AKP değil miydi? AKP’ydi, bu ayrı mesele. Peki, Gezi'de ne oldu? Gezide halk sokağa çıktı. Gezi'yi renkli devrimcilere bırakmadık, bu halk bırakmadı. Şimdi AKP istediğini desin. Sonra ne oldu? Ana muhalefet partisinin lideri çıktı, "Evinize gidin" dedi, "Seçim" dedi, Ekmeleddin diye birini halkın karşısına çıkardı. Fetullahçılar halkın örgütlü gücü yerine; kasetle, fesatla uğraşmaya başladı. Yeni bir muhalefet tasarlandı. Uzatmayacağım, işte o muhalefet tasarımı Türkiye’de toplumu halkı evine kapadı, kişiliksizleştirdi, seçimden seçime siyaset yapar hale getirdi. Sonuç? Bütün bu kepazeliğin en büyük sorumlusu olan CHP yönetiminin şaşkın bakışlarından Akşener'i, Davutoğlu'su, Babacan'ı, Karamollaoğlu'su çıktılar karşımıza ve dediler ki; Evli evine, köylü köyüne. İstediklerini aldılar, laik duyarlılığı olanların oyuyla milletvekili oldular, halkı aldattılar, hep birlikte tarihimizin en gerici parlamentosunu oluşturdular. Onlara şirin gözükmek için her şeyi deneyen Kılıçdaroğlu'nun da istediği oldu. Türkiye siyaseti tamamen sağcılaştı. AKP ile anayasa pazarlığı yapacaklar. Hep birlikte laikliğin üzerinde tepinecekler. Ne deniyordu bize? "O seçim bu seçim değil". Genel seçim geride kaldı. Şimdi daha yüksek sesle konuşabiliriz. Bakın, 85 milyonluk ülkede 64 bin oy alan ama kimsenin "Canım onlar da az oy aldılar, ne hükümleri olabilir" diyemediği, ciddiye aldığı, umutlandığı, heyecanlandığı partiyi, TKP’yi dinleme zamanı.
“100 YIL ÖNCE CUMHURİYET SANDIKTAN ÇIKMADI”
100 yıl önce Cumhuriyet sandıktan çıkmadı. Cumhuriyet; yoksul Anadolu köylüsünün, işçilerin, yurtsever aydınların, devrimcilerin iradesinden çıktı. Sadece sandığa bel bağlayan sandıktan da çıkamaz. Karşımızdaki sömürgecilere, yobazlara yaranmaya çalışarak aydınlığa çıkamayız. Onlara şirin gözükmek, onları ürkütmemek gibi bir politika olmaz. Sermayenin, emperyalistin, tarikatın iyisi olmaz. Türkiye’de düzen değişikliğini erteleyerek günü kurtarmak imkansızdır. Bu düzeni belki hemen değiştiremeyeceğiz ama devrim ve sosyalizm fikrini güncel tutarak, yaygınlaştırarak, örgütleyerek yakınlaştıracağız kurtuluşu. Sosyalizmi erteleme, devrim fikrini erteleme şansımız yok.
"AKP'NİN ANAYASA TARTIŞMALARINDAN UZAK DURULMALIDIR"
Sermaye düzenini, piyasa ekonomisini, kapitalizmi sorgulayıp karşısına almayan hiçbir mücadele özgürlüğe, barışa, demokrasiye, refaha, bağımsızlığa hizmet etmez. Asgari program, azami programdır diye diye işçi sınıfı ve emekçiler kaderciliğe mahkum edildi. Adını koyalım ve cesaretle söyleyelim: Ya barbarlık, ya sosyalizm. AKP'nin yeniden gündeme getirdiği anayasa tartışmalarından uzak durulmalıdır. Karşı devrimci bir partinin anayasası da karşı devrimcidir. Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu devrimci bir düzen ve devrimci bir anayasadır.
"KİMSE TKP'YE 'OYLARI BÖLÜYORSUNUZ, AKP'YE HİZMET EDİYORSUNUZ' DEMESİN"
Yerel seçimlerde acaba muhalefet büyükşehirleri kaptırır mı, kaptırmaz mı tartışmasının değeri ve hükmü kalmamıştır. Halkımız yerel seçimlerde iktidarıyla ve muhalefetiyle bu düzenin karşısına dikilecek mi, dikilmeyecek mi? Meselemiz budur. Yeni sosyalist ve halkçı belediyeler yaratacak mıyız? Mesele budur. Dersim örneğini çoğaltacak mıyız, mesele budur. Peşin peşin söylüyoruz; kimse TKP’ye "Oyları bölüyorsunuz, AKP'ye hizmet ediyorsunuz" diye gelmesin. AKP’ye kimin hizmet ettiği ortada. Laik duyarlılığı olanların, Cumhuriyetçilerin, Alevi yoksullarının, Kürt emekçisinin, hayat pahalılığından bulanan işçilerin oyunu çantada keklik gören düzen partilerine milim taviz vermeyeceğiz.
"SERMAYE SINIFINI GÖRMEZDEN GELENLERLE ASLA DOST OLMAYACAĞIZ"
Türkiye'nin Cumhuriyetçi birikimine dost elimizi uzatıyoruz. TKP de o birikimin bir parçası zaten. Ancak laik, bağımsız, aydınlık bir Türkiye isteyenleri meselenin özünü düşünmeye, sınıf çelişkilerini, emek-sermaye çelişkisini gündemlerine almaya çağırıyoruz. Son dönemde daha çok kişi Türkiye’nin başına gelen felaketin kapitalist düzenden, sermaye egemenliğinden, tekellerin diktatörlüğünden kaynaklandığını fark ediyor. Sermaye sınıfı bizim düşmanımızdır. Sermaye sınıfının barbarlığını görmezden gelerek demokrasi, özgürlük, barış, bağımsızlık, Cumhuriyet, laiklik mücadelesi vermek isteyenlerle asla dost olmayacağız. Tersine diyeceğiz ki; holdinglerle birlikte siz de çürüyorsunuz.
"BU ÜLKEYİ HIRSIZLARDAN, ZORBALARDAN TEMİZLEMEK BOYNUMUZUN BORCU"
TKP burada. 100 yıl önce de buradaydık. Bağımsızlık istiyorduk, işgale karşı direniyorduk. 'Cumhuriyet' diyorduk. Farkımız insanın insanı sömürmediği bir düzen de istememizdi. O zaman zayıftık, şimdi güçlüyüz. Dahası artık Türkiye'nin başka çıkışı kalmadı. Biz bu toprakların, bu ülkenin partisiyiz. Ülkemize, halkımıza ihanet etmek aklımızın ucundan dahi geçmez. Ama bu ülkeyi sömürücülerden, hırsızlardan, zorbalardan temizlemek de boynumuzun borcu. Yurtseverlik bunu gerektirir. Biz komünist olduğumuz için cumhuriyetçiyiz de aynı zamanda. Sosyalizm cumhuriyete ihtiyaç duyar. Ama cumhuriyetçiler de artık sosyalizme ve komünistlerin dostluğuna ihtiyaç duyuyor. Farklı yollardan geliyoruz, holdinglerin ve tarikatların iktidarına meydan okuyoruz. Cumhuriyetçi birikimin içinde zaman zaman kendini hissettiren Kürt düşmanlığının kime hizmet ettiği iyi anlaşılmalıdır. Türkiye'de bir Kürt sorunu var. Bu sorunu ancak sermayeden ve emperyalizmden kurtulduğumuzda çözebileceğiz. Emekçi halk etnik temellerde bölündükçe, birbirinden uzaklaşıp düşmanlaştıkça sömürücülere ve emperyalistlere gün doğuyor. Kürt yoksullarını emperyalist ülkelerden medet umar hale getirmek büyük suçtur ve ne iyi ki biz cumhuriyetçi saflardan Kürt düşmanlığı arındırılmalıdır dediğimizde, "Ben cumhuriyetçiyim ve Kürt düşmanı değilim" diye bize kızanlar oldu. Bize değil; emekçileri, halkımızı bölenlere, on milyonlarca kişiyi AKP'den, emperyalistlerden medet umar hale getirenlere kızın. Bize kızmayın. Kürt emekçilerinin laiklik, cumhuriyetçilik, anti-emperyalizm ve sosyalizm umrunda değil diye düşünenler, yanılıyor. Burada biz birbirimizin kökenine, geçmişine bakmıyoruz ama çok sayıda Kürt kardeşimiz var. Ama biliyoruz ki; hep birlikte özgür, eşitlik içinde, kardeşçe sosyalist bir Türkiye kuracağız. Sosyalist cumhuriyet hepimizin ortak eseri olacak. 'Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi', bu ülkenin cumhuriyetçi birikimiyle, komünistleri, sosyalistleri, devletçi planlı bir ekonomik düzen, laik, bağımsız, kalkınmış, sanayileşmiş bir ülke, refaha kavuşmuş bir toplum için buluşturuyor. Az kaldı çalışmalarımıza başlıyoruz.
"FİLİSTİN HALKINI YALNIZ BIRAKMAYACAĞIZ, FİLİSTİN HALKININ DİRENİŞİ MEŞRUDUR"
On yıllardır işgal ve katliamlar başta olmak üzere İsrail'in her türlü saldırganlığına direnmeye çalışan Filistin halkını, son dönemde öyle Hamas çıktı diye yalnız asla bırakmayacağız. Hamas gibi siyasal islamcı, cihadçı örgütlere karşı tavrımız bellidir; TKP laiklik ve aydınlanma savunusundan asla taviz vermez. Ancak bugün Hamas’ı gerekçe göstererek Filistin direnişine gölge düşürmek, 'İsrail de kendini savunuyor' türünden bir algının ortaya çıkmasına izin vermek bize asla yakışmaz, TKP’ye yakışmaz. Filistin halkının direnişi meşrudur. Burada dost ve kardeş komünist partilerin temsilcileri var. Onlarla birkaç gündür partimizin ev sahipliğinde bir toplantı gerçekleştirdik. Onları İzmirliler ve tüm yurttaşlarımız adına selamlıyorum. Biz bütün dünyada geniş ve güçlü bir aileyiz. Sınıfsız, sömürüsüz bir toplum için mücadele diyoruz. Son şanlı kavgaya hazırlanıyoruz. Selam olsun 100 yıl önce Cumhuriyet'i kuranlara! Anadolu insanına selam olsun! Türkiye'nin ve dünyanın aydınlık geleceğine selam olsun! Selam olsun insanlığa umut, ilham, akıl ve mücadele azmi veren yol gösteren Marksizm-Leninizm'e!"