Kürt Barometresi'nde ilgi çekenler: 'Yeni durum' ne anlama geliyor?

Kürt Çalışmaları Merkezi tarafından geçtiğimiz yılın ekim ayında gerçekleştirilen araştırma, siyasetten beklentilere dair önemli bulgular içeriyor: "Kürt nüfusunun büyük bölümünün geçmişe göre radikal eğilimlerinin azaldığı ve daha ana akım bir noktaya evirildikleri görülüyor."

Kürt Barometresi'nde ilgi çekenler: 'Yeni durum' ne anlama geliyor?

Kürt Çalışmaları Merkezi tarafından yürütülen 'Kürt Barometresi' araştırması, muhalefet açısından yenilgiyle sonuçlanan 14 - 28 Mayıs 2023 seçimlerinden siyasetten beklentilere kadar birçok konuda önemli bulgular ortaya koyuyor.

Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna tanıtılan çalışma Ekim 2022'de - yani seçimlerden yedi ay önce - 20 ilde, 1492 kişiyle yüz yüze anket yöntemiyle yürütüldü.

Buna göre Kürt kimliği, bütün toplumsal kesimlerde kuvvetli. Ancak görece olarak gençlerde, öğrencilerde, esnaflarda ve üst gelir grubunda ortalamadan daha yüksek. Bunda 'göçün' de önemli rol oynadığı görülüyor.

Konu kapsamında ortaya konan tespitlerden biri de, Kürt göçünün Türkiye normaline yaklaşmaya başlaması. Şu an doğduğu kentte yaşamayanlar, '100 kişiden 18'i' olarak oranlandırılıyor.

'EĞİTİMDE KÜRTÇE VE TÜRKÇE BİRLİKTE KULLANILSIN'

Araştırmada anadil, en önemli taleplerden biri olarak öne çıkıyor. Katılımcıların yüzde 70'ten fazlası, Kürtçe ve Türkçe'nin eğitimde birlikte kullanılmasını istiyor. "Sizce anadili Türkçe değil de Kurmanci / Zazaki olanlar için okullarda eğitim dili nasıl olmalı?" sorusuna verilen yanıtlar şöyle şekilleniyor:

- Eğitim iki dilli olmalı, hem Türkçe hem de ana dilde eğitim verilmeli: Yüzde 44.1

- Eğitim dili Türkçe olmalı, ana dil okulda ayrıca öğretilmeli: Yüzde 27

- Eğitim dili Türkçe olmalı, okulda ana dili öğretmeye de gerek yok: Yüzde 19.2

- Eğitim dili sadece ana dil (Kurmanci/Zazaki) olmalı: Yüzde 9.2

'TÜRKİYELİ HİSSEDİYORUM' DİYENLERİN ORANI YÜZDE 52

Katılımcılara yöneltilen "Türklerle Kürtlerin devlet nezdinde eşit olduğunu düşünüyor musunuz?" sorusu ayrıca dikkati çekiyor. "Eşit değil" diyenlerin oranı yüzde 48 olarak belirlenirken, "Eşit", "Ne eşit ne değil" görüşünü dile getirenler sırasıyla yüzde 28 ve yüzde 24 oluyor.

Ek olarak Türkiye yaşanılabilir bir ülke olarak görülmüyor; aksini öne sürenlerin oranı yüzde 22.

Bu arada katılımcıların yarıdan fazlası kendini Türkiyeli görürken, kendini Türkiyeli olarak görmeyenlerin oranı yüzde 27.

EN BEĞENİLEN LİDER: DEMİRTAŞ

İlgi çeken detaylardan biri de, liderlerin beğeni düzeyindeydi. Kasım 2016'dan bu yana Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 10 üzerinden 6.9 gibi yüksek bir beğeni skoruyla birinci sırada olduğu olduğu görüldü.

Bu araştırmanın da yapıldığı Ekim 2022'de, Kürt siyasetinde hareketli günler yaşanıyordu. Demirtaş ve HDP yönetiminin Mersin'deki polisevine düzenlenen ve PKK'nın askeri kanadı olarak bilinen HPG tarafından üstlenilen saldırıyı kınaması yeni bir 'tartışmayı' doğurmuştu: "Demirtaş vs Kandil."

Demirtaş'ın bu saldırıdan birkaç ay önce yaptığı şu açıklamaların hali hazırda bir gerilime neden olduğu gözleniyordu:

"(...) Ben mümkünse PKK'nin Türkiye'ye karşı silahları tümden susturmasını, bırakmasını isterim. Ancak ve ne yazık ki ortada iki temel engel var, bunları da herkesin bilmesi lazım. İlki, hükümet askeri operasyon dışında hiçbir seçeneği devreye koymuyor, tartışmıyor, silahta ısrar ediyor. Oysa biz PKK'nin ikna edilmesi gerektiğini savunuyoruz. Burada da ikinci engel çıkıyor, o da İmralı tecrididir. Çünkü PKK’yi ikna edebilecek kişi Öcalan'dır, onu da yıllardır tecritte tutuyorlar.

Bu engellere rağmen PKK silahlarını susturursa bundan mutlu olurum. Ama deneyimlerimiz, bunun kolay olmadığını gösterdi maalesef. (...)"

Siyasetçi, saldırıya dair 27 Eylül 2022'de yayınladığı mesajında önceki açıklamalarına paralel olarak şiddetin son bulması gerektiğini dile getirmişti: "Siyasetin sorumluluğu, şiddet dışı çözümlerde ısrarcı olmaktır. Ölümleri durdurmaktır. Şiddetin her türlüsüne karşı çıkacağız, demokratik siyasette ısrarcı olacağız. Bunun herkes tarafından net olarak bilinmesini isterim.”

Dönemin HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da "Seçim öncesi kaos planlarının bir parçası olarak görmek gerekir. 7 Haziran–1 Kasım 2015 arası yaşananları yeniden canlandıracak her türlü hazırlık veya niyeti boşa çıkarmak için çok geniş bir demokratik irade ortaklığına ihtiyaç var" ifadesini kullanmıştı.

KANDİL 'İHANETLE' SUÇLAMIŞTI

Ancak bu sözler, Kandil'in 'pek hoşuna gitmemiş' ve siyasetçiler 'ihanetle' suçlanmıştı: "Kürt halkını ve değerlerini korumak için kendini feda edenlerin, hangi gerekçeyle olursa olsun düşman diliyle kınanması ancak sindirilmişlikle ifade edilebilir. Bu dili kullananlar halkın değerlerini temsil etmiyor."

'RADİKAL EĞİLİMLERİN AZALDIĞI GÖRÜLÜYOR'

Kürt Barometresi araştırması, aktarırken az önce sözünü ettiğimiz polemiğe de atıfta bulunulabilecek tespitler içeriyor. Çünkü 'şiddetin' artık gündemden düştüğü görülüyor.

Katılımcıların yarısından fazlası Türkiye'de bir Kürt sorunu olduğunu düşünüyor ve üçte ikisi bunu "önemli bir sorun" olarak tanımlıyor.

Katılımcıların yarısı sorunun kaynağında devletin uygulamaları olduğunu düşünüyor. Kürt sorunu; kimliğin tanınması ve Kürtlere yönelik ayrımcılıkla ilişkilendiriliyor. En kuvvetli talepler; eşitlik,
anadil, adalet ve özgürlük.

Nitekim raporun 'Bulgular ne söylüyor?' başlıklı bölümünde de şu tespit yer alıyor:

"(...) Kürt nüfusunun büyük bölümünün geçmişe göre radikal eğilimlerinin azaldığı ve daha ana akım bir noktaya evirildikleri görülüyor. Sivil taleplerin ve sivil siyasetçilerin bu düzeyde öne çıkması bu dönüşümün bir sonucu olarak değerlendirilebilir. (...)"

ERDOĞAN, İMAMOĞLU, YAVAŞ VE KILIÇDAROĞLU'NUN GERİSİNDE

Araştırmada Demirtaş'ı, 4.84'le kendisinden sonra göreve gelen Pervin Buldan izliyor. Leyla Zana 4.69'la üçüncü sırada yer alırken, listenin devamı şöyle şekilleniyor:

- Ekrem İmamoğlu: 4.16

- Mansur Yavaş: 4.12

- Kemal Kılıçdaroğlu: 3.99

- Mithat Sancar: 3.94

- Mesud Barzani: 3.91

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise 3.68'le bu isimlerin gerisinde kalıyor.

SİYASETE İLGİ AZALMIŞ

CHP, İYİ Parti, Demokrat Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi'nden oluşan Millet İttifakı'nca aday gösterilen; ek olarak HDP, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP) gibi solda duran partiler tarafından desteklenen ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan karşısında iki turda düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmiş, sonuçlar muhalif kamuoyunda hayal kırıklığına yol açmıştı.

Seçimin parlamento ayağında ise Kürt siyasetini temsilen Meclis'te bulunan HDP, kendilerine dönük kapatma davasının oluşturduğu risk nedeniyle 'Yeşil Sol' adıyla girdikleri seçimde 2018'e kıyasla büyük oy kaybı yaşamıştı. 2018'de oyların yüzde 11.70'ini alarak 67 milletvekiliyle temsile hak kazanan HDP, 2023'te ise yüzde 8.33'e gerilemişti. Partinin sandalye sayısı ise 61'e düşmüştü.

Burada dikkati çeken en önemli unsur, Türkiye genelinde seçime katılım oranı artarken HDP'nin güçlü olduğu illerin hemen hepsinde düşüş yaşanmasıydı.

Araştırmada katılımcılara "Siyasi gündemi ne kadar takip eden birisiniz?" sorusu yöneltilmiş. Verilen cevaplar, siyasete - geçmiş yıllara kıyasla - ilginin yüksek olmadığını ortaya koyuyor.

İlgisinin yüksek olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 35, "Orta" ve "Düşük" diyenlerin oranı sırasıyla yüzde 32 ve yüzde 33 olarak belirlenmiş.

Raporun son bölümünde bu bulgu şöyle değerlendiriliyor: "(...) Yaklaşık 10 yıl önce daha özgüvenli, taleplerini daha yüksek sesle dile getiren, daha umutlu bir Kürt nüfus varken bugün Kürt meselesi dahil siyasete ilgi azalmış görünüyor."

Bu açıdan bakıldığında sandığa gitme oranının düşmesi ve - dolaylı olarak - HDP'ye yönelik oy desteğinin azalması ile Kürtlerin siyasete ilgisinin eksilmesi arasında bir bağ kurulabilir.

Geldiğimiz noktada şunu belirtmekte fayda var; cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda katılım oranı Türkiye genelinde düşmüştü. Kamuoyu araştırmacıları arasındaki hakim görüş, 28 Mayıs'ta sandığa gitmeyen Kürt seçmenin oyları eklense bile, bunun Millet İttifakı adayının zafere ulaşmasına yetmeyeceği yönünde.

KAYYUM UYGULAMASI MI ETKİLİ OLDU?

Vali ya da kaymakam gibi idari amirlerin seçimle iş başına gelen yerel yöneticilerin yerine kayyum atanması, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) döneminde başladı.

İçişleri Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nda ve Belediye Kanunu’nda düzenlemeleri içeren 674 sayılı kanun hükmünde kararname (KHK) ile terörle ilgili soruşturmalar ve kovuşturmalar ayrıldı, illerde İçişleri Bakanlığı’na, ilçelerde ise valiye 'atama' yetkisi verildi. OHAL döneminde KHK ile yürürlüğe giren bu düzenlemeler kararnamelerin Meclis’te görüşülüp kabul edilmesiyle yasalaştı, kalıcı hale geldi.

Düzenlemeyle çok sayıda HDP’li belediye başkanı görevden uzaklaştırıldı, ardından yerlerine valiler kayyım olarak atandı. Uygulama 2019 yerel seçimlerinin ardından da devam etti.

Siyasete ilginin azalmasında, oy davranışıyla bir şeylerin değişeceğine olan inancın azalması da etkili olmuş olabilir.

Etiketler
Kürt seçmen Kürt sorunu