Özgür Özel'den Erdoğan'a Çağrı: 'Bizim Tutumumuz Net, Kürtler Sorunumuz Kalmadı Diyene Kadar...'
CHP, Beşiktaş Barbaros Meydanı'nda "Teröre ve Şiddete Karşı Yaşam Hakkı" mitingi düzenledi. Burada açıklamalarda bulunan CHP lideri Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Kürt sorununa ilişkin bir çağrıda bulundu. Özel, partisinin tutumunun bu konuda net olduğunun altını çizerek, "Bu ülkede Kürtler sorunumuz kalmadı diyene kadar Kürt Sorunu’nun varlığına inanacağız" ifadelerini kullandı.
CHP, İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde bulunan Barbaros Meydanı’nda "Teröre ve Şiddete Karşı Yaşam Hakkı" mitingi düzenledi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Teröre ve Şiddete Karşı Yaşam Hakkı" mitinginde açıklamalarda bulundu. Özel konuşmasında, Türkiye'de kadın, çocuk, genç, sağlık, işçi her alanda artan şiddete dikkat çekti.
Özel, konuşmasının büyük bölümünde ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'a yaptığı silah bıraktırma çağrısına yer verdi. Özel, konuya ilişkin açıklamasında, partisinin bu konudaki tutumunun net olduğunu belirterek, "Bu ülkede Kürtler sorunum var diyorsa, Kürt sorunu vardır. Devlet bir sorunun olup olmadığına değil millet o sorunun olup olmadığına karar verir. Devlet o sorunu çözmek için vardır. Ancak Cumhur İttifakı bu sorunu görmezden gelerek diğer yandan, şehit ailelerinin gazilerin duygularını yok sayarak bir kez daha konuyu Meclis’in önünden kaçırarak, işine gelen aktörü parlatarak, işine gelmeyeni hapiste tutarak ve fikrini almayarak, bir dayatmanın içine girmiştir" ifadelerini kullandı.
Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Terörün amacı bizi susturmakken, terörün amacı bizlerde yaratacağı korkuyla bizlere istikamet dayatmakken, buraya koşup gelenlere, 10 binlere binlerce teşekkür, binlerce selam olsun.
Biz CHP’yiz, biz bu ülkenin birliğinin beraberliğinin teminatı olan partiyiz. Toplumsal barışı sağlayan bir Türkiye için çalışanlarız. Bu milletin önünü kesmek isteyen kim olursa olsun karşısındaki en büyük güç CHP’dir. Yaşam hakkı için buradayız. Bu iktidar Türkiye'yi herkes için güvensiz hale getirmiştir.
Kadınların yüzde 70'i sokakta yürürken kaygı duyduklarını ifade ediyorlar. Bütün Meclis mutabakatla oy verdiğimiz İstanbul Sözleşmesi'nden bu milletin temsilcilerinin oybirliği ile girdiği sözleşmeden, bir gecede HÜDA PAR'a verdiği sözü tutmak için o sözleşmeden çekilen kişi, kadınların, çocukların arkasından devleti çeken kişidir. Tarih önünde sorumludur.
'GENÇLER VE ÇOCUKLAR GÜVENDE DEĞİL'
Gençlerimiz çocuklarımız güvende değil. Saygın araştırma şirketlerinin raporlarına göre, toplumun yüzde 85'i bu ülkede çocukların güvende olmadıklarını ifade ediyor. Adana'da Aladağ'da bir cemaat yurdunda çıkan yangında 11 kız evladımızı yitirmiştik. Bu kız çocukları devlet yurdu yapılmayıp, o cemaat yurdunu da denetimsiz bırakanlar yüzünden ölüme gittiler.
İki yıl önce tıp fakültesi öğrencisi Enes Kara, Elazığ'da devlet yurt imkanı sağlamadığı için kaldığı cemaat yurdunda yaşadıklarından dolayı intihar etmişti. Devlet yurdu yapmayan yoksul insanlarımızı cemaatlerin kucağına itenler bu ölümlerden sorumludur. Bu iktidar barınma sorununu bile isteye çözmemekte, onları bir takım yapıların kucaklarına ittirmektedir.
Çocuklar temizlemekte oldukları vincin altında kalarak MESEM projesi kapsamında can veriyorlar. Bu ülke 8 yaşındaki Narin'imizi koruyamadı. Evinden 1.5 km uzaklıktaki cansız bedenini buldular, halen daha katilini ortaya çıkaramadılar.
Bu ülke 2 yaşındaki Sıla bebeği koruyamadı. Sıla bebeğin şiddet görmesine, istismar olmasına engel olamadı. Hastaneye gittiğinde doğru teşhisi koyamadı. Bir dahaki geldiğinde iş işten geçmişti. Narin'in katilinde de Sıla bebeğin durumunda da savcının bilmediğini bilen iktidar vekilleri, "Söylemeye dilim varmıyor, dostlarım var orada" diyen iktidar vekilleri var. CHP Sıla bebekler yaşasın diye, bir bütün olarak dimdik ayaktadır.
'BİR TANE SORUMLU VAR, O DA ERDOĞAN'
Bu ülkede bebekler bile korunamıyor. 12 yenidoğan yavrumuz ihmalin denetimsizliğin, para için gözü dönmüşlüğün kurbanı oldu. 19 ay önce bilinen, adeta canlı yayında ölümleri teker teker izlenen 12 bebemizi kaybettik. Ölümler bilinirken, çetenin faaliyetleri bilinirken hastaneleri açık tuttular. Gözaltılar oldu, tutuklamalar oldu ama 6 ay daha o hastaneleri işlettiler. Ne zaman birisi savcıyı tehdit etti. Savcı kendi durumundan dolayı durumu bir kez daha ifade etti, kamuoyu duydu indial oluştu. O gün döndüler o hastanelerin ruhsatlarını iptal ettiler.
Açıkça söylüyorum, herkesin gözü önünde ibreti alem olsun diye o hastanelerin askıya alınan ruhsatları, başka isimle yeniden önümüze gelmesin diye, mahkeme kararıyla yürütmeyi durdurmalar olmasın diye, o hastaneleri bedelsiz kamulaştırmamız lazım. Haydi getirin Meclis'e bunu yapalım.
Bir kez daha söylemek isterim ki bugünkü Sağlık Bakanı o günkü İstanbul İl sağlık Müdürüdür. Asla bir gün daha bu bakanlık koltuğunda oturmamalıdır. Bu bakan mı sorumlu, o bakan mı sorumlu, önceki mi sorumlu? İfade edeyim ki bir tane var baş sorumlu, aynı kalemle bugünkü bakanı da atayan, o günkü bakanı da atayan Recep Tayyip Erdoğan.
Bu iktidar sağlıkta şiddetin önüne geçecek adımlar için, muhalefetin önerilerini elinin tersiyle itmekte, sağlık emekçisini katliamcılarla, gözü dönmüşlerle burun buruna baş başa bırakmaktadır.
Bu sabah, dünyanın en güzel şehri İstanbul’a uyandınız. Maalesef bu ülkede bir sabah uyanıyoruz, 8 yaşında bir kız çocuğu öldürülmüş, bir sabah uyanıyoruz gencecik bir kadın canice öldürülmüş surlarından atılmış bu kentin. Bir sabah uyanıyoruz, el kadar bebekleri cani bir tüccarın karına kurban eden sistem tıkır tıkır işliyor. Bir sabah ormanlarımız içindeki canlarla birlikte yanıyor. Bir sabah uyanıyoruz sokaktaki masum canlar, bu iktidarın getirdiği, sonunda itlaf, katliam dediği bir yasayla sizin hepimizin mücadelesiyle o itlaf lafı oradan çıkmışken, niyet akılda zihindeyken, onlar ki hiçbirisi bu yasayı uygulamayan belediye başkanlarım tehdit altındadır ama asla bu yasayı uygulamayacaktır. Ama iktidar mensupları canlarımızı katletmektedir Buna sonuna kadar direneceğiz.
Bir sabah uyanıyoruz akşam olmadan TUSAŞ’a yapılan saldırıyı adeta canlı yayınlarda izliyoruz. BU milleti koruyamayanlar emanete ihanet edenlerdir. Biz onların dimdik karşısındayız. Biz bu iktidarı düzeltene kadar, bu iktidarın uygulamalarını derhal terk edene kadar, bu ülke kadınlar, çocuklar, bebekler, canlar ve her birimiz için güvenli bir ülke olana kadar, bu iktidarla mücadele edeceğiz, bu ülkeyi tekrar kurtaracağız.
'KÜRTLER 'SORUNUMUZ KALMADI' DİYENE KADAR...
EN önemli tehdit terördür. Biz bu ülkede toplumsal barışın sağlanması için gerkeli iradeyi hep koruduk, o irade hep vardı. Şimdi de onu ifade ediyor ve bir adım geri adım atmıyoruz. Yıllardır bu ülkede yaşayan insanların Anayasa’da yazdığı gibi eşitliğini savunduk. Bu ülkede Kürtler sorunum var diyorsa, Kürt sorunu vardır. Devlet bir sorunun olup olmadığına değil millet o sorunun olup olmadığına karar verir. Devlet o sorunu çözmek için vardır. Ancak Cumhur İttifakı bu sorunu görmezden gelerek diğer yandan, şehit ailelerinin gazilerin duygularını yok sayarak bir kez daha konuyu Meclis’in önünden kaçırarak, işine gelen aktörü parlatarak, işine gelmeyeni hapiste tutarak ve fikrini almayarak, bir dayatmanın içine girmiştir. Bizim tutumumuz nettir. Bu ülkede Kürtler sorunumuz kalmadı diyene kadar Kürt Sorunu’nun varlığına inanacağız.
Bu sorunlar kayyum politikalarının sona ereceği, sivil demokratik siyasetin önünün açılacağı, herkesin özgür ve eşit hissedeceği, toplumsal barışın mutabakatla inşa edileceği bir süreci Meclis’te başlatarak ve sonlandırarak çözmelidir. Biz bu zemini oluşturacak girişimlere üzerimize ne düşüyorsa o boyutuyla katkı vereceğiz. Terörün bitmesi için kim konuşursa konuşsun, bir kişiyi konuşturup sorunu çözme hesabı yanlış hesaptır. Bir kişinin sorununu çözüp Tayyip Beyin de istediğini alıp bu alışverişle bir Anayasa oyunu kurma oyunu ayıplı bir hesaptır. Biz çözüm için Meclis’i adres gösteriyoruz, Devlet Bey Abdullah Öcalan’a Meclis’i adres gösteriyor.
Görünüşte Sayın Bahçeli’nin teklifidir. Cumhur İttifakı’nın gizli açılımının ayan beyan sözcüsü Sayın Bahçeli’dir. Sayı Erdoğan’ın hala iki kelam etme cesareti gösteremediğini hayretle izliyoruz. Erdoğan Bahçeli söyleyeceğini söyledi, gizli bir görev dağılımı olduğu ortada. Bir anlaşmazlık olduğunu söyleyenler de var. Artık sözcünün görevi bitti. Erdoğan açıklama yapmak zorundadır.
'CAN ATALAY'A NE ZAMAN UMUT HAKKI TANIYACAKSINIZ?'
Bu iktidar kadınlara, çocuklara iyi gelmiyor. Bu iktidar 12 bin 500 liraya mahkum ettiği emeklilere ara zam yapmayıp, ‘17 bin liraya geçin’ dediği asgari ücretlilere, maliyetin altında fiyat verdiği çiftçilere iyi gelmiyor. ‘Anayasa’ diyelim, bunları konuşmasınlar, ‘İsrail saldıracak’ diyelim bu gündemden kopsunlar, ‘Öcalan Meclis’e gelsin’ diyelim milletin derdi görülmesin istiyorlar. Ama biz onların gündemine hiçbir zaman teslim olmadık, asla olmayacağız. Bugün toplumda bir kişi için umut hakkı konuşuluyor. Şunu eklemek ve sormak istiyorum. Bu millet için umut hakkı ne zaman konuşulacak? Açlık sınırının altında kalan emeklilere, asgari ücretlilere, mülakatta elenen gençlere, onlarca sabıkasına rağmen salıverilen suçluların öldürdüğü kadınlara, gençlere, yaşama hakkı elinden alınan çocuklara ve bebeklere, dirençsiz kentlerde, afetlerde hayatını kaybedenlere ve ailelerine ne zaman umut hakkı tanıyacaksınız? Vera’ya ve babası Tayfun Kahraman’a, Hatay’ın seçilmiş milletvekili Can Atalay’a ne zaman umut hakkı tanıyacaksınız? Bugün Beşiktaş Meydanı’nda teröre inat, her türlü şiddete karşı yaşam hakkını savunan sizlere, her birinize teşekkür ediyorum. Bu meydandan yükselen ses, Türkiye’nin sesidir. Biz hep birlikte Türkiye’yiz. Bu ülkeyi hep birlikte kurduk. Sorunları birlikte çözeceğiz. Kimsenin bize istikamet çizmesine de izin vermeyeceğiz. Unutmayın bu Cumhuriyeti, bu ülkeyi, korkmayanlar kurdu ve biz de korkmuyoruz. Teröre rağmen bir arada yaşama irademizden, kardeşliğimizden vazgeçmiyoruz. Şiddetin hiçbir türlüsüne teslim olmadık ve olmayacağız.”