Saadet ve Gelecek’te grup ortak, Hamas’ın saldırısına bakış farklı: Aynı kürsüde anlaşamadılar
Ortak grup toplantısında söz alan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Hamas’ın saldırısına ilişkin ‘vahşet görüntüsü’ ifadesini kullanırken, Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu, saldırıyı ‘nefsi müdafaa’ olarak tanımladı.
CHP kadrolarından seçimlere girerek Meclis’te 6. grubu kuran Saadet Partisi ve Gelecek Partisi’nin bugün gerçekleştirilen ortak grup toplantısında ana gündem Hamas’ın İsrail’e düzenlediği baskın saldırı sonrasında yaşananlar oldu.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Saadet Partisi Temel Karamollaoğlu’nun konuşmalarında Hamas’ın sivilleri de hedef alan kanlı baskınına ilişkin ‘tavır farkı’ dikkat çekti. Ahmet Davutoğlu, Filistin halkına tam destek verdiği ve uluslararası toplum ile AKP hükümetine sert eleştiriler yönelttiği konuşmasında, "Gerçekten olaylar bir sabah bir grup Filistinli militanın İsrail’e sızarak saldıran bir vahşet görüntüsü ortaya çıkarmasıyla mı başladı?’ ifadelerini kullanarak, Hamas’ın saldırısındaki ‘vahşet’ görüntülerine dikkat çekti. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise Hamas saldırısına yönelik yaptığı değerlendirmede eleştiriden kaçınarak, "Nefsi müdafaanın nefsi müdafaası olmaz. Dünyanın her yerinde o hırsız aynı zamanda katil olarak kabul edilir. Hırsız ile ev sahibini katil ile maktulü, mazlum ile zalimi hukuk önünde eşitlemeye kalkanlar bunu böyle bilmelidirler.” diye konuştu
DAVUTOĞLU: OLAYLAR BU VAHŞETGÖRÜNTÜLERİ İLE Mİ BAŞLADI?
Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, grup konuşmasında Filistin ve İsrail arasındaki çatışmalara geniş bir şekilde yer verdi.
Davutoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Birtakım algılar oluşturuluyor. Beş önemli konuda Filistin meselesinin arka planındaki kanaatlerimi paylaşacağız. Oluşturulan birinci algı şu; İsrail’de Filistin’de büyük bir savaş varken bir sabah ‘barbar Filistinliler’ İsrail’e sızarak sivilleri öldürdü ve ‘İsraillere gereksiz bir saldırıda bulundu.’ Yani ‘tahrik edilmeden’ saldırdılar. İkinci algı, birtakım görüntüler eşliğinde meselenin teröristler ile sivil halk arasında olduğu algısı. Üçüncüsü, bu meselenin Yahudilerle Müslümanlar arasında bir çatışma olduğu algısı. Dördüncüsü Türkiye’nin burada ne işi var sorusuyla birlikte gelen Orta Doğu’dan ayrı ve Orta Doğu’ya kayıtsız bir Türkiye olması gerektiği algısı. Ve beşincisi bütün bu çatışmalarda zayıf olan Filistinlilerin İsrail’e karşı niye direnme basiretsizliği gösteriyorlar algısı.
Gerçekten olaylar bir sabah bir grup Filistinli militanın İsrail’e sızarak saldıran bir vahşet görüntüsü ortaya çıkarmasıyla mı başladı? 75 yıldır evinden ailesinden yurdundan koparılmış bir millet, 56 yıldır işgal altında bir Kudüs ve bu işgalin en büyük acıların yaşandığı bir Mescid-i Aksa var. Belki uluslararası toplum görmek istemiyor olabilir, belki her halükarda Filistinliler haksızdır diyenler anlamayabilir ama aylardır Mescid’i Aksa’da bir vahşet sürüyor.
“ONE MINUTE DİYEN ERDOĞAN NETANYAHU’NUN ELİNİ SIKTI”
Bu videoya Sayın Erdoğan’ın AKP’li ve MHP’li kardeşlerimin, her gün sultan Hamit üzerinden istismar yapanların bakmasını istiyorum. 1948 haritasını gösteriyor, İsrail bütün Filistin topraklarını kuşakmış şekilde. 1948’de böyle bir harita yok. Bir işgal devleti kuruldu. Dikkat edin Batı Şeria ve Gazze de İsraillin bir parçası olarak görülüyor. Dikkat edin o haritada Türkiye dışlanmış. Bu haritayı Netahyahu BM genel kurulunda gösterdi, aynı günlerde Erdoğan onun elini sıktı. ‘One minute’ diyen Erdoğan bile bu harita gösterildikten sonra Netanyahu’nun elini sıkarsa Filistinliler kime güvenecekler? Yüreklerindeki imana ellerindeki bileklerine güvendiler ve yola çıktılar biz onları buradan selamlıyoruz. Yalnız bırakılan bir Filistin’in, terk edilen bir Mescid-i Aksa’nın savunucuları olan kardeşlerimizi TBMM’den selamlıyoruz.
FİLİSTİNLİLERE ÇAĞRI
Filistinli kardeşlerimize de çağrımız şudur. Bu konuları istismar edecek görüntülere asla izin vermeyin.
Bizimle asırlardır beraber olan Musevi dostlarımıza bu ülkenin asli vatandaşları olarak davranmayı da biliriz, İsrail kardeşlerimizi katlettiğinde dimdik ayağa kalkmayı da en iyi bilenler bizleriz. Sırtımızda yumurta küfesi yok. Hiçbir gettonun olmadığı şehirler sadece Müslüman şehirlerdir.
Bugün Filistin’in mazlum çocukları da gün gelecek özgür Filistin’in temsilcileri sahipleri olacaklar inşallah. Bundan hiç şüphemiz yok.
Bugün bu olayların birinci müsebbibi asla Filistinliler değildir, birinci müsebbibi Filistinlilere verdikleri sözü tutmayan uluslararası toplumdur, ikinci müsebbibi Filistin’i yalnız bırakan İslam ülkeleri ve Türkiye de başta olmak üzere Netanyahu'nun elini sıkmak üzere sıraya giren kendisine yabancılaşmış liderlerdir. Yazıklar olsun, Gazze’nin çocukları direnirken İsrail Cumhurbaşkanı’nı arayıp taziye dileyip Filistin’in yanındayız diyemeyenlere.
KARAMOLLAOĞLU: NEFSİ MÜDAFANIN NEFSİ MÜDAFAASI OLMAZ
Davutoğlu'nun açıklamalarının ardından kürsüye çıkan Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu'nun da gündeminde Filistin vardı. Karamollaoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Muhterem arkadaşlar, nefsi müdafaanın ayrıca bir nefsi müdafaası olmaz! Bir insanın evine giren hırsıza karşı gelmesi nefsi müdafaadır, o hırsız bu karşı geliş karşısında kalkıp bir de ev sahibini öldürürse, evini ateşe verirse, bu nefsi müdafaa olmaz öyle de kabul edilemez! Dünyanın her yerinde o hırsız, aynı zamanda katil olarak kabul edilir!
Hırsız ile ev sahibini, katil ile maktulü, zalim ile mazlumu hukuk önünde eşitlemeye kalkanlar, bunu böyle bilmelidirler! İsrail’in tarihi, aynı zamanda katliamlar tarihidir! Deir Yasin katliamı, Kibya köyü katliamı, Sabra ve Şatilla katliamları, Cenin mülteci kampı katliamı, Mavi Marmara katliamı ve daha yüzlercesi… Sivil yolcuları taşıyan uçağı düşürmekten, uluslararası kara sularındaki gemilere baskın düzenlemeye, okul bombalamaktan hastane ve ambulans bombalamaya varıncaya dek İsrail, sicili en bozuk ve en kabarık ülkedir. Birleşmiş Milletler kararlarını ve uluslararası hukuk kurallarını en çok çiğneyen ülke yine İsrail’dir! BM, AB ve İslam İşbirliği Teşkilatının gücü bir İsrail’e yetmiyor mu, Allah aşkına?
"Zalim ile mazlum arasında tarafsız kalmak; zuldür ve zulümdür!"
İnsanım diyen, 75 yıldır emzikli bebeklerin, kundaktaki çocukların bombalar altında can verişi karşısında sessiz kalabilir mi? Müslümanım diyen, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın kirli postallarla çiğnenmesine, namaz kılanların gaz bombalarıyla hedef alınmasına nasıl sessiz kalabilir? Zalim ile mazlum arasında tarafsız kalmak; zuldür ve zulümdür!
Geçen hafta son sıcak çatışmalar daha başlamamıştı, ancak bu kürsüden ifade etmiştim; 5 milyonluk Filistin halkı, üç çeyrek asırdır tek başına zulme direniyor.
Bu insanların alınlarından öpülür! Dünya kamuoyunun ve koskoca İslam aleminin sessizliğe büründüğü bir zamanda kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle vatanlarına sahip çıkmak için mücadele veriyorlar. Oturdukları yerlerden 'ama’lı, 'fakat’lı cümleler kuranlar, akıl vermeye kalkanlar, tahkir edici yorumlar yapanlara da diyoruz ki; en azından bari gölge etmeyin!
Faydanız yok, zararınız bari olmasın. Yangına bir bardak su dökmüyorsunuz, en azından bari benzin dökmeyin!”