8 aydır tutuklu! Gazeteci Abdurrahman Gök duruşma öncesi konuştu

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında 25 Nisan’da gözaltına alınarak tutuklanan Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Abdurrahman Gök, 5 Aralık'taki duruşması öncesi konuştu. Gök, "Tutukluluğumun ardındaki temel motivasyon Kemal Kurkut fotoğrafları var” dedi.

8 aydır tutuklu! Gazeteci Abdurrahman Gök duruşma öncesi konuştu

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında 25 Nisan’da gözaltına alınarak tutuklanan Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Abdurrahman Gök, 5 Aralık günü görülecek duruşması öncesinde avukatları aracılığıyla açıklamalarda bulundu.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 25 Nisan’da 21 kentte yapılan operasyon düzenlendi. Operasyon kapsamında gözaltına alınarak tutuklananlar arasında Mezopotamya Ajansı (MA) editörü, gazeteci Abdurrahman Gök de vardı.

Gök, hakkında “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklama kararının verilmesinin ardından Diyarbakır 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’ne sevk edildi.

DURUŞMA ÖNCESİ KONUŞTU: KEMAL KURKUT FOTOĞRAFINI HATIRLATTI

Cezaevine girdikten 5 ay sonra, 14 Eylül’de hakim karşısına çıkan Gök'ün tutukluluk halinin devamına karar verildi.

5 Aralık’ta Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek duruşması öncesi avukatları aracılığıyla Expression Interrupted muhabiri Çağrı Sarı’ya konuştu.

Gök, “Tutukluluğumun ardındaki temel motivasyon Kemal Kurkut fotoğrafları var” dedi.

Gök ile yapılan söyleşi şöyle:

- Diyarbakır’da 2017 Newroz’unun sabahına gidelim. Kemal Kurkut fotoğrafının hikayesini yeniden anlatalım. Orada tam olarak ne yaşandı?

2017’de Diyarbakır Newroz alanında Newroz’un büyük coşkuyla kutlanması için günler öncesinden hem siyasi partiler hem de sivil toplum örgütleri yoğun bir çalışma içindeydi. Sanırım uzunca yıllardan sonra izin verilmiş bir Newroz’du. Tabii siyasi iktidar sıklıkla yaptığı gibi Kürt siyasi hareketinin halkta artık karşılık görmediği yönünde propaganda yapıyordu. Kürt siyasi hareketi de Newroz alanından vereceği fotoğrafla bunun gerçeği yansıtmadığını söylemek istiyordu. Ve nitekim Newroz günü sadece Diyarbakır’dan değil bütün Kürt kentlerinden halk Diyarbakır’a geldi.

Böyle önemli bir Newroz’du. Ben de gazeteci olarak takip etmek istiyordum. Sabah protokol ve basın kapısının bulunduğu Alataş Caddesine geldim. Birçok gazeteci arkadaş da burada toplanmıştı. Arama yapılıyor gerekçesiyle bekliyorduk. Zaman zaman diğer arama noktalarındaki gerginlikleri de gazeteci arkadaşlardan öğreniyorduk. Saat sekiz gibi silah sesi duydum ve arkamı dönüp bulunduğum noktadan zaten açık olan fotoğraf makinamın deklanşörüne basmaya başladım. TOMA arkasında yarı çıplak uzanmış genci gördüm. Polis yanıma geldi. Fotoğraf makinemin kartını yuvasından çıkarıp sakladım. Çünkü o kısa sürede polisin beni gözaltına alıp fotoğraflara el koyacağını biliyordum. Nitekim hafıza kartı daha elimdeyken beni uzaklaştıran polis memuru yanıma gelip amirinin beni istediğini söyledi. O esnada polisin arkasında yürürken kartı hemen arka cebime koydum. Polisin kartımı istemesiyle de cebimdeki yedek kartımı verdim. Sonra beni bıraktılar. Tabii ben hemen haber merkezini arayıp 20 yaşlarında üstü çıplak bir gencin arama noktasında polisler tarafından vurulduğunu ve hastaneye kaldırıldığını söyledim. İlk olarak fotoğraftan söz etmeyi göze alamadım. Bu arada sahneden fotoğraflar çekilmesi ile görevliydim. Yaklaşık iki saat sonra haber merkezinden editör arkadaşlar beni arayıp, “Sen vurulan genç üstü çıplak dedin ancak ajanslar canlı bomba diye servis ettiler” dediler. Daha sonra, gözlemlerimle beraber neler yaşandığını yazdım. Valiliğin neler dediğine baktım. Kırk saniye içinde çekilmiş 28 fotoğraf karesini olay yerindeki gözlemlerime ve valiliğin neler dediğine bakarak servis ettik.

- Haberi yayınlayınca nasıl bir etkisi oldu?

Haber ve fotoğraflar sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. Kısa sürede de gündeme oturdu. “Valinin halkı yanılttığı” şeklinde büyük tepkiler arka arkaya geldi. Hükümete yakın olsun olmasın birkaç medya kuruluşu önce fotoğraflara gözlerini kapatmayı sürdürdüler, daha sonra haberimi geçmek durumunda kaldılar. Gencin yakını bize ulaşarak ölen kişinin Kemal Kurkut olduğunu, üniversitede müzik bölümünde okuduğunu anlattı. Cenazesinin Malatya’da toprağa verileceğini söyledi.

Tabii aile, çocuklarının böyle bir şey yapmış olabileceğine ihtimal vermediler. Hatta yoğun haber bombardımanı yüzünden inanma noktasına bile geldiklerini, ancak fotoğraflarla birlikte çocuklarının masumiyetine inandıklarını öğrenmiş oldum. Bu bilgileri ve sonrasında yaşananları yayınlayınca televizyonlar ve ajanslar daha fazla gözlerini kapatamadılar.

- Daha önce de defalarca polis şiddeti ile karşılaşmıştınız ama son altı yıl başka türlü bir seyir aldı. Bu fotoğrafın tüm bunları başınıza getirebileceğini düşünmüş müydünüz?

Açıkçası tarih boyunca hakikate bağlı kalanların ve hakikati ortaya çıkaranların, hakikate aykırı davrananların başına neler geldiğini bilen ve hakikat mücadelesini tercih eden biri olarak o fotoğrafları yayınladığımda başıma bu yaşadıklarından çok çok ağırlarının, ölümün de gelebileceğini düşündüm. Arkadaşlarım ve ailem benim için çok kaygılandılar. Fotoğraflardan sonra keşke yayınlamasaydın, ismini açıklamasaydın diyenler de oldu. Ama o zaman vicdanıma nasıl hesap verecektim? Ya öyle yapsaydım, Kemal Korkut’un annesi oğlunun masumiyetini nasıl gösterebilecekti? Defalarca her iki gözümü öperek “Kemal’imin en son anlarına şahitlik eden bu gözlerdi” dedi. Acısını nasıl dindirebilirdim başka türlü? Bu aynı zamanda gazeteciliğin onuruna da sahip çıkmak anlamına geliyordu. O yüzden zerre pişmanlık duymuyorum.

- Fotoğraf nedeniyle 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası verildi. Gerekçe neydi?

Kemal Korkut fotoğrafının yayınlanmasından sonra polis evime baskın düzenledi. İş yerinde olduğum için gidip ifademi verdim. Hakkımda ihbar olduğu söylendi. İçeriğini de bilmiyordum. Sonra takipsizlikle sonuçlandı. O dosyadan 2017’de, aynı yıl yeniden ifadeye çağrıldım. Ona da takipsizlik verildi. 2018 Ekim ayında da polisler evime baskın yaptı. Üç gün sonra emniyette ifade vermemin ardından serbest bırakıldım.

Polisin yargılamalar sonucunda beraat etmesi ile yeniden hakkımda iddianame oluşturuldu. “Örgüt üyeliği” ve “propagandası” ile 22 buçuk yıla kadar hapis isteniyordu. Ancak iddia tamamen gazetecilik faaliyetlerine dayandırılıyordu. 2014 yılında Şengal’de, Kobanê’de bulunduğum fotoğraf var. Haber ve fotoğraflardan oluşan bir iddianamede tutuksuz yargılandım. Yine gizli tanık ifadesiyle. “Örgüt talimatı ile o fotoğrafları çekti” falan gibi ifadeler vardı.

- Bir gazeteciye yapılan bu suçlamalardan yola çıkarak yargının pozisyonunu nasıl yorumlarsınız?

Bu söyleşiyi okuyacak olanlar bu pozisyonu daha net yorumlar diye düşünüyorum.

- Kemal Kurkut fotoğrafınız basın tarihine geçer elbette ama çok önemli başka işlere de imza attınız. 6 Şubat depremlerinin ardından sokak sokak gezdiniz. O dönemden Fidan abla ile olan videonuz çok konuşuldu. Geçen yıl Mahsa Amini ayaklanması sırasında İran'a gidip çok yönlü bir röportaja imza attınız. Bu yazı dizinizle Musa Anter Gazetecilik Ödülü aldınız. Aylardır cezaevindesiniz. Bu süreçte dışarıda olup şunu yapmalıydım dediğiniz işler oldu mu? Örneğin Hamas-İsrail savaşı var.

Yirmi yılı aşkın gazeteciliğimin son 12 yılını çatışmalı alan gazeteciliği olarak sürdürüyorum. 2011’de Suriye’deki iç savaş başlar başlamaz gittim. 2014’de Şengal ve Kobane’de yaşananları takip ettim. 2017’de Rakka’ya başlatılan operasyonu arazide takip ettim. İran’da Mahsa Amini’nin ölümüyle başlayan süreci de takip ettim. Hepsi de zorlu süreçler. Ancak biraz olsun insanların dertlerine haberlerle derman olduğunuzda kendi yaşadığınız travmalarla da baş ediyorsunuz. İnsan odaklı, doğa odaklı bir gazetecilik yaptığınızda odağınıza insan hikayeleri aldığınızda aslında birçok sorunun çözümüne de katkı sunmuş oluyorsunuz. Bu cezaevi süreci bunu biraz sekteye uğrattı tabii. Televizyonun karşısına her geçtiğimde şu an Gazze’de olsaydım diye içimden geçiriyorum. Gazze’ye saldırı düzenlendiğinde, Gazze her daim gündem olabiliyor. Ancak Rojava’da hastaneler, sivil yerleşim yerleri var ve hiç gündem değil. Bunları TV’lerde, gazetelerde göremeyince de neden tutuklu olduğumu anlamış oluyorum.

Tamamı için…

Etiketler
Gazeteci Diyarbakır Cezaevi Dava Mahkeme