Yargıtay-AYM krizi öncesinde neler yaşandı?
Gazeteci Müyesser Yıldız, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararını uygulamamasıyla başlayan yargı krizinin perde arkasında neler yaşandığını köşesinde anlattı.
Gazeteci Müyesser Yıldız, 12 Punto’da “Can Atalay kararları öncesinde Yargıtay'da neler oldu?” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Yıldız bugünkü yazısında, Anayasa Mahkemesi’nin, tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki hak ihlali kararını tanımayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin başlattığı krizin perde arkasında neler yaşandığını anlattı.
“4. Ceza Dairesi'nin ret gerekçesinin 3. Ceza Dairesi'nin gerekçesiyle örtüştüğünü kaydettik ya; şimdi de buna ilişkin bir kulis bilgisini aktaralım” diyen Yıldız, “İddia o ki, karar öncesinde 4. Ceza Dairesi'nin, 3. Ceza Dairesi'nden misafirleri olmuştu” ifadelerini kullandı.
Yazının öne çıkan kısımları şöyle:
Bilindiği gibi, Can Atalay 14 Mayıs seçimlerinde Hatay milletvekili seçildi; ancak tutuklu olduğu için yemin edip görevine başlayamadı. Bunun üzerine avukatları hemen Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne başvurarak Atalay'ın tahliyesi ve yargılanmasının durması talebinde bulundu. O günlerde 3. Ceza Dairesi'nin, tahliyeyi görüşmek için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Gezi davasıyla ilgili tebliğnameyi hazırlayarak göndermesini beklediği, bunun da zaman alacağı konuşuldu.
Beklenen tebliğname hazırlanıp 3. Ceza Dairesi'ne gönderildiğinde takvimler 7 Temmuz'u gösteriyordu. Günlerden Cuma idi.
İddia o ki; öğle saatlerine kadar tebliğname henüz hazırlanmamış, ilgili savcı ne talep edeceğine ve ne yazacağına henüz karar vermemişti. Çünkü yetkililer, ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararını, örneğin “FETÖ”cülerin hazırladığı telefon tapelerinden bahsedilmemesi nedeniyle yetersiz bulmuş, uzun bir tebliğname yazılmasını istemişti. Durum bu iken, yargı kulislerinde, öğleden sonra saat 15.00’ten itibaren tebliğnamenin 3. Ceza Dairesi'ne gönderildiği konuşulmaya başlandı. Oysa henüz UYAP sistemine bile yüklenmemişti. Yükleme işlemi saat 18.00'de yapılan tebliğnamenin tam 77 sayfa olduğu görüldü. İşte o günlerde Yargıtay'ın eskileri, tebliğnamelerin genellikle kısa tutulduğunu, bu kadar uzun olmasının “olağan” olmadığını belirtirken sözkonusu tebliğnamenin, perde gerisinde daha önceki kritik davalarda da görevlendirilen başka savcılar tarafından kaleme alındığını fısıldadı.
İşte Mücella Yapıcı dışında tüm sanıklara verilen cezaların onanmasının istendiği bu tebliğnameden 6 gün sonra, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Can Atalay'ın tahliye başvurusunu “şartlar oluşmadığı” gerekçesiyle reddetti.
İTİRAZLARIN REDDİ
Atalay'ın avukatları bu defa sözkonusu karara ilişkin 4. Ceza Dairesi'ne başvurdu. 4. Ceza Dairesi de 5 gün sonra, hemen hemen 3. Ceza Dairesi’yle aynı gerekçeler ve oy çokluğuyla itirazı reddetti. Karara muhalefet şerhi düşen ve Atalay'ın tahliye edilmesini savunan tek üye Özgür Cevahir'di.
4. Ceza Dairesi'nin ret gerekçesinin 3. Ceza Dairesi'nin gerekçesiyle örtüştüğünü kaydettik ya; şimdi de buna ilişkin bir kulis bilgisini aktaralım.
İddia o ki, karar öncesinde 4. Ceza Dairesi'nin, 3. Ceza Dairesi'nden misafirleri olmuştu!..
Sonraki süreci biliyorsunuz; Atalay'ın avukatları dosyayı Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. İlk görüşme 12 Ekim'de yapılacaktı; ancak bir üyenin dosyaya hazırlanamadığını bildirmesi üzerine görüşme ertelendi. Nihayetinde AYM Genel Kurulu'nın 25 Ekim'deki toplantısında 9 üye hak ihlali kararı verip Atalay'ın tahliyesi yönünde görüş bildirdi.
Ancak Gezi davasında hükümleri veren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM'nin hak ihlali kararının kendileriyle ilgili olmadığını savunup dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne gönderdi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise geçtiğimiz 8 Kasım'da oybirliğiyle AYM'nin Can Atalay'a ilişkin ihlâl kararına uyulmaması yönünde karar alırken, Türk yargı tarihinde bir ilke imza atıp AYM'nin 9 üyesi hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasını kararlaştırdı. Yargıtay Başkanlığı da bu kararların arkasında durdu.
Olay tek kelimeyle, Anayasa'nın yargı eliyle çiğnenmesine cevaz verilmesiydi ki, o yüzden “devlet krizine” dönüştü.
3. Ceza Dairesi'nin bu ikinci kararı öncesinde sunulan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinin de ilk tebliğnamenin perde gerisindeki savcılar tarafından hazırlandığının, ayrıca kararı veren üyelerin özel seçildiğinin öne sürüldüğünü kaydedip son gelişmeyi aktaralım.
Can Atalay'ın avukatları, 3. Ceza Dairesi'nin bu kararına karşı bir kez daha 4. Ceza Dairesi'ne itirazda bulundu. Daire dün, 3. Ceza Dairesi'nin verdiği kararın “itiraz yolu açık bir karar olmadığı” gerekçesiyle sözkonusu itirazla ilgili karar verilmesine yer olmadığına hükmetti. Bu karara ilişkin kulisler de şunlar:
- Karar öncesinde 4. Ceza Dairesi'ne yine 3. Ceza Dairesi'nden misafirler geldi.
- Oy çokluğuyla alınan karara yine Özgür Cevahir'in yanı sıra Bayram Aydoğdu da muhalif kaldı.